Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Hastane Yok! Yardım Yok! UMUT YOK!!

@kuryil

Üstü başı kan içinde olan Amanda sessizce orada dikiliyordu ancak gözleri fal taşı gibi açıktı.

 

“İyi misin?” diye seslendim.

 

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Amanda düşük tonda, “İyiyim.” dedi.

 

Ancak olmamalı. Kendimizi bir çatışmaya hazırlasak da bu normal insanlar için geçerli değil. Yani bizi öldürmek isteyenleri öldürmeye hazırdık. Yerde yatan.. bu korkmuş adamı değil. Amanda’nın sarsılmış olması normal olurdu.

 

“Dikkatli olmalıyız.” dedi Serhat. Sesi sakin çıkıyordu. Sanki bu vahşet sahnesi onu etkilememiş gibi.

 

Belki de daha önceki görevlerinde benzer sahnelere tanıklık etmişti.

 

“Orada her ne varsa.. insan değil.”

 

Amanda konuşmaya başladı. “Birisi soyu tükenmiş ayıları mı serbest bırakmış?” Artık sesi daha canlı geliyordu. “O devasa ayak sesleri başka neyden gelebilir?”

 

“Yine de.. vazgeçmek yok değil mi?” dedi Serhat elindeki silahı sımsıkı sıkarken.

 

Amanda başıyla ciddi bir şekilde onayladı. “Vazgeçmek yok.”

 

“Ee bunu ne yapıcaz?” dedim bayılmış olan Selin’i gösterirken.

 

“Odaya taşıyalım. Burası kısmen güvenli gibi. Eğer öyle olmasa, o yaratık buraya da girerdi.” Amanda silahını beline attı.

Serhat ile beraber Selin’i köşeye getirdiler. O sırada benim bakışlarım da yerdeki kafası parçalanmış vücuttaydı. Yerleri, açılan kırmızı bir gül şeklinde sulayan, eli kolu dönmüş bir vücut. Patlamış kafasının altındaki boynundan kanlar akmaya devam ediyordu.

 

“Öğk.” kendimi kusacak gibi hissettim. Ancak tuttum.

Bu oyundan hatırladığım kadarı ile bunun gibi çok fazla sahne göreceğiz. Sadece o yaratık değil, diğerlerinin yaptığı katliam sonucu da her tarafta ruhunu kaybetmiş hareketsiz bedenler olacak.

 

Ölümden korkmuyorum ancak.. böyle iğrenç bir şekilde de ölmek istemem. En azından akılda kalıcı kahramanca bir ölüm olmalı. O zaman ses etmem.

 

Tekerlekli sandalyemi arkaya döndürdüm ve konsola doğru sürdüm.

 

Acaba neden tekerlekli sandalyenin önlem modu isteği gelmedi?

Yoksa yeterince heyecanlanmadığım için mi?

Bu sistem gerçekten kusurlu gibi.. o fırlayan silahları görmem için çok korkmam mı gerek? Ya korkusuz birisi olsam ve en kötü durumlarda bile heyecanlanmasam? O zaman sistem hiç devreye girmeyecek mi?

 

Garip bir şekilde bu önlem modunu devreye sokma metodunu kafamdaki bilgilerde bulamadım. Belki de bedenin orjinal sahibi bile çok bilmiyordu veya üstüne düşmemişti. Sonuçta buraya gelene kadar sıradan bir insandı. Ölümle hiç karşı karşıya gelmemiş olmalı.

 

Konsola vardım. O sırada Serhat ile Amanda da Selin’i yerleştirmeyi bitirmişti. Kız mışıl mışıl uyuyordu. Belki de o yatarken tüm görev tamamlanırdı ve güvenli bir şekilde kurtulurdu. Sonuçta Serhat onu burada bırakabiliyorsa cezalandırılma olmamalı.

 

Selin’e işe yaramadığı için herhangi bir kinim yok. Sonuçta o da benim gibi rastgele bir soruya cevap verdiği için burada olmalı. Normal hayatından kopup böyle bilmediği bir yerdeydi. Ben oyunlara aşina olduğumdan buna benzer olayları da biliyorum. Yani başka dünyaya geçen karakterler falan. Ancak o sıradan bir insan olmalı. Ona göre bu, insanı delirtecek derece bir olay olmalıydı. Şu anda o Kubilay gibi paranoyak da olabilirdi ama buraya gelip bize eşlik ediyor. Aslında normal birisine kıyasla daha iyiydi. Eğer bir şekilde buradan kurtulabilirsek.. o zaman belki Serhat onu daha işe yarar biri haline getirebilir.

 

“Serhat.” diye seslendim. Belindeki silahı tekrar eline aldığı sırada bana baktı.

 

“Bir bakar mısın?”

 

Serhat gülümsedi. “Tabii ki tatlım.” yanıma geldi.

 

Bu az önceki olaya rağmen nasıl gülebiliyor lan? İbne harbiden duygusuz birisi olmuş gibi.

 

“Senin tespit etme yeteneklerin yok mu? Neden o yaratık gelmeden bizi uyarmadın?”

 

Mahçup bi ifade takındı. “Daha yeni aldım sayılır yaa. Sadece 50 metreye kadar işliyor.”

 

“Lan 50 metrelik yetenek ne sike yarayacak?”

“Öyle demee. Bak mesela bu görevde bi uzay gemisindeyiz değil mi?”

“Evet?”

“Ee tamam uzay gemisinde birçok dar koridor olmaz mı? Labirent gibi? Burada baya etkili bir yetenek olacak.”

“Hmm.. ya up uzun bir koridorda olursak? Sonuçta bütün koridorlar dar değil. Ve her yer de koridor değil. Senin yeteneğinin kapsama alanından büyük bölgeler bile var.”

Serhat şaşırmış gibiydi. “Öyle mi.. hmm neyse pozitif olalım. Yine de işe yarıyor di mi canım? Haha. Senin yeteneğin bile yok.”

“Yeni geldim çünkü mk.” yine de tartışmayı devam ettirmedim çünkü kaybedecek gibiydim. Asıl konuya geldim. “Kapıyı açmadan önce gidip yaratık orada mı diye kontrol eder misin?”

 

Serhat ibne gülüşünü yaptı. “Benim de planım öyleydi zaten.” ardından göz kırptı. “Endişelenme, bu pembe atlı şovalye seni korur?”

 

“Öyle daha çok endişeleniyorum!”

 

Serhat gülerek uzaklaştı.

 

Kapıya kadar gitti ve kulağını kapıya dayadı.. geçen sefer yeteneğini kullanmak için buna gerek duymamıştı. Belki de Amanda’ya şov yapıyor. Garipseyip soru yağmuruna tutması hoş olmaz.

 

“Bir ses var mı?” diye seslendi Amanda.

 

“Yok.. ölüm kadar sessiz.”

 

..şu an kullanmak için kötü bir tabir.

 

“O zaman, kapıyı açıyorum?” dedim elim konsola giderken.

 

“Bekle.” dedi Amanda. O da Serhat’ın yanına gitti ve silahını çekip girişe nişan aldı. Kapı ile aralarında 5 metre vardı. Serhat’ın teyitine rağmen güvenceye almak istiyor gibi. “Şimdi.” dedi.

 

Onun onayı ile beraber kapıyı açtım.

 

Pıssss

 

Kapı açıldı. Amanda ve Serhat kapıya nişan almış şekilde birkaç saniye bekledi. Ardından yavaşça ilerlediler ve kapıdan içeriye baktılar. Sonra Amanda bana döndü ve, “Temiz gibi.” dedi.

 

Onayladım ve tekerlekli sandalyemi oraya sürdüm. Kapıdan geçtikten sonra dümdüz uzanan bir koridor gördüm. İki bölgeyi ayıran yerin böyle dar olması beni şaşırttı. Koridorun sağ ve solunda kapılar var. Hepsi belli odalara açılıyor gibi.. gerici.. şimdi Serhat’ın yeteneği daha önemli hissettiriyor. Bu tür kapı dolu, nereden ne çıkacağı belli olmayan bir yerde onun yeteneği ile kendimizi önceden hazırlayabiliriz.

 

Hepimiz geçtikten sonra sandalyemi çevirdim. Kapının üzerinde bir kontrol kısmı vardı. Buradan manuel olarak açılıp kapatılabiliyor gibi.

Bu niye öbür tarafta da yok lan? O kadar bilgisayar ile uğraşıyoruz.. veya vardı da karanlıktan göremedim mi?

 

Önceki bölmenin aksine burası daha aydınlıktı. Yani ap aydınlık diyemem ama en azından koridorlardaki ışıkların bazıları çalışıyordu.

Konsolu kullanarak kapıyı tekrar kapattım. Bu sayede yaratık içeri giremezdi.. tabii Selin gil de dışarı çıkamazdı ama bu onlar için daha güvenli olur gibi. Yoksa her kan gördüğünde bayılacaksa işimiz var.

 

Tekerlekli sandalyeyi tekrar döndürdüm. Serhat ile Amanda’nın sessizce ve dikkatli bir şekilde ilerlediğini gördüm. Anlaşılan yanlış bir hareket ile keşfedilmek istemiyorlardı.

 

Ben de sandalyemi yavaşça ilerlettim.. ancak benim sandalye her ilerlediğinde ses çıkaran cinstendi.

 

Sandalyemden yayılan sesler ile Amanda ile Serhat bir anda bana döndü. Onlara çaresiz bir bakış attım ve omuzlarımı silktim.

 

Ne yapayım bunsuz gelemem..

 

Onlar da gözlerini devirdiler ve tekrar önlerine döndüler. Serhat, “Etrafta kimse yok gibi.” dedi.

 

“Bilemiyorum. O yaratık koca cüssesi ile geldiğini belli etse de yine dikkatli olmalıyız.”

 

Amanda doğru düşünüyordu. Eğer Serhat’ın yeteneği olmasa o yaratık bir anda bizi öldürebilir. Çünkü özünde suikast ve avlama konusunda uzman bir yaratık. Sadece bir şeyleri kovalarken öyle yeri inletir. Avlama modunda olursa çıt çıkarmaz.. oynadığımız oyunda bir anda tahtalı köyü boylamayalım diye o gelmeden ufak tefek sesler duyardık ki tepki verip kaçalım, saklanalım. Ancak burası bir bakıma gerçeklik.. yani hiçbir ses vermeden dibimizde bite de bilirdi.

 

Neyse ki beklenmedik bir şey olmadı ve koridoru sorunsuzca geçip diğer taraftaki kapıya ulaştık. Bu kapı şifreye ihtiyaç duymadan biz yaklaşınca otomatikman açıldı.

 

Burada yukarıya doğru giden merdivenler ve duvarlarda parlayan ekranlar vardı. Ekranlarda istasyonu tanıtan çeşitli reklamlar vardı. Belki de baktığı yön hangar olduğundan reklamlara yönelmişlerdi.. terk edilmeye yüz tutmuş bir gemide böyle reklamlar görmek üzücüydü. Büyük umutlar ile açılmış bir yer gibiydi.

 

Neyse ki tekerlekli sandalyelerin kadim düşmanı olan merdivenlerin yan tarafında engelli sandalyeleri için bir platform da vardı. Serhat ile Amanda merdivene doğru ilerlerken ben platforma ilerdim.

 

İlerlediğim sırada duvarlardaki.. kanları fark ettim. duvarda bir şerit halinde ilerliyordu. Yerde de lekeler vardı. Yutkundum.

 

Acaba ben de mi bir silah alsaydım?

Geri tepme olsa da en azından bir atış falan yapardım..

Gerçi o yaratığa işlemezdi..

 

Merdivenlerin sonuna gelince sağımdaki duvardaki yazıları gördüm. Kanla yazılmış bir yazı grubuydu..

Hastane yok!

Yardım yok!

UMUT YOK!

 

Bu yazılar.. oyunun içindeki yazılara benziyordu. İnsanlar tarafından bırakılmıştı.. umudunu kaybetmeye başlayan insanlar. Ancak bu umutsuzluklarının sebebi Alienden öncesine dayanıyor. Burası terkedilmekte olan bir istasyon. Yani doğal olarak birçok imkan artık bulunmuyor olmalı. İç ayrılıkları da tetikleyen belki buydu..

 

Bakışlarım yazıların altındaki parlayan ekranlara kaydı. O sırada aklımda anılarım canlandı.

 

Harita!

Oyunda bu ekranlar ile temas edince bölge haritası elde ediyorduk.

Belki ben hekır yeteneklerim ile daha fazlasını alabilirim…

 

“Bekleyin..!” dedim sessizce.

 

Onlar da merakla bana döndü. Ekranları gösterdim. “Aradığımız harita..! Burada..!”

 

Gözleri umutla açıldı. “Güzel..!” diye bağırdı Serhat. “Gerçekten işe yararsın.”

 

Görünüşe göre onun için daha bir vazgeçilmez oluyordum.. böyle bir kaosta hayatta kalmak için önemli birisi haline gelmek gerekiyor ki korunasın.. birileri tarafından korunmaya muhtaç olmak beni üzüyor ama elimden gelen bir şey yok..

 

Ekrana ilerledim ve hekır yeteneklerimi konuşturdum.. normalde sadece bölgenin haritasını alabilirken, bir anda tüm haritayı çıkardım!

 

Hepsi gözümüzün önündeydi.

 

“Oha arap saçı gibi.” dedim labirent gibi olan oluşuma bakınca. Oyunu oynarken fark etmemiştim ama burası çok ama çok karışık görünüyor.

 

“Bir bakayım.” dedi Serhat. Yana çekildim ve ona yol verdim.

 

Bu kadar karmaşık bir şeyi nasıl anlayacağını merak ettim. Bana bakmadan sadece ikimizin duyacağı şekilde, “Gelmeden önce Haritacıydım.” dedi.

 

Oo demek ondan izci yapmışlar bunu. Alan tanıma konusunda usta olmalı..

 

Bir dakika kadar sonra parmağını harita üzerine koydu. “Biz buradayız.” dedi.

 

Sonra parmağını hareket ettirdi ve başka bir noktayı gösterdi. Çok uzak değil gibiydi. “Gideceğimiz yer burası.”

 

“Emin misin? Orada Bilim İstasyonu yazıyor. Kara kutu orada mı?” Amanda şüpheyle sordu.

 

“Aa hayır bebişkom..” dedi Serhat. “Ancak orası bize en yakın yönetici ofisine sahip. Eğer kara kutunun yerini öğrenmek istiyorsak, en güvenli seçenek bu.”

 

Kafamı indirip haritaya baktım. Haklıydı. onun dışında bize en yakın yerler yemekhane ve yatakhaneydi. Oralarda yönetici ofisleri olması saçma olurdu.. Serhat ibnesi tam bir dolandırıcı çıktı.

 

Amanda kafasıyla onayladı. “Haklısın. O zaman sıradaki durağımız orası.”

 

Amanda’nın da onayı ile tam ilerlemeye başlayacaktık ki bir anda Serhat, “Saklanın..!” diye sessizce bağırdı.

 

Amanda şaşırmış gibi bakarken ben hemen ne olduğunu anladım. Serhat, yeteneği ile birilerini tespit etmişti.

 

“Ne taraf?” diye sordum aceleyle.

 

“İlerideki koridordan geliyorlar..!” dedi Serhat yine sessizce bağırarak.

 

Hemen sandalyemi çevirdim ve merdivenlerin yanından aşağı kaydım. “O odalara saklanalım.”

 

Amanda ne olduğunu sonunda anladı ve o da hemen merdivenlerden Serhat ile beraber hızlıca indi. Bölümleri ayıran kapı açıldı ve diğer tarafa geçtik. En yakındaki odanın kapısını araladık. Ne yazıkki bu mekanik değildi ve kilitleyemiyordum. İçerisi karanlıktı. Kapıyı kapattıktan sonra Serhat silahını kenara bıraktı ve kapının yanında duran dolabı tüm gücüyle ittirmeye başladı. Onun yanından uzaklaştım.

 

“Hııığha!” resmen götünden nefes alıyordu. Anlaşılan puanları ile kas gücüne pek yatırım yapmamıştı.

 

Amanda da silahını yere bırakıp ona yardım etti. Dolap sonunda hareket etmeye başladı ve bir an sonra kapının önüne çaprazlamasına devrildi.

 

Ardından silahlarını yerden aldılar ve kapıya nişan aldılar.

 

Eğer o Alien ise.. bu kadar şey onu engellemezdi. Aksine bizim ölümümüze sebep olurdu. Havalandırmalarda gezen bir yaratıktan bahsediyoruz. Eğer burada olduğumuzu anlarsa tek yapması gereken doğru havalandırmayı bulup bu tarafa geçmek.. sonrasında kapı kapalı diye sıkışacaktık..

 

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra, dışarıdaki bölmeleri ayıran kapının açılma sesi geldi.. yani gelen varlık yürüyordu..





 

Loading...
0%