Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Kötü Yola mı Düştüm?

@kuryil

“Bu nasıl final lan böyle?!” diye öfkeyle bağırdım. Şu anda, yeni indirip bitirdiğim bir oyunun son sahnesine bakıyordum. Oyunun adı Outlast 2 idi. Ana karakter Blake, karısı Lynn ile beraber bir kadının cinayetini araştırmak için arizona çöllerindeki bir kasabaya geliyor. Evli olan bu çift, babalarının hayrına bunu yapmıyor tabii. Onların mesleği habercilik. Bunu da önemli bir habere konu olabilir diye araştırıyorlar. Ancak buraya geldikten sonra işler beklendiği gibi gitmiyor. Geldikleri helikopter belirsiz bir sebepten dolayı düşüyor. Sonrasında Blake’in karısını kurtarmak için çabalarına ortaklık ediyoruz.

Oyun boyunca kurtarmaya çalıştığımız karımıza en sonunda ulaşıyoruz ama o zaman ne oluyor? Karımız doğum yaparken ölüyor! İşin garip olan yanı ise karımız buraya geldiğinde hamile bile değildi! Yani ne olduysa buraya gelince olmuştu. Normal bir insanın bir günde hamile kalması ve doğurması imkansız. Nereden bakarsan bak bu olay, köydeki yaşananlar ile ilgiliydi. Kilisenin papazı iblisle falan anlaşma yapıp böyle bir şeye vesile olmuş olmalıydı. Yani en azından oyun boyunca öyle düşünmüştüm. Sonuç olarak oyun boyunca kurtarmaya çalıştığımız karımız öldü.

 

Doğal olarak bu beni üzdü. Amacımı yitirmiş gibi hissettim. Boş yere o kadar dert çekmiş gibi. Tek tesellim bebekti.. ancak onda da garip bir şey vardı. Daha doğrusu garipsediğim bir şey. Ben bebeği doğurttuğum sırada (evet ebesi benim) onu elime aldığımda yerde ellerimin gölgesi vardı ama ellerimin içindeki bebeğin gölgesi yoktu. Bunu hemen araştırmam gerektiğini düşündüm ve forumlara daldım.

 

Bir kaç dakikalık araştırmadan sonra tek tek bilgileri edinmeye başladım ve şok oldum. Aslında her şey.. halüsinasyonmuş. Birinci oyunda da ikinci oyunda da Murkoff denilen bir şirketin deneyleri yüzünden olaylar hep böyle doğaüstü evreye geliyormuş. Yanii oyun boyunca gördüklerimiz ve karımızın tek gecede hamile kalması falan hepsi toplu bir halüsinasyondan ibaretmiş. Herkes aynı halüsinasyonu görüyor.. bu çılgınlık!

 

Edindiğim bilgiler ile kalbim çok hızlı atmaya başladı. Resmen aydınlanma yaşıyordum. Ancak biraz da üzgün hissediyordum. Çünkü yapımcılar tarafından kandırılmıştım. Kendimi tarikatlar, iblisler ile falan savaşıyor sanıyordum. Ancak aslında hepsi bir grup deliymiş.

 

“Vay beee!” diye bağırdığım sırada esnedim. Saat gecenin 3’ydü. Bu yüzden bağırışım sadece laftaydı. Çünkü ailemi uyandıramazdım. Ağzıma sıçarlardı. Bu benim için aslında utandırıcı bir durumdu. 30 yaşında olmama rağmen hala bilgisayar başında takılıyor ve ailemin evinde kalıyordum. Ancak bunun bir sebebi vardı.

Bakışlarım bacaklarıma düştü. Üstü örtüyle kapalı olsa da altında olan zayıf şeyleri biliyordum. Onları hissedemiyordum. Ancak orada olduklarını biliyordum. Yani anlayacağınız üzere, ben sakatım. Belden aşağım tutmuyor. Aslında hep böyle değildim. 20 yaşıma kadar sapasağlamdım. Ben bir kick-bokscuydum. Lisansım vardı ve profesyonel maçlara yönelmiştim. Cüneyt ismini tüm ringlere kazımayı planlıyordum. Ancak çıktığım ilk profesyonel maçta talihsiz bir kaza yaşadım. Sonuç olarak da belden aşağısı tutmayan birisi haline geldim.

 

Ailem bu konuda kendilerini suçlu hissediyorlar. Benim hobilerime bu kadar izin vermek yerine düzgün bir iş bulmamı sağlayabileceklerini düşünüyorlar. Ancak olan artık oldu. Bunların hepsi benim seçimimdi ve seçimlerim için kimseyi suçlayamam. Neyse ki maddi durumumuz iyi. Benim çalışmama gerek duymuyorlar. Hatta bana son nesil parçalara sahip bir bilgisayar bile dizecek parayı verdiler. Bu sayede istediğim oyuna girip toxic piçleri dize getirebiliyorum. 320 hz monitörün gücü bebeğim. Resmen zaman yolculuğu yapıyorum.

 

Tabii online oyunlar asıl hobim değil. Outlast 2 gibi hikaye odaklı oyunları tercih ediyorum. Çünkü oradayken.. kendimi gerçekten o hayatları yaşıyor gibi hissediyorum. Tekrar eski günlerdeki gibi yürüyebildiğimi.. yani Cüneyt ismini ringlere değil sanal aleme kazıyabildim.

 

Tekrar kötü anılara dalmak beni üzdü. Bilgisayara döndüm ve bu üzgünlüğümü atmak için şöyle büyük bir otuzbirçekmeye hazırlandım. Neyse ki kayganlaştırıcım ve peçetem yanımda. Kadim sırdaşım Opera tarayıcısını açtım ve vpn yi devreye soktum. Arama kısmına tam ‘Ormanda se-’ yazmıştım ki bir anda ekran karardı.

 

“Ne oluyor lan elektirikler mi gitti? Tam da zamanıydı mk. Neyse.. hayal gücümüze güvenerek çözücez.”

 

Ancak garip bir şey vardı. Ekranın elektriği gitse de kapalı kapımın ardından içerideki ışıkları görebiliyordum.,

Yoksa bilgisayarın kendisi mi durduk yere kapandı?

O kadar parayı boşa mı verdik lan biz buna?

 

Söylendiğim sırada bir anda ekranda bir yazı ortaya çıktı.

 

Diktdörtgen şeklinde bir kutunun içinde pixel oyun fontları ile yazılmış gibi görünüyordu.

Sıkıldın mı?

[Evet] [Hayır]

 

Simsiyah ekrana gelen bu yazı beni korkuttu. Aklıma hemen hackerlar geldi.

“Hasiktir! O porno sitesine güvenemeyeceğimi biliyordum!”

 

Geçen gün indirdiğim o tatlı içerikler yüzünden başıma bunlar geliyor olmalıydı. Hızlı tepki vermem gerekiyordu.

Masanın üzerindeki modeme ulaştım ve hemen fişini çektim.

 

İnternette bu gibi durumlarda hemen internet bağlantısını kesmek gerektiği ile ilgili bir yazı okumuştum.

 

Çektikten sonra ekrana baktım. Yazı kutusu.. hala oradaydı. Belki de interneti çeksem bile hali hazırda gönderilmiş bir şey olduğundan gitmiyordur? Bunu düşünerek bilgisayarın reset tuşuna bastım. Sonra da ekranın gitmesini bekledim.

 

Ancak.. hala gitmedi. Yazı hala orada duruyordu.

 

Bu beni tedirgin etti. Yoksa çok geç kaldım ve hackerlar bilgisayarımı piç mi etti?

 

Fişe baktım. Uzanamayacağım kadar uzaktaydı. Bilgisayarın fişini çekebilmem için sandalyeden kendimi yere atmam ve sürünerek uzanmam gerekti.

 

O sırada bakışlarım tekrar ekrana düştü. Orada duran soru aslında cazipti.

 

Çünkü gerçekten sıkıldım. Yıllardır bu odadayım ve özel işler dışında hiç çıkmıyorum. Tamam oynadığım oyunlardan memnunum ama ben böyle birisi değilim. Kendimi spora versem bile sosyaldim ve gezmeyi seviyordum. Yeni yerler görmeyi, yeni insanlar ile tanışmayı seviyorum. O talihsiz kaza gününden sonra ise.. teker teker dostlarımın beni terk etmesi ile bu hale geldim.

 

Tekrar eskisi gibi aktif olduğum günleri özlüyorum.

 

Bu yüzden elime fareyi aldım ve artık internet olmadığından cevap alamayacak olsam da ‘evet’ tuşuna bastım.

 

O anda beklemediğim bir şey oldu. Ekrandaki yazı.. değişmişti!

Eğlenmek ister misin??

[Evet] [Hayır]

 

İnternet olmadan nasıl değişebiliyordu?

 

Ve bu yazının içeriği neydi böyle? Bir porno sitesinden bulaştığı için soru da mı bununla ilgiliydi?

 

İstemsizce güldüm. Belki de bunların hepsi basit bir şakadır?

 

Soruya baktım. Eğlenmek.. evet gerçekten eğlenmek istiyorum.

 

Belki az önce otuzbirin kıyısında olduğum için kanım hızlı aktığındandır ama şu an eğlencenin dibine dibine vurmak istiyorum.

 

Fareyi elime aldım. Uzun süredir oyun oynadığımdan ter içindeydi. İmleci sürükledim ve beklenti ile ‘Evet’ tuşuna bastım.

 

Sonra değişen ekranı izledim. Orada Yeni yazılar yazıyordu.

 

[O zaman Oyuna hoşgeldin. Bol Şans]

 

“Şans mı? Ne için şans? Bu bir kumar reklamı mı yoksa?”

 

Kafamda soru işaretleri ile ekrana baktığım sırada bir anda başım dönmeye başladı.

 

“Ne oluy-” demeye kalmadan bilincim bir anda kapandı.

 

Gözlerimi tekrar açtığımda ise.. bir odadaydım. Metalden oluşmuş duvarlara sahip, ne işe yaradığını bilmediğim bilgisayar varı cihazlar ve borular ile döşenmiş bir oda.

 

“Rüya mı lan bu?” diye söylendim.

 

“Aah demek ilk uyanan sensin.” diye bir ses duydum.

 

Kafamı çevirip baktığımda sesin sahibinin 20 yaşlarının ortalarında görünen ibne görünümlü bir adam olduğunu fark ettim. Adamın üzerinde yeşil bir şişkin mont vardı ve kahverengi bir bol pantolon giyiyordu. Gözlerinin kenarında sürmeler vardı ve siyah uzun saçları kafasının arkasında toplanmıştı.

 

“NE OLUYOR LAĞN! SİKERİM HA!” diye öfkeyle bağırdım. “HANGİ PORNO SİTESİNDEN GELİYORSUNUZ LAN SİZ! EĞER GAY PORNOSU FALANSA DOKUNANI SİKERİM BAK!”

 

“Hahaha!” diye kahkaha attı adam. Sonra küçümser bir ifade ile bana bakıp, “Yüzün fena değil ama porno çekecek olsam daha kaslı birilerini tercih ederdim.”

 

O bu sözleri söylerken bakışlarımı etrafta gezdirmeye devam ettim. Yanı başımda.. kapsüller vardı. Yan yana dizilmiş benimkiyle beraber 5 adet kapsül vardı. Ben en baştan ikincideydim ve sadece benimki ile sağımdaki kapsül açıktı. Diğer kapsüllerin içi yarı saydam olduğundan tam seçilemiyordu ama içinde insanlar vardı. Aralarında kızlar da var gibiydi.

 

Bi rahatlama nefesi aldım. Eğer kızlar varsa bu gay pornosu olamazdı.

 

Sonra etrafa baktım. Bu kadar teknolojik şey ve boru hatları.. hepsi çok detaylı görünüyordu. Filmlerde bu tür şeyler efekt ile eklenir. En kral hollywood filmi bile böylesini yapamaz.

 

Tekrar adama döndüm. “Ne oluyor burada mk?”

 

“Hahahaha!” adam tekrar kahkaha attı. İbne gibi gülüyordu.

 

“Ben de yeni geldiğim zaman böyleydim. Seni çok iyi anlıyorum.”

 

Yeni gelmek mi? Bu adam porno sektörüne girdiği zamanı mı anlatıyor? Kötü yola düşmek böyle bir şey mi..

 

O sırada diğer kapsüllerden 2 tanesi de açıldı. Açılırken etrafa ‘Pıssss’ diye bir hava dalgası fırlatmışlardı. Anlaşılan içeride oksijen gibi bir hava vardı.

 

Kapaklar açılınca içindekiler seçilebilir oldu. Bir tanesi ergenliğin sonunda görünen genç bir kızdı. Üzerinde beyaz bir tişört ve siyah bir ceket vardı. Altında da siyah bir likralı pantolon. Kızın yüzü temiz ve masum görünüyordu. Yeni açılmakta olan gözleriyle etrafa garipserce bakıyordu.

 

Diğer kapsülde, 40’lı yaşların başında görünen zayıf uzun boylu bir adam vardı. Onun da üzerinde gündelik görünen kıyafetler vardı. Kalın görünen gri bir mont giyiyordu ve fermuarı boynuna kadar çekilmişti. Altında Krem rengi askeri desenli bir pantolon vardı. Gözlerini açtığında bitkin bakışları ile etrafı süzmeye başlamıştı.

 

“Herkes uyandığına göre,” diye söze girdi ibne görünümlü adam. “Artık tanıtımı yapabilirim.”

 

Ellerini iki yana açıp gururla kafasını kaldırdı. Ancak bakışlarında bir hüzün gizli gibiydi. “Tanrının Oyun Alanı’na hoşgeldiniz.”


 

  

 

Loading...
0%