Yeni Üyelik
10.
Bölüm

On İki Bin

@kuryil

“Iığh” kafamda güçlü bir baş ağrısı var..

 

Gözlerimi zorlukla araladım.

 

Karanlık.. her yer karanlık..

 

Ancak kör olmadım. Az da olsa önümde bir şeyler olduğunu görebiliyorum. Bunlar.. metal zeminin üzerindeki şekilsiz sümüksü şeyler..

 

Bakış açıma göre şu an ben havada çapraz bir şekilde asılı duruyorum.

 

“Ne oluyor mk..”

 

O anda başımdaki ağrı yükseldi ve neler olduğunu hatırlamaya başladım.


 

“Hasiktir.. yakalandıydım ben..”

 

Gözlerimi sonuna kadar açtım. Karanlık ortama alışmaya başladığımdan etrafı daha net görebilir oldum.. şu anda mukus gibi sıvıların her tarafa dağıldığı uzun bir koridordayım. Koridorun duvarlarındaki mukuslarda.. birçok insan asılı. Bu sahneyi biliyorum.

 

“Yavşak beni sonradan kullanabilmek için yuvaya getirmiş.”

 

Sonra bu yuvanın anlamını hatırladım..

 

“Enfekte olmuşum..”

 

Kendimi bağırmamak için sıktım, sıktım ama dayanamadım.

 

“Aaaaaaaaağğğğğh!!!!!!”

 

Bu durum ölmek için berbat bir yol! O yaratığın enfektesi yüzünden şu anda göğüs kafesimin altında benim DNA’mda bir.. alien yavrusu türüyor. Yanlış hatırlamıyorsam enfekte olduktan birkaç saat sonra yaratık yeterince büyüyor ve.. göğüs kafesini yarıp dışarıya çıkıyor!!

 

Böyle ölmek istemiyorum.. bu şekilde değil.. buraya geldiğimden beri doğru düzgün bir bok yapamadım. Eğer böyle bir bokun içine batacaksam en azından biraz tadını çıkarsaydım!

 

“Amına kodumun Serhat’ı!”

 

O götveren beni bırakıp kaçmıştı.. ancak onu suçlayamam. Zaten ona Alien’ın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatan da bendim. O durumda, upuzun koridorun sonuna o kadar yakınken başka seçenek yoktu. Havalandırma en uygun kaçıştı. Bu teknolojik tekerlekli sandalye ile bile zar zor geldiğimiz kapıya yetiştim ama kapıyı kapatsam bile ondan kurtulamadım. Serhat’ınki en doğru seçenekti. Beni almaması ise.. normal. Ayaklarım tutmadığından o havalandırmaya girmem bile bir saat alırdı. Sonra da yaratık bizi yakalardı.

 

Yine de.. öfkelenmeden duramıyorum.. takım arkadaşım tarafından terk edildim..


 

Aklıma Amanda geldi. Beni korumak için orada kalmıştı. Mükemmel birisi.. umarım hayattadır..

 

“Bu yavşak..?” Aklıma Serhat’ın görevin kolaylığı hakkında söyledikleri geldi. Bu mu kolay görev? Başladığımızdan beri çok geçmemesine rağmen üç kez tehlikeyle burun buruna geldik..

 

“Ah ama dur.” İlk baştaki robot dayanıklı olsa da saldırı yetenekleri sınırlıydı. İkinci karşılaştığımız insanlar eli silahlı olsa da, silahları bizimkiler kadar sağlam değil. Üçüncüde Alien ile karşılaşmamız ise.. aslında eğer bacaklarım sağlam olsaydı ben de diğerleri ile beraber havalandırmaya kaçabilirdim. Yani o durumu zorlaştıran benim sakatlığımdı. Bunun dışında, Alien koşarak geliyordu. Her zaman sinsice yaklaşan bu yaratık direkt cepheden bize saldırıyordu. Bunu yapmak yerine varlığımızı sezdiği gibi sinsice beklemesi yeterdi. Veya havalandırmalardan bize yaklaşabilirdi. Yani birçok şey farklıydı. Harita ve giriş bile. Eğer orjinal oyunda olsaydık şu an daha yolun başında olurduk.

 

Bakışlarımı yuvada gezdirdim. Etraftaki bu cesetler aslında yumurtalar için kuluçkalar. Yani şu an bu gemide bir ton Alien var.. gerçek oyun olsaydı şu anki halimizle şansımız bile olmayabilirdi.

 

Evet. Aslında gerçekten kolay bir görev.


 

“Siktiğimin sakatlığı..” kendimi ağlamamak için zor tuttum. Korktuğumdan falan değil, gururumdan. Ben, sakatlanmadan önce her işimi kendim halleden biriydim. Asla kimseye muhtaç olmadım. Girdiğim her ortamda gözler üzerimde olurdu. Grubun lideri her zaman ben olurdum.. o pozisyondan şimdiki gibi yük pozisyonuna düşmek.. beni berbat hissettiriyor.


 

“Belki de böylesi daha iyidir..” karanlık bir ifade yüzümü kapladı.

 

Belki de ölmem daha iyidir. Serhat.. o kadar lafıma rağmen gayet destekçi birisiydi. Bana yardımcı oluyor, bilgiler veriyordu ve her zaman gülümsüyordu. İbnenin teki olsa da gerçekten sağlam birisiydi. Onun tüm bu emekleri.. benim üzerimde boşa gidiyor. Eğer biraz daha fedakar birisi olsa, orada beni korurken ölebilirdi.. tamamen benim işe yaramazlığım yüzünden..


 

O anda aklıma bilincim kapanmadan önceki mesaj geldi. Kafamın içinde bir takım arkadaşımın öldüğüne dair bir ses dönmüştü.


 

Acaba kimdi.. ben bayıldığım anda olduğuna göre Serhat olamaz. O havalandırmadaydı. Selin olabilir mi? O hangarın girişindeydi. Belki de.. biz gittikten sonra birileri oraya ulaşmıştı.. yok öyle olsa gemiye de giderlerdi ve Kubilay da ölürdü.

 

Geriye son bir seçenek kaldı.

 

“Yani, o denyo sonuna kadar diretti.” Yüzüm buruştu. Trajikomik bir olay. Görünüşe göre Kubilay başlangıç bölgesinden ayrılma mesajına rağmen ayrılmamıştı ve.. tanrı tarafından öldürülmüştü. Bu beni üzdü. O sadece inançlarına sıkıca bağlı bir adamdı. Böyle ölmeyi hak etmiyor.


 

Hmm?

Midem?

Bir anda neden bulanmaya başlad-

 

“Öğk! Öğğğk!”

 

Kustum. Ancak bu.. kandı.

 

“Ben ne kadar süredir buradayım lan..”

 

Görünüşe göre enfeksiyon ilerliyor. Yakında.. göğsüm yarılarak açılacak.

 

Gözlerimi zar zor açık tutuyorum.. canım yanıyor..

 

Dan

Dan

Dan

 

Adım sesleri geliyor. Kafamı güçlükle çevirdim ve sesin sahibi gördüm. Bu.. Aliendı. İlerlediği sırada kuyruğu havada dönüyordu ve.. ucunda birisi asılıydı. Bu kişi..

 

“Anton.” Görünüşe göre kara göt gezerken yakalanmıştı.


 

Acıyla inliyordu. Yaratık onu tam karşımdaki duvara yapıştırdı ve üzerini mukus sıvısı ile doldurmaya başladı. Bir an sonra duvarda kukla gibi asılı duruyordu.

 

Ah, demek ben de şu an böyle görünüyorum..

 

Ölmeyi bekleyen bir kurbanlık gibi asılı duruyoruz..

 

Yaratık onu astıktan sonra tekrar uzaklaştı ve mukustan oluşan koridorun sonunda gözden kayboldu.

 

“Iıığh” diye bi inlemeyi duymam ile sesin kaynağı olan Anton’a döndüm.

 

Adamın kafası sanki sabit duramıyor gibi sürekli dönüyordu.

 

“İyi misin kara göt?” diye seslendim.

 

Ancak karşılığında aldığım sadece inlemeler oldu. Adamın yüzü acılı görünüyordu. Buraya getirilirken Alien’in kuyruğundaki diken ile omzundan bıçaklanmıştı.

 

Acıdan dolayı yarı baygın mı?

Belki ben de geldiğimde böyleydim.

 

“S-Sebasti..”

 

Hmm?

Ölen arkadaşının adını mı sayıklıyor?

 

“S-Sıradaki yolcu gemisiyle.. kaçalım dostum.”

 

Birkaç anlamsız şey daha mırıldandı ve sonra devam etti.

 

“Marry de gelsin.. karın sonuçta..”

 

Anlamsız şeyleri yine mırıldandı ve sonra buna benzer gündelik sözlerden bahsetmeye devam etti.

 

Çok garip.

Şimdi bu bir oyun mu?

Benden karşımdaki adamın bir oyun karakteri olduğunu düşünmemi beklemeyin.

 

Bu adam açık açık özel hayatından, yaşanmışlıklardan bahsediyor. Hem de benim karşımda. Ölmek üzere olan birisinin karşısında. Tanrı, sırf ölmek üzere olan bir adama bunları göstermek için uğraşır mı.. nereden bakarsan bak, bu insanlar gerçek hissettiriyor.

 

“Amanda..” benim için savaştığı sahne çok iç gıdıklayıcıydı. Eğer onunla daha fazla yan yana kalma fırsatım olsa aşık olabilirdim.

 

“Gerçi benim gibi sakat birisi ile ne yapsın..” acıyla tebessüm ettim.

 

“Öğk.” tekrar kan kustum.

 

Fazla zamanım kalmamış gibi..

 

Evimi düşündüm.. ailemi.. geride kalanları ve pişmanlıklarımı..

 

Eskiden kafama ne kadar çok şeyi taktığımı düşündüm. İnsan ilişkilerini ve sosyal hayatımı.. sonra hepsinin elimden nasıl yitip gittiğini..


 

“Eğer.. eğer ölümden sonra yaşam varsa ve bir fırsatım daha olursa.. bu sefer hiçbir şeyi umursamadan yaşayacağım..”

 

O anda, dünyanın rengi bir anda değişti. Her yer siyah beyaz göründü!

 

Hmm?

 

Ve aynı anda kafamın içinde bir kutlama müziği çalmaya başladı!

 

Hemen ardından da sesler duymaya başladım!

 

[Ana Görev Başarıyla Tamamlandı 5000 Puan]

[Yan Görev: Amanda Ripley’i Koru - Başarılı 2000 Puan]

[Yan Görev: Kovan’ı Yok et - Başarısız!]

[Yan Görev: Kraliçeyi Öldür - Başarısız!]

[Gizli Görev: Kovandan Sağ Kurtul - Başarılı 1500 Puan]

[Gizli Görev: Kuluçkadan Sağ Kurtul - Başarılı 3000 Puan]

 

[ Çalışkan Joe 1x 500 Puan]

 

[Toplam Puan: 12.000]

 

[Bekleme Alanına Gönderiliyorsunuz..]
















 

Loading...
0%