@kuslarinevsahibi
|
Bugün benim doğum günüm. Dünyaya gelişimin 18. yıl dönümü. Babamın dediğine göre onun hayatının miladı. Babamla aramızda ne zaman bu konuşma geçse ben "annem duymasın" diye onu şaka yollu uyarırdım. O da bana "benim hayatım annenle başladı. Sen o hayatın miladı oldun." derdi. - di... - di'li geçmiş zaman... Bir şeylerin artık artık geçtiğini anlatmak için kullanılan zaman kipi. Zaman geçmiş ama bendeki izleri geçmemiş. Gerçi geçmesi gibi bir derdim yok. Annemin de dediği gibi: insan geçmeyen yaralarıyla insan olur. Dışardan gelen kahkaha sesleri arttı. Artık dışarı çıkmalıyım. Elimdeki günlüğü ; annemin, babamın ve benim fotoğrafımızın olduğu çerçevenin yanına, yatağın üzerine bıraktım. Babamın ben doğduğum gün yazdığı sayfa göz yaşlarımla ıslanmış. Ağlıyor muyum? Onun o gün belki mutluluktan ağlayarak yazdığı satırlara bugün benim özlemle akıttığım göz yaşları karıştı. Ayağa kalktım. Yatağın solunda duran aynaya ilerleyip gözyaşlarımı sildim. Yüzüme en gerçekçisinden bir gülümseme yerleştirdim. Annemden aldığım, babamın en sevdiği yerim olan, kahverengi gözlerimin kızarıklığı geçmesi için beş dakika kadar oyalandım. Daha sonra tekrar yatağa ilerleyip elime aldığım çerçeveyi yerine yani yatağımın solundaki komodinin üzerine koydum. Çekmeceyi açıp günlüğü de tahta işlemeli sandığın içine koyduğumda artık dış dünyaya dönmeye hazırdım. Aynanın önüne ilerledim. Oturduğum için toplanan elbisemi düzelttim. Son derece dikket çekici, gece mavisi elbisem bugünün benim günüm olduğunu dosta düşmana söylüyordu. Üst kısmı straplez olan elbisenin açık bıraktığı omuzlarıma dökülen hafif dalgalı siyah saçlarım, yüzümdeki hafif makyajımla çok güzel görünüyordum. Belimden aşağı doğru inen elbisemin eteği dizimin bir karış üstünde biterek bacaklarımı gözler önüne seriyordu. Kulağıma taktığım zarif siyah taşlı küpeler, ayağımdaki şeritli siyah topuklu ayakkabılarla uyum sağlıyordu. Dudağıma sürdüğüm siyah ruj bana ayrı bir hava veriyordu. Siyah küçük el çantamı da aldığımda kombin tamamlandı. Hazır olduğuma karar verdiğimde derin bir nefes aldım. Yavaşça kapıya yaklaştım. Ayakkabılarımın zeminde çıkardığı ses tüm odaya hatta eve yayıldı. Bir süredir gençlerin kopardığı yaygaradan normal bir konuşma düzeyine inen sesler sustu. Henüz kapıyı açmadan dışarda bana çevrili 5 çift göz olduğunu hissettim. Bu durum gerilmeme sebep oldu. Her ne kadar güzel olduğuma emin olsam da ilk defa büründüğüm bu kılık beni ürkütüyordu. Bıraksalar hemen rahat bol sweatshirtümü ve eşofmanımı giyerdim. Ancak babama söz vermiştim. Bugün o yanımda olamasada ben dışarı çıkıp çok eğlenecektim. Bunu sağlamak için gitmeden önce bütün programı ayarlaması için Kerem'le konuşmuş üstelik giyeceğim kıyafeti de kendi elleriyle hazırlamıştı. Bugün bu kıyafetle çok eğlenmekten başka şansım yoktu. Tuttuğumu fark etmediğim nefesimi sesli bir şekilde verdim. Kapıyı açtığımda kopan curcuna az önceki sesleri üçe hatta beşe katladı. 5 kişiden bu kadar ses çıkması beklenecek şey değildi doğrusu. Herkes üst üste konuşuyordu. Bir dakika kadar süren alkış yanaklarımın kızarmasına sebep oldu. Yanaklarıma hücum eden kana aldırış etmemeye çalıştım. Onların alkışları bitince ilk sözü alan tabi ki halam oldu. -O kadar güzelsin ki. Tıpkı annene benziyorsun. Tam halama cevap verecekken imdadıma Zeynep yetişti. Canım arkadaşım bu konuşmanın sonunu tahmin ettiği ve bütün gece halamla birbirimize sarılıp ağlamamızı izlemek istemediği için işi dalgaya vurmayı seçti. -Ya dur şimdi Şefika hala. Hiç dramaya bağlama. Daha biz aksiyona bağlıycaz. Hem Beyza'nın neresi Meltem teyzeye benziyor? Meltem teyze güçlü kuvvetli kadındı. Bir de şuna bak üflesen uçacak. 49 kilo insan mı olur ya?! Bu sözlerin ardından salonda kahkaha tufanı koptu. Kısa süreli bir sessizlik oldu. Herkes bana bakıyordu. Odadaki herkesi tek tek süzdüm. Halam bizim aksimize aşırı ev hali olan elbiseleri, ayağındaki pofuduk terliklerle bile asil duruyordu. Var olduğunu asla kabul etmediği alnındaki ve göz kenarlarındaki kırışıklara inat ince ve düzgün fiziğiyle, beyazları kapatmak için kızıla boyattığı omzunun üstündeki saçlarıyla her zaman çok güzel görünüyordu. Halamdan sonra Kerem'e baktım. Fön yapıp sağa doğru yatırdığı kumral saçları, baktığında insana huzur veren ela gözleri, yakışıklı yüzü, uzun boyu, ve tabi ki düzenli yaptığı spora borçlu olduğu kaslarıyla normalde de yakışıklıydı. Ancak giydiği siyah pantolon, düz beyaz tişört üstüne giydiği siyah ceketiyle mükemmel görünüyordu. Hemen yanındaki Selin'se dalgalı sarı saçlarını toplamıştı. Gözüne sürdüğü göz kalemi yeşil gözlerini ortaya çıkarmış güzelliğine güzellik katmıştı. Üzerindeki askılı mini bordo elbise fazlasıyla iddalıydı. Ama Selin'den de başka türlüsü beklenemezdi. Zeynep her zamanki gibi sade ve şık siyah elbisesi, sıkı sıkı topladığı uzun siyah saçları, etrafa ateş saçan kahverengi gözleriyle insanların ilk bakışta ondan kaçmasını sağlıyordu. Ama gülümsediğinde yüzünde oluşan gülümseme çilleriyle birleşerek onu dünyanın en masum insanına çeviriyor, insanda onu tekrar güldürme isteği uyandırıyordu. Hazal; küt kesilmiş siyah saçları, gözünün önüne gelen mavi perçemi, perçemi gibi mavi renk olan göz makyajıyla oldukça dikkat çekiyordu. Onun da giydiği yine kısa asker yeşili elbise siyah gözlerinin daha da belirginleşmesine sebep olmuştu. Birazdan çıkıp çok güzel bir mekanda doğum günümü kutlayacak bu dört kişinin şiklığı ne yazık ki halamın radarlarına takılmıştı. Dördü de belki kombinlerini tamamlayan en önemli parça olan ayakkabılarını bu eve girmek uğruna çıkarmak zorunda kalmıştı. Diğerlerinin sorunu sadece kombinlerinin eksilmesi olsa da Kerem'in durumu daha vahimdi. Ben odadayken gelen kahkahaların sebebi şimdi anlaşıldı. Kerem benim kazandığım bir iddia yüzünden yine benim ona aldığım Hellokitty'li çorapları giymek zorunda kalmıştı. Kahkaha atmamak için dudağımı dişledim. Selin'e dönerek: - Seninkine dikkat et kapmasınlar diycektim de vazgeçtim. Bu çoraplarla kapan da geri getirir zaten. dedim -Sorma ya valla! Ben aslan diye aldım, Hellokitty çıktı bu. Napsam geri mi versem? Selin'in yaptığı bu espri Kerem 'in çatık kaşlarının daha da çatılmasına, bizimse dakikalarca kahkaha atmamıza sebep oldu. Bizim bitmek bilmeyen kahkahalarımız Kerem' i renkten renge sokuyor, daha da sinirlenmesine sebep oluyordu. -Gülmeniz bittiyse gidelim artık. Malum Beyza hanımı beklemekten ağaç olduk burda! dedi Kerem. -Tamam kızma ya enişte! Hem bence sana çok yakışmış. dedi Zeynep. Bizim aksimize Kerem ' e enişte diyordu. Her ne kadar ablası onun sadece arkadaşı olsa da baldızlık makamından vazgeçemiyordu. -Aynen ya bence de. Hatta bence çorap dışında da pembe kullanmalısın. dedi sırıtarak, Hazal. Selin, sevgilisinin daha fazla üzülmesine dayanamayıp savunmaya geçti. - Aaaa yeter ya! Rahat bırakın sevgilimi. Benim yakışıklıma her şey yakışıyor bir kere!Hem doğum günü kızı yüzünden bu halde. Bunları söylerken bir yandan kollarını Kerem'e dolamıştı. -Tamam ya. Yemedik sevgilini. Ne bilsin çocuk Şefika sultanın gazabına uğrayacağını. Halam olmasa kimse görmeyecekti Hellokitty yi. Hem bütün gün burda böyle dikilecek miyiz? Nereye gideceksek gidelim. Yoksa ben orjinalime dönüyorum. -Sıkıysa dön bakalım! Valla Ahmet amcayı arar şikayet ederim seni. -Ararsan selamımı da söyle. Hem küsüm ben ona. İnsan hiç kızının doğumgününde işe gider mi ya? Benim bu sözüme dayanamayam halam hemen çıkıştı: -Bak sen şuna! Kız sen değil miydin 'sen git babacığım. Biz egleniriz.' diyen. Adam başka birini gönderirim yerime diyince evde kavga çıkarmadın mı? Yetmezmiş gibi adamı kendi evinden kovdun resmen. -Evet arkadaşlar halamı da kızdırdığımıza göre bize ayrılan sürenin bugünlük sonuna geldik demektir. Hadi bir an önce evden çıkalım. Yoksa halam beni dövecek. Sırıtarak kurduğum bu cümle herkesin gülmesine sebep oldu. Gülerek, babamla halamın odasının olduğu ikinci kata çıkan, merdivenlerin önünden geçip kapıya ilerledik. Dışarı çıktığımızda halam bana sitem eder gibi kapıyı kapattı. Ayakkabılarını giymeleri için beklerken gözüme tekrar çarpan Kerem'in çorapları gülmeme sebep oldu. Neye güldüğümü anlayınca herkes, Kerem hariç, benim gibi gülmeye başladı. Gülerken bir yandan bej rengi ayakkabısını giyen Hazal dengesini kaybetti. Bir anda kendini yerde bulan Hazal ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Onun bu hali bizim kahkahalarımızın katlanmasına sebep oldu. Kerem de somurtmaktan vazgeçip gülmeye başladığında kararmaya başlayan sokak kahkahamızla çınladı. Biz gülmeye devam ederken kapı açıldı. Halam sorgulayıcı bakışlarla bize bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Çatık kaşları ve belli ki engelleyemediği tebessümüyle bir ayakta kahkaha atan bize bir yerde oturmuş krize girmiş gibi gülen Hazal 'a bakıyordu. -Siz hala ne arıyorsunuz burda? Hazal kızım yerde neden oturuyorsun? Kalk ordan hasta olcaksın. Aaa bu ne hal ya?! Halamın toparlanmamız için verdiği tepki bizi daha da güldürdü. Hazal' sa halamın haklı olduğuna karar vermiş olacak ki ayağa kalkmaya çalıştı. Ancak yine dengesini kuramadı ve tekrar olduğu yere düştü. Bizim kahkahalarımız sokağı inletirken halam da bize katılmıştı. Birsüre daha güldükten sonra Hazal'ı kolundan tutup kaldırdım. -E hadi gidelim artık. Yoksa bütün geceyi burda geçirceğiz. Benim uyarım herkesi harekete geçirdi. Şefika sultanı tek tek öptükten sonra otoparkın yolunu tuttuk. Kerem'in siyah Range Rover ının şoför koltuğuna Kerem onun yanına Selin oturdu. Arkaya da Hazal, ben ve Zeynep oturduğumuzda artık gitmeye hazırdık. Bugünün ilk durağı olan restorana geldiğimizde arabadan indik. Oldukça lüks olan restoran bütün şehri ayaklarımızın altına seriyordu. Bizim için rezerve edilen masaya ilerledik. Kerem Selin'le ikimizin arasına oturmaya karar vermiş, önce onun sandalyesini sonra benimkini çekmişti.Daha sonra ayaktaki Hazal ve Zeynep'e aldırmadan yerine oturdu. Hafifçe öksüren Zeynep ve dik dik ona bakan Hazal'a aldırmadan suyundan bir yudum aldı.
-E hani enişte?! Bizim sandalyemizi çekmeyecekmisin? Senin gibi bir centilmene hiç yakıştıramadım açıkçası.
Hazal da kınayıcı bakışlarla Zeynep'e katıldığını belirtti. Keremse hiç istifini bozmadı. Hatta daha da yerleşti.
-Valla benim centilmenliğim yalnız sevgilime. O yüzden şansınıza küsün.
-E ama Beyza?
-Cık cık cık. Hiç oldu mu ama ya? Ayıp ayıp. Ben bugün doğum günü kızıyım. Tabi sandalyemi çekecek,dedim sırıtarak.
Zeynep burun kıvırdı. Çemkirerek:
-Neyse ki biz güçlü kadınlarız. Kendi sandalyemizi çekebiliriz. İkisi de aynı anda sandalyelerini çekip oturdular. Otururken de Kerem'e trip atar gibi omuz silktiler.
Yemeklerimizi yerken Kerem'in anlattığı üniversite anılarına gülüp, bir yandan da sessizce yemeğimi yedim. Herkes çok eğlendi. Kerem ve Selin sürekli en küçük meselelerde jet hızıyla tartışıp sonra aynı hızda barışıyorlardı. Bizse onların bu hallerine kahkahalarla gülüp, kavgaların dışında kalıyorduk.
Yemek bitip sıra tatlı faslına geldiğinde Selin izin isteyip tuvalete gitti. Kerem de hemen Selin'in arkasından onu takip etti. Bu tabi ki gelecem sürpriz doğum günü pastasının hazırlığıydı.
Benim doğum günümü kutlamaya geldiğimiz mekanda sürpriz bir doğum günü pastası çok da sürpriz değildi. Ama olsun. Sonuçta arkadaşlarım düşünmüş. Bana da şaşırmış taklidi yapmak düşer.
Keşke annem de olsaydı. O bana kendi elleriyle pasta yapardı. Hem de çikolatalı. Ahh! Annem seni o kadar çok özledim ki... O günden beri yediğim hiç bir pasta lezzetli değil. Annem öldüğünden beri hiç bir doğum günüm tam değil.
Telefonuma gelen mesaj sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
My BEST :İyi misin? Dalgın gözüküyorsun. Yemekte de hiç sesin çıkmadı.
Siz:İyiyim canım benim için endişelenme.
Başımı kaldırıp Zeynep 'e bir gülücük gönderdim. Göz ucuyla Hazal'a baktım. Telefonuyla ilgileniyordu. Zeynep' ten gelen yeni mesajla tekrar telefona baktım.
My BEST: Emin misin?
Siz: Ay Zeynep! Yeter içim şişti. İyi misin, iyi misin? İyiyim ben. Bi sal artık ya. Siz: sakin ol Siz:

My BEST: ajjsjsjjsjs kızım nerden buluyon böyle vidyoları.
Siz: Genel kültür bebeğim.
Güldüm. Telefonu masaya bıraktığımda Selin ve Kerem de geliyordu. Selinin elinde kocaman meyveli bir pasta vardı. Kerem de elinde konfeti tutuyordu.
18 şeklindeki mumları üfleyecekken Selin: -Dilek tut. Belki dileğin tutarda müzmin bekar olmaktan kurtulursun,dedi sırıtarak.
Gözlerimi devirdim. Kerem'e döndüm: -Sen eminsin demi? Bu müthiş espri yeteneğine maruz kalmak istediğine. Bak ayrılırsan hiç gocunmam ben.
Kahkaha attım. Hazal ve Zeynep de bana katıldı. Biz gülerken Selin beni öldürmek ister gibi bakıyodu. Korkmuş gibi abartılı bir şekilde gözlerimi açtım. Aynı zamanda sanki kendimi korumak ister gibi Zeynep'in arkasına saklandım. Kerem kulağını çekip masaya vurdu.
-Aman Allah korusun. Hemen dilini ısır Beyza. O ne demek ya?! Ben Selin'imden ayrılır mıyım hiç?
Kerem'in bu sözleri Selin'in yüzünde kocaman bir gülümseme oluşturmuştu. Kerem'e sarılırken bir yandan da bana dil çıkardı. Ben de ona burnumu kıvırarak karşılık verdim.
-E hadi ama! Bütün gün burda dikilcek miyiz? Üflesene kızım şu mumu.
-Sakin ol şampiyon. Üflüyorum. Yoksa anlaşılan Selin sayesinde 19. Yaşımı göremiycem.
Son cümleyi sessizce Zeynep'in kulağına söyledim. Zeynep'in arkasından çıkıp pastaya yaklaştım.
Gözlerimi kapatıp içimden babamım bir an önce dönmesini dileyecektim. Ama Selin'in "yakışıklı bir enişte dile bize" çıkışı yüzünden dileyemedim. Zaten böyle şeylere inanmadığım için dileğimi tamamlamadım. Mumu üfledim.
Üzerinde 'dengem de yok dengim de' yazan pastayı kestim. Bir garson gelip pastayı servis etti. Hepimiz afiyetle pastamızı yedikten sonra hesabı ödeyip restorandan ayrıldık.
Bundan sonra ki durağımız bir gece kulübüydü. ------- Selaaaam! Ben geldim . Wattpad de yayınladığım bu kurguyu buraya da atmaya karar verdim. Bu Terzi ve Ebe Sobe'ye göre daha plansız programsız ve spontane yazdığım bir kurgu. Ayrıca ilk deneyimlerinden olduğu için yazım dilinde biraz hatalar var . Şuan bütün bölümleri düzenlemeye üşendiğim için bu haliyle atıyorum idare edin . İki günde bir bölüm atacağım. Kendinize iyi bakın. Seviliyorsunuz. 😘😘😘 |
0% |