Yeni Üyelik
17.
Bölüm

16. Bölüm

@kuslarinevsahibi

Arkamı döndüğümde 32 diş sırıtan bir adet Mert'le karşılaştım. Ona göz kırpıp, elimi sen hayırdır der gibi salladım. Bu hareketimle gülüşü arttı. Ama bu böyle güzel gülerse olmaz ki!

Bir ara gülüşü kahkahaya dönünce dayanamadım. Omzuna hafif bir yumruk attım.

 

"Ne gülüyorsun lan?"

Yüzünü buruşturdu. "Elinin ayarına bee..! Az yavaş ol." Hızlı bile vurmadık . Abartıyor.Ona aldırmadan tekrar sordum.

"Ne gülüyün oğlum ahirette yerini görmüş gibi?"

 

İşaret parmağıyla beni gösterdi. "Sen" parmağı kendine çevirdi "Beni kıskandın mı? Üstelik o son söylediğin neydi?"

Sanki çok saçma bir şey duymuşum gibi yüzümü buruşturdum. Dünyanın en haklı sorusu.

Sen hemen bana muhalefet et zaten. Aman fırsatı kaçırma Nazlı!

 

"Ne kıskanıcam be ben seni? Kardeşinle seni koruyordum ben."

 

"Kardeşimle beni? Ayıptır sorması tam olarak kimden ya da neden koruyordun? Az önce giden küçük pembe şeyden mi? Kız tabağı taşıyamıyor daha. Bize ne yapabilir?"

 

Ah şu erkekler!Bilmiyor ki bu tatlı pembe şey bizden daha büyük tehlike.

"Valla ben bilemem. Eğer ben olmasaydım sizin namus elden gidiyordu."

Söylediklerimle kahkaha atmaya başladı. Zalımın oğlu nasıl da güzel gülüyor gamzelerini göstere göstere.

Elinde hala tuttuğu kek tabağına kitlendim. Bir de onun yaptığı keki mı yiyecek? Hayatta olmaz.Sen dur. Bak şimdi ben ne yapıyorum.

 

"Gül sen gül. Kız sana büyü yapıp kendine aşık ederse görürüm seni."

 

Kahkahalarının arasından konuştu. "Büyü mü?" Küçük bir çocuk edasıyla başımı salladım.

"He valla büyü. En sonki sevgilisine içine kurbağa bacağı kattığı bir çorba mı ne içirmiş. Kendine aşık etmeye çalışıyormuş. Ben olsam onun yaptığı şeyleri yerken iki kere düşünürdüm. Yine de sen bilirsin. Ben karışmam. "

 

" Ama kek güzel görünüyor."

Mert sırıtarak bana bakarken onu dövmemek için zor duruyordum. Ne demek güzel görünüyor. Bir de yesin tam olsun! Şimdi Beyza'cım, işine karışmak gibi olmasın ama kek yenmek için var. Ne yapsın çocuk müzeye mı kaldırsın?

Nazlı mantıklı mantıklı konuşup benim sinirlerimi bozma.

Ama sen hep bana çemkiriyorsun. Seni iç ses mahkemesine şikayet edeceğim.

Nazlı! Öyle bir mahkeme yok. En son bu konuyu tartıştığımızda paradoksa girmiştik. Bana ne? O zaman ben de yazara şikayet ederim süründürür seni. Dimi kız yazar ?

(Yazar Notu: kız Nazlı beni karıştırma . Bu manyakla başa çıkamam ben)

Kendine gel sen Bihter Ziya- amaan yazarsın.

Öyle değil işte. Bak şi-

İkiniz de susun . Dördüncü duvar falan kalmadı.

Tamam be!

 

Mert'e dönüp işaret parmağımı ona doğru salladım.

"Eğer o keki yersen seni 3 gün boyunca yemek yiyemeyecek hale getiririm."

"Bu kadar uğraşmak yerine kıskanıyorum da diyebilirdin."

 

"Ne kıskanacağım ben seni be?! Senin için diyorum bir kere."

"Benim için beni dövmek istiyorsun. Anlıyorum."

Sesindeki kinayeyi duymazdan geldim.

"Tabi oğlum. Ben gayet düşünceli, elit ve kibar bir insanım."

 

Bunları söyledikten sonra saçlarımı savurup motora yürüdüm. Arkamdan gülüş sesi geliyordu.

 

Puhahahahaha! Kim biz mi? Elit mi? Üstelik kibar? Beyza buna ben bile inanmıyorum . Sus Nazlı. Biz elit bir insan- düşünce akışımı yarıda kesen aklıma gelen görüntülerdi. Resmen kendi kendime kapak yapıyorum şuan. Aklımda kavga ettiğim sahneler dönüyordu.

 

Anaa! Kız biz Zeynep 'i de mi dövmüştük? Tavşanlı pijamalırıma laf etmişti galiba.

 

Asıl bu kızın kafayı niye klozete soktuk?Öbürünün üzerinden yer sildikleri suyu dökünce kıskanmasın diye soktuk ya.

 

Bak bunun saçları yolarken elimizde kalmıştı. Peruk takıyormuş meğer. O saçlarını yüzüme savurup durmayacaktı.

 

Kız Beyza! Bu çocuk bize ilk çıkma teklifi eden değil mi? Başından çay mı döktük biz onun? Ben cetvelle dövdük sanıyordum.Yok o sonuncuydu. Hatta hala kabus görüyormuş garibim.

 

Kendimle olan tartışmama son verip hala gülen Mert'e sinirli bir bakış attım. Havalı yürüyüşümle motora binecektim ki bilin bakalım ne oldu? Düştüm. Baya öyle yere kapaklandım. Böyle amele sümüğü gibi yere yapıştım. Tamam, abartmayalım. Ama ben niye kendimi utandırmalara doyamıyorum yaa?

 

Bozuntuya vermeden ayağa kalmaya çalıştım. Çalıştım çünkü kalkamadım. Endişeyle yanıma koşan Mert kolumdan tutup yere oturmamı sağladı. Bacağım acımıştı çok hafif.

"İyi misin? Bir yerin acıyor mu?"

Endişeyle sormuştu.

"İyiyim. İncinen gururum dışında acıyan yerim yok! Bir havalı yürüyüş yapacaktım ya! Resmen rezil olmak için doğmuşum."

 

Dudağımı sarkıtıp alttan alttan ona bakınca bu halim hoşuna gitmiş olacak ki güldü. Düşene gülmek mi? Bunu ben yapmıyorsam çok ayıp bir davranıştır. İntikam istiyorum!

 

Bana elini uzatıp tutmam için beklemeye başladı. Elini tutup hızla yanıma çektim. Bunu beklemediği için yanıma yuvarlandı. Bu sefer gülen bendim.

"Yok öyle tek başına düşmek. Düşersek de kalkarsak da beraberiz koçum."

güldü. Güldüm. Gülüşüme bakıp daldı. Gülüşüne bakıp kayboldum.

 

"Bu bir teklif mi Beyza?"

"cık. Tehdit. Neyse kalk artık. Ahmet Yılmaz bekletmeye gelmez."

 

İkimiz de yerden kalktık. Sırt çantasını motorun koltuğunun altındaki bölmeye koydum. Kasklarımızı da taktığımızda motora atladım. Hemen arkama oturan Mert, motor yerine benden tutununca omzumun üstünden ona baktım. Kolları belimi sarmıştı.

" Öyle rahat mı?" sorumla beni daha sıkı sardı. "Hem de nasıl." Başımı iki yana sağlayıp yakışıklıyı çalıştırdım. Yakışıklıyı yakışıklıyla gezdiriyoruz. Hangisi daha yakışıklı bilemedim.

 

Motoru çalıştırdım. Bir kaç saniye sonra evin önünden ayrılmıştık. Halam kızmasın diye normal bir hızda sürüyordum. Sadece mahalle sınırlarından çıkana kadar. Bir kaç sokağı geçip bizim evi göremez hale gelince motoru durdurdum. Başımdaki kaskı çıkardım. Neden durduğumu anlamayan Mert de kaskını çıkarmış, 'ne oluyor?' der gibi bana bakıyordu.

 

"Seninle olan yolculuğumuzun sonuna geldik. Burda ayrılıyoruz."

"Neden?"

"Farkında mısın bilmem. Ama babamın yanına gidiyorum."

 

Hala bana 'ne var bunda' bakışı atan çocukla kriz geçirmenin eşiğindeydim.

"Yani canım."

"Canın mıyım gerçekten?" şu an buna mı takıldı cidden?

"Ya sabır! La bir kalıbının adamı ol."

Eliyle ağzına bir fermuar çeker gibi yaptı. Ama bu kadar yakışıklı olunmaz ki zalımın oğlu.

 

"Yani sidikli." söylediğimle kaşlarını çattı. Merve de diyebilirdim. İyi tarafından baksın. "Sen benle aynı motorda, bu şekil koala gibi bana yapışmış bir şekilde babamın şirketine gittiğinin farkında mısın?"

 

Gevşekçe sırıttı. Evet yine şey sırıtışı. "Farkındayım."

"Yok bence değilsin. Yoksa şimdiye çoktan topuklaman lazımdı."

"Niye ki?" Safça sorduğu soruyla yüzümde şeytani bir sırıtış oluştu.

 

"Şimdi düşünelim. Aslında benim babam olması bile başına gelecekler hakkında bilgi veriyor. Babasına bak kızını al hesabı"

 

"Valla ben kızına hala talibim."

Öhöm öhöm. Kalp diyorum. Maraton diyorum. Bize de yazık diyorum.

 

"Sen hala dalga geç. Babamın eskiden milli boksör olduğunu bilmiyorsun tabi."

Rengi mi attı onun? Ufak bir kahkaha patlattım.

"Malesef 5 yıl önce lisansını kaybetti. Ama hala çok sağlam yumruk atıyor. Arada bir spor salonunda ders veriyor. Bana da o öğretti hatta."

 

"Yiyeceğimiz yumruktan korksak kalbimizi Beyza Yılmaz'a vermezdik."

Sakince söyledikleriyle omuz silktim. Uyarmadığımı söyleyemez.

Kaskı başıma tam takacakken tekrar konuştu.

"Lisansını neden kaybetti demiştin?"

Umursamazca omuz silktim.

"Bir şey dememiştim. Benim için kaybetti." Bu konuda çok büyük bir pişmanlığım var. Ama babamı daha fazla üzmemek için bu konuda umursamaz olmalıyım.

 

Son söylediğimle arkamdan gelen yutkunuş sesini duydum. Gülerek kaskımı taktım. Gazamız mübarek olsun. Mert'i bilmem. Ama ben çok eğleneceğim.

 

5 dakika sonra babamın şirketinin önüne gelmiştik. Motoru park edip indik. Mert sırt çantasını aldı. İkimiz beraber binaya girdik. Asansöre yöneldiğimde Mert de beni takip ediyordu. Biz niye bu kadar heyecan yaptık lan?Sanki ilerde evleneceğimiz adamı babamla tanıştırmaya gelmişim gibi hissediyorum. Allah düşündürttü bence :)

 

7. Katın düğmesine basıp beklemeye başladım. Yandan Mert'e bakınca terleyen ellerini pantolonuna sürdüğünü gördüm. Aklını aldık çocuğun. Yazık.

"Hala geç değil. Geri dönebilirsin."

"Ölmek var dönmek yok."

"Havalara bak havalara. Sanki terörist inine operasyon düzenlemeye gidiyor. Alt tarafı ilerdeki eşinin babasıyla tanışacaksın."

 

Beyza , şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama sakın ol. Son cümleyi dışından söyledin.

Hasssstroloji. Fark ettiğim şeyle ışık hızında Mert 'e döndüm. 90+4 te gol atan futbolcu gibi sırıtıyor. İşaret parmağımı tehdit eder gibi salladım. Gibisi fazla.

 

" Yanlışlıkla söyledim. Tek kelime edersen seni asansör boşluğuna atarım."

Eliyle fermuar işareti yaptı. Hala gülüyor ama buuu! Gene rezil oldum. Gömün beni bir yerlere.

 

-------------

Yorum yapın be zalımın evlatları.

Aslında daha uzun yazacaktım. 3000 kelimeden fazla yazmayı planlıyordum ama olmadı.

Kendinize iyi bakın. Seviliyorsunuz.♥️

Loading...
0%