Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17. Bölüm

@kuslarinevsahibi

 

Asansör durunca indirim görmüş ev hanımı gibi indim. Yani ışık hızında. Koridorun sonundaki masaya yaklaştım. Masada oturan asistan abiye baktım. Yüzümü buruşturdum.

"Kemal abi babam odasında mı?"

 

Kemal sevmiyorum arkadaş.

"Yok alt kattaki spor salonuna indi."

Başımı salladım. Geldiğim gibi selamsız sabahsız asansöre yöneldim. Herhangi bir Kemal'le 1 dakikadan fazla muhatap olmayı reddediyorum.

 

Mert asansörün önünde beni bekliyordu. Ben asansöre binince o da beni takip etti. Bu da peşinizden ayrılmıyor .Aşık mıdır nedir? Aşıktır vallah.

- 2 yazan düğmeye basıp beklemeye başladım. Bu sefer rezil olmamak için konuşmamaya kararlıyım.

 

"Kemal'leri hiç sevmiyorum yaa!"

Sanki az önce biri konuşmamakla ilgili bir şey demişti ama...

Sayacı başlatıyorum. 5-4-3-

​​​​​​

"Neden ki?" sesi eğlenir gibi çıkmıştı. Yüzünde de hala kocaman bir gülüş vardı. Ama bir gamzesi var olaay!

 

"Bir dizi vardı ya Kırgın çiçekler. O diziden beri Kemal'lere gıcığım. Ne zaman bir Mesude ya da Kemal görsem 'Kemalin yaptı mesude' diye üstüne atlamamak için zor duruyorum." Alın şimdi bu gereksiz bilgiyi ne yapıyorsanız yapın.

 

Kahkaha attı. Bu niye bu kadar çok gülüyor la? Ne biliyim oğlum? Gülüşünün çetelesini mı tutuyorum? Ama bir gülüşü var- Tamam anladık bee. Bir sus.

Ben daha sakin birinin iç sesi olmak istiyorum.

Deli olduğum için seninle konuşuyorum. Normal insanlar içsesiyle kavga etmez. Biz normal değiliz . Biz olağanüstüyüz.

Tabi kız. Bu ego da Selin'den bulaştı.

 

(Yazar notu :bana da bir deliden bulaşıyor arada ego :))

 

"O zaman oğluma Kemal adını koyma hayali kuran annemi vazgeçirmem gerekiyor." düşünür gibi söyledikleriyle öksürmeye başladım. Kendi tükmüğümde boğulacaktım az daha. Oha! Çüş! Yuh! Bütün hayret kelimeleri. (çaktırmayın. Tek tek yazmaya üşendim.) Az yavaş gel kurban olduğum.

 

Ben kendi tükmüğümde boğulurken Mert endişeyle üzerime eğildi. Bir eliyle sırtıma hafifçe vururken diğeriyle çenemi tutmuş başımı yukarı kaldırmıştı. Bir kaç saniye sonra kendime gelmiştim. Benim normale döndüğümü görünce geri çekildi. Bir eli ensesini bulurken yüzünde mahcup bir ifade vardı.

"Ben az önce dışımdan konuşmuş olamam. Dimi?"

Hah! Tam bizle tencere kapak.

Tersçe ona baktığımda cevabını almıştı. İkimizde daha fazla konuşmadık. Asansörün iki farklı köşesinde durmuş birbirimize bakmıyorduk. Nihayet asansör durunca indik.

 

İner inmez geniş salonda göz gezdirdim. Diğer katların aksine burası odalara bölünmemişti. Geniş katın tamamı çeşitli spor aletleriyle doluydu. Bir kaç kişi spor yapıyordu. Koşu bantlarının ve ağırlıkların arasından geçip ringin olduğu tarafa yöneldim. Babam arada bu salonda boks dersi veriyordu. Gün içinde canı sıkılınca falan buraya gelip antrenman yapıyordu. Kızının babası.

 

Ringe yaklaşınca karşısındaki kum torbasına yumruk atan babamla karşılaştık. Üzerinde tişörtü yoktu. Sıkı kasları kendini belli ediyordu. Kimin babası be! O kadar dalmıştı ki geldiğimizi fark etmedi. Bir spiker edasıyla konuşmaya başladım.

"Ooo ringin en korkulan ismi. Çelik yumruk isminin sahibi. Ooo mavi kasırga. O dünyanın en güçlü babası. O bütün kadınların rüyası. Yalnız kızının babası. O bir efsane. O ringe adını rakipleriyle yazan bir usta. Karşınızda Ahmeeet Yılmaaaz!"

 

Sesimi duyar duymaz bana dönmüştü. Her cümlemle gülüşü büyümüştü. bana çok güzel bakan babama doğru koştum. İplerin altından hızla geçtim. Babam tam köşede durmuş öylece bekliyordu. Benimse yüzümde şeytani bir sırıtış vardı. Normal insanlar gibi gidip sarılmak mı? Cık bizlik değil.

 

Hızlı bir şekilde koşup iplere doğru atladım. İplerden sekip yumruk olan elimi babamın suratına doğru salladım. Bu hareketimi tahmin eden babam ben ona dokunamadan önümden çekildi. Boşluğu yaran yumruğum kum torbasıyla buluştu. Dengemi koruyamayıp öne doğru sendelediğimde karnıma sarılan eli hissettim. Babam karnımdan tutup düşmememi sağlamıştı. Eliyle beni kendine çevirip sarıldı. Ben de kollarımı onun boynuna doladım. Kimse n yaşadığımızı sorgulamasin.

 

"Mavişim. Nasılsın?"

Beni iyice sarıp sarmalarken burnunu başıma yaslayıp kokumu içine çekti. Biri huzur mu dedi?

"Şuan mükemmelim."

Yavaşça kollarından sıyrıldım. Yüzüne hayranlık dolu bakışlarla bakmaya başladım. Ben babasına aşık bir kızım.

Elimle saçlarımı yana doğru savurdum. Sahte bir egoyla konuştum.

 

"Beni gördün tabi ki mutlu olacaksın."

"Senin egonu sevsinler." Daha sonra aklına bir şey gelmiş gibi yüzünü buruşturdu. "Cık. Vazgeçtim. Bir tek ben seviyim. Diğerlerini döverim." Bu haline kıkırdadım.

 

"Halam sana yemek yolladı. Ay baba biliyor musun?" sesim bir çocuğun saf heyecanıyla çıkmıştı.

"Nerden biliyim kız?" bu çıkışına güldüm.

"Ben. Burayaaa."

 

"Acun musun kızım sen? Heyecan yaratma da söyle işte." Dudaklarımı aşağı sarkıttım. Bu hareketin bizi sevimli görtermesi falan mı gerekiyor? Çünkü şuan bayağı şebeğe benziyoruz. Ha ha ve ha! Sen benim iç sesimsin Nazlı. Benle dalga geçemezsin. Dost acı söyler.

 

" Off yaa! Tamam. Buraya yakışıklımla geldim." Güldü.

"Onu tahmin edebiliyorum. Yoksa seni buraya getirebilene aşk olsun. Halanı tek başına gelmeye nasıl ikna ettin?"

"İkna edemedim ki." kaşları çatıldı. Şuan Mert'in kaçması gereken yerdeyiz.

"Eee?" bir şey söylemek yerine hafif kenara kaydım. Bu hareketimle arkaya bakan babam gördüğü şeyle kaşlarını daha da çattı.

 

"Merhaba efendim." Mert'in sesi saygılıydı.

"Efendiler kovalasın seni." Sinirle homurdanan babama gülmemeye çalıştım.

"Kızımla aynı motorda mı geldiniz?"

Alacağı cevaba göre Mert'in üstüne atılacakmış gibi duruyordu.

 

"Halam zorladı mavişim." bana kısa bir bakış atıp geri Mert'e döndü.

"kızıma tutunmak adına sarılmadığını varsayıyorum." bu bariz bir tehditti. Türkçe meali: hele bir sarıldım de de seni döveyim.

Tehditi sezen Mert yutkundu.

"Dokunmadım bile efendim."

Dedi ahtapot gibi saran kişi.

"İyi. Hadi sen git. "

 

"Baba!" sesim uyarı doluydu. O kadar benle geldi ayıp yahu!

"Hadi yemeğimizi yiyelim. Biz de yemedik. Valla kurt gibi açım."

"Biraz daha antrenman yapıyım yeriz."

"Valla babalık beni biliyorsun normalde ben de yapıyım derdim de..." Üstüme kısa bir bakış attım.

"Pantolonumu daha yeni aldım ve seviyorum."

 

"Sen bilirsin." Daha sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki sırıttı. Ben bu gülüşü biliyorum. Bu Yılmaz family kötülük peşinde gülüşü.

"Arkadaşın bence bana eşlik edebilir. Hem onun üstü müsait gibi." Antrenman ayağına Mert'i dövecek. Bunun karşısında şeytan şapka çıkarttı.

 

Mert kaçışı olmadığını anlayınca ringe yürüdü. Korkusu gözlerinden okunurken sakince konuştu. "Onur duyarım efendim."

"Efendim ne lan? Doğru düzgün abi mi diyin ne diysen di. "

"Tamam Ahmet abi."

İplerin altından geçip yanımıza geldi. Bu zevkli olacak. O gelirken ben de çıkmak için yöneldim. Yanından geçerken fısıldadım.

"Allah rahmet eylesin. Aman yardımcın olsun diyecektim."

Yandan bana acı dolu bakışlar atınca güldüm. Her şey öyle mesaj atmak gibi olmuyor.

 

Babamın yanına gidince elini uzattı.

"Tekrar merhaba." babam elini sıktı. Orantısız güç kullandığını Mert'in değişen yüz ifadesinden anladım.

"Sen şu Beyza'nın dövdüğü çocuksun dimi?"

"Aynen."

" iyi. Bakalım nasıl dövüşüyorsun. Bana bak eğer saygısızlık olmasın diye bilerek dayak yersen burdan ambulansla çıkarsın."

 

"Tamam efen- abi." babamın yüzünde saniyelik bir gülüş oluştu. Mert de tişörtü çıkarmaya kalkışınca babam onu durdurdu.

"Höst lan!"

"Kusura bakmayın."

Mert ellerini önüne siper ederek savunma pozisyonu alınca başladılar. Babam bir yumruk sallayınca Mert kenara çekilerek kurtuldu. Babamın öne giden bedenini fırsat bilerek öne doğru yumruğunu savurdu. Ama babam çevik bir hareketle yumruğu savuşturdu. Hızlı başladılar.

 

Mert'in ona karşılık vermesi onu mutlu etmiş olacak ki dudakları kıvrıldı. Bir kaç dakika bu şekilde birbirlerine yumruk salladılar. İkisi de gayet iyi dövüşüyordu. Ancak babamın henüz başlamadığını bildiğim için sonucu merakla bekliyordum. Önceliği rakibinin hareketlerini analiz edip zaaflarını keşfetmekti. Bunun bir süre süreceğini bildiğim için telefonumu çıkardım. Gelen bildirimlerle uygulamaya girdim.

 

*****

~Oturmaya mı geldik~

Bitter çikolata : napıyorsunuz kız

-Hiç sesiniz çıkmıyor

-Unutuldum resmen

 

Aşk böcüğü: kaçıyorum

 

Siz: kimden?

Bitter çikolata :neden?

Siz: sebep?

 

Aşk Böcüğü: kardeşim olduğu iddia edilen ruh hastasından

 

Siz: şimdi iki sorum var

-Birincisi yine ne yaptın da benim gül gibi kankamı delirttin

-İkincisi koşarken nasıl mesaj yazabiliyorsun

 

Aşk Böcüğü: ben mükemmelim bebeğim

-Her koşulda mesaj yazabilirim

 

Bitter Çikolata :Alo Selin'in egosuyla mı görüşüyorum

-Aradan çık lütfen

 

Aşk Böcüğü :ha ha ve de ha!

-Egom benim ayrılmaz parçam

-Sizin özgüvensiz olmanız benim sorunum değil

 

Siz: doktorlar umutsuz vaka dedi

-Neyse Zeynep' e ne yaptın

 

Aşk Böcüğü: hiiiç

 

My Best: hiç mi?

-seni bir elime geçiriyim göstereceğim sana hiçi

 

Siz: Benim yerime de döv

 

Aşk Böcüğü : o niye be

-Hain arkadaş

 

Siz: niye mi?

-düşünelim

-dün tam 3 saat boyunca bana erkek fotoğrafı gösterdin

-Bir de diyor ki seç bir tane aranızı yapayım

-Lan ben en son bu kadar fotoğrafı halamın gününde teyzelerden görmüştüm

-Sadece saplar diye grup açıp Zeynep'le ikimizi ekleyip çıktın

-her gün yaptığın sevgili bulun konuşmaları da cabası

 

Aşk Böcüğü :iyilik de yaramıyor

 

Bitter Çikolata : lan konu kaynadı

-Zeynep niye Selini dövüyor

-biri bizi aydınlatsın

 

My Best : benim bu zeka fazlası ablam

Aşk Böcüğü:ben senin ablan değilim

-O kadar yaşlı olamam

 

My Best: kes sesini ablacım

-Dikkat et salak

-Koşarken arada önüne bak az önce neredeyse annemin misafir takımını kıracaktın

 

Siz: anlat lan şu olayı artık

Aşk Böcüğü: Bir şey yok canım

-Alt tarafı ne dedim

-Babamla annem konuşuyordu

-babam dedi ki akşama köfte yapsana

-Annem de dedi sabah akşam köfte bir bıkmadın şundan

 

Bitter Çikolata :eee

Aşk Böcüğü: ben de dedim ki 20 yıldır aynı kadınla evli bıkmamış

-köfteden mi bıksın dedim

 

Siz: Oha! Haketmişin dayağı

 

Aşk Böcüğü: tabi bunu duyan anneme kal geldi babam şoklarda

-Peki bu ne yaptı

 

Siz: ne?

Bitter Çikolata : ne?

Aşk Böcüğü: bir dakika hemen dönüyoruz diyip üstüme atladı

-Tabi çok çevik olduğum için kaçtım

 

My Best : en fazla nereye kadar kaçabilirsin ki

-Eyvah!

-Vites R

-ablacım sakin ol

-Ben senin kardeşinim.

 

Aşk Böcüğü: Zeynep!

-Bana o kırılma sesinin Kerem'in bana hediye ettiği parfümden gelmediğini söyle

 

Bitter Çikolata : Beyza sesi duyuyor musun?

Siz: es selaaa

 

My Best : helvam fıstıklı olsun

Aşk Böcüğü: zevkle kavuracağım

 

Siz: durun bu nikah gerçekleşemez

-O buranın değildi neyse

-Lan büyük olay var

 

Aşk Böcüğü : aha dedikodu en bi sevdiğim

 

Siz: babamla Mert şuan boks maçı yapıyo

 

Bitter Çikolata : oha

 

My Best : selin kalk üstümden

 

Aşk Böcüğü : bacağın kafamda ne arıyor

 

My Best: asıl senin elinin benim gözümde ne işi var

 

Siz: iki dakikada nasıl kördüğüm oldunuz

 

My Best: şoktan bir anda durunca bu mal üstüme düştü

-Ne vuruyorsun lan

 

Bitter Çikolata : Mesajlaşmak yerine konuşmaya ne dersiniz

Siz :aksjdjdjdjjd bir tane normal yok

-alayımız manyak

 

Aşk Böcüğü: boşverin onu bunu

-Video istiyorum

My Best: daha normal bir abla istiyorum

Bitter Çikolata : kaos istiyorum

 

****''

Mesajlaşmadan çıkıp kamerayı açtım. Ben kızlarla mesajlaşırken işler bir hayli kızışmıştı. Mert'in suratında bir şey yoktu. Ama karnını tutmasından bir hayli darbe aldığı anlaşılıyordu. O da boş durmamış olacak ki babamın kaşında çok hafif kan çıkıyordu.

 

Mert'in attığı bir yumruğu eğilerek savuşturan babam kalkmadan önce karnına doğru bir yumruk savurdu. Darbeyi yiyen Mert acıyla geri savruldu. Çok sert vurdu. Umarım fazla acımamıştır.

 

Kenardaki iplerden tutunup kendini öne doğru itti. Darbenin yine suratını inmesini bekleyerek sağa çekilen babam beklemediği bir anda karnına yediği darbeyle şaşırdı. Babamın şaşkınlığından yararlanan Mert suratına geçirmek üzere bir yumruk daha salladı. Son anda kendine gelen babam yumruğu havada yakalayıp yumruğunu Mert'in suratına geçirdi. Mert geriye sendelerken yere düşmemek için ipe tutundu. Yaklaşan babama bir yumruk salladı. Ama eğilen babam yumruğunu bir kez daha karnına geçirdi. Daha fazla dayanamayan Mert yere düşünce dudaklarımdan kaçan feryada engel olamadım.

 

"Baba! Yeter artık."

Babam durdu ve bana baktı. Yere düşen Mert'e elini uzattı. Kenardaki sayaca baktı.

"17 dakika 54 saniye. İyi dayandın evlat." kaşındaki kanı sildi. Güldü.

Mazoşist?

"İtiraf ediyorum sağlam yumruk atıyorsun."

 

Babamın elinden tutan Mert ayağa kalktı. Karnını tutarken konuştu. "Siz de fena sayılmazsınız." bu çıkışa babam bir kahkaha attı. "Yumrukların sağlam olsa da tekniğin zayıf. Arada bana gel çalışalım."

Gülümseyen Mert başıyla onayladı.

 

"Yeter bu kadar. Çıkın ordan. Mert gel sana bir hasar tespiti yapalım." Yanlarına varıp Mert'in tişörtünü kaldırdım. Karnında kızarıklıklar vardı. İlerde mor olacak kızarıklıklar. Babama kızgın bir bakış attım

"O kadar sert vurmak zorunda değildin." omuz silkti.

 

"Kendi kaşındı." Mert'in kolundan tutup dışarı sürükledim. Babamın sert bakışlarını görsem de umursamadım. İplerin altından geçip onu bir sandalyeye oturttum. Ecza dolabından merhem ve yara bandı alıp geldim. Önünde eğilip çıkarmak için tişörtüne uzandım. Arkamdan babamın uyarı dolu öksürüğünü duyunca durdum.

 

"Sen çekil ben hallederim. Bu gevşek herifi daha çok dövmeliydim. "

Son cümleyi homurdanarak söylediği için anlamadım. Çekilip yapması için izin verdim. Babam tişörtü çıkarmadan izlere merhem sürdü. Patlayan dudağının kenarına da küçük bantlardan bir tane yapıştırdı. İşi bitince geri çekildi.

 

Ona yaklaştım. Bir pamuğa tentürdiyot döküp kaşına bastırdım.

"Yavaş!" belki biraz sert yapmış olabiliriz. Ama çok dövdü ya!

Pamukla yarayı temizleyip bant yapıştırdım. "Hadi yemek yiyelim." Başını sallayan babamla beraber asansöre yöneldik.

 

Babamın ofisinin olduğu kata çıkıp odaya girdik. Babam Kemal abiden üç çay istemişti. Odaya geçtim. Odanın köşesindeki büyük masaya sırt çantamdan çıkardığım yemekleri yerleştirdim. Mert de yardım etmişti. Sofra hazır olunca oturduk. Babam baş köşeye geçerken Mert'le karşılıklı oturuyorduk. Mert'in önündeki yaprak sarmaya aşkla bakıyordum. İç çektim.

 

"Ahh ahh! Bu aşk değil de ne be?!" Bir hışım kafasını yemeğinden kaldıran babam nereye baktığımı görünce gülüp yemeğine döndü. O da önündeki mantıyla aşk yaşıyordu. Yemek aşktır.

 

Mert kıpkırmızı oldu. Hala yediği dayağın etkisinde olduğu için korkuyla babama baktı. Sakince yemek yiyen babamı görünce rahatladı.

 

"Ne diyorsun sen babanın yanında?"

Ne oluyor buna ya?

 

"Seviyoruum." rahatça söylediklerimle yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi.

 

"N-Ne? Nasıl?" iç çektim. Gözlerimi sarmadan ayırmadan konuştum.

"Ahh ahh! Nasıl sevmeyim. Şu güzelliğe şu endama bak. Allah özene bezene yaratmış." Mert dehşete düşmüş gibi bana bakıyordu. Bu da bir tuhaf. Sarma sevmekte ne var bu kadar korkacak ?

 

"Ay yok dayanamıyorum. Ben yiycem bunu." Öne doğru atıldığımda Mert hızla ayağa kalktı. Yüzündeki o ifade ne öyle? Yaprak sarmayı alırken sorgulayan bakışlarım onun üzerindeydi. Onu umursamadan tabağıma yaprak sarmadan aldım. Babam ne olduğunu anlamak için Mert'e, Mert şaşkınlıkla bana, bense aşkla sarmalarıma bakıyordum. Bir tanesini ağzıma atınca mest olmuş gibi sesler çıkardım.

 

"Ayy gençleştim resmen bu kadar mı fark eder? Yaprak sarması gibisi var mı ya? " yüzünde bariz bir rahatlama ifadesi oluşan Mert sandalyeye geri oturdu.

"Kusura bakmayın. Bir an şey oldu." gözleri bir süre etrafta dolandı. Eli ensesini bulurken konuştu. "Ben böcek gördüm sandım da" babam omuz silkip yemeğine döndü.

Babamın duyamayacağı kadar kısık bir sesle konuştu.

 

"Sen niye sarmayla aşkını bana bakarak yaşıyorsun?"

"Ben sana bakmıyordum ki. Sarmalara-" fark ettiğim gerçekle sustum. Kendisinden söz ettiğimizi sanmış olamaz değil mi? Kahkaha attım. Babam bana baktı. Sonra omuz silkti. Şu kadar umursamaz olsam yeterdi be.

 

"Siz şimdi bu ödevi ne zaman bitireceksiniz?"

"Bu hafta hallederiz. Sonra da hocaya teslim ederiz."

Başını salladı.

"Son günü ne zaman?"

 

Mert cevapladı.

"21 kasım. Ama biz 20 sinde teslim ederiz. Ara tatil dönüşü veririz yani."

Başımı olmaz anlamında salladım.

"20 sinde veremeyiz. O gün okula gelmeyeceğim." söylediğim şeyle babam yutkundu.

"Neden?"

Bu cevap vermek istemediğim bir soruydu. Mert'e cevap vermeden yemeğe döndüm. Bu sefer konuşan babam oldu.

 

"Bizim kıza da uğrayacak mısın?"

"Onu es geçemem. Merak etme dikkatli olacağım." anladım anlamında başını salladı. Hiç bir şey anlamayan Mert neyse ki soru sormadı.

 

Daha sonra babam konuyu değiştirdi. Yemeğin sonuna kadar keyifli bir şekilde sohbet ettik. Yemek bittiğinde gitmek için ayaklandık. Babam bu gece burda kalacağını söyledi. Yetiştirmesi gereken çizimler varmış.

"Sen de sanatkar ruhlu ince biri misin? Yoksa kavgacı bir boksör mü? 18 yıllık kızınım daha çözemedim." güldü.

 

"Ben ince ruhlu bir kavgacıyım." ona sarıldım. Daha sonra Mert'le beraber çıktık. Mert'i evine bıraktım. Kapının önünde durduğumda indi. Kaskı çıkartıp bana verdi.

"Teşekkür ederim."

"Niye? Babam seni dövdü diye mi?" güldü. Güldüm. Gülüşümde kaldı. Gülüşünde öldüm.

 

"Yok. Uzun zaman sonra bir babayla olmanın nasıl olduğunu hatırladım. Sağ ol." Duyduklarımla içim burkuldu. Ona yaklaştım. Kollarımı beline doladım. Daha o ne olduğunu anlamadansa geri çekildim. Bunu nede yaptığımı bile bilmiyorum.

Arkamda şaşkın bir Mert bırakıp motora atladım. Evin önüne gelip motoru park ettiğimde hala beni izliyordu. Dudaklarındaki gülümsemeyi görebiliyordum. Benim de dudaklarımda gülümseme oluşurken eve girdim.

 

--------------

Bittu

! Kestuk!

2300 kelimelik bir bölümle sizlerleyim. Çok içime sinmese de atıyorum. Neysssse.

 

Kendinize iyi bakın. Seviliyorsunuz.

 

Oy ve yorum yapın kız. 🔪🗡️🔪🗡️ (asla tehdit etmem)

 

 

 

 

Loading...
0%