Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm

@kuslarinevsahibi

B.Y

 

Yüzüme vuran gün ışığıyla gözümü açtım. Sabah güneşi güzele vururmuş. Sidikliye olmasın o?

Üstümdeki bu ağırlık ne lan? Selin tabiki. Kafamı kaldırıp baktım. Selin bir kolunu Zeynep'in ağzına sokmuş, bacağının biriyle de beni sarmıştı. Hazal'ın bir kolu da benim belime dolanmıştı. Zeynep'in ayağı nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde yorganın üstünden hepimize dokunuyordu. Kolumu yavaşça Selin'in başının altından çektim. Kızları uyandırmamaya çalışarak yataktan kalktım.

 

Odadan çıkıp ikinci kata çıktım. Önce bu kattaki banyoya girip yüzümü yıkadım. Bir sonraki durağım tabiki babamın odasıydı. Mutfaktan gelen tıkırtılarla gülümsedim. Şefika sultan gene döktürüyor.

 

Babamın odasına girdim. Kapının tam karşısındaki yatakta uyuyordu. Ayağının ucuna geldim. Kapalı göz kapakları mavi gözlerini görmemi engelliyordu. Aralarından bir kaç tel beyaz görünen siyah saçları her zamankinin aksine dağılmıştı. Uzamış sakalları, alnındaki hafif kırışıklıklarına rağmen yakışıklı görünüyordu. Bir eli sol tarafındaki yastığın üzerinde, annemin fotoğrafının olduğu çerçevenin yanındaydı. Parmak ucumda ilerleyip çerçeveyi aldım. Fotoğrafı öpüp tekrar yerine koydum. Babamın ayak ucuna döndüm. E ama babacım bu kadar uyku yetmez mi? Yeter, yeter.

 

Biraz geri çekildim. Hızla koşup babamın üstüne atladım. Bir yandan da hafif bir çığlık atmıştım. Babamın üstüne düşmemle kendimi yerde bulmam bir oldu. O neydi gı?

-Ahh! Belim. Belim gitti. Baba n'apıyorsun yaa! Offf! Kesin kırıldı.

 

Üstüne atılınca beni yakamdan tutup aşağı atmıştı. Allah'tan halı yumuşaktı da bir yerim kırılmamıştı. Belim çok fena acıyordu.

-Kızım sen manyak mısın? Uyuyan adamın üstüne avına atlayan aslan gibi atlanır mı?

 

-Ya öff! İyi ki bir şaka yapıyım dedim ha. Gitti belim yaa!

-Çok mu acıdı. Bakıyım.

Kontrol etmek için elini uzattı. Vücudunun yarısı yatağın dışına sarkmıştı. Ani bir hareketle elinden tutup aşağı çektim. Aynı zamanda üstüme düşmesin diye kenara çekilmiştim.

 

-Hay Allah seni! Kızım sen piskopat mısın. Off burnumm. Gitti burnum. Bana bak eğer burnum kırıldıysa estetik paramı sen ödersin ha.

-Nee?! Benim param mı var baba? Nasıl ödeyeceğim o parayı? Bak bakıyım bana. Kırılmış mı?

 

-Valla orasını sen düşün. Artık motoru mu satarsın, iş mi bulursun orasını bilmem.

 

Babam yüzünü bana dönmüştü. Elimle burnunu yokladım.

-Hani bakayım. Yok yok sapasağlam burnun var. Maşallah sağa. Hem sen nasıl zenginsin ya?! Cık cık cık.

 

-Ah, deli kız! Ben senle napıcam?

-Napıcaksın ayol? Seveceksin tabikisi.

Bütün şirinliğimle söylediğimin ardından beni kendine çekti. Kolunu boynuma dolayıp saçlarımı öptü. Ben de kolumu göbeğine sarıp başımı göğsüne yasladım. İşte huzur, işte hayat. Kapının açılmasıyla kafamızı kaldırdık.

-Ahmet! Napıyorsunuz yerde? Tövbe estağfurullah. Siz akıllanmayacak mısınız? Gelin hadi aşağı. Kahvaltı yapacağız. Kızları da uyandırdım.

 

-Tamam Şefika sultan geliyoruz.

Halam kafasını sallayıp dışarı çıktı.

 

-Hadi kalk mavişim. Sofraya inelim. Kurt gibi açım.

-Mavişim ne kızım? Babaya kıran mı girdi?

-Aaaaa! Niye öyle dedin. Sen benim biricik mavişimsin birkerem.

Ayağa zıpladım. Seke seke odadan çıkarken bir yandan da şarkı söylüyordum.

'Mavişim. Mavişelim. Tenhada buluşalım. Mavişim.'

 

Aşağı indiğimde doğruca yemek odasına gittim. Vay anam babam be! Burası resmen bir harika. Halam resmen döktürmüş. Masanın üzerinde çeşit çeşit börekler, patates kızartması ve en önemlisi menemen vardı. Beni buraya gömün.

- Sultanım resmen döktürmüşsün.

 

Elinde bir tepsi börekle odaya giren halama sarıldım. Halamın arkasından kızlar da gözlerini ovuştura ovuştura geliyordu. Hazal:

-Beni bu böreklerden başka hiçbir kuvvet saat 9 da uyandıramazdı.

Zeynep:

-Bunlar yemek değil sanat eseri.

-Valla ben dayanamayacağım. Dalıyorum.

 

Böreklere uzanan Selin, Şefika sultanın radarına takıldı. Eline yediği hafif tokatla geri çekilmek zorunda kaldı.

-Önce doğru banyoya. Elinizi yüzünüzü yıkayıp gelin bakayım.

 

Hepsi tırıs tırıs banyonun yolunu tuttular. Halamın gözlerinin bana dikilmesiyle ben çoktan yıkadım der gibi elimi salladım.

 

Babam ve kızlar geldiğinde sonunda yemeğe başlamıştık. Ekmeğimle direk menemene daldım.

-E Ahmet, sen niye bu kadar erken döndün?

 

Halamın sorusuyla ekmek neredeyse boğazımda kalıyordu. Buyrun cenaze namazına. Halam kavga ettiğimi öğrenince ağzıma tükürecek.

-O videodan sonra dönmeseydi şaşardım açıkçası.

-Hazalcım sen peynirli börek yesene canım.

Hazalın kırdığı pottan sonra kızın ağzına böreği resmen tıkmıştım.

-Ne videosu?

 

Helvem fıstıklı olsun. Azcık paraya kıyın. Bir de size zahmet ben öldükten sonra telefonumu imha edin. Mezar taşıma da 'Ne şehit ne gazi, kavga yoluna gitti zim Niyazi' yazarsanız mutlu olurum. Selin kulağıma sessizce 'Essela' diye selamı okumaya başlamıştı.

CANINI SEVEN KAÇSINNN!

Halam arkamdan koşarken ilk hedefim tabiki dış kapıydı. Bir kendimizi dışarı atarsak yırttık Beyza. Tabana kuvvet.

Çalan kapıyla daha hızlı koştum. Kapıya ulaşıp açtıpımda halamın "BEYZAAA!" diye bağırması üzerine başımı eğdim. Başımın hemen üstünden kurşun hızında bir terlik geçti. Duyduğum inleme sesiyle başımı kaldırdım. Kerem iki büklüm olmuş göğsünü tutuyordu.

 

-Ahhh! Yaktın beni Şefika abla. Benim günahım ne?

Gülmeye başladım.

-Oh olsun! Gerçi terlik sana değildi ama neyse iyi oldu. Biz sana emanet etmedik mi bunu? Karakollardan topluyoruz.

 

Ben hala gülüyordum. Kız ne gülüyorsun? Fırsat bu fırsat . Hazır dikkati dağılmışken KOŞŞŞ!

Keremin kenara çeklilerek açık bıraktığı kapıdan dışarı çıktım. Ayağımda tavşanlı panduflarım üstümde tavşanlı pijamamla biri beni bu halde görsem resmen rezillik. Biz canımızı kurtaralım da kim görürse görsün. Önce can.Haklısın iç sesim. O yüzden koş koş koş yakalayana kadar.

 

-Kız nereye gidiyon gel buraya. Bacaklarını kırıcam senin.

İşaret parmağımı sağ gözümün altına koyup alt gözkapağımı hafifce aşağı çektim.

-Pışşık. Geliyim de döv dimi. Gelmiyorum işte. Hatta ben kaçar.

 

Önümü dönmeden geri geri yürürken bir yandan halama laf yetiştiriyordum. Tam geri dönecekken bir şeye çarptım. Dengem bozulduğunda düşmemek için ilk bulduğum şeye tutundum. Tuttuğum şeyin bir erkeğin kolu olması, ve bu erkeğinde geceki yakışıklı olması tamamen benim şansımdı. Ya da şanssızlığım.

 

Dengemi sağladığımda bir kaç saniye siyah gözlerine şaşkınca baktım. Ne yaşıyorum la ben? Anlarsan bana da anlat.

​​​-Sen ne alaka ya?

-Asıl sen ne alaka burda?

Gözlerimi devirdim.

-Hiç ya öyle pijamalarımla yürüyüşe çıktım manyağım çünkü ben. Ne saçma soru bu? Evimin önü.

 

Bir dakika ne dedim ben az önce? Ben şuan pijamamlayım. Hastroloji. Harbi şansımızı seveyim. Taş gibi oğlanın karşısına tavşanlı pijamayla çıktık. Bak pandufları saymıyorum.

Kıyafetlerim aklıma gelince hafif kızardığımı hissettim. Mert de durmuş bana bakıyordu.

 

-Hop! Sana bir soru sorduk. Sen ne arıyon burda?

 

-Şu karşıdaki evi görüyor musun? Hah işte orada yaşıyorum ben.

 

Söylediği ev bizim evin hemen çaprazındaydı. Arkamdan gelen "Gel BURAYAA!" çığlığıyla gerçek dünyaya geldim.

 

-Hayırlı olsun. İki orta bir sade, e hadi bana müsaade o zaman.

 

Diyip koşmaya başladım. Bayırdan aşağı koşmaya başladım. Bir yandan da halama bağırıyordum.

-Kusura bakma sultanım. Ölmek için çok gencim sen bir sakinle. Sonra gelirim ben.

 

Arkamdan bizimkilerin ve sanırım Mert'in kahkaha sesi geliyordu. Bayırın başına geldiğimde kenardaki kaldırıma oturup soluklanmaya başladım. Neyse ki halam peşimden çok koşmadan geri dönmüştü. Ay sabah sabah iyi aksiyon oldu ha! Nazlıı!

(Yazar Notu:evet iç sesin adı bu. Çünkü bir kekstra reklamı vardı ya ondan. Diğerine gürbüz diyince buna Nazlı demesem olmazdı. Videoyu sona koydum)

Başlatma aksiyonuna. Bir adam dövdüm neler çektim be.

 

Birini adım sesini işittiğimde acaba halam mı diye düşünüp ayaklandım. Mert olduğunu görünce geri oturdum. Gözümün önüne doğru bir su şişesi uzattığında aldım.

-Allah senden razı olsun abim. Allah tuttuğunu altın etsin abim. Allah ne muradın varsa versin abim.

Abi deme lazım olur. Sen sus kız !

Şişeyi tepeme dikip suyu içtim.

-Oh be gençleştim resmen bu kadar mı fark eder. Sabah sabah iyi ter attık haa!

Mert de yanıma oturdu. Şaşkın gözlerle sırıta sırıta bana bakıyordu. Çok yakındı. Yakından daha yakışıklı.Nazlıııı! İyi ve! Demedim bir şey.

 

-Neydi bu şimdi?

-Yılmaz family.

Kaşlarını çattı. Beyzaaa! Biliyorum sus. Lan bu çok yakışıklı. Sus dedim.

 

-Şöyle şimdi bak yak... yanii bizim aile hafif değişik. Komşumuz olduğuna göre alışırsın yakında.

Kız Beyza onu ordan nasıl döndürdün valla helal. Sen bir sus. Hepsi senin yüzünden zaten.

 

Mert mal mal yüzüme baktığında anlatmaya başladım.

-Bugünkü meseleyi özet geçmek gerekirse : halam dün adam dövdüğümü öğrenmiş. Şimdi o beni dövmeye çalışıyor. Neyse. Hadi Allaha emanet.

-Sen de.

 

Mert'i orda bırakıp indiğim bayırı çıkmaya başladım. Eve geldiğimde halam sakinleşmişti. Koca bir tavşan olarak sokakta dolaşmış olmam yetmişti sanırım. Attığı küçük tribi de kedi gibi sokularak savuşturmuştum.

------

Bitti! Kestik!

Bahsettigim reklamı şöyle bırakıyorum

Kendinize iyi bakın. Seviliyorsunuz 😘

Loading...
0%