Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@kuslarinevsahibi

Sabah alarmım yerine annemin terliğiyle uyandım. Uzun süredir huzursuz uyuduğum için bugün annemin seslenmelerine uyanmamış ve en sonunda Deli Asiye'nin gazabına uğramıştım. 5 dakikadır çiçekli halıya bakarak hayatı ve kaç yaşında olduğumu sorguluyordum. En son 13 yaşındayken böyle uyandırılmıştım. Annem evde deli gibi temizlik yapıyordu. Bir yandan da kahvaltı hazırlıyordu.

- kalk kız valla elimde kalacaksın şimdi. Damadım gelecek.
-Damadını benden çok sevmen kalbimi kırdı.
-Kes kız. Evde kaldın. Seni alacak adamı bulmuşum. Sevmeyim mi?

Anneme laf yetiştiremeyeceğimi bildiğim için sessizce kalktım. Elimi yüzümü yıkayıp buradaki eşyalarımdan siyah bir pantolunu ve siyah bir gömleği giydim. Mutfağa geçtim. Annem gene döktürmüştü. Pişi, menemen, patates kızartması, taze fasulye... Kısaca bir beni koymamış masaya. Saat 7 ydi. Kollarımı sıvayıp anneme yardım ettim. Bir saat sonra işimiz tamamen bitmişti.

Kapı çalınca ben açtım. Mehmet elinde iki demet gülle gelmişti. Kırmızı gülleri bana verirken beyaz olanları anneme verdi. O annemin elini öperken, annem bana 'bundan olur' bakışları atıyordu. Hemen masaya geçtik. Bir yandan sohbet ederken bir yandan da kahvaltımızı yapıyorduk. Sohbeti bölen şey benim telefonumun sesi oldu. Ben mahcub bir şekilde telefonu açarken annem kızgın bir şekilde bana bakıyordu. Mehmet 'se önündeki menemenle bakışıyordu. Bu aramanın sonucunu bildikleri için ikisi de bir şey demedi.

"Alo, Nehir?"
"Azra, gelsen iyi olur. Maktülün kimliğini öğrendik. Ayrıca dün aldığımız güvenlik görevlisini de birazdan salacağız."
"Tamam. Geliyorum."

Telefonu kapatıp masadakilere baktım.
"Benim-"
"Gitmen gerekiyor. Güle güle."
Annemin sert bir şekilde söylediklerine kafa salladım.

"güle güle. Akşam gene burdayım. Bir süre benden kurtulamayacaksın. O yüzden fazla sevinme Asiye sultan"

"Tamam."
Ben dış kapıya yönelirken Mehmet de arkamdan gelmişti. Beni kendine çekip başımın üstüne bir öpücük kondurdu. Kollarımı kısa bir süre ona dolayıp hemen ayrıldım.
"Kendine dikkat et."
"Merak etme. Azrail'im olum ben. Onlar dikkat etsin asıl."

Sahte bir egoyla söylediklerime güldü.
"Annem seni sevdi. Akşam geldiğimde senle evlenmem için beni sıkıştıracak."
"Benlik sorun yok. Gideyim de kendimi biraz daha sevdireyim, anneme"

Söylediklerine gülüp evden çıktım. Normalde evim emniyete yakın olduğu için yürüyerek gidiyordum. Ama annemin evi uzak olduğu için taksi çevirdim. Taksi emniyetin önünde durduğunda parayı ödeyip indim.

Koşar adım içeri girdiğimde adımlarımın hedefi toplantı odasıydı. Toplantı odasına girdiğimde Yiğit bir sandalyede oturmuş sırıtarak biriyle mesajlaşıyordu. Kim olduğunu tahmin etmek zor değil. Onun haricinde kimse yoktu. Yanına gidip bir sandalyeye oturdum.

"Nehir nerde? Bir şeyler bulduk demişti telefonda."
"Adli tıptan raporları almak için gitmiş. Gelecek birazdan."

"Belki sen onu mesaj atarak oyalamasan daha çabuk gelir."
Bozularak telefonu masanın üzerine bıraktığında güldüm. Bunlar sevgili değilken daha iyiydi sanki. En azından sadece liseli ergenler gibi flörtleşiyorlardı. Şimdi bütün gün böyle mıç mıç dolanırlarsa yandığımızın resmidir.

" Güvenlikten bir şey çıktı mı?"
"Yok. Adam korkudan başta ifade bile veremedi. Sonra anlattıkları da çok işimize yaramıyor."

"Sorguyu kim yaptı?"
Sorumla yüzü düştü. Kaşları çatıldı.
"Civciv"
Verdiği cevapla kaşları çatılan bu sefer bendim.

"Lan o manyak gene mi geldi? Arkadaş adamı biraz kafa dinliyim diye zorla tatile çıkarttım. İki gün olmadan geri geldi. Yok bu sefer kesin elimde kalacak."

"Artık kimi örnek alıyorsa?!"

İmayla söylediği şeye omuz silktim.
"Ben onun kadar manyak değilim. Adamın kafasına silah dayadım. Zorla izne çıkardım iki gün dolmadan geri geldi. "

"En azından manyak olduğunu kabul ediyorsun."
Kapı açılınca susup gelene baktık. İçeri giren Nehir ve onun hemen arkasından gelen Ateş'le gözlerimden alev atmak üzereydim.

"Civciv, ben sana gözüme gözükme demedim mi lan? Ne işin var senin burda?"

Ateş bizim ekibin en genç elemanıdır. Adı gibi ateş gibi bir delikanlı. Daha 25 yaşında. Cesaretle bakan kahverengi gözleri, ufak bir alayla sürekli yukarı kıvrılmaya hazır dudakları, belirgin elmacık kemikleriyle gayet yakışıklı bir genç. Namını almasını sağlayan sarı saçları parlak ve sağlıklı.

Geçen sene komiser yardımcısı olarak bizim şubeye atandı. Benim bir numaralı fanım çıkması kesinlikle kaderin bana bir tarafından gülme şekli olmalı. Malesef rol model olarak beni seçmesi hayatının en büyük hatası. Her türlü olayda öne atlıyor. Kıvrak zekası ve dövüş yetenekleri sayesinde gayet iyi bir polis. Ama fazla fevri. Yaptıklarının önünü sonunu düşünmüyor. Sırf bu yüzden geçen hafta girdiğimiz bir çatışmada kolundan yaralandı. Biz vurulmayalım diye üzerimize atladı. O atlamasaydı kurşunun bana değme ihtimali bile yoktu. Vurulduktan sonra ertesi gün doktorun yazdığı rapora rağmen emniyete gelmişti. Ben de kafasına silah dayayarak eğer raporu bitmeden dönerse onu yataktan çıkamayacak hale sokacağımı nazik(!) bir biçimde anlatmıştım.

"Başkomiserim valla benim bir suçum yok. Doktorum olacak adam raporu az yazdıysa ben napabilirim ki?"

"Allah o doktoru da bildiği gibi yapsın. Yaz 1 ay rapor, kurtar bizi şundan dimi."
"Sen rapor dinler miydin ya?"
Kıs kıs gülerek bana soru soran Yiğit'e baktım. Onun gibi alayla karşılık verdim.

"Tabi canım benim tıp ilmine büyük saygım var. Özellikle şu civcivi benden uzak tutacaksa."

"Keşke bu saygıyı kendi başına bir şey geldiğinde de görebilsek. Bir kere vurulduğunda ne yapmıştı hatırlıyor musun Nehir?"

Nehir 'hatırlamaz mıyım?' der gibi başını salladı. Bıkkınlık ve kınama karışımı bir ifadeyle bana bakıyordu. Ateş'inse benim hakkımda başka bir hikaye duyacağı için heyecanlandığını gördüm. Sanki Angelina Jolie' nin hayat hikayesini dinleyecek. Tipe bak!
Yiğit anlatmaya başlamadığı için rahatlıyordum ki civciv konuştu.

"Başkomiserim ne yaptı ki, Yiğit komserim?"

"Bu varya bu" dedi eliyle beni göstererek. " bir çatışmada karnından vurulmuştu. Doktor buna iki hafta rapor yazdı. İlk hafta evden çıkması bile yasaktı.Galiba bir kadın cinayeti davasıydı gene. O vurulunca bize kaldı dava. Biraz uzun sürdü yapanı bulmamız. Tabi katil olan adam bu arada şehir dışına kaçmış. Bizim bu manyak da bizden önce katili bulmuş. Yataktan çıkmadan, kimse ona bilgi vermezken nasıl becerdi? Orası hala muamma.

Neyse bu psikopat kimseye haber vermeden bir otobüse atlayıp katilin olduğu şehre gitmiş. O yaralı haliyle adamla boğuşup tutuklamış. En yakın karakola adamı teslim ederken kan kaybından bayılmış. Eve geldikten sonra annesi başından ayrılmadı. Zorla yıllık izin aldırtıp 1.5 ay boyunca evden çıkmasına izin vermedi. "

" Oha!!! Gel de bu kadına hayran olma. "

" Bana bak civciv eğer konuşmaya devam edersen seni başka şubeye sürerim. "
" Emredersiniz başkomiserim. "

Nehir'e döndüm.
" Başlayalım. "
Başıyla onayladı. Elindeki dosyayı masaya koydu. Alıp incelemeye başladım. İlk sayfada genç bir kızın resmi vardı. Resmin yanındaysa ona ait bilgiler. Bu dün cesedini bulduğumuz kızdı. Derisi yüzülen.
Nehir'in anlattıklarını dinlerken bir yandan dosyayı okuyordum.

-Açelya Kara. 19 yaşında. Belirgin fiziksel özellikleri orada yazıyor.

Açelya Kara
Yaş:19
Saç rengi: sarı
Göz rengi: yeşil
Boy:1.72
Kilo: 48

Anne: Sevgi Kara (Sağ) fabrikada işçi
Baba: Hasan Kara( ölü)

Diğer : sol bacağının diz kapağında yuvarlak bir doğum lekesi, (saçlarda herhangi bir boya işlemi yok) tırnaklarda oje kalıntıları

- Eski bir binada annesiyle yaşıyormuş. Lise mezunu. Üniversite sınavı için başvuru yapmış. Bir markette kasiyerlik yapıyormuş. Annesi işçi. Maddi durumları çok iyi değilmiş. Kirayı bile ödeyemiyorlarmış. Hatta bu yüzden ev sahibiyle bir kaç kere mahkemelik olmuşlar. Şuan da hali hazırda süren bir dava var. Adam bunları tehdit falan da ettiği için anne kız şikayetçi olmuşlar.

-Şu ev sahibiyle bir konuşalım. Belki sinirle bir şeyler yapmış olabilir. Adli tıp raporuna geçmeden önce civciv şu güvenlik görevlisiyle neler yaptınız onu anlat.

Yiğit söylediğime kafayı salladı. Civciv de anlatmaya başladı. Cihan bize söylediğinden başka bir şey anlatmamıştı. Nehir adli tıp raporuyla devam etti.

-Öncelikle şunu söylemeliyim ki o ceset sandığımızdan daha uzun süredir ordaymış. Uzman arkadaş cesette toplanan kana bakarak 4-6 saattir o halde oturuyor olduğunu söyledi.

-Yani sandığımız gibi o kapının açık olduğu yarım saatlik zaman diliminde oraya bırakmadı cesedi.

-Aynen.
-Bu otoparkın anahtarlarının kimlerde olduğunu öğrenin. Hepsiyle konuşmamız gerek.

Yiğit gene başını salladı.

-Ölüm gerçekleşeli bir haftadan uzun bir süre olmuş. Ancak tam vakit söyleyemiyorum. Ölüm sebebinin suda boğulma olduğunu tespit ettik. Boynunun üzerindeki hafif morluk haricinde şiddet gördüğüne dair bir iz yok. Onu da büyük ihtimalle kafasını suda tutmak isterken yaptı.

Kısa bir es verdi ve yüzümüze baktı. Bir şey demeyeceğimizi anladığında devam etti.
-"İç organların büyük bir kısmı donmuş durumdaymış. Hatta akciğerlerde toplanan su bile fazla soğukmuş. Bu durum cesedin bozulmamasını ayrıca yerlerde çok fazla kan olmamasını açıklar. Büyük ihtimalle buz deposu gibi bir yerde tutuyordu cesedi.

Derisini soyma işini öldürdükten sonra yapmış. Deri olmadığı için açıkta kalan kaslarda büyük oranda zedelenmeler var. Özellikle bel kısmında. Ayrıca kaslara yapışmış durumda toprak beton ve plastik kalıntıları var.

Saçların arasında sentetik mavi iplik kalıntıları tespit ettik. Halılarda kullanılan cinsten. Tırnak aralarında bir başkasına ait vücut yağı kalıntıları tespit edildi. Ancak DNA örneği alamıyoruz. Sağ el serçe parmağının ve sol el orta parmağının tırnakları kırılmış. Diğer tırnaklarda kırmızı oje kalıntıları var.

Omuz kısmında geriye kalan deriler üzerinden kol kısmına doğru uzanan bir saç teli vardı. Siyah veya ona benzer bir renkte. 23 santimetre uzunluğunda. DNA sı sistemde kayıtlı olmadığı için kime ait olduğunu tespit edemiyoruz. Ama maktule ait olmadığı kesin. Bir kadına ait olma ihtimali yüksek. Kısaca adli tıp raporu bu şekilde."

Derin bir nefes aldı.

-"Saç teli kısmı kafamı karıştırdı. Katile ait olduğunu sanmıyorum. Katilin bile isteye bize bu kadar büyük bir ipucu bırakacağını sanmıyorum. Kapsamlı bir araştırma sonucunda er ya da geç kime ait olduğu tespit edilebilir."

Bana itiraz eden Nehir oldu.
"Evet,ama bu nerdeyse bir ayımızı alır."
"Yine de imkansız değil. Cesedin bozulmaması için soğuk ortamda tutması, kameraları bozması bu katilin fazla ince düşünceli olduğunu gösterir. Bulunma ihtimalini göze alacağını sanmıyorum. Yanlışlıkla düşmüş olma ihtimaliyse sanmıyorum."

"Katile ait değilse kime ait peki?"
Ateş'in sorduğu soruya sakince cevap verdim.
"Onu da bize araştırmalarımız gösterecek. Nehir olay yeri inceleme raporunu da anlatabilir misin?"
Başını sallayıp , dosyaya kısa bir göz gezdirdi.

-" Kamuya açık bir alan olduğu için dikkat çeken herhangi bir DNA veya parmak izi yok. Cesedin etrafindaysa içinde güvenlikçi Cihan Kurt'un da bulunduğu pek çok ayak izi var. Ancak bunlardan bir tanesi dikkat çekiyor. O gün gece yağmur yağdığını hatırlarsınız. Otoparkın girişinden cesedin yanına kadar giden çamurlu erkek ayakkabı izleri var. 45 numara ayakkabı izleri.

Cesetin üzerine oturtulduğu bir naylon var. Taşıma işleminde de kullanıldığını düşünüyoruz. Naylon üzerinde maktule ait sinir ve kas kalıntıları ,parmak izleri, vücut yağları ve saç telleri mevcut. Ancak maktule ait olanlar haricinde hiç bir iz yok.

Cesetten 1,45 metre uzakta hiç kullanılmamış bir makas,iğne ve fırça var."

Sözünü kestim.
"Makas ve iğne dedin değil mi? Bunu duyunca benim aklıma ilk terziler geliyor. Dün yatağımın üzerinde bulduğum not..."
Sustum. Sesli dile getirmesek de hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk.
"Her neyse . Devam edelim. Sorularımızın cevabını elbette alacağız."

-" Makas ve iğne dediğim gibi hiç kullanılmamış. Sadece sap kısımlarında maktule ait birer parmak izi var. Bu parmak izi olmasa olayla bağlantısı olduğuna bile emin olamazdık. Ancak fırça için durum farklı. Onun ucunda kan kalıntısı olduğunu tespit ettik. Birinin kanı üzerine damlatılmış gibi. Fırça üzerindeki DNA kalıntıları cesedin üzerindeki yabancı saç teliyle %99 uyumlu. Şimdilik elimizdekiler bu kadar."

Aslında bu deliller pek çok davaya bakarak elimizde daha fazla şey olduğu anlamına geliyordu. Aynı zamanda hiçbir şey de yoktu. Işimiz kesinlikle zor olacaktı.
"Tamamdır. Önce maktulün yakınlarına haber verelim. Daha sonra arkadaşları veya sevgilisi varsa onlarla konuşalım. Ayrıca şu ev sahibinin mutlaka ifadesini alalım. Şimdilik bu kadar. "
Hepsi başlarını sallayıp çıktılar. Zor bir süreç bizi bekliyor.

----------

​​​​​​​​​​​​Diğerlerine göre biraz kısa oldu.

 

Loading...
0%