Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20 🐺

@kutagi

Keyifli okumalar.

_____
 

Kaç saat boyunca burada kaldığımı bilmiyordum, en son Kayra'nın yanındaydım... Biri geldi... Başıma vurdu... Kayra! Kayra yok! Telaşla yerimden kalkınca başım döndü. Hemen telefonumu çıkarıp Akın'ı aradım.


"-Alo.


-Alo, Akın. Neredesin?


"-Senden ses çıkmayınca yanına geliyordum. Bir sorun yok, değil mi?


-Keşke yok diyebilseydim. Kayra...


"-Yapma be...


-Kayra'nın naaşını almışlar. Biri geldi, başıma vurdu. Daha yeni kendime geliyorum, Kayra yok.


"-Nasıl? Neden? Bunu neden yapsınlar?


-Benim de çözemediğim kısım o. Daha fazla canımı yakmak istiyorlar anlaşılan.


"-Hemen geliyorum yanına.


Telefonu kapatıp yere çöktüm. İçim alev alırken dışımda mimik oynamıyordu. Sanki tüm duygularım alınmış ağlayamıyordum bile, oysaki kalbim ağlıyordu.

Neredeyse gözümü kırpmadan geçirdiğim yarım saatin sonunda Akın gelmişti. "Asena! İyi misin?" Boş gözlerle yüzüne baktım. "Sormam aptallık. Elbette iyi değilsin." Yanıma gelip kolumu tuttu. "Gidelim buradan." Beni ayağa kaldırdığı sırada yerdeki kanlara ilişti gözleri. Gözlerini sıkıca yumdu, kafasını başka tarafa çevirip ilerlemeye başladı.


"Söz veriyorum Kayra'yı bulacağız. N'olur konuş ama." Konuşabileceğimi sanmıyordum, o da daha fazla zorlamadı. Arabaya binip bana döndü. "Kemerini tak." Aynı şekilde bakmaya devam ettim. Başını göğe kaldırıp sabır diledi. "Asena! Acını yaşa fakat şu an değil. Şimdi olmaz. Bu halin beni endişelendiriyor, aptalca bir şey yapma!" Kemerimi zor bela takıp son kez yüzüne baktım, başımı camdan dışarı çevirdiğimde arabayı sürmeye başlamıştı.


Kayra'ya ne yaptıla? Onu neden aldılar? Axel kim? Başım ağrıyordu. Başım çok fazla ağrıyordu. Gözlerimi kapattım ve bir damla yaş yanaklarımdan süzülüp gitti. Hiçbir duygu hissetmiyordum içimde. Öfke, nefret, garip tarafı buydu, gram öfkeli değildim, içimde gram nefret yoktu...


"Asena."


"Asena uyan."


"Hey. Asena."


Yerimden sıçrayarak uyandım. "Ne oldu?" Etrafına bakındı. "Geldik." Gözlerimi ovuşturdum. "Başım çatlıyor." Sonra yaşanan olaylar bir bir aklıma dolmaya başladı. Biri beni aradı, Kayra'yı alma umuduyla gittim, şehit etmişlerdi, naaşı ortada yoktu...

Axel... Seni ölmekten beter edeceğim.


Dikkatli adımlarla arabadan indim, sağıma soluma bakıp birinin olup olmadığını kontrol ettim. Uyuşmuş bacaklarımın izin verdiği kadar hızlı bir şekilde eve girdim. "Sen yat biraz, kendini toparladığında gel konuşuruz." Olumsuz anlamda başımı salladım. "Olmaz. Benim kaybedecek bir dakikam bile yok." Salona gireceğim zaman önümü kesti. "Asena... Lütfen. Bir abin olarak rica ediyorum senden." Kararlı bakışlarıyla, itiraz edecek yol bırakmamıştı bana. "Sadece yarım saat. Sonra beni uyandıracaksın, tamam mı?"


"Hadi, hadi." Kolumu tutup ittirdiğinde yerimde durup ona döndüm. "Söz ver." Kaşlarını kaldırıp baktı. "Ne için?" Ağzımı açtım fakat bir şey diyemeden başımı eğdim. "Kaldır başını. Sen her şeye rağmen güçlü kaldın, bu senin için zor. Çok zor biliyorum, yine de sabret olur mu? Alparslan için 4 yıl bekledin, belki daha da bekleyeceksin. Peki içindeki intikam ateşi söndü mü? İntikam almaktan vazgeçtin mi? Hayır. Demek istediğim şu, Kayra'yı ne olursa olsun bırakmazsın, ben olmasam, o olmasa, kimse olmasa bile yanında, sen tek başına taş üstünde taş bırakmazsın. Sen çok güçlüsün Asena. Benim sözüme ihtiyacın yok. Yine de iyi hissedeceksen, ben her zaman yanındayım, biz her zaman yanındayız."


Yaş dolu gözlerimi saklamaya çalışarak konuştum. "Teşekkür ederim. Gerçekten." Elini omzuma koydu. "Teşekkür etmene gerek yok güzelim. Ayrıca benden bir şey saklayamayacağını biliyorsun değil mi?" Çenemden tutup başımı kaldırdı. "Böyle daha güzelsin. O başını eğdiğini görmeyeceğim bir daha!" Sahte sinirle bağırmıştı. "Tamam abi. Bu arada unuttuğumu sanma, yarım saate kaldıracaksın beni." Samimi bir şekilde güldü. "Sen hele bi uyu da."


Odama ağır adımlarla girdim, aynı yavaşlıkla yatağa yattım.

Allah'ım ne olur yardım et...


Hafifçe sarsılmamla korkuyla yataktan kalktım. "Şş sakin ol. Benim." Kalbim deli gibi atıyordu. Derin derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım. "İyi misin? Kabus mu görüyordun?" Her gözümü kapattığımda Kayra'nın ve Alparslan'ın öldüğünü görüyordum. "Yok, hayır. İyiyim." Başını salladı. "Tamam. Kendini iyi hissediyorsan, gel." Odadan çıkınca mutfağa gittim, bardağa soğuk su koyup içtim.


Yüzümü ovuştururken salona gelmiştim. "Öncelikle olayı iyice düşünmeliyiz. Bana olan her şeyi teker teker anlatmanı istiyorum."

Telefon konuşmasından başlayıp, yanıma gelene kadar olan her şeyi eksiksiz anlattım. "Fotoğrafı görebilir miyim?" Telefonumu çıkarıp fotoğrafı açtım. "Çok garip. Neden böyle bir şey yaptı ki?" Fotoğrafa yandan bir bakış attığımda zihnime dolan anılar kaşlarımı çatmama sebep oldu. "Bir dakika, Akın." Elinden telefonu kapıp daha dikkatle inceledim resmi. "Yalan!" Şaşkınlıkla bana baktı. "Yalan olan nedir?"


Resmi gösterdim. "Bu Kayra değildi. Ya da çok iyi montajlamışlar." Dediklerimi dikkatle dinliyordu. "Nasıl anladın?" Alnındaki yarayı gösterdim. "Bu yoktu. Önüme attıklarında tüm yaralarını gördüm fakat böyle bir yara yoktu başında." Bu sefer kaşlarını çatan o oldu. "Sonuç olarak sana gönderdikleri kişi gerçek Kayra olmayabilir. Fakat bir konu daha var, eğer öyleyse seni aptal yerine mi koymuş? Çünkü bunu anlayacağını düşünmesi lazım."


"Beni fazla hafife alıyor. Yaşadığım o acıyla hiçbir şeye dikkat etmeyeceğimi, hiçbir şey düşünmeyeceğimi sanmış olmalı." Saçlarımı sinir bozukluğuyla karıştırdım. "Şimdi yine kötü bir ihtimalle Kayra o şerefsizlerin elinde." Hiçbir şey söylemeden öylece duruyordu. "Haklı olabilirsin. Kayra'yı aldığına göre seni tekrar arayacak." Demesine kalmadan telefonum çalmaya başladı. Arayana baktığımda gizli numara olduğunu gördüm.


"-Aloo


-O nerede?!


"-Kimden bahsediyorsun?


-Bunu gayet iyi biliyorsun.


Güldü.


"-Ah... Ne acı değil mi? Ben de aynen böyle hissettim. Bu acıyı dibine kadar hisset Binbaşı. Artık. Kardeşin. Yok.


Her kelimeyi bastıra bastıra söylemişti.


-Beni delirtme! Nerede o?


"-Kayra Canberk Bozkurt... Yazık oldu. Gencecik çocuktu. Muhabbetine doyum olmuyor, acil bir işim çıktı daha sonra acını dinlemek için ararım.


Canberk? Aynı anda birbirimize döndük. "Başka bir adı olduğunu bilmiyordum?" Başımı onaylar şekilde salladım.


"Ben de." Tek kaşını kaldırıp başını ileri çevirdi. "Ne saçmalıyor lan bu?" Sinirle kalkıp duvara vurdum. "Ya inanamıyorum Akın! Nasıl..? Nasıl olur?" Yanıma gelip sarıldı. "Uzun bir süreç seni bekliyor Asena." Tekrar koltuğa oturdum. "Ne yapmalıyım? Ne yapabilirim?"


"Öncelikle sakin olmalısın. Yemin ederim seni anlıyorum lakin sakin olmazsak hiçbir şeyi çözümleyemeyiz." Haklıydı. Daha sakin kalıp mantıklı düşünmem lazımdı. "Tamam. Bak ne diyeceğim, hadi eski günlerdeki gibi cehennem odunu avına çıkalım." Bu av; sadece teröristler için değil, her türlü suç işleyenler içindi. Gece bekçiliği yapıp etrafı geziyorduk. Uyuşturucu satanlar, kadına çocuğa sataşanlar, kavga edenler, herhangi bir olaya müdahil oluyorduk.


Böylelikle hem etrafı biraz daha güvenli hale getiriyorduk hem de stres atıyorduk. "Bu güzelmiş işte..."


1 ay sonra


"Komutanım! Allah peygamber aşkına... İnsaf edin n'olur ya." Ayaklarından havaya asılı olan Atlas en sonunda isyan etmişti. "Bir şikayetin mi var Atlas bey?" Nefesini düzenlemeye uğraşıyordu. "Şikayet olarak algılamayın komutanım fakat biraz daha böyle durursam gözlerimden kan çıkacak gibi hissediyorum." Onaylamazca yüzüne baktım. "Hem emirlerime karşı gel, hem de cezanı beğenme. Eğitim de yapmış oluyorsun oğlum işte, daha ne istiyorsun?" Ağlamaklı bir ifadeyle konuştu. "Komutanım..."


"Bana sökmez bunlar asker. Ben sizin nelere dayandığınızı biliyorum, sürenin uzamasını istemiyorsan şikayet için ağzını açma." Daha fazla konuşmadan kaderine razı gelmişti. "5 10 dakikaya indir Hakan."


"Emredersiniz komutanım." Karargaha girip kantine indim. Bizimkiler oturmuş konuşuyordu. "Komutanım." Elimle oturmalarını işaret edip boş bir yere oturdum. "Bir isim önerir misiniz komutanım?"


"İsim? Kim için? Ne için?"


"Bir akrabamın oğlu olacakmış, isim arıyorlardı. Ben de size sormak istedim." Düşünür gibi yaptım. "Google amcaya sorsanıza oğlum. Milyon tane isim var." Yeni akıllarına gelmiş bir ifade belirdi yüzlerinde. "Doğru." Herkes telefonlara sarılınca güldüm. Birkaçı isim bulmuştu fakat Emir beğenmemişti. "Lan manyak sen değil zaten, ailesi beğenecek." Gülüştükleri sırada Selçuk konuştu. "Canberk de güzelmiş." Yine beğenmemesini beklerken bu sefer beğenmişti Emir. "Güzelmiş bak bu. Anlamı neymiş?"


"Sağlam, canlı..."


🦅


🦅


🦅

Loading...
0%