Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21 🐺

@kutagi

Keyifli okumalar.

_____
 

"Sağlam, canlı." Emir parmaklarını şıklattı. "Bu güzelmiş gerçekten. Hemen yazayım." Gülerken, yüzümdeki gülümseme dondu.

Kayra Canberk Bozkurt... 

Sağlam, canlı...


Kanımın çekildiğini hissettim. Midem bulanmaya başlayınca hızla yerimden kalkıp lavaboya koştum. Musluğu açıp elimi yüzümü yıkadım, ya benimle oyun oynuyordu ya da Kayra yaşıyordu. 1 ay boyunca her adımını izledim, ruh gibi peşindeydim fakat o beni yenildi sanıyordu. Beni güçsüz görmüştü, ben de öyle oynamıştım. O kaybettiğimi sanarken bir anda kabus gibi çökecektim üstüne. Telefonum çalmaya başlayınca suyu kapatıp telefonu açtım.


-Efendim?


"-Asena, haberler iyi mi desem? Kötü mü desem? Bilemedim...


-Ne oldu Akın abi?


"-Bugün çocuklar birini görmüş.


-Evet?


"-Bir terörist.


-Akın Allah aşkına! Ağzından kerpetenle laf alıyorum, söylesene.


"-Sakin olacağına söz ver.


-Ne söyleyeceğini bilmeden söz veremem.


"-Off çok zor. Tamam, hepsini bir anda söylüyorum. Kayra'ya benzeyen biri Türk askerlerine ateş açmış.


Bir süre doğru mu duyduğumun iç tartışmasını yaparken Akın tekrar konuştu.


"-Asena? 


"-Asena? Bir anda söylemese miydim?


"-Hey? 


Nefes almayı yeni hatırlamıştım.


-Yanlışlık vardır abi. Kayra değildir o. Tamam, yaşıyor olabilir fakat hain olamaz... Yapamaz bunu.


"-Ben de buna inanmak istiyorum güzelim lakin Kayra'ya ikizi gibi benzeyen biri olduğundan eminler. Kamera kayıtları var, gönderdim.


Gönderdiği videoya baktığımda nefesim kesildi. Gerçekten oydu. Ama... Ama neden? Neden? Niye böyle bir şey yapsın? Ne yaptılar da bunu yapıyor? Bir şey var. Bir şey olmalı. Kayra hain olamaz.


-Sadece ona benzetilen biri olmalı. Maskedir. Estetiktir. Bir şeydir abi, Kayra yapmaz!


"-Senin bu mevzuya dahil edilmen doğru değil. Benim de bu mevzuyu sana bildirmem doğru değil. Yine de ablası olduğun için değil, bir asker olduğun için söyledim. Beni buna pişman etme Asena.


-Merak etme Akın. Eğer bu doğruysa, onun karşısına ablası olarak değil, Binbaşı Asena olarak çıkacağım.


"-Sana güveniyorum. Yine ararım, kapatmam gerek.


-Bu arada...


"-Evet?


-Haber var mı? 


"-Hayır. 


-Bundan kimsenin haberi olmayacak.


"-Bunun bir suç olduğunun farkındasın değil mi? Öğrenilirse ikimizin de feci halde başı yanar.


-Şimdi mi aklına geliyor? Çoktan bu yola girdik bile. İstemiyorsan tek başıma halledebilirim, sessiz kalırım senin de başın yanmaz.


"-Olmaz. Seni asla yalnız bırakmam. Tamam, bak şimdi ikimiz de aynı gün izne çıkarsak olmaz. Ben bugün izin almaya çalışacağım, sen de bir şey bul yarın çık. Ondan sonrasını konuşuruz daha sonra.


-Anlaşıldı.


Yanlış kişiye bulaştın Axel... Çok yanlış kişiye...


Derin bir nefes alıp bizimkilerin yanına döndüm. Pars 1 aydır yaptığı gibi yine şüpheci bakışlar atıp önüne döndü. "İyi misiniz komutanım?"


"İyiyim. Bir anda midem kötü oldu."


"Hasta mısınız?"


"Kolay hasta olmam fakat geçen gün bayağı üşüttüm gibi." Yalan değildi. "Hastaneye mi gitseniz acaba? Kaç gündür iyi görünmüyorsunuz." İşte bir fırsat. "Bugün de geçmezse yarın izin alırım." Geri kalanlar kendi aralarında konuşmaya başlayınca ben de temiz hava almak için dışarı çıktım.


"İnanmıyorum." Yanımdan gelen sesle başımı kaldırdım. "Neye?" Pars yanıma oturdu. "Neler çeviriyorsun?" Şimdi anlaşıldı... "Hiçbir şey." Histerik bir gülüş attı. "İnanmamı bekleme. Sen ki dünyayı yakıp yıkardın, şimdi hiçbir şey yapmadan oturuyorsun. Aklında ne var? Ne biliyorsun?"


"Hiçbir şey." Sinirle nefes verdi. "Asena! Seni o kadar tanıdım. Beni kandırmaya çalışma. Kendini, mesleğini tehlikeye atacak bir şey yapma!" Aynı sinirle ben de ona baktım. "Demek ki tanımamışsın Pars! Eğer ki tanısaydın sevdiğim biri için, mesleğimin umrumda olmadığını bilirdin." Şaşkınlıkla baktı. "Yani bunu öylece kenara mı atacaksın?" Üstümdeki üniformayı işaret etti.


"Gerekirse... Evet." Sinir bozukluğuyla gülmeye başladı. "Senden bunu beklemezdim. Alparslan şanslıymış, senin gibi birinden kurtulduğu için." Sözü bir ok misali kalbime saplandı. "Sakın! Sakın Alparslan hakkında konuşma. Bu seni ilgilendiren bir mevzu değil. Bildiğin hiçbir halt yokken ne haddine bizim hakkımızda konuşmak?" Dumura uğramış bir ifadeyle yüzüme baktı. "Biz mi? Siz diye bir şey mi kaldı? Adam yıllar önce şehit olmuş, sen hâlâ onu bekliyorsun. Bilmiyorsan öğreteyim. Alparslan. Öldü. Asena. Öldü!"


Öfkeyle yumruk attım. Geri savrulurken aynı öfkeyle o da bana baktı. Bakışları gözlerimi bulunca rüyadan uyanmış gibi titredi. "Asena özür dilerim."


"Bir daha yanıma gelme. Eğer canını seviyorsan." Arkamı döndüğümde Albayla karşılaştım. "Asena. İyiliğin için bir süre gözetim altında olsan daha iyi olur sanırım." Ne? Hayır! "Komutanım, özür dilerim. Sizden izin isteyecektim, yıllık iznimi kullanmak istiyorum."


"Olumsuz asker. Karargahdan ayrılmayacaksın." Sinirle dişlerimi sıktım. "Komutanım!"


"Yiğit, Ali. Komutanınıza eşlik edin." İkisi de yanıma gelip durdu. "Komutanım, lütfen." Sakin olmaya çalışarak yürümeye başladım. "Binbaşım telefon."


"Bunu yapamazsınız komutanım!" Öyle mi? Der gibi baktı. "Asena. Seni hâlâ bir askerim olarak görüyorken, emirlerimi sorgulamasan iyi edersin."


"Anlamadım komutanım?" Yabancı biriymişim gibi bakıyordu. "Ben de anlamıyorum Binbaşım. Kaç yıllık askerimin bir hain olmasını anlamıyorum." Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. "N-ne?" Ben onca acıya rağmen dimdik ayakta durmuştum, şimdi ise dokunsalar düşecektim. "Neyden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun! Telefonda bir teröristle konuştuğuna dair kanıt var. Buluşuyorsunuz, telefonda konuşuyorsunuz, şimdi de üniformanı hiçe sayıyorsun. Söylediğinde inanmamıştım lakin gerçekmiş... Senden beklemezdim."


Yine bayıldım da kabus mu görüyorum ben? Gerçek olamaz bu. "Kim? Kim dedi?" Güldü. "Önemi var mı? Akın dedi." Sendeledim. "Tam olarak ne dedi?" Bir anda kaşlarını çattı. Başıyla işaret verince koluma girip ilerlemeye başladılar. "Ne dedi?!" Durduk. "Gerçekten merak ediyor musun? Öyleyse söyleyeyim. Asena teröristlere çalışan bir hain dedi." Akın... Güvenmiştim sana...


Eğer buradan çıkamazsam 1 ay boşa gidecekti. Boşuna çabalamış olacaktım. "Ben hain değilim fakat birazdan yapacaklarım için özür dilerim." Dediğim şeye anlam vermeye çalışırlarken Yiğit'in kolundan çekip Ali'nin üstüne ittim. Hızla koşarken peşimden bağırıyorlardı. Akın... Akın... Akın! Seni bir bulayım, o zaman... O zaman seni elimden kimse alamayacak. Taksiye binip Akın'ın evinin adresini verdim, başımı elime dayayıp gözlerimi kapattım.


Aradan geçen 2 saat sonunda taksi durdu, parayı ödeyip indim. Kapıyı kırarcasına çalmama rağmen açan olmamıştı, telefonum çalınca bakmadan kapattım. Tekrar çalınca sinirle ekrana baktım arayan Kayra'ydı.


-Ne var?


"-Abla...


Axel diye açtığım telefondan Kayra'nın sesini duymamla kelimeler boğazımda düğümlenmişti.


-K-Kayra?


"-A-a ben Axel. Hahah inandın değil mi? Bu sadece bir ses kaydı. Nasıl hissediyorsun? Merak ettim doğrusu. Artık yanında kimse kalmadı, beklediğimden daha güçsüz çıktın. Hani? Nerede bana tehditler savuran güçlü kadın? Ne diyorlardı sana? Kızıl kurt mu? Mağarasına kaçmış sanırım.


İğrenç bir kahkaha attı.


"-Ne o? Sesin çıkmıyor. Korktun mu..? Biraz daha korkutayım o zaman seni. Arkanda olan arabaya bin.


Arkamı döndüğümde siyah bir arabanın kapısı açıldı.


-Bunu neden yapayım?


"-Hmm kimsen kalmadı çünkü. Belki teklifimi duymak istersin, hm?


-Sanmıyorum.


"-Güzellikle söyledim değil mi sana?


Telefonu kapatınca arabadan 2 tane ızbandut indi. Neyle beslemişler sizi be? Yanıma gelip kolumu sıkıcı tuttular. "Lan andavallar! Bırakın beni!" Gereksiz çırpınışları bırakıp arabaya bindim. Ellerimi bağlayıp gözümü kapattılar. Çok güzel... Bir bu eksikti.


6 saat yolun ardından araba durmuştu. İteleyerek arabadan indirip bir yere götürmeye başladılar. "Gözlerimi açacak mısınız artık? İtelemenize de gerek kalmaz hani." Bir şey demeden gözümü açtılar, ışığa alıştığında etrafı dikkatle incelemeye başladım. Gördüğüm tek şey; dağ, taş, bayır. Hiçbir şey yoktu. İleri baktığımda 2 3 arabanın yan yana dizili olduğunu gördüm.


Gösteri başlıyor desene. Gülümsedim. Biraz daha ilerleyince durdular ve ellerimi çözüp bıraktılar. Arabadan inen kişiyle gözlerimi devirdim. "Minik kedicik... Nasılsın?" O kedicik dediğin kişi, sana hayatının şokunu yaşatır. "Kısa kes." Güldü. "Benden korktuğunu biliyorum. Korkunu saklamak için beni tersliyorsun değil mi?" Manyak psikopat. Kendimi tutamayıp güldüm. "Ya, ya. Ne demezsin. Hatta biliyor musun ? Sana aşığım." Sonunu fısıltıyla söylemiştim. Yine gülerken yüzüm bir anda ciddileşti.


"Kayra nerede?" Başını yana yatırdı. "Senin aklında bir problem mi var? Kayra öldü, öldü." Sabırsızca nefes verdim. "Yaşadığını biliyorum. Hadi."


"Burada tek başına olduğunun farkındasındır umarım. Benim bir ordum var, peki ya senin?" Etrafı gösterdi. "Sen teksin. Sen yalnızsın. Burada öldürsem seni kimse umursamaz. Cesedini kargalar yer."


"Umrumda mı? Kayra yaşıyorsa, beni öldürsen de sorun olmaz."


"Öyle mi?" Arabaya işaret verdi. Kapı açıldığında içeriden Kayra indi. Nefesimi tutmuştum. Gerçekti, yaşıyordu... Yolun yarısında durdurdu. "Şimdi seni öldürmemin sorun olmayacağını söylüyordun değil mi?" Silahı doğrulttu. "Söylemek istediğin son bir şey var mı kardeşine?"


"Senin benden çekeceğin var Kayra. Biliyorsun değil mi?" Endişeyle bakıyordu. "Abla! Ödeştik ama. Bunu yapamazsın bana."


"Seni dövecektim güya. Söz verdim ama sana vurmayacağıma dair."


Bir şey demesine fırsat vermeden Axel söze daldı."Bu kadar yeter. Çok bile konuştunuz." Şimdi gerçek bir gülümseme yerleştirdim yüzüme... Oyun güzeldi Axel.


🦅


🦅


🦅

Loading...
0%