Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.Bölüm(Başlangıç sanılan son)

@kutuptayazmisalli

 

Min ji mirovekî ku ez wêran kirim rehmê xwestim, mîna ku ji bo duayek ku nabe bêjim amîn...

 

 

Beni mahveden adamdan, kabul olmayacak bir dua'ya amin der gibi merhamet dilendim.

 

 

𝐵𝑒𝑟𝑧𝑎𝑛 𝐾𝑎𝑟𝑎ℎ𝑎𝑛 & 𝐴𝑠𝑢 𝐾𝑎𝑟𝑎ℎ𝑎𝑛

 

 

Güneş ihtişamlı haliyle tüm Diyarbakır'ı esir almıştı. Etrafta davul zurna sesleri, kadınların zılgıt çekmeleri derken etraf şen şakraktı. Bekar erkekler en yakışıklı, bekar kızlarda en güzel halleri ile konağın avlusunda yerlerini almışlardı.

 

 

Sanki bir şeyler oluyordu ama kimsenin umurunda değildi. Bayram havasının, ortasında bir hüzün. Bu neydi? Peki kim acı çekiyordu? Konağın pencerelerinden, birinde üzgün ve ağlayan bir kadın belirdi. Bir gecede her şeyi elinden alınan yaralı bir kadın, hatta sevme hakkı bile çok fazla düşünülmüştü. Belki de her şeyini kaybeden bir kızdı. Ağlamaktan kana bulanmış ceylan gözleriyle, farkında olmadan etrafındaki insanların mutluluğunu acı bir şekilde gözlemliyordu...

 

 

Berzan odaya girdiginde , etraf ölüm sessizliğindeydi. Genç kızın ruhu sanki bu dünyadan çekilmişti. Genç adam yavaş yavaş ilerleyerek, yerde gözyaşları kurumuş ve artık iç çeken kızın önünde durmuş ve

 

 

"Yeter! ağlama artık kalk ve giy şu gelinliği" diyerek elinde tutuğu gelinliği yatağa koymuştu.

 

 

Hiç üşenmeden kendi seçip almıştı Berzan bu gelinliği.

 

 

Genç kadın, yorgunluktan kan çanagı olmuş o ceylan gözlerini dikmiş ve aşagıdan karşısında duran adama bakmıştı. Önce kuruyan dudaklarını ıslatı, daha sonra ;

 

 

"Kendi ellerinle öldürdüğün yetmezmiş gibi birde kefenimi de hazır ettin? " dedi boğazı yırtıla yırtıla. Asu o kadar acı çekiyordu ki hırsını ses tellerinden çıkarıyordu resmen.

 

 

"Kalk ulan! asabımı bozma. Ne olmuş yani sanki kullanıp attık. Kızım bak sen dün sabah imam nikâhlı karım akşamına da tamamen benim oldun, sen benimsin. Zaten benimdin ama dün gece tescilledik diyelim. Şimdi kalk ve giy şu gelinliği."

 

 

demiş ve damatlığını giymek için soyunmaya başlanmıştı.

 

 

"Senden nefret ediyorum! Ölürümde evlenmem seninle."

 

 

"Öyle mi olmuş vah vah! kalk l*n hadi beni zorlama Asu, yoksa neler olacağını ben bile hesap edemem."

 

 

"Ya sen beni duymuyor musun? istemiyorum yeter istemiyorum seni! "

 

 

Genç adam, sinirlerine hakim olamamış ve giymek üzere olduğu gömleğini yatağa fırlatarak, Asu'ya yaklaşmış ve kolundan tutuğu gibi bir hışımla kaldırmıştı oturduğu yerden. Daha sonra öyle bir sertlikte tokat atmıştı ki, genç kadın, inilti ile yatağa düşmüştü.

 

 

Umarsızca, sadece yüzünde pis bir sırıtma ile;

 

 

"Senin bu tavırların canımı sıkıyor. Ama ben seni yola getirmesini bilirim. Şimdi beni soyup kendi ellerinle damatlığımı giydireceksin! "demiş ve Asu'nun karşısında dikilmişti.

 

 

Genç kadın duyduğu kelimeleri yeni yeni idrak etmeye başlıyordu. Piskopat, pisliğin tekiydi bu adam. Genç kadın, hem ağlıyor hemde elleri titreye titreye karşısında şeytanı andıran yüzü ile duran Berzan'ı soyuyordu.

 

 

Önce gömleğini giydirmiş ve tek tek iliklemişti düğmelerini. Daha sonra kemerine gitti titreyen elleri zavallı kadının. Yüreği acıyordu, gözleri yaş dökmekten kurumuştu işte anlayın, ama doğru anlayamasınız ki. Sorarım size kim anlar aynılarını yaşayanlar mı? Peki kim yaşar bunları? Ahh!.

 

 

Boşverin biri yaşamış işte de yaz gitsin, ama diyemiyorum ki.

 

 

Asu derin bir nefes alıp vermiş, daha sonra devam etmişti işine. Dışarda davul zurna sesleri artık gelmiyordu, sebebi genç kadının kalbi sanki kulağından duyuluyordu. Öyle bir basınç vardı ki vücudunda. Canı çekildi çekilecek gibiydi.

 

 

Asu,yüzünü hiç kaldırmamıştı yerden ona bir gram merhamet beslemeden acımasızca bakan adamın, pantolonunu çıkarmış daha sonra damatlığını giydirmişti. Son olarak ceketini de üzerine vermiş daha sonra tam koşarak banyoya gideceği sıra Berzan kolundan tutup;

 

 

"Beni sen giydirdin şimdi de ben seni giydireceğim. Sabah anam seni hamama götürmüş haberim var. Eee tabi bizden de haberleri var. Demem o ki herkes dün gece tamamen karım olduğunu biliyor. O yüzden şuan bizi fazla sıkıştırmıyorlar. Hadi fazla bekletmeden inelim. " demişti.

 

 

Hemen Asu'nun üzerindeki bornozu çekip çıkarmıştı. Anadan üryan kalan genç kadın ne yapacağını bilemeyerek "Ağğğ!" diye bağırmış ve hemen Berzan'nın çıkardığı gömleği tutmuştu üzerine.

 

 

Tabi Berzan'nın umrunda bile değildi.

 

 

"Dün gece tamamen her zerreni ezberleyip izlerimi bıraktığım bedenini mi benden saklıyorsun? ver şunu!" demiş ve Asu'nun elinden çekip almıştı gömleği. Önceden aldıgı Sütyen ve K*lotu genç kadının üzerine geçirmişti. Tabi zorla, genç kadın ne kadar engellemeye çalışsa da elinden birşey gelmiyordu.Genç adam çok güçlüydü.

 

 

Hemen ardından Berzan, gelinliği giydirmiş ve fermuarını kapatacağı sıra sırtına uzunca bir öpücük bırakarak

 

 

"Seni seviyorum kadın, ve hep seveceğim. Önü yada sonu fark etmez ölüm de olsa canım yoluna feda ceylan gözlüm." demiş ve gelinliğin fermuarını çekmişti.

 

 

Tam o sıra kapı çalmıştı,

 

 

(tık tık!)

 

 

"Gel! " diyen Berzan ile.

 

 

içeri tüm şirinliği ile Dilhun girmişti.

 

 

"Abi kuaför geldi, bizim işimiz bitti ama hala Yengem hazır değil"

 

 

"Tamam abim. Merak etme yengen hazır zaten hadi beraber gidin" demesi ile Dilhun koşarak yengesinin elinden tutup çekiştire çekiştire dışarı çıkarmıştı. Dilhun, Asu'yu kendi odasına getirmiş ve hemen kuaför kadın saçlarını yapmaya başlamıştı. Yarım saate herşey hazırdı.

 

 

Son olarak duvakta takılmış çok güzel bir gelin olmuştu Asu.

 

 

 

Tıpkı yıllardır hayallerinde ki gibi bir gelinliğin içindeydi. Taşların özenle işledigi taçı ve ellerinde taptaze buketi tüm güzeliğini tamamlıyordu. Ama mutlu değildi hayatı bir kez daha çalınmıştı, kayıp gitmişti bir su gibi ellerinden.

 

 

Odada kimseler kalmamış, DiLhun'da Berzan abisini çagırmak için gitmişti. Berzan gelecek ve tüm Doğu'nun orda olduğu avluya adım atacaklardı. Bu saatten sonra kimsesiz kız Asu'dan Hanımağa Asu olacaktı.

 

 

Bunu zaman gösterecekti. Neler yaşanacak neler son bulacaktı. Bir hüzünle baktı etrafına genç kadın, etraf çeşit çeşit oyuncak ve renkli süslerle doluydu. Geldiğinde fark etmemişti, şimdi anlıyodu burası Dilhun dedikleri Berzan'nın küçük kız kardeşinin odasıydı.

 

 

Cıvıl cıvıldı, genç kadın imrendi birazda kıskandı. O büyümüş gibi görünsede aslında içinde hala küçücük bir çocuktu. Eksik bir çocuk. Tam o esnada içeri siyahlar içinde Berzan girdi.

 

 

 

Berzan " Çok güzel olmuşsun yavru ceylan. Tıpkı seni ilk gördüğümde hayalini kurduğum gibi. Hadi güzelim bizi bekliyorlar" demiş ve koluna girmesi için gözü ile işaret yapmıştı genç kadına.

 

 

Asu, Berzan'nın koluna girmekten başka çaresi yoktu. Çaresizlik içinde genç adamın koluna girmiş ve avluya giriş yapmışlardı.

 

 

Birden tüm avludakiler sus pus olmuş gelin ve damata bakıyordu. Aniden yüksek bir alış tufanı kopmuştu. Zılgıt çeken kadınlar, ıslık çalan gençler beylik tabancası ile havaya ateş eden yaşlı ağalar derken etraf tamda düğün havasındaydı.

 

 

Maşallah sesleri asla kesilmemişti. Asu'yu gören kadınlar nutku tutulmuş. Ne kadar güzel gelin diye nazar etmemek için adını her agzılarına aldıklarında ise Maşallah'ı asla eksik etmiyorlardı.

 

 

Genç çift nikah masasına gelmiş ve oturmuşlardı. Nikah şahitleri Ağir abisi ve amcasının kızı Maral'dı.

 

 

Nikah memuru da yerini almasıyla birlikte nikah kıymaya geçmişlerdi.

 

 

Sordu n.memuru

 

 

" ..... Hakan kızı Asu yıldırım. Sen Azat oğlu Berzan'ı eş olarak kabul ediyor musun? "

 

 

Asu'nun etrafındaki herkesin bu kadar mutlu olması canını yakıyordu. Oysa nikah değildi bu anca infaz mahkemesi olabilirdi. Genç kadının ölüm emri için toplanmışlardı bu kadar insan.

 

 

Genç kadın kuruyan dudaklarını diliyle ıslatmış zar zor yutkunarak , yavaşça mikrofona eğilmişti hemen ardından gür sesi ile

 

 

" EVET"demişti. Berzan bile inanamamıştı, genç kadının bu tavrına. Asu biliyordu, bir daha yaşayamayacaktı bu anı ve ölüm emride olsa canı gönülden hissederek evet demişti.

 

 

Bak hep istediği gelinlik üzerindeydi etrafta onca insan onun için burdaydı. İçinde biryerlerde yangın vardı ve bu gece herşeyi o ateşe atacaktı.

 

 

ve nikah memuru bu sefer genç adama dönerek,

 

 

"(....) Azat oğlu Berzan Karahan sen Hakan kızı Asu Yıldırım'ı eş olarak kabul ediyor musun? "

 

 

Genç adam, yüzüne yandan bir sırıtma ekleyerek içten gür sesi ile "EVET, ömrümün sonuna kadar evet"demişti.

 

 

şahitler de " Evet "demiş ve daha sonra imzalar atılmıştı.

 

 

"Bende , Belediye Başkanımızın bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak sizleri karı koca ilan ediyorum. Bir ömür boyu mutluluklar diliyorum. Berzan Bey gelin hanımı öpebilirsiniz." demişti.

 

 

Berzan, Asu'nun duvağını kaldırmış ve anlından derince öpmüştü. Etrafta alkış ve zılgıt sesleri yükseldi bir anda, davul zurna eşliğinde birden halay başladı. Asu her şeyi yeni yeni kavrıyordu.

 

 

Genç kadın böyle şeyleri televizyonda görmüştü. Onun yetimhaneden başka bir hayatı olmamıştı ki. Ne düğün nede bayram bilirdi. Berzan , Asu'nun elinden tutup halaya girmişti. Asu çıkmak istesede Berzan izin vermemişti.

 

 

"Berzan ben bilmiyorum ki lütfen oturayım" dese de

 

 

"Olsun yavrum bana ayak uydur yeter. Zaten kolay o kadar büyütme" demişti. Diğer elimden de Dilhun tutmuştu.

 

 

Çok güzel bir kız dedim içimden, öyle ki gözleri ışık saçıyordı. upuzun saçlari , saçlarının uçlarında küçük altınlar vardı. Daha 12 yaşındaydı, ben o yaşta soğuk zeminde hiç suçum olmamasına rağmen aç susuz bekletilirdim.

 

 

Kimseler beni sevmiyordu, her zaman dayak yerdim. Sebebi kimsenin beni evlatlık almamasıydı. Müdüre nin başına kalmıştım yani. Ordan kurtulmak için gece gündüz çalıştım. Fakat ilk adımımda tekrar bir cehenneme düştüm.

 

 

Uzun bir süre halaylar çekildi, yemekler yendi sohbetler edildi. Yaşlı kadınlar tek tek Asu'ya bakmak için genç kadının yanına geldi. Kayınvalidesi Mahne hanım hepsine birden yetişemiyordu resmen.

 

 

Onları uzaktan izleyen Berzan, Asu'yu ordan almak için ağaların masasından kalkacagı sıra, Mardin ağası Şiroz ağa,

 

 

"Otur hele Berzan'ım ne bu acele. Ulan bari gece olsun daha 1 saat oldu evet diyeli. " demesiyle , anlamış olacaklar ki babası Azat ağa içinde olmak üzere tüm ağalar gülmeye başlamıştı.

 

 

Asu, Dilhun'u yanına çagırmış ve kulagına birşey söylemesiyle, Dilhun'un yanından ayrılmıştı. Yavaş adımlarla, Berzan'nın yanına geldi ve elini uzatı.

 

 

Etrafta ki herkes hayranlıkla izliyordu genç çifti. En çokta Asu'yu, çünkü masalınından kaçıp gelmiş bir prensesi andırıyordu genç kadın gelinliğin içinde.

 

 

Elini uzatı, onu şaşkınlıkla izleyen genç adama.

 

 

Berzan, uzanan eli tutmuştu sımsıkı.Ve koklayarak öptü o narin elleri. Daha sonra avlunun ortasına gelmeleri ile, birden bir şarkı başladı.

 

 

Eylem aktaş :Söyleyemedim...

 

 

Genç çift birbirlerinin gözlerine bakarak dans etmeye başlamıştı. Etrafta kimseler yokmuş gibi derin ve anlamlı.

 

 

Ve genç adamın boynuna sokulan genç kadının dudaklarından bir söz döküldü,

 

 

"Sanma bu İstek senin için, sanma bu sevinç senin için. Keşke ilk gördüğüm ki sevdiğim adam olarak kalsaydın da içimde ki seni öldürmeseydim. Senden nefret ediyorum. " demişti.

 

 

"Ne? "

 

 

İşte o gece ne Asu ne de Berzan tek kelime bile etmemişti. İkiside bazı şeylerin pişmanlığı içindeydi.

 

 

Ve düğün bitmiş, apar topar Berzan, Asu'yu İtalya'ya götürmüştü. Bu serüven onları 5 yıl zor çıkmazlara sürükleyecekti.

 

 

DEVAM EDECEK...

 

 

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN...

 

 

Loading...
0%