Yeni Üyelik
18.
Bölüm

15.Bölüm(Aşiret Bebeği)

@kutuptayazmisalli

Işıklı geceden bir bölümdür gözlerin.. Part2

 

1 gün sonra...

 

O sırada, Agir şirkete işlerini hemen halledip erkenden konağa dönmek için kapıdan çıkıyordu ki, Polat ve Baran'ın hırslı ve öfkeli konuşmasına şahit oldu.

 

 

 

"Abi, açmıyor valla billâ bişey yapmış olmasın! " demişti Polat endişeyle.

 

 

 

"Yok lan bir b*k yapmaz da olmazda!.

 

Bilmiyor musun? Berzan bu, sinirlenir hemen durulur. Hem Asu hamile dokunmaz"

 

 

 

" Abi bak , Berzan abim Asu'ya birşey yapar da bunu Ağir abim duyarsa bizi yaşatmaz. "

 

 

 

Arkalarından sert ve delirmiş bir Ağir vardı. Öfkeli sesi ile,

 

 

 

"Lan! O it nerde? "

 

 

 

İki Genç'te korku ile arkalarına döndü. Ağir deliye dönmüştü. Sürekli abisine kardeşlerine ve çevresine öğüt veren doğru ve dürüstlüğü mertliği anlatan adam şimdi karısına böyle mi muamele ediyordu yani.

 

 

 

Bunca zaman, kimseye el kaldırmamış Agir , ilk gün sabahı Dila'ya atığı tokat geldi aklına. Kendine hâlâ naletler okuyordu zaten.

 

Yine o gün Berzan'ın dolduruşuna gelmişti. Şuan söyleyeceği her söz alehineydi Ağir'in, tamam belki şiddet uygulamadı karısına ama o tokat genç adamın içini bıçaklıyor kanatıyordu.

 

 

 

Fazla söz, kendine hakaretti. Fazla uzatmadan bağ evinde olduğunu ögrendiği kardeşinin yanına yol almıştı.

 

.

 

.

 

KIRIMLI KONAĞI...

 

 

 

Dilhun aniden gelen mide bulantısı ile yataktan hızla kalkıp banyoya koştu.

 

Genç kadının son zamanlarda uzun süre geçmeyen kusması yüzünden, zaten midesi bomboştu. Artık tamemen vücut kendini kasıyor bu da Dilhun'u çok zorluyordu. Yine bembeyaz olmuştu genç kız.

 

 

 

Küçük karısının sesine uyanan genç adam hemen koştu yanına. Saçlarından tutarak yardım etti. Daha sonra ayakta zor duran karısını kollarının arasına almıştı, lavabonun musluğunu açarak yüzünü yıkamaya başladı. Sürekli bu haldeydi küçük karısı ama bir türlü ikna edememişti hastahaneye gitmeye, ama bu sefer olmaz.

 

 

 

Küçük karısının yüzünü yıkadıktan sonra, kucagına alarak yatağa yatırdı.

 

Dolaptan bir tane yüz havlusu alarak genç kadının yüzünü kurulamayan başladi. Dilhun o kadar halsizdi ki hiç bir şeye tepki veremiyordu.

 

 

 

Jiar işi bitince hızla kalkıp, telefonda doktoru arayarak konağa çağırdı..

 

 

 

Jiar hızla aşagıya indi. Oğlunu telaşlı gören Dicle xanım, korku ile sordu.

 

 

 

"Oğlum de hele ne bu halin ? "

 

 

 

"Ana, Dilhun hasta oldu galiba"

 

 

 

"Oğlum nasıl hasta? Hiç mi bakmıyorsun gelinime çekil şurdan." demiş. Jiar'ı itekleyerek yukarı Dilhun'un yanına çıkmıştı.

 

 

 

Odaya giren Dicle xanım, gelininin yatakta iki büklüm oluşuna karşı endişe ile sordu tekrar Jiar 'a.

 

 

 

" Yavrum hemen karını al has-"

 

 

 

"Olmaz ,istemiyorum daye "

 

Dicle xanım'ın sözünü kesen Dilhun olmuştu.

 

 

 

"Merak etme ana, ben doktor çağırdım. Gelir birazdan" demişti Jiar.

 

 

 

"Söyle hele yavrum neren ağrıyor"

 

 

 

Dilhun'dan cevap alamayan kadın , oğluna dönmüştü.

 

 

 

"Bilmiyorum ana, bir kaç gündür midesi bulanıyor. Her sabah böyle olsa da bu sabah daha'da kötüleşti. Sürekli bir şeylerin kötü kokusu olduğunu söylüyor ama öyle bir koku almıyorum ben. " der demez Dicle xanımın yüreği kıpır kıpır oldu. Daye'sinin yüzündeki gülümseme genç adamı şaşırtmıştı.

 

 

 

"Ana ne gülersin"

 

 

 

"Ahh salak oğlum, gelinim hamile bu belirtilerde o yüzden"

 

dediği an, iki gençte Dicle xanıma karşı,

 

 

 

Şaşkınca "NEE" demişlerdi. O sırada konagın çalışanı funda , kapıyı çalarak izin istemişti içeri girmek için. Jiar anlamış olacak ki,

 

 

 

"Gel funda abla "

 

 

 

"Ağam, doktor hanım geldiler"

 

 

 

"Tamam abla al içeri. "

 

 

 

"Peki ağam.

 

(Kadına dönerek) Buyrun doktor hanım" demiş ve orayı terk etmişti.

 

 

 

Doktor, Jiar'ın da yardımı ile Dilhun'u muayene etmek için alt kata indirmişlerdi. Konağın alt kısmı muazzam bir şekilde hastaneyi andırıyordu. Jiar aşiret ağası olmasına rağmen o karanlık bir mafya babasıydı.

 

 

 

Bunu Dilhun hala bilmiyordu. Jiar'ın sadece saplantısı yüzünden bunca şey yapıyor sanıyordu. Bir süre sonra doktor çıkmıştı. Hemen söze atıldı yerinde duramayan genç adam.

 

 

 

"Doktor hanım, karım nasıl? " demişti.

 

 

 

Doktor kadın tebessüm ederek,

 

 

 

"Merak etmeyin Jiar Bey, anne de bebekte gayet iyi . En kısa zamanda kliğimde muayeneye bekliyorum" demişti.

 

 

 

"N-ne, yani şimdi"

 

 

 

"Evet , Jiar Bey. Eşiniz 3 haftalık hamile" demiş ve gitmişti.

 

 

 

Genç adam şoka girmişti resmen, küçüğü hamileydi. Güzeli anne kendide baba olcaktı.

 

 

 

Dicle xanım, Doktor'un gittiğini görür görmez. Hemen şaşkınca odanın önünde dikilen oğlunun yanına gelerek,

 

 

 

"Oğlum, neden girmesin içeri?. Hem de hele doktor ne dedi? Geli-"

 

Dicle xanımın sözünü kesen Jiar'ın,

 

 

 

"Baba oluyorum" demesiydi.

 

Dicle xanım duyduğu şey ile hemen zılgıt çekerek tüm konağı ayağa kaldırdı.

 

 

 

Mahmut ağa, Miran ve Bejne oturdukları masadan kalkarak, yukarı doğru balkondaki sevinçle zılgıt çeken Dicle xanım'a karşı,

 

 

 

"De hele jîyana min ne oldu? "

 

 

 

Dicle xanım sevinçle,

 

 

 

"Müjdemi isterim ağam. Torun geliyor torun. Dilhun gelin hamile" demişti.

 

 

 

Bu sefer konağın çalışanları ve Bejne'de eşlik etmişti, zılgıtlara. Mahmut ağa beylik tabancasını çıkarıp havaya bir kaç kez ateş etti.

 

Daha sonra gururlu bir şekilde korumalara emirler vermeye başladı.

 

 

 

"Salim buraya gel!.Hemen 30 büyük baş, 70 küçük baş kesilsin hem gelinim hemde torunum için. Fakirler doyurulsun, giydirilsin.Çocuklar sevindirilsin. Duymayan kalmasın. Tüm Amed hata tüm doğu'ya haber sal Mahmut kırımlı'nın torunu , Jiar Ağa'nın çocugu olacakmış de. " demesi ile.

 

 

 

Salim ,ağasının sözüne karşı,

 

"Tamam ağam emrin olur" demiş ve hızla konaktan ayrılmıştı. O sırada korumalar da ateş etmeye başladı. Konak adeta düğün yeriydi.

 

 

 

Mahmut ağa, diğer ağalar ile konuşmak için çıkmıştı konaktan. Ee dede olacaktı. Hemde jiar'ın ağalığı temelli devr almasıydı bu. O yüzden artık zamanı gelmişti.

 

 

 

Bejne hemen, dilhun'un yanına gitmiş, yengesini tebrik etmişti. Hâlâ olacağı için çok mutluydu. Jiar yerinde duramıyordu resmen. Şimdi ise karısı ile aşağiya inmiş kahvaltı ediyorlardı.Miran amca olacağı için hem üzgün hem mutluydu. Bizim yakişikli amcamıza göre,amca demek yaşlılık demekmiş. Birden düşen yüzü tekrar mutluluktan beş karış açılmıştı.

 

 

 

"Ahh konağın en zeki en güçlü ve tabiki de en yakışıklısı olarak söylüyorum. İnşallah çocuk yengeme benzer yoksa işimiz yaş" demişti.

 

 

 

Aslında Sabah'tan beri yüzü asık olan Dilhun'u kimse farketmiyordu. Belki de fark etmek istemiyorlardı. O ne bu evliliğe hazırdı, nede bu bebeğe.

 

Ne acı.

 

Çaresiz kız aylardır eziyetlerine ve tac*izlerine maruz kaldıgı adamın çocugunu taşıyordu. Ve şuan bile zoraki yapıyordu bu saçma sevinci.

 

 

 

Herkes hep bir ağızdan gülerken,

 

Dilhun cılız çıkan sesi ile "y..yorgunum"demişti.

 

 

 

Yavaşca kalktı , oturduğu yerden genç kadın. Kimsenin yüzüne bakmadan çıktı odasına.Kapattı kapısını ,geçti penceresine .

 

Her zaman yaptıgı gibi oturup dışarıyı izleyerek hayallere daldı. Çaresizlik içinde geçen bir gününe daha bir çizik attı.

 

 

 

Dilhun'un bu denli davranması Jiar'ı deli ediyordu. Öfkesine yenik düşmeye ,dayanmaya çalışsada. Artık sabrı kalmamıştı. Tam yerinden kalkıp Dilhun'un peşinden gidiyordu ki , Dicle xanım durdurdu.

 

 

 

Oğlunun koluna hızla yapışan kadın,

 

 

 

" Oğlum durasın hele! gelinim yüklüdür. Deli deli haraketler yapıpta hem karını hem çocugunu tehlikeye atma " demişti.

 

 

 

"Ana o zaman sen söyle! Evlendiğimiz günden beri emrine amadeyim resmen bir köleyim. Yetmedi tüm servetimi ayaklarına serdim. Üzerine yapmadığım malım kalmadı. Sırf sevdalıyım sırf köpek gibi seviyorum diye, babannemin bana yemin ettirdiği sözü çiğnedim. Daha ne yapayım daye " demişti çaresizce.

 

 

 

Peki sevgi bu muydu?...

 

 

 

Annesinin konuşmasına izin vermeden, hızla karısının yanına adımlamıştı genç adam.

 

 

 

"Ahh deli oğlum!. İnşallah ,çok geçmeden düzelirsiniz.

 

Yoksa bir ömür boyu mutluluk peşinde koşmaktan harab olursunuz."

 

 

 

"Efendim daye bir şeyim dedin" demişti Bejne.

 

 

 

"Haa! Yok kızım siz devam edin. Hadi anca yetişir. " demiş oda işe koyulmuştu.

 

Oda'da Dilhun'dan...

Bizim odanın, arka tarafa bakan bir terası var. Benim, özel balkonum diyebiliriz. Genellikle ,orda vakit geçiririm. Güneş ,amed topraklarında hem doğarken hemde batarken iki taraflı da bana ,gülümser burdan.

 

Mesela çiçeklerim var, hepsini kendi ellerimle ektim. Önce soldular ama sonra yeşermeyi başaradılar. Birgün bende başarırmıyım bilmiyorum.

 

Üniversite hayalleri kurarken şimdi ise evlenmiş ve çocuk bekliyordum.

 

Artık evladımı düşünmem gerekti.

 

Ben anne olacaktım ama sevinemiyordum bile....

 

Hayatım artık böyle bomboş ilerliyordu....

 

 

 

Düşüncelerle boğuşuyorken kapının açılması ile yavaşça o tarafa dönmüştüm.

 

 

 

"Jiar"diyebilmiştim ağlamaya yakın sesimle. Anlamış olacak ki hemen yanıma gelerek sarıp sarmalamıştı bile. Hem saçlarımı okşuyor hemde derince öpüyordu. Bir yandan da geçti diyordu.

 

 

 

Genellikle, o böyle yaptıkça kaçardım. Dokunmasına izin vermezdim. Ama kazanıyormuydun derseniz hep kaybeden bendim. Çünkü istediği birşey olmadıgında asla acımazdı bana. Şimdi ise sımsıkı sarılmasını istiyordum. Öyle yalnızdım ki, bunu Jiar'la kapatma isteği geliyordu belkide....

 

KARAHAN KONAĞI__DİLA KARAHAN

 

 

Sabah uyandığımda, Ağir'i görememiştim. Nerde bu adam offf.

 

Ya bari ,bu halde bırakma be adam.

 

Ohhh!!ne güzel işini gör sonra siktir çek. Acaba arasam mı? Aman nerdeyse nerde, Dila kendine gel o senin kocan saftirik. Ayyy kafayı yicem. Bir tarafım ağir'i gebertmek diğer yanım kıyma diyor. İnsafsız ya!!

 

Kasıklarımdaki agrıları anca dindirmiştim sıcak banyoyla.

 

Saate baktığımda , birazdan kahvaltı başlardı insem iyi olur. Hızlıca giyindim makyaj yapmayacktım gerekte yoktu. Saçlarımı toplayıp son olarak ayakkabılarımı giymiş ve çıkmıştım odadan.

 

Aşağı indiğimde Mahne daye, sofrayı kurmaları için talimatlar veriyordu çalışanlara.

 

Polat ve Berzan'da ilerde ki sedirde birşeylere bakarak endişeli bir şekilde konuşuyorlardı. Bizi fark etmiyorlar gibi.

 

Bende pek aldırmadan ,Mahne anneme gülümseyip sarıldım.

 

"Günaydın dayeee"

 

"Oyyy kuzum sanada günaydın bizim delibaş nerde? "

 

"Bil-" tam cevap vereceği sıra

 

Konagın kapısı açılmıştı..

 

Hepimiz bakışlarımızı kapıya çevirmiştik.

 

Ağir ve kolunda bir kız ile içeri girdi.

 

Dila'nın eli ayağı boşaldı. Bu görüntü onun kalbinin durmasına yeter de artardı bile.

 

 

 

Devam edecek....

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayin lütfen....

Loading...
0%