Yeni Üyelik
21.
Bölüm

18.Bölüm{Aşiret yemeği}

@kutuptayazmisalli

Kırımlı konağı...

 

 

Konak'ta sabahtan beri, tatlı bir heyecan vardı. Amed'in en güçlü aşiretine torun gelmesinin sevinci.

 

 

 

Jiar tüm işini gücünü bırakmış, hamile karısı ile ilgileniyordu. Dünden beri şaşkın şaşkın geziyordu resmen. Şimdi ise Dilhun'a zorla bir şeyler yedirmeye çalışıyordu.

 

 

 

"Hadi yavrum, şundan da ye"demişti.

 

 

 

" jiar, yeter istemiyorum diyorum. Bırakta artık nefes alayım, bıktım senden"demesi genç adamın gülen yüzünü soldurmuştu.

 

 

 

Çatalı tabağa sertçe bırakıp, ayağa kalkan genç adam, sinirine yenik düşecegini anladıgı an, kalkıp arkasına bile bakmadan çıkmıştı konak'tan.

 

 

 

Merdivenlerden, öfkeyle inerek konak'tan çıkan oğluna şaşıp kalan Dicle xanım, ne olduğunu anlamak için Dilhun'un yanına adımlamıştı.

 

 

 

Dilhun'dan...

 

 

 

Artık herşeyden bıkmıştım. Yaşama sevincim bile kalmamıştı. Bir zindanda hapsolmuş esir gibi hissediyordum. Konak'taki tüm duvarlar üzerime geliyordu resmen.

 

Jiar'ı asla anlamıyordum, ve asla anlamayacaktım. Önce seviyorum dedi. Daha sonra yapmadığını bırakmadı. Şimdi ise böyle davranıyordu.

 

 

 

Geçmişin Günahını sırtlayan, hem günahsız hem de bahtsızın tekiydim.

 

Şuan okumam gerekirken, anne oluyordum. Bu kalbimede zihnimede çok fazlaydı.

 

 

 

Herşeyi kenara bırakıp kalkmıştım yataktan, yoksa deli damgası yiyecektim bu düşünceler tüm bedenimi yoruyordu.

 

Banyoda işlerimi halledip çıktıgımda, jiar'ın elinde yemek dolu tepsiyle yatagın yanındaki koltukta oturduğunu gördüm. Gözleri ile yanına oturmamı istedi, bende ikiletmeden oturdum.

 

 

 

"Bak sana neler aldım. Hadi birşey ye"

 

Demişti gülerek.

 

 

 

"Jiar gerçekten istemiyorum!. Hala midem bulanıyor. Yediğim herşeyi kusuyorum zaten" demiştim ama o ısrarla beni kendine çekerek,

 

 

 

"Olsun sen yine de ye yavrum. Yoksa yavrumuz nasıl beslenecek?. Sen aç kalırsan , çocuğumuz-"

 

 

 

Demeden öfke ile sözünü kesmiştim.

 

 

 

"Yeter! Canım istemiyor be adam anla." demiştim ağlak bir tonda.

 

 

 

Hiçbir tepki vermeden, evet evet asla tepki vermeden çatala ne gelirse batırıyor, ağzıma tıkıyordu. Zorda olsa, bir şekilde yiyiyordum.

 

 

 

"Akşama aşiret yemeği var yavrum. Akşam ağa'lığı teslim alacağım. Sende baş köşede Hanımağa olarak izleyeceksin. Hem yüzün gülsün, Agir ve diğer aile üyeleride olacak . Sevinirsin diye düşündüm. "

 

demesi ile yüreğimde bir şeyler kıpırdadı. Aylar sonra ailemi görecektim.

 

 

 

Bir süre sonra artık tıka basa şişmiştim. Ama Jiar'ın duracağı yoktu.

 

Birden bağırarak itiraz etmiştim. Oda sinirlenerek çıkıp gitmişti.

 

 

 

Bende yemeğin başından kalkarak, balkona çıkmıştım. Tam o sırada Dicle daye girdi içeri. Yanıma gelip saçlarımı okşayıp,

 

 

 

"Söyle hele, benim delibaş yine ne yaptı da , böyle hüzünle bakarsın güzel gelinim" demişti.

 

 

 

Şimdi desem ki, oğlunun elinde küçük bir serçeyim ve bıraksa düşecegim, sıksa ölecegim. Şimdi uçup git diyeceksiniz ama, bilmiyorsunuz ki ben, uçmayı ögrenmeden kanatlarımı kırdılar. Ama yine en iyi yaptığım şeyi yaptım sustum....

 

 

 

"Yok daye merak etme. Bir şey olmadı. Bugün baya midem bulandı, getirdiği şeyleri yemek istemeyince, çocuk gibi kızıp gitti. " demiştim.

 

 

 

Hemen ardından Dicle daye'nin

 

"Ahh bilmem mi, küçükken de böyleydi sıpa. Neyse hadi kızım seni hazırlayıp, inelim aşağı gelirler şimdi. Yeni hanımağa olarak, görünmen lazımdır de hayde" demesi ile kafamı salamıştım.

 

 

 

Kıyafetimi Dicle daye seçmişti. Hemen alıp giyindim. Ağırlık sevmiyordum, ve zaten halimde yoktu pek altın takmamıştım.

 

 

 

 

 

Daha sonra birlikte aşağı indik. Tam o sıra tanıdık bir ses ile irkilmiştim.

 

 

 

"Abi" mırıldanır bir tonda söylediğim sözle hemen dönmüştüm arkamı,

 

 

 

"Abi! " koşarak sarılmıştım. Polat abimdi. Aylar sonra görmüştüm , çok özlemiştim. İyice kendime çekip sarılmıştım. Kokusuna bile hasretim. Canım abim.

 

 

 

Birbirimizden ayrılır ayrılmaz, Polat abimin arkasında bizi hüzünle izleyen Ağir abimi görmüştüm. Ben bu zindanda çürüdüğüm sürece asla affetmiyorum ve asla affetmeyeceğim. Ne babamı nede Agir abimi.

 

 

 

Hemen yüzümü çevirmiştim. O da anlamış olacak ki, karısına dönmüştü ve birbirine her baktıklarında ve her mutlu oluşlarında, beni nasıl harcadıkları geliyordu aklıma.

 

 

 

Birden, Maral ablamı görmüştüm. Amcamın kızı. Hemen sarıldım tanıdık insanlar görmek gerçekten içimi açmıştı.

 

 

 

Daha sonra Baran abim ve Mirza abim gelip sarılmıştı bana, hiçbirini bırakmak istemiyordum. Hepsini o kadar özlemiştim ki, ama gözüm hep Berzan abimi arıyordu. Tam soracaktım ki Agir abim ne yaptığımı anlamış ve hemen konuşmuştu.

 

 

 

"Berzan, Asu ile gelecek. Bağ evindeler anca gel-." der demez lafını bitirmesine izin vermeden, içeri girmiştim.

 

 

 

 

Genç kadının içeri girmesi ile, Agir ve Dila'nın yüzü düşmüştü. Polat , Baran ve Mirza erkekler tarafına giderek yerlerini almışlardı. Hepsi de Dilhun'a asla tepki göstermiyordu ve buna da hakları yoktu. Mahne xanımda kızının yanına geçmişti. Dışarda sadece Agir ve Dila kalmıştı.

 

Dila kocasının sırtına elini koyarak sıvazlamış.

 

 

 

"Herşey geçicek az zaman " demiş ve o da kadınlar tarafına geçerek, Dilhun'un yanına oturmak istemiş fakat DiLhun onu yanında istememiş yanına Maral'ı oturtmuştu.

 

 

 

. . . . .

 

 

 

Jiar'ında dediği gibi, hak ettiğim yere geçip oturdum baş köşeye.

 

Hanımağa olacaktım bugünden sonra.

 

Amed'in en güçlü ve büyük aşiretin Kırımlı'ların Hanımağası.

 

 

Kırımlı'ların ağası Mahmut ağa ve Aşiret ağaları artık tamamen ,yerini almıştı Kırım'lı konağında. Baktı herkes gelmiş hemen uzatmadan söze girdi, Mahmut ağa.

 

"Eee, Ağalar. Bugün burda toplanmamızın sebebi, artık ağalığı büyük oğlum Jiar Kırımlı'ya teslim ediyorum. Bilirsizin ki, kendisi Karahan aşiretinin kızı DiLhun Karahan ile evlidir, ve şimdide bir bebek bekliyorlar. Bu demek oluyor ki, artık yönetimi devretme zamanıdır. Herkes duysun ve bilsin ki, bu saaten sonra Jiar Kırımlı ,

 

Kırımlı aşiretinin tek ağasıdır. " demişti.

 

 

 

Tüm ağalar aralarında konuşuyordu, tabi bazıları bu duruma pek yanaşmasada, kabul etmek zorunda kaldı. Tüm doğu aşiretlerinin ağaları, kırımlı konağın daydı. Diğer ağaların, Hanımağaları, DiLhun'a imrenerek yada fesatlıkla bakıyordu. Sebebi ya

 

bu kadar sesleri çıkmıyordu yada kumaydılar. E tabi birde DiLhun gibi ağa kızı değillerdi.

 

 

 

Konuşma faslı biter bitmez, yemeğe geçilmişti. Yemek faslı sırasında, Dilhun'un yine midesi kötü olmuştu.

 

Hemen kalkarak banyoya koştu, o sıra onu tek gören Dila'ydı. Hemen koştu arkasından. Odaya girdiğinde, banyodan ögürme sesleri geliyordu, hemen koşup saçlarından tutarak yardım etmişti. DiLhun şuan kendinde değildi ve tepki veremiyordu. Yani Dila'yı hala fark etmemişti.

 

 

 

Genç kadın, midesini de bırakmıştı resmen. Halsiz bir şekilde Dila'ya tutunarak yüzünü yıkamış ve banyodan çıkmışlardı. Hemen yatağa attı kendini genç kadın.Tabi odaya birden dalan Jiar ve Karahan erkekleri olmasa iyiydi ama.

 

 

 

Jiar hemen karısının yanına giderek, elini anlına koymuştu daha sonra ellerini tutarak önünde dizlerinin üzerine çökmüştü. Şuan kimse umrunda değildi. Dilhun iyiyse oda iyi olurdu ama sevgi tarzı yanlıştı. Kırıp paramparça ettikten sonra üzerine gösterilen sevgi sadece süstü ve bunu asla anlamayacaktı.

 

 

 

"İyi misin? birtanem, yine mi kötü oldun? Hadi kalk hasta-" demesine izin vermemiştim.

 

 

 

"Y...yok iyiyim. Biraz yatarsam geçer" demiştim. Gerçektende iyiydim ama sadece midem çok bulanıyordu o kadar.

 

 

 

Agir abim bana yaklaşıyordu ki dokunmak için kaldırdığı elini, hızla yitekledim. Ve herkes şahit olmuştu.

 

 

 

"Uzak dur benden" demiştim öfke ile.

 

Daha sonra Jiar beni kucagına alarak yatağa yatırdı.

 

 

 

Abilerim tek tek başımı öperek çıkmışlardı dışarı, tabi Agir abim hariç .

 

 

 

Dila'da anlamış olacak ki, Agir abimi kolundan tutup çıkarmıştı.

 

 

 

Jiar yanıma gelerek saçlarımı okşayıp, bana sakinleşmem ve rahatlamam için masal anlatıyordu. Ben bu adamı asla anlamayacaktım.

 

Bir süre sonra Dilhun uyuduğunu anlayan genç adam, karısını uyandırmadan aşağı inmişti.

 

Yemek faslı bitmiş ağalar sohbet ediyorlardı. Jiar da geçip oturdu babasının yanına.

 

Antep hanımağası olan gülayşe xanım, Dila'ya sorduğu soruyla genç kadın ne yapacağını şaşırmıştı.

 

"Eeee Dila sizden ne haber. Hala gebe değil misin? " demesi ile Mahne xanım gelinini ezdirmeden.

 

"Gülayşe, bu sana düşmez.. " demişti.

 

"Bilirim düşmez ama sende bilirsin ki, Siz Amed'in ikinci büyük aşiretisiniz. Ve başa geçecek olan büyük oğlun Agir diye biliyorum. Yanılıyorsam sen düzelt. Tabi Kumalar kapıda bekler" demişti sırıtır bir ifade ile.

 

Tabi içten içe zafer çığlığı atan Maral'ıda sayarsak.

 

 

 

Dicle xanım kızına denen sözle deliye dönsede, Mahne xanım kimseye izin vermeden cevabı yapıştırmıştı.

 

"Gülayşe en çok sen bilirsin bu işi unutmuşum. Sen değil misin? Ablanın üzerine kuma gelen buda yetmezmiş gibi ablana verdiğin ilaçlarla kısır eden. Şimdi bana gelenek görenek örf adet ögretecek en son kişi bile değilsin. Kalmış ki gelinime laf edersin. " demişti tek nefeste.

 

Tüm aşiret hanımağalarının agzı açık kalmıştı. Tabi Mahne xanım okumuş kültürlü kadındı, kuma falan tersti ona. Dicle xanımda gururla bakıyordu, ahiretliğine.

 

Hem Gülayşe, hemde onun kadar kuma olmaya meraklı okumuş cahil Maral dumur olmuştu.

 

Tam o sıra konak kapısından aceleyle giren kahya ile ağalar sohbeti durdurmuştu.

 

"Ağam ağam"

 

"Ne oldu muzaffer, ne bu telaş? "

 

"Ağam, Azat Ağa'ya dır . Haberim"

 

"Bana mı? De hele"

 

"Ağam, Berzan ağa ve karısı Asu hanımağam hastanededir"

 

"Ne dersin? Ne olmuş? Söyle be adam" demişti korku ile

 

"Asu hanımağam doğum yapmış. Berzan ağa baba olmuş. iki erkek torunun olmuştur ağam "

 

Demesi ile konak sevinçle dolmuştu.

 

Ağalar, Azat ağayı tebrik etmişti. Hemen Polat ve kardeşleri toplanıp hastaneye gitmişlerdi.

 

DEVAM EDECEK...

 

OY KULLANMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN

 

✍️

Loading...
0%