Yeni Üyelik
26.
Bölüm

23.Bölüm(Berdel'in asıl sahibi)

@kutuptayazmisalli

HERŞEY YENİ BAŞLIYOR...

 

🕊

5 AY SONRA...

 

Karahan'lı konagı...

 

Tüm aile kahvaltı masasında iken Azat Ağa'ya bir mektup gelir...

 

Evin kahyası hızlı adımlarla yemek masasına gelip "Ağam, ağam bu size gelmiştir. " demişti.

 

Baran merakla "Nedir o rüstem amca? " diyerek sormuştu.

 

Yaşlı adam heycanla"Vallaha bende bilmiyorum Berzan ağam, ama Azat Ağa'ya özel gelmiştir. Hemde Amerika'dan. "demiş.

 

Azat ağanın mektubu istemesi ile"Ver bakayım Rüstem "

 

Hemen mektubu uzatıp"Buyur ağam. Ben gideyim artık" diyerek konaktan çıkmıştı.

 

"Eee açsana baba. Neymiş ögrenelim"

 

"Dur bakalım okuyorum"

 

10 dk sonra....

 

Mektubu okur okumaz kalp ritmi degişen yaşli adam resmen dumura ugramıştı.

 

"Baba, baba kötü bir şey mi? İki saattir yazıyı okuyorsun ne oldu? "

 

Oğlunun sorusuna cevap olarak"Yok bir şey hadi yemeğinizi yiyin daha sonra şirkete geçin bugün ben gelmiyorum. " söyleyerek hızla masadan kalkmış, oğlunun konuşmasına izin vermeden oradan uzaklaşmıştı.

 

"İyide baba... Toplantı vardı. Gitti adam ya"

 

"Ne yazıyordu acaba..? "

 

"Bilmiyorum ama tek bildiğim bizi iyi şeyler beklemiyor"

 

"Ne zaman bekledi ki amk"

 

"Berzan! "

 

"Pardon, anne "

.

KIRIMLI KONAĞI...

 

Konak halkı,uyanmış ve kahvaltı masasında yerlerini almışlardı.

 

Herkesin yüzünde içten bir mutluluk vardı. Fakat İki kişi hariçti.

 

Yemeden içmeden kesilen DiLhun ve Dilhun'un hem en yakın arkadaşı hemde üstüne küçük görümcesi olan Bejne'di.. Dilhun , öylece boş gözler ile etrafını seyrediyor, önceki zamanlarından daha az konuşuyordu. Bejne herşeyin farkındaydı ama o doğdugu günden beri susturulmuştu.

 

Çok düşündü , Dilhun'u hasta ruhlu abisinden nasıl kurtabilirdi ama bulsa bile Dila ablası tarafından bir kaç kez durdurulmuş hata üzerine tehtitler bile duymuştu. Ve o günden beri asla cesaret edememişti. Şuan sadece ona destek olmaktan başka bir şey yapamıyordu.

 

Jiar, Diyarbakır'da ne kadar psikiyatri varsa hepsine götürmüştü DiLhun'u ,fakat hiçbiri iyi sonuç vermemişti. Dilhun gittikçe dahada içine kapanıyordu. Öyle ki kendi evi Karahan konağına bile aylardır gitmemişti.

 

Jiar karısını her gördügünde aynaya bakar halde buluyordu, DiLhun karnını okşuyor ve sürekli özürler diliyordu. Ama kimden ve neden olduğunu hala çözememişti ne yazık ki...

 

Yine o günlerden bir gündü bugün.

 

 

Jiar, zar zor yemek yedirmiş ve daha sonra kendi halinde bırakmıştı Dilhun'u...

 

Genç adama gelirsek sürekli olarak gördüğü kabuslar yüzünden, Dilhun'un üzerine daha da baskı uyguluyordu. Sanki kabusları bir gün gerçek olacak, ve karısı ellerinden bir kuş misali uçup gidecek gibi hissediyordu. Tek bir an bile yanından ayrılmaz olmuştu ama farkında değildi ve belkide hiç olmayacaktı.

 

Genç adam derin düşüncelere dalmıştı ki

 

Konak halkının sevinçle başladığı kahvaltı masası birden

 

konağın kapısının hiddetle açılması ve telaşla kahyanın içeri girmesi ile bozulmuştu.

 

Mahmut ağa , kahyanın bu denli girmesine anlam verememiş ve öfke ile ayağa kalkarak,

 

"Ne o şehmus bu saate ne bu densizlik? " demesiyle

 

Soluk soluğa kalan yaşlı adam "Ağam kusura kalmayasın. Ama bu zarf size gelmiş. Önemli denince hemen getirdim. " demişti.

 

Hemen ardından,Mahmut ağa "Ne zarfıdır? Getir " demesiyle kahya zarfı uzatı.

 

"Buyur ağam"

 

Jiar kendine gelerek,"Şehmus emmi kimden bu mektup? " demişti tok bir sesle.

 

Yaşlı kahya elleri önde,"Ağam valahi bilmiyorum? Ama Karahan'lıların Azat ağası göndermiştir" demesi ve Mahmut ağa'nın yazılanları okuması ve tepkisi

 

"NE? " olmuştu. Birden Elinden zarf düşmüş ve kalbini tutmuştu yaşlı adam.

 

Jiar ve kahya, Mahmut ağa'nın yanına gelerek

 

"Bav, bav iyi misin?

 

" Mahmut ağam, ağam iyi misin? " demişlerdi. Hemen su içirmişler sakinleşmesini beklerlerken.

 

Masadan kalkarak yerdeki zarfı eline alan Miran "Bav, ne yazıyor kötü bir haber mi? demişti.

 

Fakat Mahmut ağa'nın

 

" MİRANNN BIRAK SAKIN OKUMA " demesiyle hemen zarfı babasına uzatmış ve yerine geçmişti.

 

Hemen ardından "Tamam bav sakın ol. Kalbini yoracak kadar ne yazıyor diye merak ettim sadece. " demeyide ihmal etmemişti genç adam.

 

Kendine gelip hemen ayaklanan Mahmut ağa "Tamam yeter. Kahya gidebilirsin. Sizde oturun kahvaltınızı yapın. Ha unutmadan Jiar şu ruhtan farksız karınıda al yukarı çıkın bugün konaktan dışarı adım atmayın sakın. Ben geleceğim şimdi " demişti.

 

Herkes şaşkınlıkla , tüm heybeti ile konaktan çıkıp giden Mahmut ağanın ardından bakakalmıştı.

 

Dicle hanım, "Hadi hayırlısı, bu kez ne bekliyor bizi görelim. Bezdim vallaha bu uğursuzdan sonra evimde ne tat kaldı ne tuz. Yetti be bende anayım tamam dedim oda masumdur bir suçu yoktur ama bu kadarda olmaz. Bu konuşsa da konuşmasada aynı. Başımız bir beladan kurtulmuyor. Kimbilir torunumu öldürmek için ne planlar yapıyor- diye söyleniyordu ki sözünü tamamlanmasına izin vermeyen Jiar yumruğunu masaya vurarak ayağa kalmış ve

 

" YETER DAYE! " demişti. Ama bu ne Dicle hanımı nede Miran'ı etkilemişti. Sinirden gülerek ayağa kalkan Miran,

 

"Abi anam doğru söyler. Bu Karahan'lı soyu evimize geldi geleli bir gram mutluluk haram oldu bize. Tamam dedim abim seviyor , senin için bizde bir şey demedik. Güldük eğlendik ama her geçen gün benim bile içimdeki tüm sevincimi öldürdü bu kadın. Ben böyle bir adammıydım abi sen söyle. Ya sen? Sen asla böyle bir adam degildin olmadın da. Sevdigin için her gece ağladın bunun için. Dağ gibi adam gözümüzün önünde eridi resmen. Yetmedi, tüm mallarını üstüne yaptın. Bu konak bile onun oldu resmen. Yiğenim olacak sevinemiyorum bile.Şuna bak ya ruhtan farksız. Ama şimdi düşünüyorum da Karahan'lı lardan kız almak yerine birinin kafasına sıkacaktın bitecekti. Agir ağa- bu kez de başından beri evet tüm ev halkının dediği gibi ruhsuz bir şekilde oturan Dilhun kesmişti Miran'nın sözünü.

 

" KES SESİNİ ŞEREFSİZ KÖPEK.! EĞER SENİN AR NAMUS BİLMEYEN ŞEREFSİZ AMCAN, KARDEŞİM DEDİĞİ AMCAMIN NİŞANLISINA GÖZ KOYMASAYDI NE SENİN PİSLİK AMCAN GEBERCEKTİ. NEDE BU BERDEL OLACAKTI. HEPİNİZDEN NEFRET EDİYORUM. BEN YAŞADIĞIM SÜRECE BEN NE YAŞIYORSAM BİN KATINI YAŞIYACAKSINIZ EMİN OLUN." demişti bağırarak. Daha sonra koşarak karnındaki bebeği bile aldırmadan hızla çıkmıştı merdivenden. Peşinden sinirle bagırıp

 

 

 

"DİLHUN GEL BURAYA DİLHUN!" diyen Jiarı bile duymamıştı bile.

 

 

 

Dicle hanım gelinin bu denli davranışına cevabı gecikmemişti

 

"HADSİZ , SOYSUZ! Ben onu kızımdan ayırmayım. Her dediğine koşayım o nankörlük yapsın. Biraz anasına çekseymiş kıymet bilirdi. " demişti. Ama bu kez de kızından darbe yiğen Dicle hanım dumura uğratmıştı.

 

 

 

"Ana sen DiLhun'a söylenecegine keşke abime bir şeyler söylesen. O zaman belki tüm sorularının cevabında hep DiLhun'u suçlamazdın. demiş ve önünde ki tabagı ile oynamaya devam etmişti.

 

 

 

Zaten sinirden kuduran Dicle hanım," Bejne doğru odana çabuk. Bir daha büyüklerinin sözüne söz söyleme. İkincisinde uyarmam. Sen küçüksün yoksa tüm sinirimi senden çıkartırım. " demişti.

 

 

 

Genç kız sakince ayağa kalkarak odasına doğru yol almiştı fakat masada sinirle oturan Miran abisi ve annesine dönerek "Daye ,ben senin beğenmediğin uğursuz dediğin gelinin DiLhun ile aynı sınıftaydım. Ben küçüksem, DiLhun küçük degilmi? Boşversene ne desem boş. İnşallah bir gün herşey için çok geç olmaz ana" demiş ve orayı terk etmişti.

 

.

 

.

 

.

 

.

 

Mahmut ve Azat Ağa'dan

 

 

 

 

"Bak bu berdel bozulamaz bilesin Azat ağa. Yıllar önce ne dendiyse o.

 

Katil senin kardeşin"

 

 

 

"Şerefsiz, pezevenk olarak ölende ve benim kardeşimi katil yapanda senin kardeşin Mahmut ağa. "

 

 

 

"Yeter Azat bilirim seni.

 

sende beni. Eğer bu berdel bozulursa senin kız ölür inan bu umrumda bile değil ama torunumu taşıyor. Soyumun soyunu. Yani demem o ki bu berdel bozulamaz. "

 

 

 

"Berdeli bozmak isteyende kim Mahmut ağa? Beni buraya bunun için mi çagırdın.

 

 

 

" Ne demek çagırdın be adam. Sen çagırdın beni. "

 

"Azat ağa, konağa zarf yollayıp beni çagıran sen değil misin? "

 

"Hayır asıl sen yolayıp çagırdın beni"

 

İki Ağa'da birbirine şaşkınlıkla bakarak ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Ama bilmedikleri bir şey vardı. Onları yakından dikkatle ve öfke ile izleyen bir adam....

 

"AĞALAR HOŞGELDİNİZ" demişti yandan bir sırıtma ile ve birden iki ağa'yada öfke ile bakmaya başlamiştı.

 

Mahmut ağa'nın ve Azat ağa'nın resmen nutku tutulmuştu. Gördükleri gerçekmiydi? Peki...

 

"Ne o ölü görmüş gibisiniz"

 

DEVAM EDECEK...


 

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN ❤

Loading...
0%