Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19.( Canımsın dedim canımdan ettin)

@kutuptayazmisalli

.

.

.

 

2 AY SONRA...

 

Nedenini bilmediğim, bir hüznün içinde kalmış vaziyete öylece terasta oturmuş gün batımını izliyordum. Ne acıdır ki, yüreğim hala kanıyordu. Sol elimi hafif belli olan karnıma koymuş diğer elim ile Enver abiden isteyip zorla getirttiğim bir tepsi baklava ve yanında sosladığım turşu dan yiyordum. Ne yapayım canım çok istiyordu. Kilo durumumu şuan aklıma takmayı istemiyordum.

 

AA tabi siz bu iki ayda ne oldu diyeceksiniz. Hemen anlatayım.

 

 

2 ay önce...

 

O gün hastahane odasında kavgamızdan sonra Arık Böke'yi görmemiştim. Beni hastaneden Enver abi çıkarmış ve birlikte eve gitmek için yola koyulmuştuk. Fakat beni getirdiği bambaşka bir yerdi. Şuan oturup gün batımını izlediğim yere bu eve getirmişti beni. Neden demeye kalmadan bana dönerek,

 

"Burası yeni eviniz yenge. Patronun emri ile sizin için hazırlandı. İstediğiniz veya ihtiyaç duyacağınız herşey fazlası ile villada mevcut. Arık abim böyle istedi. Dışarıda yoğun güvenlik önlemi alındı merak etme. Ben şuan gitmek zorundayım ama seni yoklamaya gelirim. "

demişti. Ve sonra aşağı inerek benim inmem için kapımı açmıştı. İnmiş ve tamda eve adım atacağım sıra , çaresizlik içinde zar zor kısık ve cılız çıkan sesimle,

 

"P...pe..peki o? " diyebilmiştim.

 

Enver abi, ne demek istediğimi çoktan anlamış olacak ki,

 

"Arık Böke bir süre burda olmayacak. O Sicilya'ya iş için gitti. Seni önce Allah'a sonra bana emanet etti. " demişti.

 

İşte o an gülmek istedim. Belki de sevinmek yada bilemedin herşeyi boşvermek. Ama yapmadım, olmadı. Nedenler kafamı ele geçirmiş iken, bedenim uyuşmaya ,nefesim daralmaya başlamıştı bile. Mutluluktan mı? yoksa hüzün den mi? olduğunu bilmediğim, dolan gözlerimi havaya dikmiş bir vaziyete uzunca bir nefes çekmiştim can çekişen ciğerlerime. Yönümü eve dönerek yavaş yavaş ilerledim, açtım kapıyı adımlarım buraya ait değilmiş gibi davranıyor beni geri gitmem için sanki ilerlememi engelliyordu. Ardıma baktığımda Enver'in çoktan gittiğini görmüştüm. Kapıyı kapatmış ve salona geçip oturmuştum. Bir kutu vardı masada böyle kocaman bir paket. Üstünde de bir not 💌

 

Forse un giorno gli amori più belli saranno i nostri, forse il destino peggiore, né tu né io lo sappiamo, ma tutto quello che so è che ti amerò anche dopo la morte.

 

Belki bir gün en güzel aşklar bizim olacak belki de en kötü kader bunu ne sen ne de ben bilemem ama tek bildigim seni ölümden sonra da seveceğim. Güzel kadın...

 

Notu ellerim titreye titreye masaya koymuş hemen ardından, paketi açmaya başlamıştım. İlk defa bir hediye alıyordum. Çok heyecanlıydım. Kutuyu açtıgımda içinde kocaman bir ayıcık ve ayıcığın kucağında bebek patikleri vardı. Biri pembe biri mavi. Ve içinde bir sürü çeşit çeşit oyuncaklar vardı. Ne güzellerdi öyle.Ve son olarak kutunun altında bir kutu daha vardı. Onuda alıp hemen açtım. İçinden pırıl pırıl parlayan elmas bir kolye seti çıkmıştı. Bunun üzerinde de bir not vardı.

 

Not; Dünyanın en güzel annesinden onun en güzel gelinine. Bu set annemden bana kalan son şey.

 

Eğer yaşasaydı, bunu birgün kendi elleri ile gelinine takmak istiyordu. Fakat ne anneme nede bana nasip oldu bunu sana takmaya. Yüzüm yok biliyorum, ama senden ricam bunu kabul et ve tak. Benim için değil annem için. Hoşçakal kasımbatım en kısa zamanda geleceğim.

 

Ve o günden sonra Enver abi yanıma uğrar ve benim nasıl olduğumu sorar, ne istersem ikiletmeden getirirdi. İlk kez sevildiğimi hissediyordum. Bana her zaman canım kardeşim nasıl bugün der daha sonra dayısının aslanı ve çiçeği ne yapıyor diye karnıma bakarak sorardı. Evet şey bir oğlum ve bir kızım olacaktı. İkiz bebeklere hamileydim. Ama henüz Arık Böke bilmiyordu. Enver abiye her baktığımda, kendi abim Baybars gelirdi aklıma. Ne acıdır ki bir kez bile sevmemişti beni. Acılarımı sormak yerine acı vermişti bana. Ama Enver abi bana hem baba hemde abi olmuştu. O'da biliyordu bunu. O yüzden amca olmak yerine dayı olmayı seçmişti çocuklarıma.

 

Belkide hayat artık yüzüme gülüyordu. Bu süreçte yüzümde doğduğum günden beri bilmediğim bir duygu hakimdi. Mutluluk ve sevinç. Gülüyor, kahkaha atıyor ve en çokta bedenim gerçek rengine dönüyordu. Ufak tefek izlerden başka birşey kalmamıştı. En güzel elbiseleri giyiyor çocuk edasında birgün sonra giymek için elbiseler seçiyordum. Bugüne kadar canımın çekmesine rağmen asla yiyemedigim herşeyi yemiştim. Bilmiyorum belki görmemiş yada görgüsüzlük olarak yorumlayabilirsiniz fakat ben bunca yıl içimde ukte kalan herşeyi bir güne yada iki aya sığdıramazken sizin böyle düşünmeniz normal. Üzgünüm.

 

ŞİMDİKİ ZAMAN...

 

Çocuklar kadar mutluydum. Bazen Arık Böke'yi düşünmeden edemiyordum. Bana bunca kötülük yapmiş olsa'da yinede çocuklarımın babasıydı. Onu affetmiyordum sadece çocuklarım benim gibi olmasını istemiyordum. Ben bilirdim annesizliği , en çokta babası yaşarken babasızlığın ne demek olduğunu. O yüzden agzıma atığım son turşulu baklavanın ardından, elimi silmiş ve yanımda duran Enver abinin bana aldıgı telefonu alarak Arık Böke yazan yere basmıştım. Ama bir tuhaflık vardı.

 

Ses yakından geliyordu sanki. Hemde arkamdan. Umursamaz bir tavırla ayağa kalkmış tam gideceğim sıra karşımda simsiyah takım elbisesiyle karşımda kolundaki saati düzelten bir adet Arık Böke ile dumura uğramıştım. Telefonu yavaşça kulagımdan çekmiş ve ona bakmaya başlamıştım. Gitmek istedim, sarılmak öpmek istedim. Ama yapamadım. Belkide babamdan beni aldıgı gün bu cesareti verseydi bana herşeyi yapardım onun için. Ama yinede çok istedim. Bilmiyorum belkide acizlik dersiniz belkide yüzsüzlük ama ben sevgiye açlık diyorum buna. Bir katilin gözlerinde ümitsizce merhamet beklemek gibiydi, beni seven birini beklemek.

 

İşte bugün gözlerinde artık o derin koyuluk yoktu. Bir süre bakıştık öylece. İlk gün baktığı gibi bakmamıştı bana.

 

Bakışları yavaş yavaş şişmiş karnıma kaymış ve o derin kuyulardan iki damla yaş düşmüştü. O ağladı ben güldüm. O hıçkırıklara boğuldu karşımda, ben ise hala gülümsüyordum. İkimizde mutluyduk aslında ama tek şey vardı, Arık Böke bana mutluluk borçluydu.

 

Babam ve abim artık benim umrumda değildi. Tek ailem Arık Böke ve doğacak olan bebeklerimdi. Belkide ben haksızdım kendimce bencildim. Onlardan sevgi dilenmek hakkım degildi belkide. Tek bildiğim bu dünyada sadece annem tarafından sevildiğim. O sevmese benim için kendini feda edermiydi?. Olsun varsın abim ve babam beni sevmesin. Bunca olan şeyler ve geçen 2 yıl beni kendime getirmişti. Olmayacak dua'ya amin demekti benim olayım. Kendi isteklerimi bir kenara koymalı ve artık çocuklarım için yaşamalıydım.

 

Karşımda ki çocuktan farksız duran adam , sanki gözleri ile benden izin istiyordu. Ona tebessüm eder etmez koşarak sımsıkı sarılmıştı bana , tabi bende boşta kalan ellerimi sırtına koymamla saçlarımı hem okşuyor hemde tek tek koklar bir biçimde öpüyordu. Ben burayı sevmiştim . Sımsıcak ve huzur doluydu. Hani çölde susuz kalırsınızda birden serap sarar ya düşüncelerinizi işte öyle bir şeydi şuan olan. Belkide yanlış belkide asla olmaması lazımdı ama olmuştu işte. Ben birgün bile olsa bunu yapacaksam yaşamalıydım dedim içimden ve daha çok sokuldum koynuna. Çok uzundu ben anca döş kısmına geliyordum. Öyle sarmalıyordu ki beni kalp atışlarını duyabiliyordum. Yavaşça çekti kendinden beni. Yüzümü elleri arasına almış ve,

 

"Büyümüşsün küçük kız" demişti.

 

Acı bir tebessüm ve boğulan sesimle

"Büyüdüm herşeye rağmen " dememle,

 

O'da aynı tavırla "Herşeye rağmen"tekrarlamıştı. Anlımı derin ve içtenlikle öpmüş hemen ardından çatlayan ve git gide çatlamasına rağmen kalınlaşan sesi ile

 

"Çocuğumun annesi ve çocugum iyi mıdır? " demişti.

 

Hemen düzeltmek ve artık bazı şeyleri bilmesi gerektiği için "İyiyim iyi olmaya başladım. Artık iyiyim. Olmasam bile olmalıyım.Ve son olarak çocuğun değil çoc- diyemeden sözümü kesmiş benden kendini ayrılarak,

 

" Üzgünüm ben sadece çocugumun iyi olduğunu ögrenmek istemiştim".demiş ve elleri ile saçlarını karıştırtırarak içeri gitmek için yeltenmişti.

 

Tam o sıra birden "Hayır öyle değil dinle. Çocugun değil çocukların demen lazım yoksa küserler" demiş ve onun aniden bana dönerek şaşkınlıkla,

 

"N...ne? " demesiyle irkilmiştim. Birden bire yüzünde şapşal bir yüz ifadesinin hemen ardından karnıma bakmıştı.

 

Onun bu haline gülmüş ve hiç bekletmeden "Evet ikiz bebek. Bir oğlumuz bir kızımız olacak. demiştim.

 

Yüzündeki aptal sırıtma kahkahaya dönüşmüş bir vaziyete beni kucaklamış havaya kaldırarak döndürmüştü.

 

" Dur Arık! Arık lütfen dur midem bulanıyor. "dememle hızla durmuş beni yavaşça oturtmuş,

 

"Ne! Dur hemen doktor- denemeye kalmadan hemen söze atılmış

 

" Hayır hayır doktora gerek yok. İyiyim sadece çevirme böyle hızla yeter. " demiştim.

 

"Hadi gel yorma kendini geç sen içeri bende akşam yemeğini hazırlayayım "

 

Duyduğum şey ile "Sen mi? Sen ve yemek hazırlamak? " demiş ve içimden şaşırmıştım.

 

Yanıma yaklaşıp burnuma dokunarak, "Kocanın daha görmediğin çok marifeti var,Küçük hanım" demiş ve gülmüştü tabi gamzelerini sergilemeyi ihmâl etmeden.

 

Yorgun bir tebessüm eşliğinde"Ya:((" dememle

 

Aynı edâ ile "Öyle:((" demişti ve

 

"Eee ben gideyim sen dınlen"

 

demiş ve beni Oda'da bırakıp aşağı mutfağa inmişti. Düzeliyordu, düzelmişti yada ben tamamen değişmeliydım. Ama tek bildiğim ne kadar normal davransam da Arık Böke'yi affetmek istemiyordum. Her ne kadar eskileri konuşmasak yada birbirimize şuan nefret kusmasakta her şeyin farkındaydık. Ama biliyorduk elinde sonunda bu hikayeye bir son gerekiyordu. Kül masalının ateşi köz olmuştu şimdi ise kül olma vaktiydi. Zaman ne gösterecek ve biz ne olacaktık.

 

 

Arık Böke'nin bugün bana getirdiği kutuda çok güzel bir elbise vardı. Hiç beklemeden üzerime geçirmiş ve en güzelinden içimden gelerek makyaj yapmıştım. Artık morluk yada yara kapatmak için değil canım istediği için yapmıştım makyajımı. Herşeyimle hazırdım. Yavaş adımlarla merdivenleri inmiştim. Tam o esnada Arık beni görmüş hızla yanıma gelmişti. Ellerimi tutarak güller ve mumlarla ihtişam kazandırdığı mis kokulu yemeklerin olduğu masaya oturtmuştu. O'da karşıma oturmuş ve birlikte yemek yemiştik

Evet belki fazla konusmadık ama bu bile bizim için iyi bir başlangıçtı.

 

Tam tatlımı yiyordum ki,

 

"Takmışsın" demişti elinde ki viskisinden yudumlarken.

 

Önce anlamasam da annesinin kolye setinden bahsettiğini anlamıştım.

 

"Şey EVET"

 

demiş ve tekrar tatlıma dönecektim ki , Arık Böke yanıma gelmişti. Yanımda ayakta dikiliyordu tabi dönüp bakmayı bırak şuan tuhaf hissediyordum. Korkudan çok tuhaf bir his vardı içimde.

 

Önce sandalyemi çevirmiş daha sonra, önümde diz çökmüştü.

 

Karnımı defalarca öpmüştü. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam?. Ellerimi eline alıp sımsıkı tutmuş kalbine bastırmıştı. Daha sonra dudaklarını tatlının hoyratlığına uğramış dudaklarıma bastırmıştı. Ne o öpüyor nede ben. Sadece tenlerimiz temas ediyordu o kadar. Bir süre öyle kalmıştık. Şikayetçi değildim Allah'ım sen bana dayanma gücü ver ki, önce çocuklarımı sağ salim kucagıma alayım daha sonra yollar nereye giderse gitsin kabulüm. Bu çok fazla...

 

Beni kucaklayıp odaya çıkarmıştı. Daha sonra bana kendi elleri ile ılık duş aldırmıştı. Ne bedenimi fayanslara vurmuş nede saçlarımı yola yola kafamdan kaynar su dökmüştü. Bir bebek edasında yıkamıştı. Ama ne vardı biliyormusunuz? Arık Böke hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Saçlarımı öpmelere doyamıyordu. Beni giydirmiş daha sonra kendi de duş alarak yanıma gelmişti.

 

O sıra Kapı çalmıştı.

 

Arık bana dönmüş ve "Hemen geliyorum." diyerek odadan salona inmişti.

 

Bir süre sonra Arık Böke'nin telefonuna mesaj gelmişti. Önce bakmak istemedim ama içimdeki duygulara kapılarak bakmıştım işte.

 

"Sicilya prensi yine tekrarlayalım olur'mu hala doyamadım da :))Anlarsın ya . Bu arada çok güzel bir geceydi".

 

Mesajı okumam ile gözlerimin kararması yüreğimin daralması derken şuan iyi değildim.

 

Arık Böke'nin odaya girmesinden ve adımı bağırarak seslenmesinden sonrası yoktu bende.

 

" KUMSAL! ENVER DOKTOR ÇAĞIR ENVER "

 

DEVAM EDECEK...

 

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN ❤

Loading...
0%