@kutuptayazmisalli
|
Bir kez saçlarımı okşasaydın da ben seni çok severdim. Ama sen bana kendi k@nımı sildirdin ,evim dediğim zindan olan dört duvar zemininden...
. . . .
Hastaneden taburcu olmuş şimdi ise birlikte eve gidiyorduk. Enver abi arabayı sürüyor, biz Arık'la arka koltukta oturuyorduk. Arık, ellerini bir an olsun karnımdan çekmiyordu. Hafif şiş karnımı okşuyordu. İkizler ile konuşuyor,onlara annelerini yani beni üzmemelerini söylüyordu. Yüzümde acılarımı gizlediğim bir tebessüm eşlik etmiş fazla sürmeden bakışlarımı kaçırmış hemen kafamı arabanın camına yaslamıştım. Dışarıda ki mutlu insanları izliyordum. Bir sürü binalar,binaların balkonlarında oturup sohbet eden anneler aşağida bahçede oynayan küçük çocuklar vardı. Bir çok insan ve farklı yaşamları gördükçe geçmişe gidiyordum. Asla böyle hayat yaşayamacagım aklıma gelmiş ,iki damla yaş düşmüştü gözlerimden. Tam o sırada yanaklarımda hissetiğim dövmeli bir el ile irkilmiştim.
Burası yazardan sizlere...
"Ağlama"dedi adam, kendinin bile zar zor duyduğu sesi ile.
"Ağlamak en çok bana yakışır " dedi kadın acı bir tebessüm ile.
"Ağlamak değil, gülmek yakışır bu ceylan gözlere" dedi adam ,kadınının ellerini kendi yüreğine bastırıp yılların vicdan azabı ile yanıp kül olurken.
Kadın ellerini adamdan kurtarmış ve adamın yüzüne dokunmuştu, Belki de ilk kez kendi isteği ile dokunuyordu kocasına. Hafif kirli sakalını okşamış hemen ardından küçük bir öpücük bırakmıştı. Genç adamın boynuna sokulup,tekrar devam etti kadın.
"Bu gözler bende vâr oldukça gülmek nedir bilmeyecek ,sadece ağlamak için varlar. Gülmek için insanın gözlere değil ruha ihtiyacı vardır Arık. Ben yaşamayı küçük bir çocukken, sırf karanlıktan korktuğum için beni sevmediğini bildiğim halde hala sevgi beklediğim babamın yanında uyudugum gecenin sabahında ,vücuduma kızgın demir ile bastırıp daha sonra kemiklerimi kırdıgı için aylarca hastanede yatarken bıraktım. Ben yaşamıyorum Arık. Nefes alıyorum ama ben çoktan öldüm. Kız çocukları babalarını sevdiği kadar babalar da onları severmiş. Babam beni hiç sevmedi. Ben çok sevdim bile isteye canımı yaksa bile çok sevdim. Biliyor musun? Günlerce evet günlerce yolunu bekledim, ama o gelmedi. Bir kez olsun gelseydi de ben razıydım ama gelmedi. " dedi kadın.
Kadın konuştu adam yavaş yavaş öldü. Kül masalı işte şimdi yanmayı bitirmiş artık köz olmuştu. Ya yanmak değilde kül olmak daha zorsa ya şimdi ne olacaktı, bitmiş miydi? herşey. Yoksa yeni mi başliyordu... . . .
Ne gariptir ki bir şeyler oluyordu ama genç kadın çok geç kalmıştı. Bu hayata, bu aşka,bu sevgiye bu merhamete...
Enver duydukları karşısında, göz yaşlarına hakim olamamış belli etmemek için kendini zorluyordu. Arık, Kumsal'ın bu sözlerine daha fazla dayanamamış ağlayan genç kadını hızla çekip göğüsüne yatırmış, sımsıkı sarılmıştı. Hem saçlarını okşayıp öpüyor hem de geçti geçti diyordu.
Peki geçen ne idi? Peki ya gerçekten geçmiş miydi ki?
Enver arabayı park etmişti çoktan. Fakat arkasını döner dönmez ,genç çiftin arka koltukta birbirlerine sarılmış bir vaziyette uyuya kaldıgını fark etmişti.
Kendini hızla dışarı atan genç adam hala acı çekiyordu. Neden mi? Çünkü o'da Arık kadar suçluydu bu hikâyede... . . .
Herşeyin başladığı o zamandan, sayı önemli mi sizce ? boşverin gitsin. O yıllarda işte...
Kumsal dün gece çok fena dayak yemişti. Arık, genç kadının nefes almasına bile sinirlenip dövüyordu. İşte dün gece de bunlardan biriydi. Genç kadın birşey yapmamasına rağmen dayak yemişti. Ve kaçmak kurtulmak istedi buradan belki de bu hayattan. İlk kez bunu yapacaktı. Agzından ve burnundan kan gelmesine bile aldırmadan mutfağın açık arka kapısından koştu, koştu ayaklarında ayakkabı olmadığından paramparça olmuştu bile. Ama o özgürce koşmak istedi. Yorulmadan canını hiçe sayarak. Villadan çok uzaklaşmıştı ama birden saçlarina bir el yapışması ile çığlık çığlığa kalmıştı genç kadın. Bu ellerin sahibi Enver'di.
"Abi,abi ne olur götürme beni oraya. O hergün canımı çok yakıyor. Ben bişey yapmadım yemin ederim.Yalvarırım yapma" dedi kadın, Enver'in paçalarına yapışarak.
Genç adam duygusuzca, Kumsal'ı önce kendi parçasından çekmiş hemen ardından hiç acımadan saçlarından sürüye sürüye getirmişti geri villaya.
Öyle ki, genç kadının yalvarışları bile umrumda değildi. Kumsal düşe kalka yara bere içinde kalmış mahvolmuştu. Diğer korumalar yüzlerini yere eğmişti. Enver'in emri ile kimse onlara bakmıyordu. Ya hepsinin duydukları işte ona bir çaresi yoktu Enver'in...
Genç kadını bir paçavra gibi Arık'ın önüne atmıştı. Kumsal bu sahneyi hatırlıyordu evet evet. Tıpkı o gece abisinin onu saçlarından tutup, Arık'ın ayaklarına attıgı gibi. Bu ikinci kez oluyordu. Arık Kumsal'ı tekmelemeye başlamış ve nasıl kaçarsın sürtük diye öfke ile vuruyordu. Genç kadın kanlar içinde kalmıştı. Ama iki adamda sadece izlemişti, zavallı kadının acı çekmesini.
Ve bir çok olay yaşandı kimsenin bilmediği. Belki de anlatılsa bile kimsenin umrunda olmayacağı ama bunları yaşayan kadın olan Kumsal'dı. Her birini yaşamıştı.
Biri vardı bunları yaşayan, ama asla kimse bilmeyecekti. Sadece öylece uydurma şeyler sanacak ve yoluna devam edecekti. Ne yazık!
. . .
Şimdiki zaman...
Enver'in ciğerlerine nefes yetmiyordu resmen. Genç adam sertçe yutkunmuş ellerinin tersi ile gözyaşlarını silmişti. Önce aklına sevdiği kadın ve karnında ölen oğlu gelmişti. Kucagına almaya günler kalmıştı. Ama karısı acımasızca düşmanları tarafından öldürülmüştü.
O günden beri delirmişti gözü birşeyi görmüyor yakıp yıkmaktan başka bir şey bilmiyordu. Karısı yaşasa Enver'den nefret ederdi. Çünkü o merhameli bir adamdı. Ela'da Enver'in merhametine aşık olmuş evlenmişti ya. Ama şuan o merhametten eser kalmamıştı.
Cebinden çıkardıgı fotoğrafı öpmüş tam cebine geri koyacağı sıra, koluna cılız narin bir el dokunmuştu. Başını çevirmesi ile elin sahibinin Kumsal olduğunu görünce şaşırmıştı.
Kumsal yavaşça diğer elini uzatmış, Enver'in elindeki fotoğrafı işaret ederek.
"Bu güzel abla kim? " demişti.
Enver zar zor çıkan sesi ile " Karım "dedi.
" Ne! Peki o abla nerde? Neden burda değil. Hem benim gibi hamile ne güzel. Çocugunuz erkek mi kız mı? "demişti peşi sıra. Öyle heyecan ile sorular soruyordu ki Kumsal. Enver bir anda geçmişe gitmişti.
. . .
Geçmişten bir zaman...
2. Ay
"Enver çocugumuz erkek mi? Kız mı? sence. "
"Senin gibi güzeler güzeli bir kızımız olacak ve ben annesini nasıl seviyorsam onuda çok seveceğim o benim prensesim olacak"
"Ne yani oğlumuz olursa sevmeyecekmisin? "
Ela ağlayacak gibi olması ile Enver koşarak karısının yanına gelip sımsıkı sarılmıştı. Alnından derince öpmüş
"İster kızımız ister oğlumuz olsun senin bir parçan ya o bana yeter. Güzel kadın" demesi ile tutkulu bir öpüşme başlamıştı genç çiftin arasında.
8,5 ay sonra
"Yavrum dikkat et yoldayım zaten geliyorum"
"Tamam Enver asıl sen dikkat et. Ben de oğlumuz da iyiyiz babası. Sadece hafif sancım vardı o'da geçti "
"Olsun sen otur yürüme ben hemen ordayım yavrum."
"Tamamdır"
" Ela ,seni çok seviyorum bunu biliyorsun değil mi?"
"Bende seni seviyorum deli adam hadi geliyorsan gel artık"
Bir süre sonra Enver arabasından hızla inmiş ve eve yürümüştü. Evin ön kapısı açıktı. Karısının gözünden bile sakındıgı güllerinin ekili olduğu saksılar yerle bir olmuştu. Enver silahını çekmiş içeri girmişti ama...
. . .
Şimdi ki zaman....
" Bir oğlumuz olacaktı. Adı Uzay koyacaktık, herşey hazırdı. Çok az kalmıştı doğuma. Ama karımı öldürdüler. Hemde karnında oğlum ile. Elimden bir şey gelmedi. Yetişemedim onlara. "
"B...be... Ben özür dilerim. Üzgünüm. Annem gibi Ela abla da melek olmuş. Peki bende melek olursam, çocukları-
demesine kalmadan Enver Kumsal'a sarılmış ve,
" Sus söyleme sakın! Sen kendin gibi saf temiz bir hayatta büyüyeceksin çocuklarını bizim gibi olmayacaklar. Sen yaşayacaksın Kumsal. Yaşamak en çok sana yakışır. Affet beni ne olur? Senin her acında dilsiz sağir kaldığım için. "demiş ve Kumsal'a sarılır vaziyette hüngür hüngür aglamıştı genç adam.
Kumsal ve Enver'in yanı sıra biri daha ağlıyordu. Onların her haline şahit olan Arık Böke...
Tam o sıra Arık'ın telefonuna bir mesaj geldi. Genç adam hızla telefonunu cebinden çıkartıp bakmıştı mesaja.
053...******
Hahahahaha ne güzel bir manzara ama. Bu masal çok uzadı Arık, masal dediğin bir gecede biter. Ve bende final yazamadığın bu masala bir son yazmaya geliyorum.
Genç adam mesajı okur okumaz gelen numarayı aramıştı. Ama numara artık kullanılmıyordu. Arık sinirle telefonu yere fırlatması ile Enver ve Kumsal'ın dikkatini çekmişti.
Enver koşarak geldi genç adamın yanına.
" Arık sorun ne? "dedi Enver boğulan sesini düzene sokarak.
Kumsal uzakta olduğu için fazla kasmadan,
" Amk @rupu çocugu bizimle oyun oynuyor resmen p*ç"
"Buraya mi gelmiş? "
"Evet mesaj atmış, size final yazacagim bekleyin diyor. "
"Aman diyeyim Arık, Kumsal bilmesin bunca şeyin abisi Baybars'ın yaptırdıgını. Yoksa kahrolur"
"Tamam bilmeyecek ama, Kumsal'ı korumamız lazım. Hedefi Kumsal. P*çin oğlu Kumsal'a iftira atıldığını bildiği halde abisi olarak kardeşini savunmak yerine acı çekmesine göz yumandan ne beklersin ki zaten Enver. "
" Ben bu işe bir çözüm araken sen Kumsal'ı eve götür yalnız bırakma sakın"
İki arkadaş anlaşarak ordan ayrılmıştı.
Arık, Kumsal ile eve giderken. Enver aklında ki o adama gidecekti. Tek çıkar yol buydu.
. . .
DEVAM EDECEK...
OY VERMEYİ VE BOL BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN ❤
|
0% |