Yeni Üyelik
24.
Bölüm

24.Bölüm( Ağlayacağım yeter ki gül sen )

@kutuptayazmisalli

Gidenler dönmüyor, gelenler de yaraya merhem olmuyor. Kimlere derdimi diyeyim derken yine yalnız olduğumu anlıyorum. Ve yine acılarımla avunuyorum.(yazardan)

 

 

Yine bir gün daha doğmuş ve güneş en tepede yerini almıştı çoktan.

 

Genç çift dün gittikleri lunaparkta çok eğlenmişti. Bu eve anca geceye doğru gelmelerini açıklıyordu. Arık Böke erkenden kalkmış şimdi ise karısına ve çocuklarına kahvaltı hazırlıyordu. Genç adam mutfağı resmen talan etmişti. Pankek, patates kızartması ve yumurtalı ekmek. Tabi kahvaltı masasının olmazsa olmazı diğer malzemeler. Her şeyi masaya özenle yerleştirmiş, Kumsal'ın en sevdiği beyaz gülleri de ihmal etmemişti. Yemek masası muhteşem görünüyordu. Şimdi geriye Kumsal'ı uyandırmak kalmıştı. Arık son kontrolleri yapar yapmaz hızla merdivenleri çıkmış, kapı kolunu yavaşça indirerek odalarına girmişti.

 

Kumsal hala uyuyordu. Arık yüzündeki gülümseme ile uyuyan karısına yaklaştı. Önce yüzüne gelen saçlarını narince geriye attı. Daha sonra aşık olduğu ve tek bir teli için ölüme gideceği saçlarını öpmüştü. Sonra gözlerini en son dudaklarını öptü o doyamadığı karısının. Genç kadın, kocasının bu hareketine uyanmış ve yalancı bir tebessüm eklemişti yüzüne. Bu bir nevi acının da tebessümüydü.

 

Bundan 5 yıl öncesi ve sonrası belki de doğduğu gün. Tek tek yolunan saçlarının, y*mruk ve to*at yediği yüzünün şuan aynı eller ile sevilmesi Kumsal için acı vericiydi.

 

İki gençten biri toprağın o koyu kahverengi ve bir diğeri ise ormanın yani hayatın rengi olan yeşili ile birbirlerine bakıyordu. Orman yeşili kadından bir kaç damla yaş düşmüştü toprak kokulu adamın ellerine. Biri yaşamdı, yaşatır ve korurdu. Diğeri ölümdü, sonları yüreğine hapseder ve sonsuza kadar saklardı.

 

Ama kimse bilmedi. Yaşam olan yeşil asla yaşamadı. Toprak olan olüm ise her zaman karanlıktaydı. Ona gelen yaşamı ölüm sandı ve kendi karanlığına hapsetti...

 

Bu hikayede tek bir gerçek olan yaşam ve ölüm vardı. Ama kim yaşadı kim öldü? Orası her zaman meçhuldu.

 

Yaşam ölüme aşıktı. Ama ölüm yaşamaya çok yabancıydı.

 

Odadaki, sessizliği bozan ilk Arık olmuştu.

 

"Hadi güzelim kalk ve yüzünü yıka. Sonra aşağıya ine- diyemeden kapı çalmıştı.

 

Arık hemen söze girmiş " Enver gelecekti ben bakarım. Sen de fazla gecikme kahvaltı soğmasın tamamı yavrum?" demişti.

 

"Tamam geliyorum " dedi genç kadın hemen ardından uykulu çıkan sesi ile.

Ve karısını arkasında bırakarak hızla inmişti aşağı genç adam.

 

Kapıyı açar açmaz yüzü asık bir Enver ile karşılaşmayı beklemiyordu. Enver konuşmadan elinde poşetler ile içeri girmişti. Arık çok mutluydu o yüzden genç adamı fark etmedi bile.

 

"Oğlum ne çok almışsın kim yiyecek bunları. Al dedim fırını komple getir demedim be birader"

 

Enver ağzını açmaya kalmadan merdivenlerden şiş karnını tutarak yavaşça inen Kumsal" Şey ben istedim kızma abime. Onlar bile bana yetmez de neyse. İdare ederiz artık" demiş ve hiç oralı olmadan direk dalmıştı masadaki yiyeceklere.

 

Evet doğru duydunuz dalmıştı. Öyle aç hissediyordu ki genç kadın, sanki içinde yılların açlığı vardı. Beli ki küçük yaramazlar doğana kadar annelerini rahat bırakmayacaklardı.

 

"Sen iste fırın kurayım arka bahçeye yavrum." demiş ve karısının elinden tutarak sandalyesini çekmiş oturmasını sağlamıştı.

 

Daha sonra karısının güzeliğine güzelik kattığı şiş karnını da öpmüş " Uslu durun anneyi üzmek yok anlaştık mı? Şimdi anne sizi besleyecek" çocuklarını da uyarmayı da ihmal etmemişti.

 

"Arık sen ciddi değilsin değil mi? Onlar seni duyamaz "

 

"Ama okuduğum nasıl baba olunur ve nasıl ebeveyn olunur kitaplarında öyle bir şey demiyor güzel annemiz. O yüzden şimdi oturup keyfini çıkar anın. Anne ne hissederse çocukta onu hissedermiş unutma"

 

Kocasının bu denli konuşması ardından

"Sen kitap mı okuyorsun? Hem de çocuklarımız için" demişti. Ardından Arık Böke'nin yanağından öpmüş ve karnının izin verdiği kadar sımsıkı sarılmıştı.

 

Geç kalmışlardı bu an için. En başta olmak varken sona yaklaşırken böyle olmak acıya en içten bir tebessüm gibi geliyordu.

 

Velhasıl hep birlikte masaya geçip kahvaltı yapmaya başlamışlardı. Enver durgun ve yorgundu. Öylece boş gözlerle karşısında konuşan birlikte içten gülen ve aşk mı? sevgi mi? yoksa olması gereken bir şey mi? bilinmez çok güzel bir manzaraydı.

 

Bir süre sonra kahkahalar eşliğinde Arık'a " Dur artık yeter doydum"diyen bir adet Kumsal ve "Hayır bak bu son hadi ye yavrum" diyen birde Arık Böke vardı.

 

 

Kahvaltı bitmiş Arık hazırlamak için yukarı çıkmıştı. Enver ile Kumsal'da salonda oturuyorlardı.

 

Enver, Arık'ın gitmesi ile Kumsal'a dönmüş.

 

"Kumsal Abiciğim iyisin değil mi? " diye sormuştu.

 

Kumsal içten bir gülümseme sunarak "İyiyim abi. Sağol. Herşey için çok sağol" demişti.

 

Genç adam, içinde ki vicdanın sesini bir türlü susturamıyor bu da sürekli mahvediyordu onu. Elleri ile saçlarini karıştırmış hızla oturduğu yerden kalkarak

 

"Üzgünüm. Affet belki çok yanlışım oldu ama böyle olmasını bende istemezdim"

dedi adam.

 

Hala bir şey değişmemiş gibi "Biliyorum. Seni tüm kalbimle affediyorum. A...ab..abi" demesi.

 

Acı ile yutkunup zar zor "Kardeşim"

 

demişti genç adam resmen kendini sıkıyordu ağlamamak için. Öyle ki alnında ki damarlar patlamaya gelmişti.

 

Tam o sırada Arık Böke inmişti aşağiya.

 

Kumsal'ı anlından ve karnından defalarca öpmüş. "Şirkete bir kaç işim var yavrum. İşim biter bitmez geleceğim. Birşey olursa hemen ara fark etmez. Tamamı yeter ki ara ve söyle bana" diyerek tembih etmişti güzel karısına.

 

"Tamamdır arar söylerim. Hadi gecikmeyin" demiş ve tekrar oturmuştu kalktığı koltuğa.

 

Arık "Hadi gidelim Enver " diyerek gitmişlerdi.

 

Bir kaç dk olmadan kapının zili çalmıştı.

 

Kumsal kapıyı açarken" Ahh! Arık yine ne diyecek- "diyemeden karşısında ki adamı görmesi ile nutku tutulmuştu.

 

 

Arık Böke ve Enver şirkete gelmişlerdi. İçeri girecekleri esna da Arık Böke'nin sekreteri

 

" Efendim sizi odanızda bekleyen bir misafiriniz var" demişti.

 

"Kim? "

 

"Bilmiyorum efendim. Ama önemli biri" demiş ve Arık Böke'nin yanından ayrılmıştı genç kadın.

 

Arık Böke hızla içeri girmiş ve karşisinda gördüğü kişi ile neye ugradığını şaşırmıştı.

 

"Sen de kimsin? "

 

" Merhaba evlat. Ben Mahir Adanır. Rakip şirketin sahibiyim"

 

 

"Evet duymuştum. Siz daha hakkın rahmetine kavuşmadınız mı ya?"

 

 

"Ben yıllar önce bu işleri bıraktım. Ölmedim. Şimdi torunum Devran yönetiyor işleri"

 

 

"İhale için geldiyseniz çok beklersiniz. Yıllardır birinci şirket olarak biz varız. Siz çabalasanız da bize ulaşmazsınız. Şimdi fazla zamanımı çalmadan gidin burdan. "

 

 

 

"Buraya seninle konuşmaya geldim. Karın Kumsal'ın dedesiyim ben."

 

 

" Ne?"

 

"Bak evlat, hikayeyin her detayına hakimim. O yüzden birbirimizi kandırmayalım. Herşey ortada"

 

"Madem herşeyi biliyorsunuz. Ne diye geldiniz? Kumsal'ın kimseye ihtiyacı yok. Yanında ben varım. Kocası olarak sadece ben"

 

"Torunumdan derhal boşanacaksın. Ve bir daha yanında bulunmanı istemiyorum. Bu da böyle böyle kapanıp gidecek"

 

" Ne diyorsun lan? Seni gebertirim. Seni diri diri g@merim. Kimse benden karımı alamaz feriştahı gelse bile alamaz duydun mu? "

 

"Öyle mi Arık Böke? Ama ben torunumu alacağım diyorsam alırım"

 

"Nasıl olacakmış? Hahaha! Seni de aileni de silerim İstanbul'dan. Sürgün ederim demedim. Silerim tek bir kişi kalmaz. Şimdi ş*ktir git"

 

 

"Tamam son sözün bu mu? "

 

 

"Bak seni burda ş*kmeden ş*ktir git! "

 

 

Yaşlı adam, Arık'ın son sözlerinden sonra tüm öfkesi ile çıkıp gitmişti şirketen. Arık Böke'de sinirden kuduruyordu resmen. Öyle böyle değildi.

 

"Ağğğ!" avazı çıktığı kadar bağırmış tüm öfkesini masadaki eşyaları yere fırlatarak çıkarmıştı. Hala elleri titriyor, soğuk terler döküyordu. Hayır hayır genç adamın eli çekmecesine gidiyordu. Bunu yapmalı miydi? 1 yıl önce bıraktığı ilaçlara tekrar başlayamazdı. Eski Arık olamazdı.

 

Bunu karısı için yapmalıydı. Daha fazla dayanamamış cüselli vücudunu yere bırakmıştı. Sürünerek masaya yaslanmış iç cebinden çıkardığı Kumsal'ın fotoğrafını öpmüş yüreğine bastırmıştı.

 

"Sadece senin için savaşıyorum bu iletle. Sadece senin ve çocuklarımız için eski Arık'ı öldürüyorum güzel kadın" demiş ve sıkışan yüreğine bir iki kez vurmuştu.

 

 

Enver odaya girer girmez neye uğradığını şaşırmıştı. Arık Böke yerde şoka girmiş şekilde sayıklıyordu. Etrafta paramparça olan eşyalar bir de her bir köşeye saçılan ilaç kutuları vardı. Genç adam koşup

 

"Yapmadım de. Yapmadım içmedim de"

 

"Ben... Enver ben.... "

 

Enver daha fazla dayanamamış, Arık Böke'nin yakasına yapışıp

"Ne l@n ne? İçtin mi onları söyle. Söyle l@n! " demişti.

 

"İçmedim, Kumsal'a ve çocuklarımıza yapamam. Eskiye dönmek istemiyorum Enver yardım et"

 

 

"Tamam kardeşim ben burdayım. Asla böyle bir şeye izin vermeyeceğim. Sen iyileşeceksin. Sen dönüştüğün Arık değil, eski neşeli hayat dolu Arık olacaksın"

 

demiş ve Arık'ın koluna girerek yerden kaldırmıştı.

 

Enver'in

"Hadi burda işimiz bitti. Kumsal'ın yanına gidelim" demesi ile Arık başıyla onaylamış ve birlikte şirketten çıkmışlardı. Tüm çalışanlar genç adama hayret ile bakıyordu. Acımasız, disiplinli adamdan çok herşeyi elinden alınmış bir çocuk gibi görünüyordu.

 

 

Bir süre sonra eve gelen ikili arabayı park edip, eve doğru ilerlemiş ve kapının ziline basmıştı.

 

 

Kumsal kapıyı açmış "Hoşgeldiniz" demiş ve Arık'a sıkı sıkıya sarılmıştı.

 

Öyle böyle değildi, bir daha ayrılmak istemiyorcasına sarılmıştı ki genç adam ne yapacağını şaşırmıştı.

 

"Tamam yavrum. Sakin ol! Geçti, ne oldu? Hadi söyle yoksa biri birşey mi yaptı? Kumsal konuş" demiş sona doğru sesi yüksek çıkmıştı genç adamın. Bugün ne oluyordu böyle?

 

Ağlamış karısını saçlarından öperek kucaklamış ve içeri geçmişti. Kumsal hiç rahatsız değildi ki Arık Böke'nin koynuna daha da sokulup boynunda yüzü kayboldu resmen.

 

Tam yukarı çıkıyorlardı ki Enver'in

 

"Ne işin var lan burda" demesi ile Kumsal'ı yere bırakıp gitmek istedi. Ama Kumsal, Arık Böke'yi bırakmadı. Kucağından inmek değil orda yüreğinin sesinde uyumak dinlenmek istedi genç kadın. Buna çok ihtiyacı vardı.

 

Arık Böke anlamış olacak ki, daha da sıkı sıkıya tutu küçük karısını. Öptü uzunca anlından, o her zaman kokusunda huzur bulduğu saçlarından. Ve öylece ilerledi içeri.

 

 

İşte bu bambaşka bir boyutu. Enver gibi şaşıp kalmıştı.

 

"Sen? "

 

 

Devam edecek...

 

 

Oy vermeyi ve bol yorum yapmayı unutmayin lütfen💓

 

 

Sizi çok seviyorum. Kitabıma değer verip yanımda olan ve okuyup beğenip yorum yaparak destek veren herkese sonsuz teşekkürler ❤iyi'ki varsınız. İnanın boş vakitimde hemen yazıp atıyorum. Ki zaten biliyorsunuz hemen geliyor bölümler ama bu aralar baya işlerim çoğaldı kusura bakmayın. Bölümler 3 veya 4 gün gecikecek... Belki erken belki geç ama yazmaktan vazgeçmiyorum.

 

ARIK BÖKE & KUMSAL SOYSAL

 

 

 

 

Loading...
0%