Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25.Bölüm(Yumurtalı ekmek)

@kutuptayazmisalli

 

Anladım ki o günlerim den, Sevmek bir kül alevin den...

 

Ben ise o alevin dalları, esaretin sonuçu...

 

 

 

ARIK BÖKE &KUMSAL'IN ŞARKISI​​​​​​​

 

NİLÜFER (İNKAR ETME)

 

.

 . 

 

Tam yukarı çıkıyorlardı ki Enver'in

 

 

"Ne işin var lan burda" demesi ile Kumsal'ı yere bırakıp gitmek istedi. Ama Kumsal, Arık Böke'yi bırakmadı. Kucağından inmek değil orda yüreğinin sesinde uyumak dinlenmek istedi genç kadın. Buna çok ihtiyacı vardı.

 

 

Arık Böke anlamış olacak ki, daha da sıkı sıkıya tutu küçük karısını. Öptü uzunca anlından, o her zaman kokusunda huzur bulduğu saçlarından. Ve öylece ilerledi içeri.

 

 

İşte bu bambaşka bir boyutu. O'da Enver gibi şaşıp kalmıştı.

 

 

"Senin ne işin var lan" demiş tam üzerine yürüyeceği esna da kollarında ki korkudan titreyen karısını farketmişti.

 

 

Kumsal'ı o halde gören genç adam

Oturduğu koltukta dikleşerek "Korkma! neden korkuyorsun? " demişti

 

 

❃✮❃✮❃✮❃✮❃✮❃✮❃✮❃✮❃✮❃

 

 

 

1,5 Saat önce... Kumsal Soysal'dan...

 

 

Bir kaç dk olmadan kapının zili çalmıştı.

 

 

Kapıyı açarken" Ahh! Arık yine ne diyecek- "diyemeden karşımda ki adamı görmem ile nutkum tutulmuştu.

 

 

"Sen?" dememle, o eski yüz belirdi gözlerimin önünde.

 

 

"Abine bir hoşgeldin yok mu? " demiş ve asla eskimeyen sırıtmasını eklemişti o acımasız yüzüne.

 

 

Tüm cesaretimi toplamış ilk defa yüksek sesle "Git burdan" demiş ve kapıyı hızla kapatmak isterken.

 

 

Benden önce davranmış kapının arasına ayağını koymuştu"Dur bak-.... " sözünü tamamlamasına izin vermeden.

 

 

" Hangi hakla yıllar sonra karşıma çıkıyorsun? Lütfen git buradan. " diyerek hala kapıyı kapatmak isterken, kapıyı hızla itmiş ve içeri girmişti. Bileğimi olanca gücü ile kavramış ve kendine çekmişti.

 

 

Yüzümü elleri arasına almış,

 

"Ne bu cesaret. Bakıyorum da dilin çok uza-...( o sırada beni kendine çektiği için gövdesine değen şiş karnımı fark etmiş) Bir dakika se...sen hamile misin?" diye sormuştu. Ama sona doğru sesi tizlemişti. Nedenini bilmiyorum ama onu ilk kez böyle görüyordum. Bileğimdeki elleri gevşemiş ti. Ellerini yüzümden çekmiş ve kendinden uzaklaştırmıştı beni.

 

 

Korkudan titreyen bendenim ile " Ya hayatımı mahvetmen yetmemiş gibi yine neden çıktın karşıma? İlk kez yavaş yavaş mutluluğu öğrenmiş ken neden geldin abi? Lütfen git bu kez olmaz. istemiyorum artık üzülmek ağlamak istemiyorum anla " demiş ve çıkması için kapıyı açmıştım. Ama tüm korkumla içimden dualar ediyor bir an önce Arık'ın gelmesini istiyordum.

 

 

Ama birden abimin yıllarca tanık olmadığım bir ses tonunda

 

 

"Sadece konuşmaya geldim Kumsal. Sadece konuşalım tamam mı? İnan sana zarar vermek için burda değilim" demesi beni daha da korkutuyordu.

Onu iterek dışarı çıkmaya yeltenmiştim ki beni belimden kavramış ve salona götürmüştü. Koltuğa yavaşça indirmişti. Tam yanıma oturdu ve gözlerime baktı.

 

 

Önceden kin ve öfkenin yuva yaptığı, şimdi ise tanımadığım bir hissiyatı barındıran gözlerinin koyu kahvesi ile benim yorgun gözlerime bakıyordu.

Saçlarını tüm öfkesi ile karıştırmıştı. Gömleğinin boyun kısmı acık olan düğmelerini , sanki sonuna kadar kapatmışta nefes alamıyormuş gibi daha da açmıştı.

 

 

O esnada sinirle

"Evet Kumsal içinden ne geçiyorsa o. Ben buraya seni daha da mahvetmek için geldim. Ben sen daha da yıkıl kahrol ve gözyaşın asla dinmesin diye geldim " dedi.

 

 

Acının tebessümü yerini almıştı suratımda. Şimdi anlamıştım kimse beni anlamıyor ve asla anlayamayacaktı. Sadece kimileri için yanlışın kendisi, kimileri için sadece yapılanların pişmanlığı olarak kalacaktım. Ne acı...

 

 

"Neden bunu bana yapıyorsun abi? Bana kestiğin ceza bitmedi mi? Daha ne kadar sürecek bu? " dedim biraz da yanına sokulmuştum. Tıpkı babam gibi kokuyordu. Onun gibi bakıyordu. Öldüğünü ögrendiğim de asla üzülmemiştim. Hayır hayır sevinmedim de yanlış anlamıyın. İçimde koskoca bir boşluk hissi vardı o kadar.

 

 

O esnada "Sen..." demiş ve cümlesinin sonunu getiremeden genç adamın dikkatini kahvaltı masasındaki yumurtalı ekmek çekmişti.

 

 

Anlında ki damarlar patlama derecesine gelmiş , ağlamamak için resmen öfkesi ile direniyordu.Ve söze girdi genç adam.

 

 

"Yumurtalı ekmek. Ağğğ! Lan! Senin yüzünden ben bir daha yumurtalı ekmek yiyemedim. Senin yüzünden annesiz kaldım. Senin yüzünden her gece saçlarımı okşayıp uyutan, hastalandığım da beni geceler boyu baş ucumda bekleyen, okuldan geldiğimde koşarak kollarına atladığım canım oğlum diye seven kadını çaldın. Kumsal sen benim çocukluğumu çaldın" diyerek, genç kadının ayaklarının dibine çökmüştü.

 

Dağ gibi adam iki büklüm olmuş bir çocuk edasında ağlıyordu.

 

 

Kumsal 'da abisinin sözlerine dayanamayıp oda dökmüştü inci tanelerini. Titreyen elleri ile başını eğerek ağlayan abisinin saçlarini okşamış.

 

 

"İnan ben istemedim böyle olmasını. Eğer bana bağlı bir şey olsa asla doğmak istemezdim. İstermiydim bir çocuğun annesiz kalmasını. Abi ben annemi hiç tanımadım" demiş ve gözlerini derince yummuştu. Tabi yüzüne süzülen yaşlar giydiği elbiseyi çoktan ıslatmıştı genç kadının.

 

 

"Bende isterdim annemin yumurtalı ekmeğini yemek. Senin en sevdiğin şey olduğu kadar nefret ettiğin de yumurtalı ekmek biliyorum. Çünkü annem o gece son kez yapmıştı. Bir daha da yapmadı yapanlarda annem gibi yapamadı değil mi? " demiş ve zar zor yutkunarak susmuştu.

 

 

 

"Annem o gün bana seni emanet etti. Daha küçüktüm ama bir şeyleri biliyordum. Seni ögrendiğimizden beri odanı birlikte hazırlamıştık. Kıyafet alıyorduk mesela her geçen zaman. Annem her şeyini eksiksiz odana diziyordu. Sanki bir daha aynılarını alamayacak gibi herşeyden çok çok alıyordu. Sorduğumda ise kızımı babasına ve abisine emanet ediyorum. Çünkü herşeyi eksiksiz olmalı demişti. Emanet kelimesinden hiç bu kadar nefret etmemiştim sen doğdun doğalı. Annem bir gece yarısı hastane koridorlarında çığlık çığlığa girdiği ameliyathanenin kapısından beyaz bir çarşaf altında elleri sedyeden dışarı sarkmış ve sessiz sedasız götürldüğünde anladım ben artık çocuk değildim. Çünkü annemin dediği tüm cümlelerin anlamlarını biliyordum artık. İşte ben bir gece ansızın büyüdüm. Kumsal ben sana bir kez el kaldırdım. O gece, bana senin f*hişe olduğunu söyledikleri gece seni gerçekten g*bertmek istedim. Bu kez babam değil seni ben mahvetmek istedim. O gece bana yalvarman içimi yaksa da yüreğimi harlayan nefret ağır basmıştı. Seni bile isteğe Arık'ın önüne attım. Ömürün boyunca acı ile yaşamını istedim. Çünkü biliyordum o ruh hastası Arık'ın bipolar ve u*uşturucu bağımlısı olduğunu. Seni asla mutlu etmeyecekti" demiş ve yerde pozisyon alarak koltuğa sırtını vermişti.

 

 

Hemen yanında ki genç kadın boynu bir çocuk edasında bükük, bir eli ile karnını okşayıp bir yandan resmen sicim gibi yaş döküyordu o yeşil gözlerinden.

 

"Suçsuz olduğumu biliyor muydun? " dedi masumca.

 

"Evet "dedi genç adam ruhu çekilmiş bir şekilde.

 

Acıları ve hiç dinmeyen göz yaşları eşliğinde,

 

"Neden abi ? Üç yıl... diyeceksin ne var ki? Ne olmuş yani. Babamın yaptıklarını saymıyorum bile ben ona 18 yıl dayandım. Ama benim canımı en çok yakan bu koskoca üç yıl boyunca görmediğim iş*kenceler oldu. Abi her gün başka kadınların kahkaları vardı yatak odamda. Her gün yapmadığım asla ama asla orda bulunmadığım ortamlarda ki olayların suçlusu bendim. Sürekli k*hpe denilerek d*yak yedim. Ben suçsuzum dedim, ben yapmadım dedim ama kimse bana inanmadı. Kayn*r suyla yıkadı. Parmaklarımı tek tek k*rdı. Her çığlığımda daha da v*rdu. Beni aldattı. Ben sadece izledim. Ben merdiven başlarından kendi k*nımı temizlerken o başka kadınlarla kahkahalarla karşımda gülüyordu. Benim tek suçum Akça olarak doğmaktı abi. Ben Kumsal Akça, Akça ailesinin yüz karasıydım değil mi abi. Ben senin yanımda olmanı çok istedim. Beni korumanı, beni sevmeni çok istedim" dedi. Ama sadece demişti işte...

 

 

Masal sona yaklaşmıştı. Fakat masal çocuğunun, uykusu masalın sonunu getiremeden geliyor ve çocuk her satırda yarım bırakıyordu masalı. 22 yıl süren, her bir satırı hüzün dolu acımasız bir masal.

 

 

Genç adam yalancı bir tebessümle

"D*yak ha! İ*kence ve aldatma? Gelde inan buna. Beni bekledin mi gerçekten?Çok büyük yalancısın. Kızım sen en güzel yere kapak atmışsın. Arık bunları yaptı diyelim neden hala Arık'ın yanındasın? Birde üstüne hamilesin. Sana bunları yaşatanların neden hala yanındasın"

 

 

Kumsal başını eğmişti. Ne diyecekti ki bu saatten sonra. Fakat gözyaşlarını dindirmiş olsa da hıçkırıklarını dizginleyemiyordu. Genç kadının nefesi tükeniyordu duyduğu her bir cümlede.

 

Kumsal ne dese de boştu. Abimde haklı sonuçta annemin ölümüne sebep olup küçük yaşta annesizliği yaşatım ona dedi içinden.

 

Baybars pişmandı köpek gibi hemde ama hala geçmişte takılı kalmıştı işte. Sırf Kumsal'ı seviyor diye Deniz'i oldüren üstüne Ferit'de yoldan çıkaran oydu.

 

Kimse ama kimse Kumsal'ı sevemezdi. Çünkü Baybars'a göre anne k*tili bir kız asla biri tarafından sevilemezdi. Mutlu olmayı hakketmiyordu böyle biri.

 

Buraya da Arık ile gerçekleri konuşmak için gelmişti ama asıl gerçekler gözünün önünde dizinin dibinde duruyordu.

 

Bir kez olsun kardeşine dokunmak istedi ama yapamadı.

 

Gözleri kan çanağı olan genç kadın ona bakan abisine hüzünle bakmış ve yüreği sıkışarak

 

"Abi beni bir kez olsun seviyor gibi yapamaz misin? Bir kez olsun. Çok ihtiyacım var. Belki... belki de bir daha fırsatım olmayabilir" demiş ve abisinden gelecek olan cevabı beklemişti.

 

 

Tam o sırada kapı çalmıştı...

✮.✮.✮.✮.✮✮.✮.✮.✮.✮ ✮.✮.✮.✮.

 

 

Şimdi ki zaman.

 

"Korkma Kumsal bir şey olduğu yok abisinin gülü. Sende haklısın tabi bu üçlü ile pek güzel anın yok oda doğru" demiş ve yersiz bir şaka yaparak sadece kendi gülmüştü genç adam.

 

 

 

Kucağında tuttuğu korkudan titreyen karısını sıkıca kendine bastırmış.

 

"Baybars! Kendine gel lan! Laf ettiğin benim karım ve onunla konuşacak son kişi bile değilsin. Şimdi ş*ktir git" demişti.

 

 

Baybars bir anda ciddileşmiş

 

"Buraya seninle bazı gerçekleri konuşmaya geldim. Konuşalım zaten gideceğim" diyerek oturduğu yerden kalkmıştı.

 

 

Arık, Baybars'ı iyi tanıyordu. Bir şey yapmak istiyorsa elinde sonunda yapardı yapmadan gitmezdi. O yüzden

 

"Peki odama gel" demiş ve kucağındaki yorgun karısını odalarına çıkartıp yatağa yatırmıştı. Saçlarını öperek üzerini örtmüş ve odadan çıkmıştı.

 

 

Ağır adımlarla çalışma odasına ilerlemişti genç adam.

 

 

İşte o an gelmişti. Yıllar önce Kumsal için buluştukları yer ve iki eski dost.

 

Devam edecek....

 

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 💕❤

 

 

KUMSAL & ARIK BÖKE SOYSAL


 

 

BAYBARS AKÇA

 

Loading...
0%