Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26.Bölüm(Acı Pişmanlık)

@kutuptayazmisalli

Öyle çok sevdim ki tüm suç benim...

 

 

Ağır adımlarla çalışma odasına ilerlemişti genç adam.

 

İşte o an gelmişti. Yıllar önce Kumsal için buluştukları yer ve iki eski dost. Kim derdi ki o zamanlar bir kızın olüm fermanına mühür basan iki genç adam şimdi bu fermanı yakmak için mücadele içinde olacağını.

 

İçeri asık suratlı ve düşünceli bir şekilde giren Arık Böke'yi gören Baybars sırıtarak

"Can dostum Böke. Yıllar oldu ha? Vay be hadi geç otur da konuşalim" demesi

Genç adamı pek memnun etmemiş olmalı ki hiddetle

 

"Bana bir daha böyle seslenme! " demesine yol açmıştı.

 

Baybars eski dostunun gözlerine evet tam da gözbebekleri ne baka baka

 

"Niye sen hep Arık'tın. Sadece sana ben Böke derdim unuttun mu?. Aaa! tabi ya senin şu ihanete uğradığın eski sevgilin de sana Böke diyordu değil mi? Hay Allah unutmuşum pardon" demişti.

 

Arık tüm öfkesini kusarak hiddetle yumruğunu masaya vurmuş iki dk bile oturamadığı koltuğundan ayağa kalmıştı. "Kes sesini! Şimdi ne diyeceksen de sonra defol git"

 

Karşısında genç adamın arsızca sözlerine karşı. Hala sinirini içine atıyor sakin kalmaya çabalıyordu. Bu ne kadar devam edecekti bilinmez ama şuan olacakları ne Baybars ne Arık ne de dışarıda kapıda her ihtimale karşı bekleyen Enver kestirebiliyordu.

 

Baybars yerinde kendini dikleştirerek içten derin bir nefes almıştı. Öfkeden kıpkırmızı olan Arık'a bakmış ve

 

"Öyle kolay değil! Böke efendi" demesi ile

 

Genç adamdan cevap gecikmemiş

 

"Ulan hala damarıma basıyorsun. Bak beni deli etme " demişti.

 

Arık'ta Baybars'ta göz göre göre kendi yaptıklarına bir suçlu arıyordu ama kimse suçu üstlenmiyordu. Yıllar onlardan sadece zalimliklerini almıştı o kadar. Ne aff dilenmiş ne de affedilen olmuştu bu hikayede.

 

O sıra da dışarıda şiddetli sağanak yağış başlamıştı. Oda'da ki büyük avize birden bire tamamen sönmüş. Sadece abajurlar yanıyordu. Şimşek çakıyor yağmur bu gece daha farklı yağıyordu. İki gençte sessizce pencereye baka kalmıştı. Dilleri lal , yürekleri paramparça olmuştu o an.

 

Yıllar öncesi idi. Baybars, Kumsal'ı saçlarından çamurlar da sürüyerek Arık'ın ayaklarının önüne atığı gece de aynısı gibi delice yağmur yağıyordu...

 

Genç kıza ağlıyordu gökyüzü. Genç kıza feryad ediyordu. Kumsal'ın her içinden attığı sessiz çığlıkların bir simgesiydi âdeta bu gürleme. Şiddetli sesleri ile izah ediyordu tüm dünyaya acısını. Yıllardır kimsenin duymadığı acılarını bu gece herkes duyacaktı.

 

Enver o sıra kapının önünde olduğu için Kumsal'ın odasından gelen sesi duyar duymaz koşmuştu.

 

İçeri hızla girmiş yatakta tortop olan hüngür hüngür ağlayan genç kadını görür görmez hemen yanına gelmişti.

 

Kumsal yanına oturan adama "Abii" demiş ve sımsıkı sarılmıştı.

 

"Şşşş! Geçti geçti... Bak burdayım. Işığıda açtım gördün mü hiçbir şey yok korkacak"

 

demiş ve hala ona sımsıkı sarılarak ağlayan kadının saçlarini okşamış ve oda sarılmıştı.

 

"Abi ben kötü bir rüya gördüm ben... " diyemeden boğazında kalmıştı cümleler bir yumru gibi.

 

.

 

Hiçbirşeyden haberi olmayan iki gençte kendi derdindeydi.

 

Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen iki eski dost öylece bakıyordu birbirlerine. Karanlığın içinde ki ufacık ışık yüzlerine düşüyordu. Arık yüzünü dönmüş ve pencereden yağmuru seyre durmuştu.

 

Baybars ortamda ki sessizliği bozmuş"Buraya Kumsal için gelmedim" demişti. Hala yağmuru büyük pencereden seyreden adama karşı.

 

"Hala mı? Hala mı? İçinde şu kadar cık bir merhamet yok mu be şu kız için "

 

" Hayır yok! Ama artık nefrette etmiyorum. Acı çekmesini çok istedim. Mahvolmasını istedim ama burda yeterince güzel bir hayat yaşamış ki senden kopamıyor. Tek umudun sendin. Ama görüyorum ki sevgiye boğmuşsun onu. Bir dediğini iki etmemiş-"

 

Gözleri öfkeden kan çanağı olan genç adam birden arkasını dönmüş tüm öfkesi ile çalışma masasındaki herşeyi yerle bir etmişti derin nefesler eşliğinde

 

"Etim ul@n! Bir dediğini iki ettim.(sert bir yumruk geçirmişti masaya)

Mahvettim de , kahretim de. (Bir kez daha geçirmişti yumruğunu)

Onu sevgi yerine gerçekten boğdum l@n ben. (dedi ama bu kez sesi çatlamıştı. Kelimeler sanki yüreğine açılan yaraya tuz basıyordu) Bak bu ellerle tek bir gözyaşına aldırmadan neler yaptım.( Karşısına da geç kalınmış abilik duygusu ile sinirden alnında damarları beliren yumruğunu sıkan genç adamın gözünün içine baka baka)Y@ktım sustu, d@vdüm sustu. Aldattım yine sustu. En agırı da neydi biliyor musun? hamileliğini bana gülerek sanki bunları ona yapan ben değilim gibi söylemesiydi. Bana çocuklarımızla hayallerini anlattı.(işte adam o an ölmek istedi)Ve ben yine orda da vardım.( gözünü genç adam'dan kaçırmış hiddetle arkasını tekrar pencereye doğru dönmüştü) Oğlum, ben kendimi bile affedemezken Kumsal beni çoktan hayallerine sığdırmış" demişti çaresiz bir sesle.

 

Baybars'ın yüreği ilk kez acı hissetmişti. İlk kez merhamet çalmıştı yüreğinin kapılarını. Kim derdi ki aslında annesinin merhamet ile büyüttüğü oğlunun, yıllar içinde zalime dönüşeceğini.

Yıllar sonra ilk kez gözleri yüreğine esir düşmüştü genç adamın. Şuan kız kardeşinin acı çığlıkları beynini esir almıştı bile. Bu kez acı çekmesi ona zevkten çok acı veriyordu. Neydi ki şimdi bu? demişti içinden.

 

Bir kaç damla ıslatmıştı kirli sakalını, ortam karanlık olduğu için şuan kimse görmüyordu ama kendi biliyordu. Ona bir çare yoktu işte.

 

Kendi geçmişini hesaba katmamıştı belki de.

Kendi öfkesini, yılların tüm hırsını küçük bir kız çocuğuna yüklediğini onu bu kamburlar la başbaşa bıraktığını. Yetmezmiş gibi mal gibi sattığını. İşte yarım yamalak aniden gelen bir öfke ile

 

" Nasıl l@n Kumsal'ın her söylediği doğru muydu? Bunca zaman anlattığı herşey aaa!! bunları ona gerçekten yaptın mı? " demişti kendi yaptıklarını hiçe sayarak.

 

 

Bu sefer arsızca gülen taraf Arık olmuştu. Öyle gülüyordu ki midesi agzına gelecekti az daha. Ve tekrar o eski Arık'ı andıran yüzü ile

 

"Yaptım!" dedi. Sustu ceketinin cebinden çıkardığı özel yapım gümüş işlemeli tabakasından aldığı bir dal s*garayı hızla iki dudağının arasına kıstırmış hemen yanında yanan mumu tutmuştu ucuna. Yakmış ve uzunca bir süre içine çekmişti kirli dumanını.

"Her türlü acıyı yaşatım" dedi adam dudaklarından sızan dumanlar eşliğinde.

 

 

Arık,Baybars'ın iki yakasından tutmuş ve "Hadi kalk vur bana! Döv kır dök. Kardeşime nasıl yaparsın l@n de? HADİ L@N SÖYLE BANA! NALET OLSUN KUMSAL'A , KIZ KARDEŞİNE BUNLARİ NEDEN YAPTIĞIMIN HESABINI SOR BANA" demişti. Ama Baybars kendini Arık'tan kurtarmış ve tekrar yerine oturmuştu. Genç adam put kesilmişti resmen. Geçmişten bir kaç kesit yankı yapıyordu beyninde. Annesinin sevgi dolu sözleri, Kumsal'ın acı dolu yardım çığlıkları. Halasının sürekli nefret sözleri geliyordu aklına.

 

Ve yavaşça tekrarladı Baybars dili döndüğü kadar.

 

"Sen kendinde değilsin. Anladım. Bak.. ne dersen de haklısın ama ben bunu yapmaya çok geç kaldım tıpkı seni o iletin koynunda baş başa bıraktığım gün ki gibi. Şimdi ben kalkıp sana neyin hesabını sorayım Arık. Ben kimim ki Kumsal'ın gözünde, bir abi bir baba yada sevip sığınabileceği biri, hayır bir yabancı bile olamam bunun farkındayım. Evet pişmanım hemde çok pişmanım. Bu pişmanlık şuan oluyor belki ama pişmanlığım kimseye fayda etmeyecek. Biliyor musun? Arık herkes bağımlı olduğumu bir köşede geberip gideceğimi sanarken ben her şeyden el çekip 1 yıl önce evlendim. Ve 1 ay önce de bir kızım oldu. Herkesten herşeyden sakladım karımı ve kızımı onlar benim her şeyim. Önce beni mutlu bir adam yaptı şimdi ise baba. Ben annemden sonra ilk kez mutlu olduğumu hissetmiştim. Kimse umrumda değildi. Artık kendi ailem için yaşayacaktım. Ta ki eşimin gelip kızımızın adı Kumsal olsun dediği an kalbim sızlasa da aklım hep yok saydı onu. Yine tekrarlıyordu beynim eskiyi. Ben annemin olmünü kaldıramıyorum ki Kumsal'ı sevip koruya bileyim. Biliyorum diyeceksin herkes annesini kaybediyor. Ama sen değil ben, annemin o gece hastahane ye acı çığlıkları ile girdiğini, sonunda tüm sessizliği ile saçlarini okşayarak canım oğlum dediği elinin beyaz bir örtünün altından sarkarak önünden götürülürken ona son bir kez dokunup anne kalk hadi bak kardeşim doğdu sen neden uyuyorsun ki dediğimin sabahı gözlerimin önünde toprağa gömüldüğünü sen hatırlamıyorsun bunlara sen şahit olmadın hepsine ben şahit oldum. Ben yaşadım. Daha çocuktum kadınların bana bakarak çocuklarda ortada kaldı şimdi ne olacak dediklerinde. Çocuktum okulda anneler gününde herkes annelerine kart yaparken ben annemin mezarına en sevdiği çiçekleri ekiyordum" demiş ve iki elinin arasına sıkıştırmıştı agrıyan başını.

 

 

Arık kasadan çıkardığı bir kaç dosyayı ağlamamak için sinirden kendini yiyip bitiren genç adama uzatmıştı.

 

"Kumsal'ın suçu değil bu. Al bak. Bu hikâyede bir suçlu varsa o'da sen ben ve baban" demişti.

 

Baybars hızla eline aldığı dosyaları yanında bulunan masa lambasının ışığında okur okumaz beyninden vurulmuşa dönmüştü.

 

"Bb...bb...bu "

 

"Evet annenin Kumsal'ı doğurmak için imzaladığı belgeler. Annen bile isteğe kabul etmiş doğumu. Doktorlar daha önce uyarmış ya bebek ya da canınız dediklerinde gözü kapalı bir şekilde belgeleri imzalamış ve Kumsal'dan değil de kendi canından vazgeçmiş kadın" dedi Arık tek kelime ile.

 

Baybars okudu, okudu ve okudu. Sanki her seferinde yazılar değişeceğini sanarak okudu ama ne yazılar değişti ne de yaşanılan acılar değişti. Genç adamın elleri titriyordu ,bacakları ise tutmaz olmuştu.

 

"Anne affet " diyerek yere çökerek hüngür hüngür ağladı dağ gibi adam.

 

 

Ve bir el hissetti omzunda. Nârın, bir o kadar ürkekti.

 

Baybars hızla dönmüştü yüzünü. Ona dokunan ellerin sahibine bakmak için.

Bir eli ile şiş karnını tutuyor diğer eli ile Baybars'ın omzuna dokunuyordu gözü yaşlı kadın.

 

Enver, Arık'ı zorda olsa odadan çıkarmıştı. Galiba Baybars yerine Enver herşeyi anlatacaktı Arık'a. Elbet gerçekler ortaya çıkacaktı ama biraz erken olmazsı herkes için en iyisiydi.

 

Onlar salona geçmiş iki kardeş başbaşa kalmıştı.

 

 

"Abi " dedi çaresizlik içinde genç kadın.

 

"Ka...kar...kardeşim" dedi zar zor hırıltılı çıkan sesi ile hüngür hüngür ağlayan genç adam.

 

Yavaşça ayağa kalmış Kumsal'ın karşısına dikilmişti. Genç adamın boyu çok uzun olduğundan Kumsal yanında ufacık kalıyordu. Genç kadın kafasını yukarı kaldırımış abisinin yüzüne bakmıştı.

 

Tek elini karnına siper etmiş diğer ellini kaldırılmıştı korka korka yanağına dokunup ağlayan abisinin gözyaşlarını sildi. Baybars, Kumsal'ın her hareketini izliyor. Ama Kumsal'ın böyle yapmasından sonra daha da çok yaş süzülüyordu gözlerinden.

 

 

Çünkü genç kadın her an ona vuracağını sandığı için tek eli ile karnını tutuyordu. Bu genç adamın çok zoruna gitti. Çok hatalıydı biliyordu. Geçmişi unutmazlar unutturamazlar da. Öyle bir çıkmazdı bu.

 

Baybars hızla, yıllardır hiç yapmadığı o hareketi yapmış, Kumsal'a sımsıkı sarılmıştı. Kumsal önce korkup hafif tiz bir çığlık atmıştı. Elleri ile siper ettiği kendini abisinin kollarında bulduğunda

şaşırsa da oda fazla sürmeden abisinin kokusunu içine çekerek sarılmasına karşılık vermişti.

 

 

Birbirlerine sımsıkı sarılmış hüngür hüngür ağlıyordu iki kardeş.

 

Baybars özürler dileyerek kardeşinin saçlarini öpüyordu. Yıllarca yolunup sürümekten başka bir şey yapmadıkları saçlar şimdi en değerlisi olmuştu ne garip. Kumsal ise yerinden memnundu. Yıllarca bu anı beklemişti. Sonunda duâları kabul olmuştu.

 

Geçmişin geç kalmışlığı ve günahları bu gece tüm sırları ile gün yüzüne çıkıyor. Sanki sona yaklaşmış gibi her günahın sonuna bir nokta koyuyordu. Daha neler olacaktı Kumsal'ı daha ne bekliyordu.

 

Kül masalı neden hala son bulmuyordu?

 

Yandıkça yandık, şimdi ise köz oluyorduk. Ya biri gelip üzerimize su dökerse bu acı son bulacak miydi? peki? Hayır hayır bitmeyecekti. Bitemez di.

 

 

Masal hala yarımdı...

 

 

 

Devam edecek...

 

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen...

 

Kusura bakmayın bazı sağlık sorunları yüzünden hastanedeydim yazamadım. Yorumlarınızada dönemedim gerçekten kusura bakmayın lütfen ❤🙏

 

KUMSAL & ARIK BÖKE SOYSAL

BAYBARS AKÇA

Loading...
0%