@kzbrlzkakz
|
🎬
Tam 1 hafta. Bir haftadır küçücük odada bekliyordu. Açlık ve susuzluk yiğiti bitkin düşürmüş olsa da dayanıyordu. Kapı tekrar açıldı. Gelen yine Kartaldı.
"Yiğitçim, nasılsın şekerim." Güldü yiğit.
"Emin ol şuradan kurtulduğum anda seni sağ bırakırsam adım yiğit değil." Güldü kartal.
"Pekte emin olma. Seninkiler seni bulmak için pekte bir performans segilemiyorlar. Birde şu kız mevzusu var. Sergisi mi ne varmış. Kız bildiğin ölü gibi gidip geliyor işine. Yaptığın hiç hoş birşey değil. Kıza hiç kafa ütüledin denir mi?" Cık cıklayıp kahkaha attı.
"Seni geberteceğim. Seni ananın karnından çıktığın güne pişman edeceğim. İt!"
"Ya ama şimdi oluyor mu it falan. Biz eski dostuz unuttun mu her neyse senin yaralı kuşun yarasını bu gün saracağım merak etme." Gözlerini kapattı. Yağmur yapmazdı. Olmazdı. Birkez daha ihanete uğrarsa yaşayamazdı.
"Ne o sustun. Güvenmiyor musun?" Ses etmeyince sustu. Karşısına geçip oturdu.
"Bunu sen istedin yiğit. Sana güvendim lan. Sen ne yaptın gittin ihbar ettin. Sana demedim mi buradan çıktığım an seni yaşatmayacağım dedim."
"Öldürsene beni ne bekliyorsun o zaman."
"Babacığının gelmesini bekliyorum yakışıklı. Çok yakında hepinizin leşini İstanbul boğazından dökeceğim."
🎬
Kulağımda çalan şarkının sesini daha da açtım
"Gülüşünde birşeyler saklı Yüreğim bir bakışına hasta Koparıp atma beni artık İnadin zor bunu anlamadım. Denedim denedim de kim haklı Bir çıkış yolu bulamadım asla Kurudu gözümün yaşı artık Çiçeğim soldu da ağlamadım."
"Sen beni bir başıma koydun Öldürsen o kadar acı cekmezdin Gönlündeki yerin nasıl dolsun. Bilseydim eğer adını vermezdim."
Şarkı kaç tekrar tekrar çaldı. Neydi bu üstümdeki hüzün bende bilmiyordum.
Yiğitsiz tam tamına 3 hafta geçmişti. Fırata mesajları gösterdiğimde bu mesajları onun atmayacağını bana ne kadar değer verdiğini söylemişti. Biraz düşününce mantıklı geliyordu. Telefon sinyalinin yeri söylediklerine göre sürekli olarak değişiyormuş. Kapı çalmıştı. Kalkıp baktım. Gelen tanımadığım bir adamdı. Üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Özenle taranmış saçlar ve şık bir giyimi vardı. Oldukça karizmatik duruyordu.
"Buyrun."
"Merhaba rahatsız etmiyorum umarım." Başımı salladım.
"Hayır buyurun."
"İlerde arabamın tekeri patladı. Şarjım da bitmiş sizin telefonunuzu kullanabilir miyim?" Elimle girmesi için içeriyi gösterdim. Telefonumu alıp aşağıya indim.
"Geçmiş olsun. Kötü bir durumda mı araba."
"Biraz öyle." Gayet kibar bir adamdı.
"Adınız nedir?"
"Kartal."
"Menmun oldum kartal bey."
"Sizin adınız nedir."
"Alin." Gülümsedi.
"Bende memnun oldum." Parmakları tuşlarda gezindi.
"Birşey içer misiniz?"
"Bir kahve alırım. Malum kar yağıyor ve biraz üşümüş olabilirim." Nazik biriydi.
"Peki nasıl içersiniz."
"Siz nasıl içerseniz." Gülümseyip mutfağa girdim. Kahve makinasına su ve kahve filtresini koyup olmasını bekledim. Makina ötünce kahveleri koyup salona girdim.
"Elinize sağlık." "Afiyet olsun." 🎬 Aşk; sanki yıllardır eksikliği hissedilen, bulunduğunda da hayatını adayabildiğimiz kişi değil midir?
Neydi bu kalbindeki, yüreğindeki ağrı.
Yiğit.
Tam 3 hafta.
2 gün.
9 saat.
15 dakika.
Buraya geleli bu kadar olmuştu. Kalbi ağrıyordu. Kalbinin ta en ücra köşesi ağrıyordu.
Kapı açıldı. Gelen Kartaldı.
"Selam yiğit. Nasılsın." Dedi sırıtarak. Cevap vermeye mecali yoktu. Gözünü her açtığında başka bir mekanda buluyordu kendini.
"Yeni mekan nasıl. Baban şu an kafayı yemek üzere biliyor musun? Babanı yanındaki herkesi uyardım. Benden uzak durun canınızı," silahı çenesinin altına tuttu. "Canınızın en canını yakarım dedim. Herkes seni ararken aslında seni alıkoyanın en içlerine girdiğini bilmeyecekler. Bugün seninkinin yanındaydım. Neydi adı? Yağmur. Karşı karşıya kahve içtik. Çok lezzetliydi. Pek umrunda değil gibiydin."
Cevap olarak sessiz kaldı. İçinden geçenleri sadece o bildi.
"Sana bir sürprizim var."
"Hadi ama konuş artık. Çok sıkıcısın." Kapı tekrar açıldı.
"Abi, paket geldi." Eliyle çıkmasını söyledi.
"Sürprizin geldi yiğit." Başını zorlukla kaldırdı. Kan içindeki yüzü neredeyse tanımmayacak derecedeydi.
Siyah bir kutu. Kapağını açtı. İçerisinden bir fotoğraf çıkartıp yiğite uzattı. Kartal ve duru. Kapının önünde durmuş sohbet ediyorlardı. Baygın bakışlarla bakmaya devam etti.
Demir kapı aceleyle açıldı.
"Abi geldiler."
🎬
Annem hep mucizelerin gerçek olduğundan bahseder şu anda annemi haklı bulabilirdik. Yiğiti bulmuşlardı. Ne kadar ısrar etsem de beni götürmeyeceklerini söylemişlerdi. Baranın babası ise babamla çok yakından olmasa da arkadaşlarmış.
"Acaba kendini sıkmak yerine biraz beklesen mi?"
"Ya ona zarar verdilerse."
"Alışkın. Darbe alamaya falan yani." Beni en çok üzen de buydu ya zaten. Alışkın olması. Ayağa kalkıp odama girdim. Midemde ciddi bir ağrı vardı. Mide gevşetici ilaçlardan alsam da işe yaramamıştı. Çalan telefonumla telefonu elime aldım.
"Alo İdil."
"Yağmur nasılsın."
"Kötüyüm."
"Bu kadar yıpratma kendini." Gözümü devirdim.
"Demesi kolay."
"Yağmur. Canım arkadaşım. Sen bu adama nasıl böyle 4 ay içinde kapılabildin."
"Bilmiyorum İdil. İnan bilmiyorum."
"Eski sevgilisi gelmiş."
"Bu adamın kaç tane eski sevgilisi var İdil?"
"Ya aslında iki tane, gelen sevgilisi liseden üniversite ikiye kadardı çok seviyorlarmış birbirlerine sonra bu kız modellik mi ne okumak istiyormuş. Ne olur olmaz diye ajansa yazılmış. İç çamaşırı reklam teklifi gelmiş bu da kabul edince orada biraz bozulmuş araları. Sonra Fransa'dan bir markadan teklif gelmiş. Hem okullarında okuyacakmış hemde markalarında oynayacakmış. Marka yine iç çamaşırı reklamı, orada bitiriyor yiğitte."
"İstediği işi yaptığı için mi?"
"Sen düşünsene bir ilişki içindesin ve sevgilin kızlarla yatakta iç çamaşırı reklamı çekiyor."
"Oha!"
"Yani. Ama tabii bu istediği işi yapmasına engel değil. Baya ünlü hem yurt dışında hem yurtiçinde. Instagram'da 10 milyon takipçisi var."
"Her neyse bunu konuşmayalım. Şimdi kapatayım."
"Tamam çokta üzme kendini olur mu?"
"Olur."
"Görüşürüz."
🎬
|
0% |