Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Çekim

@kzbrlzkakz

"değişecek misin söyle,

Değişebilecek misin zalim

Zalim oyunbozan

Sen de bu büyü de yalan

Gelip de birtanem olmaya ne hakkın var

değişecek misin söyle,

Değişebilecek misin zalim

Zalim oyunbozan

Sen de bu büyü de yalan

Gelip de birtanem olmaya ne hakkın var."

 

Bilgisayardan yükselen sesle birliktelik hazırlanıyordum. Nerey mi hazırlanıyordum. Bu gün yiğitin doğum günüydü. Bu gün günlerden 9 kasımdı. Yiğit bu gün 29 yaşına girmişti.

 

Üzerime beyaz bir elbise giyip, makyajımı yaptım.

 

 

Herşey tamamken hediyemi de olsa kontrol ettim.

Telefonumu alıp Salona indim. Masayı ve vereceğim hediyeyi de kontrol ettikten sonra herşey hazırdı. Heyecandan elim terslemişti. Elimi yıkayıp son kez makyajımı kontrol ettim.

 

Telefonumun titremesi ile açtım.

 

Gönderen İdil: bir yağmur herkes çıktı

 

Birde gece boyu gözleri seni aradı

 

Yiğiti Birazcık tanımasam herkesi kovup kapına dayanır derdim

 

Ona da ben etkisi diyoruz cicim

 

Neyse şimdi konumu atmam gerekiyor

 

İyi geceler

 

Gönderen İdil: sana da

 

Öpüşürseniz bana yazıyorsun

 

Gözlerimi devirip yiğitin sohbetine girip konum attım ve çıktım. Anında görüldü oldu. Sırıttım. Artık bir yerden başlamamız gerekiyordu.

 

10 dakika sonra

 

Kapının çalması ile üzerini düzeltip kapıyı açtım. Yiğit beni hazırlanmış üzerimde elbise ile beklemiyor olacak ki şaşkındı.

 

"Ödüm koptu be kızım." Diyip çekip sarıldı. Gözlerim yara eksik olmayan yüzüne çıktı.

 

"Doğum günün kutlu olsun." Dedim. Şaşkındı ama bir o kadar mutlu.

 

"Duruya işim var demişsin." Dedi. Sesi bir tık buruk çıkmıştı.

 

"Gelmedim diye üzüldün mü?" Başını aşağı yukarı salladı.

 

"Benimle maç izleyipde doğum günümde gelmediğin için bir tık üzüldüm. Gerçi haberim bile yoktu. Pek sevmem doğum günü kutlamalarını."

 

"Ya nedenn."

 

"Biraz saçma gelir bana." Dedi ve ekledi. "Ve belirtmek isterim ki kalbimi kırdınız yağmur hanım."

 

"Kalbinizi nasıl eski haline getirebilirim yiğit bey." Dudaklarımızın arasında mesafe neredeyse hiç yoktu. Onun da bakışları dudaklarıma düştü.

 

"Göstermemi ister misin?" Gülerek geri çekilip elini tuttum.

 

"Belki daha sonra, şimdi hediyeni vermeliyim." Homurdanarak konuştu.

 

"Asıl hediyemi elimden eldin ama." Dudaklarımı bükerek koltuğun üzerindeki hediye paketini alıp uzattım.

 

"Aç bakalım beğenecek misin?" Kaşlarını kaldırıp güldü ve dudağının kenarını kaşıdı.

 

"Senin verdiğin birşeyi beğenmeme gibi bir lüksüm yok yağmur hanım." Diyip paketi yavaşça açtı.

 

"Ne alınır bilmediğimden biraz senin mesleğini katarak birşeyler yapmaya çalıştım. Mesleğini herşeyden çok seviyorsun çünkü." Paketi açmadan gözlerime bakarak konuştu.

 

"Sanırım artık mesleğimden daha çok sevdiğim birşey daha var." Paketi açıp içindeki tuvali çıkarttı. Şaşkınlıkla birlikte dudaklarında bir gülümseme oluştu.

 

"Sen nasıl bir detaysın ya." Diyip sarıldı ve saçıma öpücük kondurdu.

 

"Hmm bilemedim şimdi." Ayrılıp etrafımda döndüm.

 

"Nasıl olmuşum?" Gözleri hayranlıkla bakarken dudaklarını birbirine bastırdı.

 

"Nefes kesici gözüküyorsun." Onun üzerinde beyaz bir gömlek ve siyah keten pantolon vardı.

 

"Sizde harika gözüküyorsunuz yiğit bey." Elinden tutarak mutfağa götürdüm.

 

"Bizim için yemek hazırladım." Sofraya bakıp bana döndü.

 

"Zehirlenmeyiz dimi?" Kaşlarımı çattım. Göğsüne inen yumrukla sustu.

 

"Biz beyefendinin doğum günü en sevdiği yemekleri yapalım, mutlu olsun diye diyoruz ama kendileri zehirlenmeyiz dimi diyor."

 

"Sakin ol şampiyon. Şaka yaptım. Çok güzel gözüküyorlat senin gibi." Hayır yağmur düşmek yok.

 

"Biliyormusun artık yemiyorum." Dudaklarını büktü. Sardığım sarmalardan bir tane attı ağzına. Masa ile arasında kalıyordum.

 

"Çok güzel olmuş."

 

"Gerçekten mi?"

 

"Gerçekten."

 

"İyi bari zehirlendin mi?" Elimi tuttu.

Kalbimin duracağını hissettim ilk başlarda. Küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Elinden zehir olsa." Bakışlarımı kaçırdım. Ne söylerse hemen yanaklarım kızarıyordu.

 

"Böyle olmaz ki ama, hemen utanıyorsun." Gülümsedi. Saçlarıma daldı bakışları.

 

"Saçların açıkken daha güzeller."

 

"Böyle kötü mü olmuş?"

 

"Hayır çok güzelsin."

 

"Ama-"

 

"Sadece açıkken saçlarının tamamı gözüküyor diye daha Güzel dedim. Her halinle çok güzelsin." Yemeğin gerisi sessiz geçmişti. Şimdiyse mutfaktağı topluyorduk.

 

"Yüzün hep yaralı neden."

 

"Mesl-"

 

"Meslek falan deme bana. Bunun için maç takvimlerine bile baktım 1 aydır maçın yoktu." Gerilediğini hissettim.

 

"Bunu tahmin etmemiştim."

 

"Neyi?"

 

"Bunu işte hayatıma giren herkes kariyerimle ile ilgilenmemişti. Hepsinin tek derdi başarılı bir boksör olmamdı. Sense maç takvimime kadar bakmışsın. Gördüğünün birde görmediğin kısmı var yağmur. İllegal bir şekilde maçlara çıkıyorum. Gerçi bunu duru babam Fırat ve Burak dışında kimse bilmiyor. Birde sen varsın artık. Bunu söylemeyecektim ama maç takvimime kadar bakacak takıntılıkta olduğunu bilmiyordum."

 

"Peki bunu neden yapıyorsun." İlla ki bir sebebi vardır. Olmalıydı yani.

 

"Babam bir herifin peşindeydi. Para üzerinden illegal bir şekilde maçlara çıkıyormuş. Bir terörist. Ölme riskim çok fazlaydı. Birde öyküyle sevgili olduğumuz ilk gündü babam bana bu teklifle gelmişti 5 yıldır yapıyorum.

Ama dersin ki bu beni aşar ben böyle birşeyle yaşayamam seni anlarım ama sana yemin ederim yasa dışı birşey değil."

 

"Sana inanıyorum yiğit." Rahatça nefes verdi.

 

"Yani anlayacağın böyle." Elini yumruk yapmıştı. Elimi yumruğunu üzerine koyup çözdüm ve parmaklarımızı birbirine geçirdim.

 

"Sakin olur musun?" Diğer elimle de yeni çıkmaya başlamış sakallarını okşadım. Boşta olan elini belime koydu. Alnını alnıma yasladı.

 

"Sana karşı koyamıyorum." Elini elimden çözüp elimi diğer yanağına koydum. Yiğitin eliyse olması gereken yeri bulmuş gibi belime koydu.

 

"Bu bir itiraf mıydı?" Bu bir soru gibi çıkmamıştı. Cevap vermesini beklerken hiçte beklemediğim birşey yaptı. Dudakları dudaklarımdaydı.

Biraz geç idrak etmiştim. O dudaklarımı bırakmazken bende karşılık vermeye başladım. Kollarımı boynuna doladım. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama bir süre sonra ayrıldı. Dayanamıyormuş gibi tekrar öpmeye başladı. Bunu kaç kez yapmıştı bilmiyorum ama ayrıldığımızda saat tam 00:00'dı

Dudaklarımı geri çektim. Alnını gülerek alnıma yasladı. Topuzumdaki tokayı çekip çıkarttı. Ellerini ensemden saçlarıma geçirdi.

"Şu an şu dakika ölsem de gam yemem." Dudaklarımı büktüm. parmağımı dudağının üzerine koydum susması için.

"Ölmek yok." Dudaklarını dudağındaki parmağıma bastırdı. "Ölmek yok." Başımı salladım.

"Yok." Boynuma gömdüğü başını kaldırmadı. Kaldırsın istemedim. Parmaklarım ense saçları ile oynamaya başladı.

"Yiğit."

"Efendim."

"Seni seviyorum."

"Bende."

"Bende ne?"

"Bende seni seviyorum."

"Ya gerçekten mi?"

"Güzelim sevmesem neden öpeyim seni?" Dudaklarımı büktüm. Bakışları hemen oraya düştü. Öpüp geri bıraktı.

"Ne bileyim ben yiğit, kusura bakma bir erkekle daha önce hiç öpüşmediğim için." Kaşlarını çattı.

"Lan, nasıl öpüşmedin." Sonra bir sırıtma geldi yüzüne. "İlkin miyim yani?"

"Hıhı. İlkimsin." Burnunu burnuma sürttü.

"Şaşırdım."

"Sebep." Saçlarımı sevmeye başladı.

"Sebebi yok, bu zamanda pek bulunmuyor benimki gibisi."

"Seninki gibisi derken."

"Benimkisi sensin." Gözlerimi açıp yüzüne baktım.

"Benimkisi de sensin." Omzumu öptü.

"Yiğit."

"Efendim güzelim."

"Uyuyalım mı?"

"Beraber mi?"

"Beraber, hastanedeki gibi."

"Uyuyalım."

 

🎡

 

 

 

 

 

Loading...
0%