@kzbrlzkakz
|
1 hafta sonra "annem vallahi yeter ya!" Diye isyan ediyordu yiğit. Haklıydı. Sonuçta kelle paça içirmeye çalışıyordu. Yiğit yüzünü buruşturup bataniyeyi başı görünmeyecek kadar çekti.
"Vallahi bıktım bu çocuğun elinden." Diye söylendi annesi.
"Eylülüm rahat mı bıraksan çocuğu acaba." Bana döndü.
"Haksız mıyım ama bunu içince hiçbir şeyi kalmayacak." Ne diyeceğimi bilemedim ilk önce.
"Gidelim de bir çay iç sen hadi. Rahat bırak çocuğu da." Söylene söylene çıktılar odadan. Yiğit başını birazcık çıkarttı.
"Gittiler mi?"
"Gittiler." Rahatlıkla çıktı battaniyenin altından.
"Ohhh." Gülüp dağılan battaniyesini düzenleyip üzerine örttüm. Arakama döneceğim zaman bileğimden tuttu.
"Yanıma yatsana. Yani rahatsız olmayacaksan." Olmazdım.
"Olmam ama annenler gelirse." Bileğimi bırakıp parmaklarımla oynamaya başladı.
"Gelmezler yeni gittiler zaten." Dudaklarımı bükünce oda büktü.
"Peki." Ayakkabılarımı çıkarttım. Pembe çoraplarıma gülerek bakıyordu.
"Herşeyin pembe." Battaniyeyi kaldırıp yanında yer açtı. Yanına uzandığımda sarılıp saçımdan öptü.
"Biraz pembe aşığı olabilirim." Dedim.
"Birazdan fazla gibi." Başımı göğsüne yasladım. Biraz zaman geçtikten sonra gözlerimin yavaş yavaş kapanırken yiğitin sesini duydum.
"Baba hiç yukarı çıkmadan eve geçer misiniz? Hayır birşey olmadı. Yağmur uyudu baba. Tamam. Sabah gelmenize gerek yok. Fıratlar gelecek. Sizede iyi geceler."
🦋
1 ay sonra
Bir önümdeki tuvale baktım birde bulunduğum ortama baktım. Çok ünlü bir ressamın sergisindeydim.
Titreyen telefonum ile telefonumu açtım.
Yazan yiğitti. Hemen sohbete girdim. Gönderen yiğit: nasıl gidiyor sergi
Sıkıcı
Bunaltıcı Gönderen yiğit: kaçırayım mı seni?
Çok isterdim ama olmaz
Kadın çok yetenekli ve ünlü
Ondan kapmam gereken şeyler var Gönderen yiğit: bence sen ondan daha iyi çiziyorsun
Saçmalama yiğit Gönderen yiğit: saçmalamıyorum
Kadın tuvale sadece kare çizmiş.
Bunun neresi sanat yağmur
Gözlerimi devirip sohbetten çıktım. Tamam belki biraz saçma olabilirdi ama sanattı işte. Koluma dokunan elle arkama baktım. Sergisi olan kadındı bu.
"Merhaba."
"Merhaba Nergis hanım." Gülümsedi.
"Senin de burada olduğunu görünce geleyim dedim. Geçen yaptığın sergi için davetiye göndermişsin ama Fransa'da bir sergim vardı. Gelmek çok isterdim."
"Nasip. Tablolarınız gerçekten çok güzeller."
"İnsanlar genelde basit bir kare diyip geçerler." Mesela yiğit.
"Sanatsal bakış açısı olmayanlar diyelim ona nergis hanım." Gülümsedi. Konuşacağı sırada birisi çağırdı.
"Anne." Sihay saçlı ve beyaz tenli bir kadındı. Üzerindeki siyah elbise onu olduğundan daha alımlı gösteriyordu.
"Melisacım." Bu adı yakında birilerinden duymuştum ama hafızamda fazla yer edinmiş olmayacak ki unutmuştum. "Bu yağmur." Melisa denen kız elini uzattı gülümseyerek.
"Merhaba yağmur, Melisa ben memnun oldum." Gülümsedim.
"Bende memnun oldum." Gülümseyerek biraz daha sohbet ettikten sonra başka misafirlerin yanına gittiler.
Bende biraz daha durduktan sonra ayrılmak için dışarı çıktım. Dışarda gördüğüm yüz ile gülümsemek elde değildi. Gelen kişi yiğitti.
"Ne işin var senin burada yiğit." İsmini duyması ile sırıtmaya başlaması bir oldu.
"Gece gece taksilerde sürünmene izin verecek değilim yağmur." Dudaklarımı büktüğüm gibi dudaklarıma bakmaya başladı.
"İyi oldu aslında." Dedim yanına geçerken. Kolunu omzuma attı.
"Hani dağ ayısıyım falan ama düşünceli adamım itiraf et." Gülüp yüzümü ona çevirdim.
"İtiraf ediyorum düşünceli adamsın." 'e tabii boş teneke miyiz biz?' der gibi baktı yüzüme.
"Birşey diyeceğim neden arabanı kullanmıyorsun." Arabayı satacaktım. Tektim ve bir arabaya pekte ihtiyacım yoktu. Belki ikinci sergim için bir gelir olarak kullanabilirdim.
"Satacağım."
"Ne? Neden?"
"Karbon ayak izimi genişletmek istemem." Dudaklarını vay be dercesine büktü.
"Şoföre ihtiyaç var yani?"
"Taksiler arabası olmayan insanlar için var yiğit."
"Bizde taksici oluruz o zaman yağmur hanım." Diyerek ön koltuğun kapısı açtı. Girmedim. O içeri girmemi beklerken beklemediği birşey yapıp dudaklarımı yanaklarına bastırdım. Birşey demeden arabaya bindiğimde birkaç saniye kapının önünde öylece dikildi. Sonraysa kendine gelip arabaya bindi.
"Nereye gidiyoruz kaptan."
"Mümkünse evime gidebilir miyim?" Düşündü sonra konuştu.
"Cık olmaz. Beni ektin şimdiyse telafi edeceksin." Dudaklarımı büktüm.
"Ama nasıl."
"Aç mısın?"
"Her an seni açlıktan yiyebilirim."
"Önerebileceğiniz biryer var mı yağmur hanım?" Başımı olumsuz anlamda salladım. "O zaman sıkı tutunun derim."
🦋
Önünde durduğumuz dükkana baktım. Beni balık lokantasına getirmişti. İçeri girdiğimizde bıyıklı ve göbekli bir adam karşılamıştı bizi.
"Ooo yiğitim sen gelir miydin buralara ya?" Güldü yiğit.
"İş güç Rasim abi, ne yapalım?" Başını sallayıp gülümserken bana döndü.
"Hanım kızımız kim?"
"Arkadaşım." Tanıştıktan sonra bir masaya geçtik.
"Demek esnaf çevreniz de var yiğit bey." Gülümseyerek arkasına yaslandı.
"E tabii, babamla hep geliriz buraya. Birlikte maçtan çıkınca geliyorduk." Hangi takımlıydı acaba.
"Hangi takımlısın."
"Soru mu bu da tabiki Beşiktaş." Sanırım koyu bir Beşiktaşlıydı. "Sen pek izlemiyorsun sanırım."
"Arada bir milli maçları." Yüzünü buruşturdu.
"Sakın bana takımdaki yakışıklı erkekler için izlediğini söyleme."
"Tamam söylemem."
"Ciddi misin gerçekten."
"Hayır tabiki yiğit. Babamın da senden kalır bir yanı yok yani. Sadece milli maçlara gidemeyeceği için evde izliyor. E mecbur bizde izliyoruz."
"Korktum."
"Neyden."
"Derbi günü fanatikleşen kız profili olmandan." Kahkaha attım. Gülmemi durduramazken garson geldi.
"Ne yersiniz yağmur hanım."
"Siz ne yiyorsanız ondan olsun yiğit bey." Garsona birşeyler söyledi. Garson gülümseyip gitti.
"Gülüyor musun sen hala." Evet gülüyorum ne varmış.
"Niye böyle dedin şimdi. Niye korktun o söylediğin şeyden olsam ne olur."
"Bu benim Beşiktaşlı tarafıma biraz hakaret." Kaşlarımı kaldırdım. "Ama maç izlememen ikimiz için de sağlıklı olur."
"Sebep."
"Biz bunu Maç olacağı gün konuşuruz güzellik." Güzellik mi dedi o.
"Ya güzel miyim gerçekten."
"Ya güzelsin gerçekten."
"Teşekkür ederim. Peki maç ne zaman."
"İki gün sonra."
"Ya gidebilir miyiz?" Başını olumsuz anlamda salladı.
"Biletler çoktan tükendi." Dudaklarımı büktüm.
"Evde izleriz o zaman."
"İzleriz izleriz." Balıklarımız gelmiş yemeğe başlamıştık. Aklıma takılan birkaç soru vardı ama sorup onu üzmek istemiyordum.
"Sor hadi ne soracaksın." Nereden anlamıştı ama.
"Nereden anladın ya?"
"Sabahtan beridir dudaklarını kemirip duruyorsun." Dudaklarıma mı bakıyordu yani.
Galiba bizi öpmek istiyor.
"Üzülmeyeceksen soracağım."
"Üzülmem söyle."
"Duru. Ne kanseriydi." Duraksadı. Sonra da yutkundu. Üzülmüştü işte.
"İlik."
"Özür dilerim." Kaşlarını çattı.
"Ne için özür diliyorsun."
"Tekrar hatırlattım. Özür dile-"
"Sorun yok geçti gitti zaten." Başımı salladım.
"Durunun de en sevdiği yer burası biliyor musun?" Kardeşine çok düşkündü.
"Maça o da mı gelirdi sizinle." Başını gülerek sağa sola salladı.
"O maça değil de babamın ocağına incir ağacı dikmeye giderdi."
"O ne demek."
"Küçükken alışveriş bağımlısıydı. Okuldan her çıkmasında annemi alışveriş merkezine sürüklerdi. Onların alışverişi bizim de maçımız bittiğinde burada buluşurduk."
"Benim de bir abim olsun isterdim." Yanağımdan makas aldı.
"Emin ol bir abin olsaydı bir abinin olmamasını isterdin o zamanda."
"Niye ki?"
"Biz erkekler; kıskanç, senin değiminle öküz, hödük ve dağ ayısı varlıklarız." Basım geriye düşerken Gülmeye başladım. "Ama durunun sevgilisi var." "Kıskanç olabilirim ama kısıtlayıcı bir abi değilim." Diserklerimi masaya koyup elimi yanağıma yerleştirdim. "Yiğit." "Hı?" "Kaç tane sevgilin oldu bu güne kadar." Kaşlarını çattı. "Niye sordun ki?" "Hiçç." "İki bilemedin üç." Dedi ve ekledi. "Senin." "Bir tane oldu sadece. Onda da terk edildim. Daha doğrusu terk etti sonra ilişkimizin içinde beni aldattığını öğrendim." Çenesinin kesinleştiğini gördüm. "Adı neydi... Yada dur söyleme bunu kaldırabileceğimi sanmıyorum." Gülümseyip ekmeğindeki son lokmayı yemiştim. Yiğit çoktan bitirmişti. "Geçmiş geçmişte kaldı." Dedim gözlerine bakarak ve ekledim. "Biz geleceğe bakalım. "Ve adı savaştı." "Şu grupta bahsettikleri puşt." Cık cıkladım. "Hakaret etme." "Seni üzmüş, daha fazlasını da yapabilirim." "Ben senin eski sevgililerine hakaret ediyor muyum onlar da seni üzmüş." Başını sağa sola salladı gülerek. "Ben ayrıldım hepsinden." "Sebepleri neydi peki." "Öyküyü biliyorsun zaten. Diğeriyse sebebini hatırlamadığım bir sebeptendi." "Anladım. Kalkabilir miyiz artık?" "Hemen pes etmek yok. Kalk haydi." "Nereye gidiyoruz." "Yediklerimizi eritelim güzellik." Bunu ikinci kez söylüyordu ve ilk seferde olduğu gibi kalbim hızlı bir şekilde atmaya başladı. "Yediklerimizi arabayla mı eriteceğiz." Gözümün önüne gelen saçlarımı arkaya doğru attı. "İstersen sahile kadar yürüyebiliriz." "Sahile arabayla inmemiz daha mantıklı." Gülümseyip kapımı açtı. Arabaya geçtim. Kapıyı örtüp yiğitde şoför koltuğuna oturdu. Arabayı sahile sürdü. Çok kısa bir yol olduğu için hemen gelmiştik. Arabadan inip temiz havayı içime çektim. Elini belime yerleştirdi. Ufakcık temaslarında bile kalbim güm güm atıyordu. Yürümeye başladığımızda o birşeyler anlatıyordu bense dinliyordum. Karşı tarafta gördüğüm pamuk şekerci ile hevesle yiğite döndüm. "Yiğit." "Ne oldu." Yüzüne tatlı tatlı bakarken kolunu omzum attı. Karşı tarafı gösterdim. "Pamuk şeker alalım mı?" Gülerek yüzüme baktı. "Alalım, alalım da niye bu kadar heyecanlandın sen?" "Çok severim çünkü." "Bende seni severim." "Hı?" "Yok birşey gel pamuk şekerini alalım."
🎡
Çok güzel bir gece geçirmiştik şimdi ise yiğit beni evime bırakacaktı. Araba durduğunda hiç durmanasını isterdim çünkü yan profilden onu izlemek çok karizmatik gözüküyordu. "Geldik kaptan." Kahkaha atmamak için zor tuttum kendimi. Arabadan inip kapımı açtı. İndim arabadan. "Teşekkür ederim." Dedim. Üzerimde onun montu vardı ama vermedim. Bir sonraki buluşmaya bahane olurdu. "Benim için bir zevkti." Tam dibimde olması kalbime iyi değildi. "O zaman iyi geceler." O gerilememi beklerken dudaklarımı yanağına bastırdım. Donup kalırken geri çekildim. Sırıtıyordu. "İyi geceler." Dedim gülümseyerek kapıya ilerledim. Yorucu ama güzel bir gündü. Arkama döndüğümde hala sırıtıyordu. Telefonunu çıkartıp birşeyler yaptı. Gönderen yiğit: artık geceler çok daha iyi
|
0% |