@kzbrlzkakz
|
Yiğitin Gözlerindeki yorgunluk on metre ötedekinin görebileceği bir yorgunluktu. Kapı açıldı içeri elinde kırmızı şırınga olan bir adam girdi. Adam demeye bin şahit.
"Yiğit beyimize biraz destek verelim." Şırınganın tıpasını açıp yiğitin koluna vurdu.
"Şimdi tüm yorgunluğun gidecek. Biraz bağımlı olacaksın ama yapacak birşey yok. Emir büyük yerden." Bir süre sonra vücudundaki yorgunluk titremeye dönüşmüştü. Elleri titiyordu.
"Yiğittttt, nasılsın hayatım." Kartaldı bu. Vücudu titremeye devam ediyordu. Vücudundaki tüm kanlar çekilmiş bembeyaz kalmıştı. Kusmaya başladı.
"Obs sanırım kötüsün. Çocuklar ben demedim mi size misafirimize iyi davranın diye." Bembeyaz olan suratının üzerindeki kurumuş kanlar insanı gördüğünde kusabilecek duruma getirirdi.
"Yüzün biraz dağılmış ama toparlanır. Ama aynısını içi kısımlar için söyleyemiyeceğim." Kusmaya devam ediyordu. Kartal yüzünü buruşturup kenara çekildi.
Yiğit neredeyse tüm midesini çıkarmıştı. Vücudundaki titreme geçmeye başlarken Duyduğu silah sesleri ile yüzüne bir gülümseme oluştu yiğitin. Kartal adamının getirdiği bıçağı aldı.
"Madem yakalandık bir iz bırakalım değil mi?" Bıçağın tutuş yerinden kavrayıp yiğitin karnına geçirdi. O an sanki tüm dünya durmuş gibiydi. Yiğitin dudaklarından dökülen iniltiler umrunda bile olmadı ve bıçağı soktuğu yerin biraz ötesine bıçağı tekrar soktu.
Ses çıkarmaya mecali bile yoktu. Birkaç saniye sonra dudağının kenarından sızan, ağzına gelen kanı kusması bir oldu. Birkaç dakika sonraysa vücudundaki titreme ve acı tekrar başlamış ardından bayılmıştı.
20 dakika sonra
Polisler ambulanslar ve bir tim aracı. Büyük bir çatışma atlatılmıştı. Heryer yangın yeriydi. İçerde baygın bir şekilde yatan yiğitten kimsenin haberi yoktu. Askerlerden birkaçı içeri girdiler. En son girdikleri odada baygın sekilde yatan yiğiti buldu.
"SEDYE GETİRİN ÇABUK." diye bağırdı askerlerden biri. Ali deniz aceleyle askerlerin olduğu odaya girdiğinde yiğitin bedenini yere yığılmış yüzü kireç gibi olan oğlunu bulmayı beklemiyordu.
"Komuta-" eliyle durması gerektiğini söyledi. Koruyamamıştı. Canını koruyamamıştı. Kötü bir baba olduğunu anladı o an. Evladına sahip çıkarmamıştı.
Sağlık çalışanları sedyeyle gelip yerde yatan yiğit dikkatli bir şekilde sedyeye taşıdılar. Yüzü ben bembeyaz dan daha çok beyaz olmuştu. Sanki ölmüş gibi.
Yerden kalkmakta zorluk çekti. Ama kalktı. Ayakta durması gerekiyordu. Dışarı çıktıklarında Barlas geldi.
"Ölmüş mü?" Sorurken sesinin titremesini engellemeyemişti.
"Koruyamadım. Oğlumu, evladımı, evlatlarımı koruyamadım. İğrenç ötesi bir adamım."
"Senin yüzünden değild-"
"BENİM YÜZÜMDENDİ. ANLIYOR MUSUN BENİM YÜZÜMDENDİ. Eylül bin defa dedi. Çocuklarından birine birşey olursa senden bilirim dedi. Bir oldu iki oldu. BU ÇOCUK TAM 3 KEZ BENİM YÜZÜMDEN KAÇIRILDI."
sessiz kaldı Barlas. Ne dese bir işe yaramayacak gibiydi.
"Yüzü bembeyazdı kireç gibi. Ya öldüyse. Ya duru gibi onu da koruyamadıysam." Bütün ihtimalleri düşünmüştü. Ama damarlarında bir illetin dolaştığını düşünmemişti.
💔
Hastanedeydim. Yiğiti ameliyata almışlardı. Yiğitin annesi koridorda dönüp dolaşıyordu. "Anne artık oturur musun başım döndü." Dedi duru. Annesinin ters bakışlarını görünce sustu.
1 saat sonra
Yiğit hala uyanmadı.
2 saat sonra
Yiğit yine uyanmadı
3 saat sonra
Yiğit hala ameliyatta.
4 saat sonra
Yiğit uyanmadı
5 saat sonra
Yiğit uyanmadı Ve ben dahil kimse buradan ayrılmadı. Onu seviyor muydum? Bende bilmiyordum ama onu özlemiştim. Bencilceydi ama ben yiğiti özlemiştim. Ameliyathanenin kapısı açıldı. Doktor çıktı. Ailesi doktora doğru koşarken ben kendimde o cesareti bulamadım. "Abim nasıl?" "Kardeşi misiniz?" Abim dediğine göre nenesi. "Evet." "Yaralara dikişler atıldı. Test yapılmıştı zaten. Test sonuçlarında kanında yüksek dozda uyuşturucu bulundu." Beynimden vurulmuşa döndüm. Uyuşturucu mu? Duru olduğu yere çöktü. Sessiz hıçkırıklarından ağladığı belli oluyordu. Babası duvardan destek alarak olduğu yere çöktü. Annesinin yüzünün bembeyaz olmuştu. Doktor yoğun bakıma alınacağını söyleyip gitmişti. "U-uyuşturcu mu dedi o, b-bildiğimiz uyuşturucu." Durunun ağlaması daha da şiddetlenirken sabahtan beri tuttuğum göz yaşımı saldım. Fırata baktım. Elini yumruk yapmıştı. Kendini sıkıyordu. Burak ortalıklarda yoktu. Ayağa kalkıp durunun yanına gidip sarıldım. Karşılık verdi hemen. "Abim ölürse yaşayamam yağmur. Abime birşey olmasın ne olur abime birşey olmasın. Ben o olmadan yaşayamam." Göz yaşlarını sildim. O da benimkileri sildi. "Abin iyi olacak duru. Abin tekrar yanımıza gelecek. O seni çok seviyor çünkü." "Gelecekse niye ağlıyorsun o zaman." "Gözüme toz kaçtı." "Yalancısın. Sabahtan beri kendini sıkıyorsun." "Bunu abine söyleme." Başlıkları ameliyathaneye düştü. "Abime o şeyi vermişler. Abimi yaralamışlar. Yüzü tanınmaz haldeydi. Abim değil sandım ama oymuş. Canım çok yandı. Seninde yandı biliyorum. Abimi sevdiğini de görebiliyorum." Duruyu kaldırıp sandalyeye oturttum. Hastane soğuktu. Çıkarttığı montu üzerine giydirdim. Açık olmayan sulardan birini alıp annesine götürdüm. "İçer misiniz?" Başını sağa sola salladı. Bende yanına çöktüm. "Yiğit sizi böyle görse çok üzülürdü." Ağlamak istiyorda ama ağlamıyordu. "En son duru için gelmiştim bu ameliyathanenin önüne. Hangisini boş bıraksam onu ameliyathane önünde bekliyorum. Uyuşturucu vermişler oğluma. Benim biricik oğluma uyuşturucu vermişler." Aynı şeyleri tekrarlıyordu. "Su için iyi gelir." Başını iki yana salladı. Saçının ön kısmı beyazlamıştı. Ne kadar yaşanmışlık vardı belli oluyordu. Kocasını ömrü boyunca beklemişti. Tahmin etmek zor değildi. Birde üstüne duru ve yiğit gelince birşeyleri idare etmek onun için de zordu. Bunu yıllarca annem de yaşamıştı ve empati kurmak zor olmuyordu. "Neslihanın kızıymışsın doğru mu?" "Evet de siz nereden biliyorsunuz?" Güldü. "Fakülteden arkadaştık. Sonra bambaşka şehirlere atanınca ister istemez unuttuk birbirimizi." Dudaklarımı büktüm. "Sonra ne oldu bilmiyorum." "Annem evlenmeden bana hamile kalmış, dedem bunu duyunca da annem başka birisi ile evlendirmiş. Şiddet üstüne bana da vurmaya kalkışınca evden gidince de dayıma haber vermiş. Gerçek babamın yanına gitmiştik az çok hatırlıyorum." "İyi mi şimdi." Dedi tedirginlikle. "İyi. Çok iyi. Hayalini olan işi yapıyor." "Çok ünlü bir moda tasarımcı olmak." Gülümseyerek onayladım. "Annen adına sevindim." "Siz peki." "Sınıf öğretmenliğinden emekli oldum." Konuşacağım esnada doktor geldi. Duruya baktığımda uyuya kalmıştı. Babası yanına oturmuş ve kızının başını dizine yatırmıştı. "Hastayı yoğun bakıma aldık. 48 saat müşahede altında kalması gerekiyor. Vücuduna giren uyuşturucu temizlendi ama henüz birşey diyemeyeceğim. Çünkü aşırı dozda vücuduna enjekte edilmiş. Bu durumda birden bağımlılık olabilir. Uyandığında tedbir amaçlı ilk önce anne ve babayı alacağız." Yüzümü başka tarafa çevirdim. Ağlamak istemiyordum. Bağımlı olabilir diyordu. Ne dediğinin farkında mıydı? "Başka bir sorunuz yoksa gidiyorum." Kimseden ses gelmeyince doktor gitti. Annesi ayağa kalktı. "Bağımlı olabilir dedi, bağımlı olabilir dedi, bağımlı olabilir dedi, bağımlı olabilir dedi, bağımlı olabilir dedi." Kendi kendine konuşurken kolidorda o yana bu yana gidiyordu. "Sakin olur musun?" "SAKİN OLDUĞUM İÇİN BUNLAR OLUYOR ZATEN. Oğlum buradan sağ salim çıkmazsa yemin ederim seni boşarım baran." "Güzelim saçmalama istersen." "Hala güzelim diyor. Çıldıracağım. Güzel halimmi kaldı şuna bak saçım basım bembeyaz olmuş." Derin bir sessizlik oluştu. Herkesi susturan şey sedyeyele ameliyathanedrn çıkan yiğitti.
🍁
|
0% |