@kzbrlzkakz
|
Başlangıçlar... Yeni büyük başlangıçlar.
🍁
Büyük bir bahçe ve yüksek enerjide bir beyaz ışık vardı. Yiğitin gözünü alan beyaz bir ışık. Bahçe kapısını açıp çıktı. Gördüğü ilk şey beyaz yeleleri ve parlayan tüyleri olan bir attı. Yanına gitti. tüylerini ve yelelerini okşamaya başladı. "Ne güzel birşeysin sen." Cevap olarak kişnedi. Yelelerini sevmeye devam etti. "Adın ne senin?" Dedi sanki cevap verecekmiş gibi. Cevap olarak yine kişnedi. "Yağmur da senin gibi çok güzel biliyor musun?" Yine kişnedi. Ama bu sefer sinirli bir kişnemeydi. "Ne o neye kızdın." At kişneyerek yanından uzaklaştı. Etrafına baktığında bir çeşme gördü. Çeşmenin yanında bir kadın vardı. Beyaz elbiseli bir kadın. Oraya ilerlediğinde kadın ona döndü. "Y- yağmur." Gülümseyerek rüzgarın yüzüne getirdiği güneşten daha parlak olan sarı saçlarını yüzünden çekmeye çalışıyordu. "Yiğit." Etrafına baktı yiğit. Kimse yoktu. Yerdeki sepete baktı. İçi çilek doluydu. "Senin ne işin var burada." Yağmur gülümsemeye devam ederken yere eğilip çilek dolu sepeti aldı. "Hem çilek toplamaya geldim hemde seni almaya geldim." Kaşlarını çattı yiğit. "At gitti ama." Gülümseyerek parmaklarını yiğitin parmaklarına geçirdi. "Gitsin. At gitsin. Ama sen gitme. Lütfen. Nolur gitme kal sen gitme." "Ama gitmem gerek." "Gitmesen olmaz mı?" Arkasına baktı. At geri gelmişti. "Beni burada mı bırakacaksın. Benim yerime atı seçti diye kahrımdan ölürüm." Başını iki yana salladı yiğit. "Ölüm yok." "Evet ölüm yok" birbirlerinin ellerini daha sıkı tuttu. "Çok güzelsin." "Çok mu güzelim." Başını salladı ve alnını alnına yasladı. Aralarında hiçbir mesafe yokken konuştu. "Seni seviyorum." Gözlerini açtı yiğit yavaş yavaş. Beyaz ışık daha da belirgin olurken gördüğü tek şey beyaz bir tavandı. Başını kaldırdı. Doktorlar çıkıyorlardı. Doktor ne alakaydı. Gördüğü rüyadan sonra gireceği yüz doktorların değil de yağmurun yüzü olmalıaydı.
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz yiğit bey?" İyiydi. Yağmuru görürse daha iyi olacaktı.
"İyiyim." Doktor gülümseyerek hemşireyi çağırdı. Serumu kontrol etmesini söyledi ve çıktı. Hemşire serumu kontrol ederken bir yandan da yiğite bakıyordu.
"Ailem dışarıda mı?" Başını salladı. "Ne zaman girebilirler?"
"Görüş saatine 1 saat var yiğit bey." Başını sallayıp başını yastığa koydu. Hemşire çıktıktan sonra arkasından bakarken. Camda yağmuru gördü. Güldü anında. Uyandığından beri gülmeyen yüzü onu görünce güldü. Yağmur alnını cama yasladı. Gözünden bir damla yaş düştüğünü gördü. Kaşlarını çattı hemen kalkmaya çalıştı ama kolundaki Serum buna engel oldu. 1 saat sonra Yiğit uyanmıştı. Ailesi içeri girmişti ama benim girmeme gerek var mıydı bilmiyorum. Şimdi ise kolidordaki koltuğa oturmuş bekliyordum. Yanımda hissettiğim hareketlilikle dönüp bakmadım. Gelen kişi belliydi. Öykü. "Nasılsın." Dedi. Gözlerini devirdim. "Bunu söylemek için mi geldin buraya." Başını iki yana salladı. "Eski sevgilimi görmeye geldim." Kıskandım. Evet kıskandım. "İyi girsene o zaman yanına." "Ailesinin yanından çıkmasını bekliyorum." Konuşacağım sırada kapı açıldı. Ailesi çıkmıştı. Öykü kalkacağı zaman yiğitin annesi durdurdu. "Yağmuru bekliyor." Dedi gülerek. Beni mi hı? Anlamadım? Ben mi? Kaşlarımı çattım. "Beni mi?" Gülerek başımı salladım. "Biz kafeteryadayız." Diyip gittiler. Bende oyalanmadan odaya girdim. Beni bekliyordu sonuçta. Görür görmek gülümsedi. "Yiğit." "Bu ikinci kez adımla seslenişin dağ ayısı ve hödüğe alışmışım." Güldüm. Yanına geldiğimde sandalyeyi çekip oturdum. "Nasılsın." Uzunca gözlerime baktı. Sonra dudaklarıma Yiğit koçum yapma yanarız. "Harikuladeyim." "Yaran varken mi?" "Bence pansuman yaparsan iyileşirim." Gözlerimi devirdim. "Pansumanla iyileşecek gibi durmuyor." Gülümsemeye devam etti. "Sen yap, iyileşmezse yaranın ayıbı." Gözlerimi kaçırınca güldü. Saçımın ucu ile oynarken keyifle konuştu. "Sanırım yine utandın." Ters bakışlarımı görünce ağzına fermuar çeker gibi yaptı. "Sustum." Aklıma gelenle yüzüne baktım. Yutkunmak istedim ama yutkunamadım. Kaşlarını çattı. "Yanlış birşey mi söyledim. Yağmur bak bana." Başımı kaldırdığımda endişeyle yüzüme baktı. "Uyuşturucu vermişler sana. Kim bilir neler yaptılar daha. Bense çocuk gib-" "Yok öyle birşey. Birkaç yara sadece o nereden çıktı." Sesimin titrek bir şekilde çıkması kaşlarını daha çok çatmasına sebep oldu "Doktorlar kanında çıktığını söylediler. Hatta aşırı dozda olduğu için bağlılı-" bir anda beni kendine çekince sustum. "Korkuyor musun?" "Neyden?" "Benden yani-" "Saçmalama yiğit. İsteyerek yapmadın." Yanağını saçıma dayadı. "Özür dilerim." "Ne için özür diliyorsun?" "Genel." "Özür dileyecek birşey yok." Başımı ona çevirmemle dudaklarımızın arasında mesafe yok diyecek kadar azdı. "Şu an çok zor bir durumdayım." Elim rnesesinr gitti. Bu cesaret nereden gelmişti bilmiyorum. O da pek sorgulamış gibi durmuyordu. Dudaklarını biraz daha bana doğru hareket ettirdi. Bende yakınlaştırdım. Konuşsam dudaklarımız birbirine değecek gibiydi. "Tehlikeli sularda yüzüyorsun yiğit." Diyip kalktım. Dumura uğramış gibiydi. "Ama bu gösterip eletmemek." Gözlerimi devirdim. "Sapıklaşma." "Off." "Oflama." "Ne yapayım ben?" "Uyu yiğit uyu." "Tüh uykum yokmuş." "Ne yapabilirim?" "Saçlarımı okşarsan uyuyabilirim." "Fırsatçısın." Gülüp saçımla oynamaya devam etti. "Biliyor musun rüyamda çilek gördüm." Çilek mi? "Çilek ne alaka?" Diye söylendim. "Birde seni gördüm." Kaşlarımı çatarak gülümsedim. "Asıl ben ne alaka." "Ölüm döşeğindeyken bile seni görüyorum gerisini sen düşün." "Bu bir aşk itirafı mıydı?" Dudaklarını büktü. "Sanırım öyleydi." "Yiğit." "Hı." "Telefonun nerede?" Kaşlarını çattı. Etrafına bakındı. "Nerede?" "Bende sana soruyorum." "Bilmiyorum." Dedi ve ekledi"Neden sordun ki?" "Hiç."
🎡
|
0% |