Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Sergi

@kzbrlzkakz

🍁

 

 

 

Sergi günü gelmişti, kalbim çok hızlı atıyordu. Bir gün kendi ellerimle yaptığım tabloların bir yerde sergilemesi hayalimdi. Bunu istesem annemin parası ile hemen yapabilirdim ama kendim başarmak istedim. Ve başardım da.

 

Sergiye duru ve yiğiti da çağırmıştım ama hala gelmemişlerdi. Annemin birkaç arkadaşı gelip tebrik etmişti. Sıkıntıyala üzerimdeki elbiseyi sıktım. Siyah bir bordo rengi bir elbise vardı üzerimde.

Bir ıslık sesi duydum. Bu annemin en yakın arkadaşının oğlu mertti.

 

Mertler şaşırtmıyor.

 

"Bu ne güzellik yağmur hanım." Gülmek yerine göz devirdim. Yılışık bir şeydi.

 

"Ama hiç böyle oluyor mu buz iltifat ediyoruz sen göz deviriyorsun." Tam konuşacaktım birisi ismimi seslendi.

 

"Yağmur." Bu yiğitti. Seni bana gönderen her türlü ilahi güce kurban olayım yiğit.

 

"Hoşgeldin." Dedim. Gülümsedi. Elinde bir buket çiçek vardı. Bana uzattı.

 

"Hoşbuldum. Çok güzel olmuşsun." Çiçekleri uzattı. Aldım.

 

"Teşekkür ederim."

 

"Eli boş gelinir mi bilemedim. Duruya sorunca da çiçek al abi kıza yeterince öküzlük yaptın zaten dedi." Gülmemek icin dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

"Teşekkür ederim çiçekler için." Bakışları arkama düştü.

 

"Yiğitcim, seni burada görmek ne hoş."

 

"Aynı şeyleri senin için söyleyemeyceğim mert."

 

"Hadi ama, biz eski dostuz." Mert bana baktı.

"Sizin aranızda ne var?" Yiğit konuşmama izin vermeden konuştu.

"Seni ilgilendirdiğini hiç düşünmüyorum." Gülerek başını iki yana salladı mert.

"Hala orada mısın sen. Üç yıl geçti amına koyayım kos koca üç."

"Herşeyi unuturum ama ihaneti unutmam. Şimdi siktir git kızın en özel gecesini mahfetme." Mert hiçbir şey demeden öylece gitti.

"Kusura bakma, iti gördükçe sinirlerim hat safhaya çıkıyor."

"Aranızda ne gibi bir husumet olabilir ki?"

"Boşver şimdi sen onu. Bunları harbiden sen mi cizdin?"

"E tabii. Bizde boş değiliz yiğit bey."

"Onu anladık canım."

Canım mı dedi o.

Canım dedi.

Valla canım dedi.

AYAYAYAYAYAYYAYA

 

"İçecek alır mısın?"

"Ne olduğuna bağlı." İçeceklerin olduğu yöne doğru ilerlerdik.

"Alkol almadığını duydum."

 

"Yani, zararlı."

 

"Alkolsüz kokteyl var sadece." Dedim dudaklarımı bükerek. Güldü.

 

"Bizde ondan içeriz." Dedi bir tane alkolsüz kokteyl alarak. Üzerinde beyaz Bir gömlek ve siyah bir pantolon vardı. Allah kahretsin ki çok yakışıklı olmuştu.

 

"Duru nerede."

 

"Gelir şimdi arkadaşı ile telefonda konuşuyordu." O sırada kapıdan duru girdi. Etrafa hayran hayran bakıyordu. Bizi görünce buraya doğru geldi.

 

"Yağmur bunlar çok güzel. Harbiden sen mi çizdin." Gülerek gözlerimi devirdim.

 

"Abi kardeş bana olan inancınız gözümü yaşatıyor." İkisi de güldü. Durunun üzerinde beyaz dizlerinin hemen üstünde biten bir elbise vardı.

 

"Bir seferlik mi yoksa hep sergin olacak mı böyle."

 

"Şimdilik sadece bu. Kendin yapınca ancak bu kadar oluyor."

 

"E annen var."

 

"Ondan bu konularda pek yardım almak istemiyorum." Başını salladı. Gece ilerlerken herkes yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. Sanırım ayaklarım ağrıyordu.

 

Neredeyse kimse kalmamışken yavaş yavaş toparlanmaya başlamıştık.

 

"Yardım gerek mi?" Bu ses yiğite aitti.

 

"Pek birşey kalmadı." Son tabloyu da koliye koydum. "Hatta bitti."

 

"Güzel bir geceydi."

 

"Öyleydi. Sanırım unutamayacağım."

 

"Gerisi gelir herhalde."

 

"İnşallah." Güldü.

 

"Ehliyetimi geri aldım."

 

"Artık bir şoföre ihtiyacım yok diyorsun yani."

 

"Şoföre ihtiyacım yok ama kaslı kollara ihtiyacım var." Dedim kolileri gösterere.

 

"Kaslı kollarım ve ben emirinizdeyiz."

 

Bildiğin flörtleşiyorsunuz.

 

 

 

🎡

 

Sabahın erken saatlerinde çalan telefonumla uyanmıştım. İdil arayıp kahvaltıya çağırmıştı. Geri uyuyacağım sırada telefondan çığırması ile isteksiz bir şekilde kalktım.

 

Üzerimi giyinip makyajımı yaptım. Anneme idillerde kahvaltı edeceğimi söyleyip evden çıktım.

 

Arabaya binip evlerine sürhhhhdüm sürhhhhdüm. Ne yazık ki çok uzaktı. Bu yüzden erken çıkmıştım. Eve vardığımda saat 9 olmuştu. Arabayı park edip kapıyı çaldım.

 

"Hoşgeldiniz yağmur hanım, buyurun." Gülümseyerek içeri girdim. Salonda oturuyorlardı. Öykü ve arkadaşları da buradalardı. İdil beni görünce yerinden kalktı.

 

"Hoşgeldin."

 

"Hoşbuldum." Dedim sarılarak.

 

"Nasılsın. Dedim ki yorulmuştur şimdi uğraşma diye çağırdım." Gülümsedim. İdil dışında düşünen yoktu.

 

"Sağol. Nasıl gidiyor evlilik." Bakışları salonda oturmuş telefonla ilgilenen Fırata döndü.

 

"Biraz sıkıntılı."

 

"Ne demek sıkıntılı."

 

"Ya her gece eve geç geliyor. Bende doğal olarak biraz sorun çıkarmış olabilirim."

 

"Yani şimdi bilemedim."

 

"Neyse boşver gel geçelim içeriye." Dedi ve sırıtarak ekledi.

 

"Hem yiğitte gelecek."

 

"Yani."

 

"Ne yanisi. Hiçte inkar etme birbirinize olan bakışlarınızı gördüm gece boyu birbirinize baktınız." Gülerek gözlerimi devirdim. Salona girdik.

 

"Hoşgeldin yağmur." Dedi Fırat.

 

"Hoşbuldum." Diğerlerinden çıt çıkmadı. Kapı çalınca çalışan kapıyı açtı. Gelen kişi yiğitti. İdil hala sırıtarak bana bakıyordu. Alttan cimciklemem ile inledi.

 

"Ne oldu?" Dedi Fırat.

 

"Sabah kapıya vurmuştum da bacağımı o acıdı." Herkes başını sallarken hala sırıtıyordu.

 

"Hoşgeldin." Dedim. Gülerek yanıma oturdu.

 

"Hoşbuldum." Herkes sohbet ederken kahvaltının hazır olduğunu söylediler. Kahvaltı yaparken birinin telefonuna ard arda mesaj geldi. Yiğit elini cebine atıp telefonunu çıkarttı.

 

"Benim kalkmam lazım, size afiyet olsun."

 

"Birşey mi oldu?" Dedim.

 

"Sonra anlatırım." Diyip çıktı. Arkasından öylece baka kaldım.

 

"Sizin aranızda ne var?" Dedi öykü.

 

"Hiçbir şey."

 

Daha dün adamla flörtleşiyorduk bu hiçbir şeyse olan halini de görmek isterim.

 

"Pek emin olamadım."

 

"Senin emin olmanı gerektircek birşey olduğunu düşünüyorum."

 

"Hanımlar hanımlar sakin." Fırat ve öykü kuzendi.

 

"Acaba alışverişe mi çıksak. Kış geliyor nede olsa." Diğerleri onayladı bana baktığındaysa başımı salladım.

 

"Başka bir zaman olabilirdi ama bu gün Amerikadan babam gelecek." Yağmur dudaklarını büktü.

 

"Başka zaman gideriz o zaman."

 

🎡

 

"Bu bir hata, bunu yapmamalıyız. Bu bir hata!"

 

Her maça çıkmadan önce aklındaki tek cümle buydu. "BU BİR HATA!"

 

Hata değildi. en iyisi olmak hiçbir zaman hata değildi. Bunu ona öğreten babasıydı.

 

Dışarıdan Ares diye bağıran insanları es geçerek ringe çıktı. Ares; savaş ve yıkım demekti. Yiğit çevik onların yıkımı olacaktı.

 

🎭

 

Maç sonu.

 

"Çok sıkıcı olmaya başladı. Sen hep bunları yenersen hiç adrenali kalmaz ki." Dedi Burak sıkıntıyla.

 

"Dayak yememi ister gibi bir halin var."

 

"Hayır da, çok sıkıcı olmaya başladı. Hep kazanırsan bir heyecanı kalmaz ki."

 

"Yarın maç var."

 

"Biliyorum."

 

"Uzun zamandır legal bir maça çıkmıyorum."

 

"Onu da biliyorum."

 

"Ne bok yiyeceğim."

 

"Onu bilmiyorum kardeşim." Ofladı yiğit. Uzun zamandır kendinin de dediği gibi legal bir maça çıkmıyordu.

 

"Kimle maçın."

 

"Alexander."

 

"Boku yedik kardeşim."

 

"Katılıyorum kardeşim."

 

 

 

Radyodan yükselen şarkı uykusunu getirmişti yiğitin. Viski şişesine uzandı. İlk kez içmiyordu ama tadına alışkın değildi de. Doldurup şarkıyı dinlemeye başladı

 

"Kederin yüzüme ışık olsun

Sen gününe yolsun

Kederin yüzüme ışık olsun

Sen günüme yolsun

Bir yolcuyum kalbinde

Hatırın dursun

İçime bir muğlak bırakmak olmaz

Avuca oturur kabına sığmaz

İçime bir muğlak bırakmak olmaz

Avuca oturur kabına sığmaz."

 

"Başka yerde arama.

Bak göğsümde izin var.

Uzaklarda duramam ki,

İçimde bir deli kan var."

 

🍁

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%