@kzbrlzkakz
|
Vazgeçişler... Yok sayılmışlıklar... Kırılıp dökülmüş kalpler... Sarılmayı bekleyen kırık kalpler. Yara almaya mahkum bedenler. Sahi neden böyleydi insan oğlu. Vurucu, yıkıcı ve parçalayıcı.
🥀 Gözlerini açmakta zorlandı birkaç saniye yiğit. Sanki tonlarca kum varmış gibi acıyordu. Kafasına darbe aldığı için beyni yerinden fırlayacakmış gibi hissediyordu. Nihayet gözünü açınca betondan bir yerle bakmıştı. Kafasını yavaşça kaldırdı. Beyaz bur bir tavan. Ve bir kapı. Başka hiçbir şey yoktu. Elleri ayakları arka taraftan bağlanmış bir şekilde oturuyordu bir sandalyenin üstünde.
Son hatırladığı yağmur ile konuştuğuydu. Robotik bir ses yayıldı.
"Ooo mert beyler de uyanmış. Ben bu kadar uzun bir şekilde baygın kalacağını pek düşünmemiştim." Robotik sesi sonralardan eğleniyormuş gibi çıkmıştı.
"Sen kimsin lan." Kahkaha attı.
"Çok yakında öğrenirsin. Şimdi keyfine bak. Ha birde, seninki gelmiş hoş gelmiş. Eminim ki o de seni özlemiştir."
"Umrumda değil. Burada ne işim var bilmiyorum ama şuradan kurtulduğum zaman yüzünde kara delik oluşturmazsam benim de adım yiğit değil!" O sırada odayı Melisanın sesi doldurdu.
"Artık ona karşı birşey hissettiğimi sanmıyorum duru. Hissetsem bile bir erkeğin peşinden koşacak kadar düşmedim." Duru konuştu.
"Abim de zaten birşeyler hiseddiyormuş gibi değil. Hatta hayatına her an birini alabilir gibi." Melisanın dudaklarından küçümseyici bir gülümseme çıktı.
"Hayatına aldığı kadınlar bile beni unutmak için değil mi zaten?" Uzun bir süre ses gelmedi.
"Pek sanmıyorum. Yani kendini bu kadar önemli sanman bile komik."
"Dediğim gibi duru abin artık umrumda değil, yinede geçmişe hürmeten annenlere ve sana da davetiye getirdim. Gelip gelmemek size kalmış." Sesler kesildi.
"Şimdi seni tek başına burada bırakıyorum. Fazla da düşünme deli olursun." Sustu yiğit. Ne davetiyesi olduğu umrunda değildi. Geçmişi umrunda değildi. Geçmiş geçmişte kalırdı sonuçta.
Yiğitin başında ki ağrı gittikçe derinleşirken bir anda kapı açıldı. Beyaz maskeli birisi. Güldü.
"Ne o niye yüzünüzü sesinizi göstermiyorsunuz korkuyor musunuz yoksa?" Adam elindeki tepsiyi yere bırakıp çıktı. O sırada metalik ses tekrar duyuldu.
"Adamlarımı sinirlendirme yiğitçim. Biliyorsun benimkiler sinirlenince kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak istiyor." Dişlerini sıktı yiğit. Kimdi bu.
"Biraz cesaretin Varsa gelirsin lan şerefsiz. Kimsin lan sen kim!"
"Dedim ya tatlım çok yakında diye. Bu arada telefonuna bildirimler geliyordu. E bilirsin bizde meraklı adamlarız. Yağmur diye bir kadından. Yapma be yiğit. O kadar dedik sana zamanında zaaf yapma diye. O değilde kıza yazık olacak."
"Ona dokunursan dokunduğun elini yerinden söker götüne sokarım. Seni gebertirim!"
"Cık, cık, cık. Hiç yakışmıyor senin gibi bir beyefendiye böyle sözler. Bu arada hanımefendiye cevap verdik. Çok merak etmiş seni. Artık merak etmeyecek ya."
"Ne dedin lan kıza, sikik orosbu çocuğu ne dedin kıza!"
"Sadece biraz senden bahsettim. Ne bok olduğunu anlattım. İllegal bir şekilde maçlara çıktığından bahsettim ona."
"SENİ ANANIN KARNINA GERİ GÖNDERECEĞİM. ŞEREFSİZ İT!"
"Susturun şunu. Bak yine başım ağrıdı." Bir daha ses gelmedi. Birkaç adam geldi. Yine maskelilerdi. Yiğitin göğsü sinirle inip kalkarken adam konuştu.
"Şimdi biraz da senin bildiğin yerden konuşalım yiğit bey." Yüzüne inen yumruktan hiçte etkilenmedi yiğit. Dudağının patlamış olması umrunda bile değildi. Ama yağmur olsaydı pansuman yapardı. Ona kendini nasıl açıklayacağını tarttı durdu kafasında.
"Anlaşılan yiğit bey yumruklara alışkın. Ee mesleği tabi. Ama şimdi senin bu yakışıklı yüzünü biraz dağıtacağız." Birkaç yumruk attı. Kaşı patlamıştı. Ve birkaç yumruk birkaç yumruk derken 1 saatin sonunda bayılmıştı yiğit.
"Dayanıklı çıktı valla."
🎬
Yiğite birkaç gündür ulaşamıyordum. Daha doğrusu ulaşamıyorduk. Kimsenin haberi yoktu. Duru babasıyla konuşunca bir yer tespiti yapmıştı ancak gittiklerinde orası da boştu.
Telefonuma gelen mesajla telefonumu aldım. Yiğittendi.
Yiğit: sende amma kafa ütüledin ha
Yiğit: yazma bana
Yiğit: seni gördükçe daha çok iğreniyorum
Yiğit: kullandım seni zaten
Yiğit: yazma artık bana
Bunlar ne demekti. Bir anda ne olmuştu bu adama. Göz yaşlarım akmasın diye çok tuttum kendimi. Ama pekte başarılı olamadım. Gözümden bir damla yaş düştü. Kullandım seni ne demekti. Midem bulanmaya başlamıştı. Bu kelimeleri nasıl kullanırdı bana. 🎬 Baygın gözlerle karşısında yemek yiyen kartala baktı yiğit. Tahmin etmeliydi onun olduğunu. Ellerini silip yiğite döndü.
"Birşey diyeceğim. Seninkisi görüldü atmış. Sanırım artık senden nefret ediyor. Kanadı Kırılmış yara almış. Şimdi yarasını sarmak için birilerine ihtiyacı vardır öyle değil mi?"
"Seni gebertirim! Sana yemin olsun seni şuradan çıktığım zaman sağ bırakmam. Uzak dur ondan!"
"Artık çok geç yakışıklı. Seninkisini hesabı buldum. Güzel kız. Ağzının tadını biliyorsun, biliyorsun da zaaflarını saklamayı hiç beceremiyorsun."
🍁 Ohm ohm
Selam
Bu kitapta ilkez konuşuyorum garip hissettim.
İlk önce kitap hakkında neler düşünüyorsunuz onları buraya yazarsanız sevinirim Ve lütfen vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
İkinci olarak da olaylar biraz daha bu bölümden sonra başlıyor.
Bölüm atmamazlık olmasın diye bunu attım.
Önümüzdeki bölümü de yarın atıp ondan sonra haftada bir bölüme geçeceğim
Yine aynı uzunlukta olur çünkü bir yandan ev işleri ders çalışmak ve burası olunca dengem şaşıyor.
Sizi seviyorum 🫶🏻
İyi geceler.
|
0% |