Yeni Üyelik
34.
Bölüm

34. Bölüm

@kzbrlzkakz

Barancım: yavrummm

 

Sen: bir daha söyle bakayım

 

Baran: yavrumm

 

Sen: şimdi söyleyebilirsin

 

Baran: yarı müsait misin?

 

Sen: randevu defterime bakmam gerek.

 

Baran: illa nazlanacağım diyorsun yani

 

Sen: hı hı

 

Baran: iyi bakta gel, bekliyorum. (20:06)

 

Sen: müsait misim komutanım (20:10)

 

Baran: alayım mı o zaman

 

Sen: asansör de buluşabiliriz

 

Baran: iki romantik olalım diyoruz içine ediyorsun ha

Sen: ne demek görevimiz

Baran: şimdi gidiyorum.

Baran: geri geleceğim

Sen: bekliyorum

 

💋

Herşey çok güzeldi, herşeyden öte baran çok güzel seviyordu. Denizlerin evine tüm tim davetlillydi, babamı da çağırmıştı ama babamın Ankara'ya gidip gelmesi gerekiyordu. Şu an bavul hazırlıyordu. Bana yazdığında ise baş davetlimsin demişti.

 

E gelini olunca öyle oluyor.

 

Kabul etmiştim tabiki, baran varsa varım, yoksa da varım.

 

Böyle satıcılık görmedim.

 

Sus.

 

Cansuyu arayıp baranın sevdiği bir yemeği soracaktım. Evet bilmiyorum ne varmış.

 

"Alo, yengelerin gülü."

 

"Yengelerin gülü ne cansu."

 

"Ay ne var, gül gibi kadınsın."

 

"Neyse, abin yanında mı?"

 

"Evet, hoparlöre mi alayım?"

 

"Hayır, uzaklaş oradan." Dedim. Hemen adım sesleri duyuldu.

 

"Evet asayiş ben kemal."

 

"Salak."

 

"Ayıp ama yenge, burada operasyon başında."

 

"Neyse konuya geliyorum."

 

"Gel yenge."

 

"Abin neler sever, yani yemek olarak."

 

"Sarma, dolma, et, aslında abim herşeyi sever, beygir gibi bünyesi var."

 

"Sevgilime beygir deme."

 

"Dedim bile hıh."

 

"Sen ne yapacaksın ki."

 

"Akşam için yapacaktım."

 

"Ohoooo ablam herşeyi yapmıştır bile."

 

"Cidden mi?"

 

"Cidden."

 

"Offff."

 

"Ama şey, ablam hiç kısır yapmaz. Yani tutturamaz."

 

"Gerçekten mi?"

 

"Evet birde ablam asla zeytin yağlı sarma yapmaz, ve abim bayılır."

 

"Gerçekten mi?"

 

"Yalan borcum mu var sana."

 

"Of tamam kapa telefonu."

 

"Kapattım."

 

Telefon kapanınca işe koyuldum, babaannem ve anneannem sağolsun tüm yemekleri kavramıştım.

 

Herşey hazır olunca kaplara koyup bir yere ayırıp odama girdim. Güzel bir kombin yapmam gerekiyordu.

 

Çalan telefonum ile elime aldım, canım yakışıklı mı yakışıklı sevgilim arıyordu.

 

İyiki sevgilin var ha.

 

"Alooo."

 

"Fazla enerjiğiz bakıyorum."

 

"Olmamam için bir sebep mi var."

 

"Hayır, hep gül, e ne yapıyorsun."

 

"Hazırlanıyorum, tüm gün yattım. Sanırsam buna ihtiyacım varmış."

 

"Yanına geleyim mi?"

 

"İki saat sonra görüşeceğiz zaten baran."

 

"Şimdi de görüşsek ne olur."

 

"Çok mu özledin."

 

"Çoktan çok."

 

"E gel o zaman."

 

20 dakika sonra...

 

Kıyafetlerimi giymiş makyajımı yapmış baranın gelmesini bekliyordum. Bu sefer biraz usturuplu giyinmiştim.

Camdan gelen tıkırtı ile oraya gittim, baran gelmişti. Camı açtım.

"Hoş geldin."

"Hoş buldum güzelim." Dedi. Camdan içeri girip direk sarıldı.

"Çok özledim çok, çok, çok."

"Bende çok özledim, hemde çok, çok, çok özledim."

"Ruj sürmüşsün.'

"Evet sürdüm."

"Ben bunu bozmadan rahat nefes alamam." Dedi ve dudaklarıma yapışması bir oldu. Kollarımı boynuna dolayıp karşılık verdim.

Bir süre sonra ayrılınca dudaklarıma bakmaya devam etti.

"Rujumu bozdun, ne yapacağım şimdi." Elini çeneme atıp dudaklarıma baktı.

"Ne güzel bozmuşum öyle, biraz daha bozasım geldi bak. Dedi ve tekrar öpmeye başladı.

 

🫰🏻

 

Babam gitmiş denizlere gelmiştik, tek sorun, baranın annesi buradaydı. Evet annesi burada. Efendi gelin profili çizmiştim bile.

 

Baran sarma ve kısır yaptığımı duyunca şaşırmıştı. Neresine şaşırmıştı bilmiyorum ama şaşırmıştı işte.

 

Şimdi ise masayı kurmuş yemek yiyorduk.

 

"Yenge, sen bizim askeriyeye aşçı olarak mı gelsen ne yapsan, boğazımıza doğru düzgün birşeyler girer." Dedi demir.

"Valla ben zehirleniriz Vibe almıştım." Dedi Barlas. Baran yanında oturan barlasın kafasına vurdu.

 

"Doğru konuş lan yengenle." Dedi. Sanırsam bu adam bir gün benim sonum olacaktı. Çünkü kalbime iyi değildi.

 

"Barlas sana tiktok izlemeyi yasaklayalım bence." Dedi hakan abi. Baran ağzındaki lokmayı yutup konuştu.

 

"Kesinlikle katılıyorum, hatta telefonu bile almak lazım elinden." Dedi.

 

"Abiii." Dedi cansu isyan ederek.

 

"Ne abii, ne güzel iletişiminiz sıfıra iner." Dedi baran. Cansu oflayarak önünde döndü.

 

"Karışma benim yavrularıma." Dedi canım kayınvalidem serpil hanım.

 

"Karışırım, neyim ben saksı mı?" Dedi baran. Yok sevgilim sen saksı değilsin, ben birebir şahidim.

 

"Baran, karışmasan mı?"

 

"Yavrum."

 

"Ne yavrum, sen yaparken sorun yok da onlar yapınca mı sorun var?" Dedim. Düşünüp barlasa döndü.

 

"Siz ne yapıyorsunuz lan?" Dedi sinirle. Sakin mi olsak bey.

 

Sen onun sinirini alırsın.

 

Alırım elbette.

 

"Ohoo-" barlasın sözünü bölen şey baranın tekrar kafasına attığı şaplaktı.

 

"Kes çeneni, anladım tamam."

 

"Komutanım."

 

"Ne var demir."

 

"Umay nerede."

 

"Ne bileyim ben umayın bekçisi miyim?"

 

"Dosya imzalıyor o." Dedi Barlas. Cansunun bakışları ona döndü.

 

"Yani benim götürdüğüm dosyaları." Dedi. Cansu önüne dönüp yemeğini yemeye devam etti. Sanırsam kızmıştı. Ne var ki bunda.

 

Kapı çalınca deniz kalkıp baktı, salonun kapısından giren kişi iki kişi vardı. Ada ve güneş.

 

Barana baktığımda yaptığım sarmayı yediğini gördüm. Bakmaya devam edince bakışlarını kaldırıp bana baktı.

 

'ne oldu.' der gibi baktı. Önüme dönüp, ikisine baktım. Güneş selam verip oturdu ama ada selam vermeden otudu.

 

Masada geçen konuşmaya yabancıydım. Baran güneşin getirdiği baklavayı yiyordu.

 

"Beğendin mi baran?" Dedi ada. Efendim?

 

"Neyi?"

 

"Baklavayı, sen Antep fıstıklı seviyorsun diye öyle almıştık." Dedi. Pardon? Sen seviyorsun diye derken.

 

"Klasik bir baklava işte." Dedi baran. Barana bakmaya devam ettim. Gözünün ucu ile bana bakıp baklavayı orta sehpaya bıraktı.

 

"Abla, senin şu kadayıftan bana versene bana." Dedi baran. Önüme dönüp telefonum ile oynamaya başladım. Oynadığım yoktu oysa, uygulamalara girip çıkıyordum.

 

"Güzelim, birtanem, yavrum, aşkım." Dedi. Hayır kanma Eylül, kanma. Telefonum ile ilgilenmeye devam ettim.

 

"моя красота."

 

Şu an değil, şu an olmaz.

 

"Ne var baran." Dedim sessiz ama sinirli bir tonda.

 

"Valla benim bir suçum yok, ben ne bileyim baklavayı nasıl sevdiğimi hatırladığını." Dedi. Ben ona takılmamıştım bile, eskiden kalmış bir şeydi, şu anla ilgilenirdim ben.

 

Benim sinir olduğum konu onun herşeyini biliyor benim ise bilmiyor olmayışımdı.

 

"Sorun yok." Dedim yine aynı sessizlikte.

 

"Güzeli-"

 

"Sorun yok baran, tamam mı?"

 

"Peki." Dedi ve önünde döndü. Cidden çıldıracaktım. Cansuya baktığımda telefon ile oynuyordu. Bakışlarımı barlasa çevirdim o da telefona bakıyordu.

 

Demir ve eren bilek güreşi yapıyordu.

 

Biraz daha oturup kalkmam gerektiğini söylemiştim, baran geleyim mi dedi, gerek olmadığını söyleyip eve geçtim.

 

Bir kahve koyup içmeye başladım.

 

Birkaç dakika sonra baran'dan mesaj geldi.

 

Baran: yanına geleyim mi?

 

Sen: bilmem.

 

Baran: geleyim yani

 

Sen; olabilir.

 

Baran: nokta koymasak

 

Sen: niye alerjin mi var?

 

Baran: sen öyle nokta koyunca ben çok ciddi oluyorum

 

Sen: öyle ol diye koyuyorum zaten.

 

Baran: offf

 

Sen: ne o bıktın mı iki günde benden?

 

Sen: ama bıktıysan bak yedekde ada var.

 

Baran: ne alaka şimdi o

 

Sen; bilmem sen söyle.

 

Baran: anasını satayım hiçbir şey yokken trip atan sensenin ve suçlu ben oluyorum şaka gibi

 

Sen: hiçbir şey yokken mi baran?

 

Sen: sence cidden hiçbir şey yok mu?

 

Baran: ne var söyle de bende bileyim

 

Sen: mesela adanın ablanın verdiği yemekte ne işi vardı, budan bahsedebiliriz.

 

Baran: ben ne bileyim be

 

Baran: ben mi yaptım yemeği de ben mi çağırdım

 

Sen: bak her şeye tamam derim ama neden hala senin baklavayı nasıl s

evdiğini biliyor

 

Baran: onu da bilmiyorum yavrum

 

Baran: valla bilmiyorum yemin ederim bilmiyorum

 

Sen: yanıma gel

 

Baran: peki.

 

❤️‍🔥

Yazar'dan

 

 

Herşeyi bir yere sıkıştırırdık ya hani, öyle bir şeydi, kalbimize yüreğimize sıkıştırırdık kimi zaman, kimi zaman bazı düşüncelere sıkıştırırdık. Öyle bir şeydi aşk.

 

Yüreğede akla da sığmıyordu aşk dediğimiz meret.

 

Sığdığı zaman daha fazlasını istiyor sonra taşıyordu.

 

Aşk böyleydi işte, kimi zaman bir sızı kimi zaman sızıdan daha fazlası.

 

Umay hiç aşka tutulmamıştı, bunun ne demek olduğunu gerçekten bilmiyordu.

 

Hisler onun için birşey ifade etmiyordu, elbette seveceği günü bekliyordu, aşık olacağı günü bekliyordu.

 

Yaslandığı duvardan doğrulup eğitimdeki mavi berelilere baktı, her birimin kendine özel görevi vardı elbette.

 

"Ne o yoruldunuz mu?" Dedi Umay. Bağırarak, askerlerin hepsi bir ağızdan,

 

"HAYIR." diye bağırdı. Ellerini arkasında birleştirip getirdiği sandalyeye otudu ve silahını çıkarıp toz bezi ile temizlemeye başladı.

 

"Yorulmazsınız da zaten, öyle bir lüksünüz yok." Dedi Umay büyük bir ciddiyetle. Baranı görünce ayağa kalkıp hazır ola durdu Umay.

 

"Durum nedir Umay." Dedi baran. Elindeki silahı beline takıp bankın üzerindeki dosyayı alıp barana uzattı.

 

"Hazırlar komutanım ama-"

 

"Ama ne?" Dedi baran. Bir iç çekti Umay.

 

"Yakın dövüşte biraz daha ilerlemeleri lazım." Dedi Umay. Baran bir süre askerleri izleyip Umaya döndü.

 

"Yarın Demir seninle derslere girsin, belki işe yarar." Dedi baran. Başını salladı Umay. Baran birkaç şey daha söyleyip gidince.

 

Umay biraz daha çalışmalarını izleyip timin dinlenme odasına geçip bir masaya oturdu. Bir süre sonra tim gelmişti ama Umay derin düşüncelerinden arınıp onlara bakamadı bile.

 

Çalan telefonu ile kendine gelen Umay kimin aradığına baktı, Eylül arıyordu.

 

"Alo." Dedi Umay sakince, karşıdan ses gelmedi bir süre, endişelenmeye başlayan umay bir kez daha alo dedi, bu sefer de ses gelmeyince kapatacaktı ki, kalın metalik bir ses duyuldu.

 

"Sevgili Eylül elimde, son şansımı iyi kullanmam gerek öyle değil mi?" Dedi ve kapattı. Telefondan ses duyamayınca koşar adımlarla baranın odasına ilerledi. Tim de arkasından geliyordu.

 

Kapıyı çalıp gir komutunu duyunca girdi.

 

"Ne oldu." Dedi baran. Nefes nefese kalmıştı Umay.

 

"Eylül aradı." Dedi Umay. Hızlıca ayağa kalktı.

 

"Birşey mi olmuş?" Dedi baran.

 

"Metalik bir sesti, sevgili eylül elimde son şansımı iyi değerlendirmem gerek değil mi dedi" dedi Umay.

 

Ne olduysa o an oldu, baranın sanki başından aşağıya su dökülmüştü, sevdiği kadının nerede olduğunu bilmiyordu, en önemlisi de kimin elinde olduğunu bilmiyordu.

 

 

Herşey çok ani gelişyordu, eylülün kaçırılması, timin ve Ali denizin bunu öğrenmesi de cabasıydı. Baran ne kadar soğuk kanlı olmaya çalışırsa çalışsın içinde bir yerler sızlıyordu.

 

Tim harekat merkezinde albayı ve generali bekliyordu.

 

"Ebesini siktiğimin herifleri ne istiyorlar da kaçırdılar." Dedi demir sinirle. Baran arkasına yaslanıp gözlerini kapattı.

 

"Tek istedikleri sınırdan geçmek." Dedi Barlas. Hakan elindeki kalemi çevirmeye devam etti.

 

"Sikik orosbu çocuklarını bu sever sikmezsem benim de adım hakan değil." Dedi hakan. Baran sakin kalmaya çalışıyordu ama olanaksız bir şeydi bu.

 

Albay ve generalin gelmesi ile ayağa kalktı tim.

 

"Rahat." Dedi general masanın başındaki sandalyeye otururken. Herkes yerine yerleşince konumsaya başladı Ali deniz.

 

"Yerini tespit ettik, ama-" sözünü bölen barlasdı.

 

"Gitmiyor muyuz komutanım?"

 

"Tehlikeli bölgede, kazıklı mayın bölgesi." Dedi Ali deniz. Hepsi bir nefes verdi. Baran sakince dinliyordu.

 

"Peki gitmeyecek miyiz?" Dedi hakan. Başını salladı Ali Deniz. Zöhre öğrendiğinden beridir her dakika arıyordu, Ali denizin canı acıyordu ama bunu belli etmiyordu.

 

"Eylülü orada bırakacak değiliz, askerlerin her konuda eğitimli askerler Ali deniz, bu operasyon olacak, yalnızca eylülü alıp geleceksiniz." Ayağa kalkınca tüm harekât merkezindeki askerler de kalktı. "Anlaşıldı mı asker?"

 

"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM."

 

🦋

Baran'dan

 

Eylül kaçırıldıktan 4 gün sonra

 

Yüreğinde kocaman bir boşluk olur du ya hani, öyle bir boşluktu kabimdeki boşluk. Sanki sevdiğini kaybetmiş gibiydi.

 

İçimde bir yerler acıyordu, sızlıyordu. Ama bunu kimseye belli etmemek zorundaydım.

 

Kulağımdaki kulaklığı çıkardım, gözümden akan yaşı sildim. Sakin olmalıydım, sevdiğim kadın ellerindeydi ve benim delirmemem lazımdı.

 

Canım yanıyordu, alışık olmadığım bir histi bu.

 

Kulaklığı takıp odaklandım.

 

Soğuk kanlı ol, odaklan.

Soğuk kanlı ol, odaklan.

Soğuk kanlı ol, odaklan.

Soğuk kanlı ol, odaklan.

 

Derin bir nefes verip tekrar kulaklığı taktım.

 

"Komutanım, hareketlilik var." Dedi Umay. Silahın dürbünü ile girişe baktığımda eylülü çıkarttıklarını gördüm. Ne yapıyordu bu ebesini siktiktlerim.

 

Biraz daha izlemeye devam ettim, bir sandalyeye oturtup, ellerini ve ayaklarını bağladılar. Yakındık hemde çok yakındık, nefes seslerini durabilecek kadar yakındık.

 

"Biraz açık hava sınaması izletelim komutanın sevgilisine ha?" Dedi it. Ne izleteceklerini tahmin etmemek aptallık olurdu.

 

Analarının karnından doğdukları günü zehir edecektim onlara.

 

"Komutanım."

 

"Efendim Barlas."

 

"Emri verin gidip tek başıma alayım şu itleri." Dedi. Tehlikeliydi.

 

Sessiz kalıp izlemeye devam ettim, Eylül sanki hiçbir şey olmadan sakınce duruyordu.

 

"Afferim benim güzelime." Dedim sessizce. Açtıkları şeye gözlerini çevirip izlemeye başladı.

 

Bundan tam 4 yıl önce ellerine düşmüştüm itlerin, ya da öyle sanıyorlardı.

 

Sonunda konuşmuştu, sesine hasret kalmıştım.

 

"Neden yapıyorsunuz bunu?" Dedi. gözlerinin dolmasını gizlemek istiyordu.

 

"Bizim için bir neden yok, bizim özgürlük dışında bir amacımız yok." Dedi. Özgürlüğünü siktiğimin şerefsizi.

 

"O zaman içerdeki koltuğa git yat, belki rüyanda görürsün." Dedi. Karşısındaki itin sinirlendiğin buradan hissedebiliyorum.

 

"Yengemdeki adamlık şu ortamdaki kimsede yok valla." Dedi demir. Öyleydi. Yedi sülalesi askerdi eylülün.

 

"Yedi ceddi asker olan bir öğretmen için ideal konuşmalar." Dedi Umay.

 

Video ilerledi, ilerleyen saniyelerde işledikleri işkence videosundan koskoca bir çığlık koptu.

 

Eylül'ün bağırması ile ona döndüm.

 

"NE İSTİYORSUN BENDEN, NE, NE. KAPAT ARTIK ŞUNU. Dayanamıyorum." Dedi.

 

Soğuk kanlı ol, odaklan.

Soğuk kanlı ol, odaklan.

Soğuk kanlı ol, odaklan

Soğuk kanlı ol, odaklan.

Soğuk kanlı ol, odaklan.

Soğuk kanlı ol, odaklan

Soğuk kanlı ol, odaklan.

Soğuk kanlı ol, odaklan.

Soğuk kanlı ol, odaklan.

 

"Senden bir şey istediğimiz yok, sevgilin gelecek mi ki şimdiye kadar gelmediklerine göre bundan sonrada gelmez, eğer gelirse de ben sınırdan geçeceğim sende öleceksin." Dedi. İt oğlu it. Şerefsiz orosbu çocuğu.

 

Gözlerini kapattı Eylülüm, gözünden düşen damlalar daha çok canımı yakıyordu, benim geleceğimi biliyordu, ya da ben öyle sanıyordum.

 

Güzel kızımı, güzelimi, sevdiğimi üzmüşlerdi.

 

"Kırlangıç, başlıyoruz."

🪖

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%