@kzbrlzkakz
|
Eylül'ün kaçırıldığı zaman.
~~~~~
Herşey yolunda gitmezdi hayatta, birşey illa ki sekteye uğrardı. Ölüm gibi, daha birçok şey gibi.
Kendimi şu sıralar bitkin hissediyordum, hasta olacakmış gibi.
Çalan telefonum ile odağımı oraya verip açtım telefonu. Baran arıyordu. Şu sıralar çok meşguldü, ve özlemiştim.
"Aloo."
"Güzelim." Dedi, her güzelim dediğinde bana bir haller oluyrdu.
"Sevgilim." Dedim. Sevgilim kelimesini ilk duyduğu anda donup kalmıştı. Sonra ise adı ile seslendiğimde sevgilim demem gerektiğini söylüyordu.
"Yavrum, birtanem bebeğim yavrum. Çok özledim." Dedi. Her dediği kelimenin arasında bir özlem vardı.
"Özledin mi? Lan özleyen insan bir arar benim güzeller güzeli sevgilim hayatımın anlamı ne yapıyor acaba diye sorar."
"Hayırdır şüphe mi duyuyorsun?" Dedi. Yo ne haddimize.
"Duymam gereken bir konu mu var?" Dedim. Derin bir nefes verdi.
"Soruya soruyla karşılık veriyorsun." Dedi. E ne olmuş yani.
"Kuru iftira ben öyle birşey yapmam." Dedim. Gülme sesi geldi. Ne güzel gülüyordu öyle.
"Aynen yavrum bak şimdi inandı-"
"Baran."
"Efendim yavrum."
"Sen hep gül olur mu?"
"Birlikte olacaksa neden olmasın."
"Sadece benim yanımda gülüyorsun."
"Tek güldüren sensen demekki."
"İltifat olarak kabul ettim."
"Sana başka ne edilir bilmiyorum ben."
"Ya, salak." Dedim. Güldü dediğim şeye.
"Yavrum."
"Hı." Diye tatlı bir Tepki verdim.
"Evlenelim mi biz." Dedi. Efendim, ne? Biz ve evlenmek. Bir süre sessiz kaldım.
"Güzelim iyi misin, Eylül, orada mısın?" Dedi. Ben buradayım da ruhum burada mı?
Astral seyahate çıkmış olabilir.
"Baran!."
"Yavrum."
"Şu an üzerimde pazardan aldığım pijama var ve sen bana evlenme teklifi ediyorsun, hemde telefondan."
"Birincisi, ben sana pijamalı halinle bile düşüyorum. İkincisi, telefondan evlenme teklifi edilir mi bilmiyorum ama şartlar bunu gerektirdi."
"Göreve gideceksin." Dedim. Sıkıntılı bir nefes verdi.
"Özür dilerim." Dedi. Ne için özür diliyordu.
"Gerek yok baran, bu senin görevin ve buna alışkınım ben zaten." Dedim. Bir süre ses gelmedi.
"Teklifime hala bir cevap alamadım." Dedi. Gözlerimi devirdim, yorganıma iyice sarıldım çok soğuktu.
"Geldiğinde bu konuyu konuşalım bence, şu an pek uygun bir pozisyonda değilim."
"Tek sorun bu mu sence güzelim."
"Evet bir sorun daha var, BARAN BENİM YÜZÜĞÜM YOK." dedim.
Güldü. baya baya güldü.
"Alırız, hangisini istiyorsan onu alırız sorun yok."
"Pekii, şimdi gitmem gerek. Aç karnımı doyurmam lazım." Dedim.
"Saat on bir ve hala kahvaltı etmedin mi sen?" Diye çıkıştı.
"Ne yapayım uykum vardı, uyumuşum." Dedim.
"Tamam güzelim tamam birşey demedim."
"Baran."
"Efendim."
"Ne zaman gidiyorsunuz?"
"Bir saate çıkacağız."
"O kadar erken mi?"
"Görev emri seni aramadan tam beş dakika önce çıktı, yoksa yanına gelirdim."
"Peki." Dedim ve ekledim. "Baran"
"Efendim yavrum."
"Seni seviyorum."
"Ben sevmiyorum, şırıl sıklam aşığım."
🎀
"Eylül." Diye içeriden beni çağıran babamın yanına gittim. Bu gün karargaha gitmemişti.
"Ooo Ali deniz bey, neler yapıyorsunuz öyle." Dedim. Güldü.
"Ekmek kalmamış, gidip alacağım. Sende çayı demle. Anlaştık mı?"
"Anlamadık, ben ekmek almaya gideyim." Dedim. Başını salladı. Kolidora ilerleyip vestiyerden montumu ve botumu aldım.
"Paran var dimi."
"Kızınız artık ekonomik özgürlüğünü eline almış birisi Ali deniz bey. Duymamış olayım."
"Laflara bak laflara, daha iki gün önce ayağımın dibinden ayrılmıyordun, ekonomik özgürlük diyor birde."
"Ekonomi özgürlük neymiş, sen beni birde evlenince gör." Dedim. Sinirlenmişti, canım babam ya.
"Eylül, daha el kadarsın yavrum. Ne evliliği." Dedi. Botumu giyip Ayağa kalktım.
"Ohooo, babacım sabah evlilik teklifi bile aldım, telefondan oldu ama olsun, nede olsa göreve gidiyor. Kıyama-"
"Eylül, ne anlatıyorsun sen, valla sinirleniyorum, git al şu ekmeği de gel, hadi."
"Sakin ol şampiyon, gidiyorum." Deyip çıktım evden. Markete girip iki ekmek, yoğurt, birkaç atıştırmalık alıp kasadan ödeyip çıktım marketten.
Eve dönerken telefonumun çalışması ile montumun cebinden çıkardım. Baran arıyordu. Akşama kadar arasa asla şikayetçi olmazdım.
"Yavrum." Dedi. Gerçekten yavrum kelimesine ayrı bir düşüyordum.
"Sevgilim."
"Ben biraz sonra çıkacağım, kendine dikkat et, okulda dışarıya montunu giymeden çıkma, ve ben gelene kadar dikkat et ki aklım sende kalmasın.'
"Çabuk gel."
"Deneyeceğim."
"Dikkat et!"
"Sende güzelim sende."
"Aşığım sana."
"Ölürüm ben sana, ağlama artık."
"Ağlamıyorum ki, soğandan oldu." Dedim.
Yolda soğanı nereden buldun acaba.
Biraz daha konuşup kapattı, baran soğan yalanına inandımı bilmiyorum ama eve gitmem gerektiğini biliyordum.
Adımlarımı hızlandırırken arkamdan gelen bir araba sesi duydum.
Arkama bakmadan ilerlerken arkamdan yüzüme dolanan bir el oldu.
Sonrası yoktu, bomboştu.
🎀
Eylülün kaçırıldığı gün
Gözlerimi açamıyordum, çok ağrıyordu. Neredeydim hiç bir fikrim yoktu.
Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda bir depoda olduğumu anladım.
Karanlıktı.
"Oooo, uyanmışız." Dedi sakallı bir adam.
"Siz kimsiniz?" Dedim.
Bence çok belli.
Sus çaktırma.
"Sen daha iyi bilirsin."
"Anlamıyorum." Dedim tekrardan.
"Hadi ama salağa yatma, komutan seni iyi yetiştirmiş belli." Dedi. Canım babam ya.
"Komutan derken."
"Babandan bahsediyorum."
"Benim 23 yıllık şoför babam ne zaman komutan olmuş." Dedim. Adam. Sağına soluna baktı.
"Yanlış kadını mı yakaladınız lan." Dedi sinirle.
"Yok abi, valla bu kadındı." Dedi adamlardan biri. Bağıran adam bana döndü.
"Sevgilin peki, o?"
"Sevgilimden iki gün önce ayrıldım, ben." Dedim. Baran görse kalp krizi geçirirdi.
"Asker olduğunu kabul ediyorsun yani." Dedi adam.
"Yo, pazarcı. Dedim. Adam diğerlerine döndü.
"Sizin yapacağınız işin cibiliyetini sikeyim ben, halledin şu kadını." Dedi. Yüzümde zafer gülümsemesi vardı. Babacım kızınla gurur duy.
"Bacım yaptığın iş iş mi şimdi senin, sevgilin değil madem herif neden gecenin bir yarısı senin odana tırmanıyor."
"Birincisi, sizin gibi itlerin bacısı falan değilim. Kapıma ancak kulübedeki köpek olursunuz, ikincisi adam benim evime değil üstümdeki kata gidiyor." Dedim. Allah yazdıysa bozsun.
"Yaktın başımızı yaktın." Adama başımda dikilmeye devam etti. Kayıdı bitirmişti.
"Birşey diyeceğim."
"De."
"Neredeyiz biz."
"Suriye, halep." Dedi.
"Karakolun numarasına attım kayıdı abi." İşte bu be. İlk kez hayatımda bu kadar salak insanlar görüyorum.
"Biz bu sefer harbi bittik."
🎀
Yazar'dan
Herkes bir işle uğraşıyordu, Eylül hiçbir yerde yoktu. Baran ve timi göreve çıkmadan önce almışlardı haberi. Şimdi herkes araştırma yapıyordu.
Göreve başka bir tim gönderilmişti.
Herkes harekat merkezindeydi.
Tim, Ali deniz, zöhre, Sare, turan, ve Ali denizin old tayfası.
Bir vido düştü sisteme.
"Komutanım." Dedi harekât merkezindeki bir asker. "Bir vido var, Eylül hanımın olduğu."
Hemen projeksiyona yansıtıldı. Baranın bakışları durgun değildi. Oldukça sakindi.
Fırtına öncesi sessizlik miydi bilinmez.
Video başladı.
"Oooo, uyanmışız."
"Siz kimsiniz?"
"Sen daha iyi bilirsin."
"Anlamıyorum."
"Hadi ama salağa yatma, komutan seni iyi yetiştirmiş belli." Ne sandın der gibi baktı Ali Deniz.
"Komutan derken."
"Babandan bahsediyorum."
"Benim 23 yıllık şoför babam ne zaman komutan olmuş." Herkes gülmemek için çaba sarf ediyordu.
"Yanlış kadını mı yakaladınız lan."
"Yok abi, valla bu kadındı."
"Sevgilin peki, o?"
"Sevgilimden iki gün önce ayrıldım, ben." Baranın kalbine inecek gibi oldu.
"Asker olduğunu kabul ediyorsun yani."
"Yo, pazarcı." Baran o an kendinden şüphe etti.
"Sizin yapacağınız işin cibiliyetini sikeyim ben, halledin şu kadını." Ali denizi. Yüzünde gururlu bir gülümseme oluştu.
"Yengemdeki manipüle yeteneği şaka mı?" Dedi demir.
"Bacım yaptığın iş iş mi şimdi senin, sevgilin değil madem herif neden gecenin bir yarısı senin odana tırmanıyor."
"Birincisi, sizin gibi itlerin bacısı falan değilim. Kapıma ancak kulübedeki köpek olursunuz, ikincisi adam benim evime değil üstümdeki kata gidiyor." Arada barlasın sesi kaynadı.
"Heyt be yengeme."
Sıra Ali denizedeydi, bakışları ağır çekimde barana sabitlendi. Kırlangıç timi ve turan da buna dahildi.
"Bu konuyu sonraya bırakıyorum yüzbaşı çevik."
"Emredersiniz komutanım."
Kayıt ilerledi.
"Yaktın başımızı yaktın."
"Birşey diyeceğim."
"De."
"Neredeyiz biz." İçinden geçirdi zöhre, "kimin kızı be"
"Suriye, halep." Kırlangıç timi güldü, onlar için bulmaları iki dakikalarını almazdı ama direkt konum almışlardı.
"Konumu değiştirmeleri olasılığı çok yüksek." Dedi Umay. Başını salladı Ali deniz.
"Ne yapacağız?" Dedi turan. Baran bu turana çok gıcık olmuştu ama şu an Alttan alması gerekiyordu.
"Turan, timini ayarlam kırlangıç timi ile birlikte göreve çıkacaksınız." Dedi Ali deniz.
"Ben." Dedi Sare. Ali deniz kaşlarını çatarak sareye baktı.
"Evet sen, senin ne işin var burada Sare." Dedi Ali deniz.
"Gideyim mi yani?"
"Yok kal, tövbe tövbe. Nerede görülmüş bir polisin özel kuvvetler ile göreve çıktığı." Dudaklarını büküp masadan kalktı Sare.
"İyi, bende gidio kavga ayırayım."
"En iyisi." Dedi turan.
🎀
Eylül kaçırıldıktan 3 gün sonra
Hala gelen giden yoktu.
"Pişt."
"Ne var?"
"Niye başka yere geldik."
"Sen sor diye."
"Pişt."
"Yine ne oldu."
"Tuvaletim geldi."
"Ne yapayım sal şuraya bir yere."
"Salayım mı, ananızdan babanızdan hiç mi terbiye almadınız. Hem pis pis kokar." Dedim. Adam oflayarak ayaklarımı çözdü.
"E ellerim."
"Oldu başka isteğin."
"Sen bu ellerimi çözmessen ben nasıl açayım fermuarımı?" Dedim. Adam yılmış bir şekilde ellerimi çözdü ve arkama silahı dayayarak tuvalete ilerletti.
"Çabuk ol."
"5 günün işini nasıl çabuk bitirebilirim." Dedim. Arkamdan itekledi.
Ayı ne olacak.
Çeşmeyi açıp etrafı incelemeye başladım. Küçük bir pencere vardı. Alaturka şeklindeki lavaboya ilerlerken ayağıma gelen Sey ile durdum.
Bir: neden tuvalette halı var, iki bu ayağıma gelen şey ne.
Halıyı kaldırdığımda küçük bir tahta parçası vardı. Tahtayı kaldırınca diğerleri de kalkıyordu. Tek tek çıkardım hepsini. Hepsi çıkınca kocaman bir tahta çıktı. Onu da kaldırınca yolun sonunda bir yol vardı.
Ronaldo sırıtışı.
AHAHAHAHAH.
Elime sabunluğu aldım Aşağıya inip tahtaları tek tek yerleştirdim. Üstte kalanlarsa Allah kerim, yapacak birşey yoktu. Karanlıktı. Yavaş yavaş ilerlerken eli silahlı dağ ayılarını görünce yavaş yavaş yaklaşıp ikisinin de kafasında sabunluğu kırdım. Kalın kafalı oldukları için sabunluk sadece değmişti.
Klozet fırlatmadığıma dua etsinler.
Evet düşman görüldü.
Pubg mobile deki kadın sesiyle.
Sabunluğu fırlatmamla yer yıkılınca derin bir nefes aldım. Adamın üstünü yokladım. Tabanca vardı. Diğerlerine de baktım. Çok olmasa da idare ederdi.
Silah sesleri geliyordu.
Kocamız geldi.
Allahım sana şükürler olsun.
Yavaş yavaş ilerlemeye devam ederken gördüğüm her iti alnından vuramasam da vurmuştum.
Silah sesleri durulunca durdum. Bir bağırma sesi duydum.
Baranişko bu.
Kocam geldi.
"SANA EYLÜL NEREDE DEDİM, DUYUYOR MUSUN BENİ. EYLÜL NEREDE." Diye sinirle bağırıyordu. Ses tam önümdeki bahçeye açılan kapıdan geliyordu.
"BİRAZDAN BURAYI AÇMAZSANIZ EYLÜL HAVASIZLIKTAN ÖLECEK." Diye bende bağırdım.
"Eylül." Diyen sesi yorgun, wolf bakışlarında hayat bulduğumun.
"Baran." Dedim çaresizce.
"Barlas birşey bul kıralım şunu." Dedi.
"Baran."
"Efendim güzelim, efendim bitanem söyle yavrum." Dedi ard arda.
"Öleceğim sandım." Dedim.
"İyi misin?"
"Buradan çıktığımız anda evlenirsek iyi olurum." Dedim. Güldü.
"Sen bunu dedin ya şimdi. Seni rahat bırakan da baran değil, şimdi biraz geriye geç kapıyı kuracağım."
"Tamam." Dedim ve geriye çekildim.
Tek vurmayla açılan kapıdan koşup baranın kucağına atladım. Saçlarımı sevmeye başladı. Silahını barlasa verdiğini gördüm.
"Özür dilerim, bunları yaşa istemezdim." Dedi. Parmak uçlarımın üzerinde durup yanağına öpücük bıraktım.
"Özür dilemene gerek yok, kafa tatile çıktım bir nevi."
"Sana birşey yaptılar mı?"
Kolumdaki morlukları görünce küfür etmeye başladı.
"Cinsini cibiliyetini siktiğimin puştları, sizi yaşatan şerefsiz olsun bu saatten sonra, BARLAS."
"komutanım."
"Eylülü araca götür, bir işim var geliyorum."
"Baran gitme."
"Hemen geleceğim yavrum söz." Dedi ve gitti.
"Kız cimcime." Turanın sesiydi bu.
"Turan."
"He turan."
"Ne işin var senin burada."
"Eylül yine yaramazlık yapmış dediler, uçtum geldim de, bu tünelde ki adamla-"
"Ben öldürdüm."
"Afferim kız sana."
"Öğrettiğin gibi yapabilmiş miyim?"
"Yapabilmişsin cimcime de, iyi misin sen?"
"Kafalarına klozeti geçirmediğime dua etsinler, ve iyiyim."
"Senden onu beklerim ben." Dedi. Gülerek.
"Ablamla nasıl gidiyor."
"Evlenme teklif ettim."
"NE?" Herkes bize bakıyordu.
"Cevap alamadım ama, tam cevap verecekti ki baban böldü."
"Ohooo bizi bölemiyor."
"Bölünmeyi eve varınca görümcem."
"Nasıl yani."
"Gece yanına geldiğini öğrendi." Ne, ben kesin öldüm.
"Offf, bittim ben ya."
"Hemde ne bitme." Dedi. Araca gelmiştik.
"Yardım edeyim mi?"
"Baran gelince binsem."
"Sen bilirsin, dedi ve yanağımdan makas alıp araca bindi. Sinirli bir şekilde buraya gelen baranı görünce hafifçe geri çekildim.
"Bu herif sana ne hakla dokunabiliyor."
"Herif dediğin benim abim."
"Eline koluna sahip çıksın o zaman."
"Tamam söylerim." Elimden tutup timine döndü.
"Kırlangıç, toplanın gidiyoruz." Dedi ve beni çekiştirerek araca girdi. Turandan neresi uzaksa oraya oturdu. Buna takılmadım. Yanımdaki cam kenarına gerçekken ben oturdum. Yaptığıma gülerken başımı omzuna yasladım.
"Çocuk gibisin hala." Dedi. Biraz daha sırnaştım yanına.
"Dikkat et çocuk dediğin kucağına çocuk vermesin." Dedim güldü. Yanağını saçlarıma yasladı.
"Hayır demem güzelim." Dedi. Güldüm.
"Evlenmemiz lazım ama." Dedim.
"Ben teklifi ettim, hala cevap alamadım." Dedi. Cevap verecekken Turan'ın sesi duyuldu.
"Bir Atay tarafından bekletilen tek erkek ben değilmişim" dedi. Kahkaha attım.
"Ben halimden menmunum, sonsuza kadar beklerim eylülü de sen öyle değil gibisin."
"Ömrümün yarısı sareyi beklemekle geçmiş bir yarısını daha feda ederim."
🎀
Başımı duvarlara sürtsem yeriydi yani. Sevgilimi özledim, evimi işgal eden bir tim dolusu insan.
Annem, ablam, Gökalp, dayım, babaaannem, dedem, dayım, amcam, halam.
Sanırsam bayılacağım, hayır görende beni kırk yerimden bıçaklandım sanar.
"Bak bu kınalık çok güzel." Dedi halam. Babam gözünü devirdi, Sare ise meraklı meraklı halamın gösterdiği bindallılara bakıyordu.
"Kendimi şu 19 katlı lojmanın terasından atsam ne yapabilirsiniz?" Dedim.
"Saçmalama Eylül." Dedi dayım.
"En fazla dur derim galiba." Dedi Sare.
"Sen yeni gelmedin mi eve dinlensene." Dedi annem.
"Annen haklı hadi odana." Dedi babam.
"Ay durun, rahat bırakın kızı da şu kelle paçayı içsin." Dedi. Babam yüzünü buruşturup gitti.
"Benim kaçmam gerekiyor sanırsam." Diyip odama kaçtım.
Arkamdan babası kılıklı diye bağırmalarını pek ciddiye almadım.
Sarjdaki telefonumu çektim, baran mesaj atmıştı.
4 cevapsız arama vardı
Sevgilim🤍: yavrummm
Sevgilim: bebeğimmm
Sevgilin: neredesin be kadın.
Sen: ay sen beni mi merak ettin
Sen: hı hı hı hı
Sen: ya ölürüm ben sana
Sevgilim🤍: korktum be kızım
Sen: sebep
Sevgilim🤍: görüntüler falan
Sen: sen şimdi böyle dedin ben yine hatırladım
(Görüldü)
Sen: görüldü mü?
Sevgilim🤍: ne diyeceğimi bilemedim
Sevgilim🤍: özür dilerim
Sen: sen neden özür diliyorsun
Sevgilim🤍: benim yüzümden
Sen: senin yüzünden falan değil
Sen: hem ben sev gilimi özledim
Sen: baran yanıma gel
Sevgilim 🤍: bende özledim
Sevgilim 🤍: ama şu an gelemem
Sevgilim 🤍: özür dilerim, istediğin zaman yanında olamıyorum özür dilerim.
Sen: sorun değil
Sen: özür dilemene gerek de yok
Sen: alışkınım ben beklemeye falan
Sevgilim 🤍: alışkın olmanı istemiyorum ama
Sen: bunun için biraz geç
Sevgilim 🤍: annemler geleceklermiş
Sevgilim 🤍: senin kaçırıldığı bu duyunca telaş yapmış
Sen: peki
Seni: şimdi uyuyacağım, Başım ağrıdı
Sen: sonra görüşürüz
Sen: iyi geceler
Sevgilim 🤍: iyi geceler
Sevgilim 🤍: seni seviyorum
🎀 Hayat ailesi full asker olan biri için çok zordu, üstüne sevgilisi de asker olan birisi için de çok zordu. Ne vardı yani bir kerecikde göreve gitmeseydi.
Tam 2 hafta olmuştu, ve biz bu iki hafta boyunca hiç konuşmamıştık.
Göreve gittiğini bile cansudan öğrenmiştim. Dediğine göre Barlas başka bir göreve gitmişti.
İlgilendiğim yer burası değildi, baranın bana haber vermeden gitmesiydi.
Tabi bunu annesine söylemiştim, canım kayınvalidem benden yanaydı tabi. Baya kızmıştı.
Şimdi ise onlara gidiyorduk, onlara dediğim iki lojman ötesiydi. Anneme iyi olduğumu söylesem de dinlemeden üzerime kırk kat kıyafet giydirmişti.
Annem ve Sare hariç hepsi gitmişti.
Eve ilerlerken Sare kolunu omzuma attı.
"Hayırdır neyin var iki haftadır." Dedi. Neyim yoktu ki, izlettikleri şey uyanıkken beni rahat bırakmazken, uykumda da peşimi bırakmıyordu.
Barana ihtiyacım vardı, ama baran yoktu.
Sevdiğim adam yanımda yoktu, nasıl bir şeyim olmayabilirdi ki.
"Birşeyim yok, neyim olsun ki?"
"Yeme şimdi beni, karın ağrın ne onu söyle." Dedi. Ofladım. Annem önden gidiyordu.
"Baran giderken bana söylemedi, aramız bozuktu zaten." Dedim. Kaşları havalandı.
"Bir laf vardır bilir misin?" Dedi, kaşlarım havalandı.
"Derin bir nefes al, siktir et." Dedi. Gözlerimi devirdim. Gelmiştik zaten. Annem kapıyı çaldı.
Bir süre sonra açıldı, açan cansuydu.
"Hoş geldinizzz." Dedi büyük bir neşeyle.
İntihar edecektim bu kız niye bu kadar neşeli.
"Hoşbulduk cansucum." Dedi ablam. Cansu geriye çekilip geçmemiz için yol açtı.
İçeri girip salona ilerledik.
"Yenge." Dedi. Başımı salladım.
"Efendim." Dedim. Kıvrandı olduğu yerde.
"Abimler dönüyormuş." Dedi. Derin bir nefes aldım.
"Gelsinler, belki zahmet edip ar-"
"Abim vurulmuş, kolundan hafif bir sıyrık." Dedi. Olduğum yerde çakılı kaldım, ne dedi? Abim vuruldu dedi. Baran? Vuruldu? Ha?
"İyi miymiş?" Dedim. Dudaklarını büzdü. Neyseki ona birşey olmazdı.
"Bilmiyorum ama çok kan kaybetmiş." Dedi. Kan kaybetmek değildir o.
"Hastaneye gitsin o zaman." Dedim. İradem taktire şayandı.
"Cidden mi yenge?" Dedi. Başımı salladım.
"Hı hı, cidden." Dedim.
"Hoş geldin kızım." Dedi.
Hoş buldum, Saliha teyze." Gülümsedi. Cansunun telefonu çalınca sustuk. Büyük ihtimalle Barlas aramıştır.
Bizimkide işte, göreve falan gitsin ama haber vermesin.
"Abimler gelmiş, Yanına gideceğim." Dedi cansu. Anne lütfen sende git deme lütfen.
Bizimki durur mu?
Durmaz.
"Sende git hadi Eylül." Dedi. El mecbur bende çıktım evden.
"Hiç gidesim yok." Dedim.
"Hiç mi?"
"Merak ediyorum ama-"
"Ama giderken sana haber vermemesi seni kırdı." Dedi. Dudaklarımı büzdüm.
"Ne yapacağım ben."
"Yapacağın tek şey, oraya onun için değilde baban için gittiğini söylemek." Dedi.
"Sen çok tehlikeli bir kadınsın."
"Ne sandın, tehlikenin içinden geliyorum ben." Dedi.
Güle güle bir hoş olmuştum.
"Ahyyy tamam sus, karnım ağrıdı gülmekten."
"Ya bak gördün mü, iki dakikada nasıl güldürdüm seni."
"Tekrar ediyorum sen çok tehlikeli bir kadınsın."
"Teşekkür ederim hanımefendi ama şu anda, benim ab-"
"Ooo hanımlar hoşgeldiniz." Diyerek bize yaklaştı demir."
"Hoş bulduk." Dedik ikimizde aynı anda.
"Yengecim, komutanım odasınd-"
"Komutanına değil, babama geldim, nerede." Dedim. Demir apışıp kalmıştı.
"Siz konuşun, ben babamın yanına gidip geleceğim." Dedim. Cansu pis pis sırıttı, demir hala şaşkındı.
Kolidorda ilerlerken baranın kapısına baktım, gitmeyecektim. O gelecekti yanıma.
Ya gelmezse.
Onu da o zaman düşünürüz.
Babamın kapısını çaldım,
"Gir." Dedi düz bir sesle.
Kapıyı açıp girdim, karşımda babam, masanın önünde ise baran vardı.
Onu görmezden gelip babama döndüm
"Hoş geldin güzelim." Dedi babam. Gülümsedim. İki gündür eve gelmiyordu.
"İyi misin en so-"
"İyiyim babam birşeyim yok." Dedim. Baran sorgular bir şeklide bakmaya başladı.
"İlaçlarını aldın dimi."dedi babam. Ah baba ah, yaktın beni.
"Aldım baba."
"Kahvaltı ettin mi?"
"Ettim." Dedim. Baranın bakışları bendeydi.
"İyi güzel, kahve içer misin?"
"İçerim." Dedim. Telefondan birini arayıp iki kahve söyledi.
"Size afiyet olsun komutanım, ben işlerime bakayım." Dedi baran. Başını salladı babam
"Utkuyu yanıma çağır çıktığında." Dedi babam. Başını salladi baran.
"Emredersiniz komutanım." Dedi ve çıktı. Arkasından birkaç saniye öylece baktım.
"Aranız mı kötü?" Dedi. Boş boş baktım yüzüne.
"Hadi ama Eylül, gözünden anlarım kızım. Birşey var ve bu ikinizi de üzüyor." Dedi. İç çektim.
"Kendini suçluyor baba." Dedim. Tek kaşı yukarı doğru kalktı.
"Hangi konuda." Dedi.
"Kaçırıldığımda, birşey izlemişlerdi." Dedim. Kısık sesle küfür etti.
"Şerefsizler." Dedi.
"Bu yüzden de kendini suçluyor." Dedim. Devam et der gibi baktı
"Aradığımda birşeyler uydurup sonunu isim vara bağlayıp gidiyordu. Göreve gideceğini de söylemedi." Dedim. Yüzünü sıvazladı.
"Konuşabil-"
"Hayır baba, halledeceğim ben." Dedim. Başını salladı. Gelen kahvesinden bir yudum aldı. Parmağımda ki yüzüğe kaydı bakışları.
"Bu işin çocuk oyuncağı olmadığını biliyorsun dimi güzelim." Dedi. Başımı salladım.
"İyi o halde. Şimdi izninizle gitmem gerek hanımefendi." Dedi güldüm.
"İzin sizin Ali deniz bey." Gülüp yanağımdan bir makas aldı.
Birlikte odadan çıktık. Babam başka bir yere ben başka bir yere Yönelirken bir anda kolumdan çekilirken dudaklarımdan tiz bir çığlık çıktı.
"AYYYYY."
"şşşş, sessiz ol güzelim." Barandı bu, başka kim olabilirdi ki zaten.
"
Ne yapıyorsun."
"Hiç."
"Ne demek hiç."
"Hiç demek işte, sadece biraz nefes almam gerek. İzin var mı?" Dedi. Sonlarda sesi o kadar naif çıkmıştı ki gardımı düşürmeme çok az kalmıştı.
"Düşünmem lazım." Dedim. Başını boynuma gömdü.
"Zayıflamışsın."
"Öyle oldu."
"Kesin yemek yemedin."
"Sayende." Dedim. Başını kaldırıp kaşlarını çattı.
"Ne demek sayende." Dedi. Omuzlarımı yukarı indirip kaldırdım.
"Bana giderken haber bile vermedin, onu geçtim. Anneni ablanı ve cansuyu birçok kez aramışsın ama beni hiç aranmadın, korktum sana birşey olacak diye. Her gece bekledim gelmeni ya da aramanı, ama sen beni aramadın. Söylesene sen beni artık sevmiyor musun, benden ayrılıp adaya mı gideceks-"
"Herşeye tamamım ama o son cümleyi hiç duymamış saymak istiyorum. Ben saçının teline zarar gelecek diye ödüm kopuyor sen hala diyorsun ki adaya mı gideceksin benden ayrılacak mısın beni sevmiyor musun? Ben her gece sana kavuşacağım günü beklerken sen bunu nasıl düşünürsün."
"özür dilerim." Beni kendine daha çok çekip sarıldı.
"Dileme özür falan, sadece o son söylediklerini birkez daha duymayayım." Başımı salladım aşağı yukarı.
"ben artık üzülmek istemiyorum baran." 🦋
Kafamı koyduğum göğüsün sahibine baktım, benimdi herşeyi ile benimdi hemde.
Ben barana bakınca o da bana baktı, yine odaya tırmanmıştı.
"Efendim güzelim."
"Tatile gidelim mi?" Dedim. Bana baktı öylece birkaç saniye.
"Sen nereye ben oraya güzelim, ama şu sıralar askeriye fazla yoğun."
"Yaa." Dedim. Üzülmüştüm. Onun da hakkıydı dinlenmek.
"Bükme ama o öpülesi dudaklarını."
"Daha çok senin için söylemiştim, çok yoruluyorsun."
"Benim yorgunluğum seni görene kadar."
"Yalancısın."
"Evet öyleyim ama bu seni her anımda özlemediğim anlamına gelmez dimi."
"Hı hı."
Elleri saçımı okşarken telefonu çaldı. Komodinin üzerindeki telefonunu alıp açtı.
Karşıdakini dinleyip kapattı telefonu.
"Ne oldu?"
"Görev var."
"Ne zaman?"
"Yarın sabah." Dedi. Omuzlarım aşağı doğru indi.
"Peki."
"Şu tatil işini gelince yeniden konuşalım bebeğim, seninle tatil yapma fikri acayip iyi."
"Tamam." Bir kere modum düşmüştü, geri toparlanacağını sanmıyordum.
"Asma dedikçe asıyorsun ama, aklım sende mi kalsın istiyorsun." Dedi sitemle, dudaklarım daha çok büzüldü.
"Ama-"
"Biz bunları konuştuk ya Eylül, hatta sen en başta bana ne dedin, bizden olmaz ben aynı şeyleri yaşamak istemiyorum dedin, sonra gelip yine bir olalım diyen de sendin. Şimdi ne değişti."
"Hiçbir şey değişmedi, sadece korkuyorum. Sana birşey olacak diye."
"Kaderimiz de varsa şehit de oluruz ki ben bu günü sabırsızlıkla bekliyorum."
"İster misin yani."
"Yaşanılacak herşey yaşansın o zaman olabilir."
"Yaşanılacak herşey derken."
"Biz evleneceğiz, seni karım yapacağım o gelinliğin içinde göreceğim sonra ben bir futbol takımı kuracağım. Kız yada erkek farketmez şimdiden söyleyeyim yani."
"Futbol takımına kadar okeyim."
"Yedekleri de mi içine katalım diyorsun ben tamamı-"
"Sevgilim ne saçmalıyorsun."
"Ne saçmalıyor muşum?"
"Bence iki çocuk çok ideal."
"Berbat bir fikir."
"İkisi de erkek olsun."
"Fikir daha da berbat oluyor."
"Ne, kız mı olsun yani?"
"Kız futbol takımı hiçte fena bir fikir değil güzelim."
"Ben diyorum iki tane yeter sen diyorsun futbol takımı kuralım ben oradan bakılınca kuluçka makinasına mı benziyorum baran."
"Ama yavru-"
"Aması maması yok, bir erkek bir kız, yeterli." Dedim. Başımı yüzüne çevirdiğimde hayranlıkla bakıyordu bana.
"Ne oldu, niye öyle bakıyorsun." Dedim. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp elleri ile yüzümü avuçladı.
"Seni hakedecek ne yaptım ben, bundan beş ay önce vatanımdan başka düşündüğüm birşey yoktu, sen geldin. Şimdi kafamı nereye çevirsem orada sen varsın."
"Bunu bir iltifat olarak kabul etmek istiyorum." Dedim. Güldü ve başımı salladım.
"Eylül"
"Hı."
"Öpeyim mi?"
"Başka bir zaman."
"Sebep."
"Annem, babam ve Sare içerdeyken mi öpüşel im baran."
"Neden olmasın."
"Beni bir daha görmek istemiyorsan böyle devam et baran."
"Offff."
🩷
|
0% |