@kzbrlzkakz
|
Herşey bir ihbara bakmıştı, bir Türk askeri görülmüştü Suriyede. Bu elbette barlastı. Çalışmalar başlamış koordinatlar alınmış Şimdi ise operasyon için hazırlığa başlanmıştı.
"Ya Barlas değilse." Dedi demir. Baran silahını temilzerken;
"Barlas değilse bile bir vatan askerini kurtarmış olacağız. Orada bir asker var ya Barlas ya da başka bir asker, bu önemsiz. Önemli olan oradan bir askeri kurtaracak olmamız." Dedi baran.
Başını salladı demir.
"Eğer Barlas değilse, cansu bu sefer yıkılır. Yıllardır bir umut ile yaşıyor." Dedi Umay. Sıkıntılı bir nefes verdi baran. Hem cansu hem Aybüke bir yandan barlasın annesi ve efe vardı. Hepsini aynı anda idare etmek zordu.
"Hemen yelkenleri suya indirmek zorunda mısınız, tamam bizde istiyoruz ama bu ihtimali sürekli dile getirmek zorunda değilsiniz." Dedi hakan stresle.
Baran onaylar gibi başını salladı.
Hepsi susarken Ali denizin gelmesi ile saygı duruşuna geçtiler.
"Zor bir görev olacak, bunun hepiniz farkındasınız. Az önce bir görüntü geldi. Barlas gideceğiniz bölgede bir evde." Dedi dosyayı barana uzatırken.
"Evleri tek tek arayın, Efruz diye bir kız, barlasa yardım eden. Annesi İranlı babası Türk. 2002 Hakkari baskınında şehit düşmüş. Üstlerimiz onun da ülkesine dönmesini istiyor. Size güveniyoruz. Barlası ve kadını alıp gelin."
"Emredersiniz Komutanım!"
🇹🇷
Efruz Elindeki iğneyi barlasa vurdu, son zamanlarda uyanması biraz daha ihtimaller içindeydi.
Sağlık ocağında serum kalmamıştı.
Pansuman gerekecek birşey yoktu zaten.
Efruzun iki kardeşi daha vardı, kızdı ikiside.
Biri 15 diğeri 13 yaşındaydı.
"Abla!"
"Efendim Almira."
"Türk askeri geldi." Yüzünde bir gülümseme belirdi efruzun.
"Tüm evleri arıyorlar." Dedi küçük kardeşi izem.
Hızlı adımlarla timi aramaya başladılar.
Baranı görmesi ile ona bağırdı.
"Askerin burada!"
"Adın ne?" Dedi baran sert bir şekilde.
"Efruz."
"Yanındaki çocuklar."
"Kardeşlerim."
"Kimlikleri var mı?" Dedi baran.
"Demir çocukları araca götür." Dedi baran. Efruzun gözlerini bir telaş kapladı.
"Ne yapacaksınız?"
"Biz çocuklara zarar vermeyiz, şimdi beni evine götür." Dedi baran.
Başını sallayıp eve doğru ilerlemeye başladı. Arkasında sadece hakan ve Umay vardı.
Utku ve demir çocukların yanındaydı.
"Burası." Dedi önünde durdukları eve bakarken. Tim temkinli bir şeklide ilerlerken yatağın üstünde yatan barlası gördü. Umaya işaret verdi baran.
Umay hızlı hareketlerle baranın yanına gitti. Umay gidince Efruz da arkasından girdi.
"Yaraları iyi durumda, nabzı da atıyor." Dedi Umay. Efruz başını salladı.
"Kim baktı." Dedi baran.
"Ben, doktorum da." Dedi Efruz.
"Tamam, sağlık ocağı falan var mı burada." Dedi baran. Başını salladı Efruz.
"Hakan birlikte gidin, bir sedye bul bize." Dedi baran. Barlasa yaklaşırken.
"Kabus görüyor." Dedi Umay.
"Farkındayım." Dedi baran.
"Efeyi öğrendiğinde ne tepki verecek acaba." Dedi Umay. Baranın yüzünde ufacık da olsa bir tebessüm oluştu. Yıllardır beraberlerdi, harbiyeden beri yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi.
"Hele bir mutlu olmasın o zaman biliyorum ben ona." Dediği an telefonu çalmaya başladı.
Eline aldığında cansu olduğunu gördü.
"Abi."
"Bulduk cansu, Barlas burada."
"Şaka değil dimi." Dedi cansu.
"Böyle birşeyin şakası mı olur salak." Dedi baran.
"İyi mi?" Dedi.
"Ben sağlıklı, şerefsiz tatile gelmiş gibi uyuyor." Efenin ağlama sesi geldi arkadan.
"Efenin yanına git ve bizi bekle." Dedi baran.
"Tamam." Dedi sesindeki o mutluluk her anlamda yansıyordu. Sedyeyi getiren hakan ile barlası sedyeye taşıdılar. Baran barlasın ağzından çıkan sessiz kelimeyi duymamıştı.
3 ay sonra (Evet ışınlandık)
Elimdeki isteme tepsisini masanın üzerine bırakıp kahve yapmak için kahveyi ve fincanları çıkarttım. Mutfağa giren cansu ve efe ile onlara döndük.
"Karnını doyurmak gerek ." Dedi cansu.
"Benim odama götüreyim sizi gel" Diyip odaya ilerledik. Cansu içeri girince bende mutfağa döndüm.
Aylardır yüzü gülmeyen, belki de ciddi derecede kilo veren cansu şu anda çok iyiydi, bunun sebebi barlastı. Her zaman da o olacaktı. Bundan emindim. Mutfağa girdi. Ardından Umay ve ela girdi. Ela koşarak yanıma geldi. "Tuz attıb mı?" "Hayır" "Karabiber?" "Hayır." "Eee ne attın." "Hiçbir şey." "Mızıkçısın." "Hayır sadece müstakbel kocamı çok seviyorum." Dedim ve salona girip kahveleri dağıtmaya başladım. En son barana geldiğinde kahveyi sırıtarak almıştı. Herkes barana dikkatlice bakıyordu. "Niye bakıyorlar." "Tepkini merak ediyorlar." Dedim. Kaşlarını çattı. "Ne tepkisi." "Tuzlu kahve." "Cidden yaptın mı bunu bana." "İçte gör." Dedim. Yüzünü buruşturup kahveyi kafasına bir içişte dikti. Yüzünde yine bir sırıtış belirdi. "Karma yaşıyorsunuz sanırım komutanım." Dedi Ecem abla. Hasan amcam kafasını salladı. Babam tam küfür edecekti ki barlasın kucağındaki efeyi fark edince sustu. Babam susunca canım kayınvalidemin babası konuştu. "Ziyaretimiz sebebi belli, baranın bundan yıllar önce hayatında vatanından başka sevdalı olduğu başka birşey yoktu." Dedi. Herkesin yüzünde minik de olsa tebessüm vardı.
"Ta ki Eylül kızımızı görene dek." Yüzümde kocaman bir sırıtış vardı. Barana döndüğümde yüzünde bir gülümseme ile beni izliyordu.
"Gençler birbirini görmüş sevmiş." Pek görmüş sayılmazdı. Ben yazmasaydım pek göremezdi. "Bize de evet demek düşer." Dedi. Babama döndüm. Gökalp konuştu. "Baba biz bence düşünelim bunu." Dedi. Gözlerimi anneme çevirdim. "Bence çok kurcalamaya gerek yok, Eylül evet dediyse bize pek birşey demek düşmez." Dedi annem. Ağzını yiyeyim be kadın. "Ali deniz zaten fazla nazlandın, evet de bitsin." Dedi. "Bize elbette evet demek düşer, ama kızımı üzerse-" "Asla." Dedi baran. "Mutlu olun ne diyeyim." Dedi babam. İşte bu be. Ayağa kalktık hep birlikte, yüzükler takıldı, tam o sırada eren bağırdı. "Dayı makas kesmiyor." "Lan ben diyecektim." "Ben dedim ama." Baran cebinden 200 TL çıkarıp erene uzattı. "Ohooo sen daha o kadarcıkta mı kaldın." Diyip bana döndü. "Öğretmenim siz bence dayım ile evlenmeyin çok cimri bu." Herkes gülerken baranın kaşları çatıldı. "Ne alaka lan." Diyip elindeki 200 TL'yi de verdi. Eren mutlu mutlu yerine dönerken baranın dedesi elindeki makas ile kırmızı kurdeleyi kesti. "Bir Ömür boyu mutlu olun." Dedi. Herkes hep bir ağızdan evet derken büyüklerin ellerini öptük, timin tebriklerini aldık. Şimdi ise mutfaktaki balkonun koltuğunda oturmuştuk. Başım baranın omzuna dayalıydı. Mutfakta ki oyun oynayan eren efe ve barlasa bakıyordu. Elini elime kitlemiş saçlarımı seviyordu. "Bizde böyle olur muyuz?" Dedi Barlas ve cansuyu göstererek. "Daha güzeli de olabiliriz." Dedim. Burnunu burnuma sürttü. "seviyorum, çok seviyorum." Dedi. "Aşığım çok aşığım."
💍
Yazar'dan
Elindeki sigarayı dudaklarına yerleştirip içine çekti. Önünde durduğu eve başını çevirdi. Burası uymayın ailesinin evliydi. Eline telefonunu alıp umaya mesaj attı.
Demir: aşağıya insene Umay: ne saçmalıyorsun sen. Demir: aşağıya inersen saçma mı değil mi görürsün. Umay: gerizekalı gerizekalı konuşma da söyle ne var. Demir: gerizekalı falan, kalbimi kırıyorsun. Umay: kırılacak bir kalbin var mı? Demir: geliyor musun gelmiyor musun? Umay: gelmiyorum. Demir: iyi ben gelirim. Umay: saçmalama. Umay: salak babam annem var evde. Umay: ya tamam dur geliyorum. Yüzündeki sırıtış ile telefonu geri cebine koydu demir, 5 dakika sonra gelen Umay ile ona döndü. "Ne istiyorsun." Dedi Umay sinirle. "Sence de çok açık değil mi istediğim şey." Dedi demir sırıtarak. "Bak demir, bizden olmaz anlıyor musun?" Dedi Umay. Demir sinirle yüzünü avuçladı. "Niye ama niye." Dedi demir. "İstemiyorum istemek zorunda mıyım" Dedi Umay. "Öyle mi?" "Öyle, şimdi defol git. İstemiyorum ya istemiyorum." Dedi Umay. Kararlı ve netti. Ama bu kararlığı ve netliği uzun sürmedi. Demir şu anda umayı öpüyordu. Umay geri çekilmek istedi ama demir buna izin vermedi. Umay Dudaklarını geri çekip sinirle soludu. "Bırak beni." Dedi. "BIRAK BENİ GERİZEKALI BIRAK BENİ. SEN BENİ NASIL ÖPERSİN GERİZEKALI." diye bağırmaya başladı. "Saygı demiyor muydun al, saygımı seni öperek gösterdim." Dedi. Ancak yüzüne inen tokat ile susmak zorunda kaldı. "Seni gebertirim demir, seni gebertirim. Tamam mı? Defol git buradan." Dedi ve arkasına bakmadan evine girdi. Demir ise sırıtarak yanağını tutuyordu. Ona bu bile yeterdi.
💕
🎀
|
0% |