@ladyasel
|
Bekledim, bekledim ve bekledim.Mumlar eridi, yemekler soğudu.Zaman bir hayli hızlı geçti.Tırnaklarımla masada ritim tutturdum.Dakikalar sonra bir hışımla sandalyeyi itip, ayağa kalktım.Mumları söndürdüğümde etraf tamamen karanlık olmuştu.Sinirle yatak odasına çıkıp üstümdeki şık kıyafeti değiştirdim.Kimin için bu kadar özenmiştim ki?Asla yüzüme bakmayan, bazen iki gece, bazen daha fazla eve gelmeyen eşim için mi?Sokaktaki bir insanla ettiğim muhabbeten ileriye gitmeyen sohbetimiz için mi?Güldüm.Aptalın tekiydim işte, bir umut hatırlar da belki bugün eve gelir diye düşünmüştüm. Aylardır hoşgeldin, görüşürüz kelimelerinden ileriye gitmeyen bir sohbetimiz vardı.Yanından ayırmadığı bilgisayarına benden daha çok bakıyordu, buna emindim.Günlerdir bu dört duvar arasında yalnız yaşıyordum.İşine dört elle sıkıca sarılan eşim, benim ellerimi bırakmıştı.Bunu buz gibi yüz ifadesini gören herkes anlayabilirdi.Bir yabancıya bakarcasına soğuk bakan gözlerinde kendime ait bir yer bulamıyordum.Aslında belki de hiç bir zaman kendinde bana ait bir yer ayırmamıştı.Eğer bana bir yer ayırsaydı, bu halimize sancıyla atan kalbimi hissedebilirdi. Pijama takımlarımı giyip büyük mandallı tokayla koyu kahve saçlarımı dağınık topuz haline getirdim.Evliliğimizin üçüncü yıl dönümüydü bugün.Belki yüzüme bile doğru düzgün bakmayan eşimle baş başa bir yemek yiyebilirdik diye ikimize güzel bir sofra hazırlamıştım ama belli ki bu gece de gelmeyecekti.Daha üçüncü yılımıza girmeden bu hale gelmemizi bana olan sevgisinin bitmesine yoruyordum.Geceleri eve gelmeyip, sabahları yanımdan sessizce gelip geçen bir adamın beni sevdiğini düşünmek aptallık olurdu.Ya o çok güzel rol yapmıştı ya da ben bu hikayenin enayisiydim. Kendime çok kızdım.Onun bana karşı saklama ihtiyacı duymadan, açık açık gösterdiği ilgisizliğine karşı sessizce onu sevmeye devam ettiğim için.Onu tanıdığımda çok yalnızdım, ne annem vardı ne de babam.Güzel ailemin mezarının başına çökmüş ağlıyordum. Tam o esnada beni mezarlıkta ağlarken, en savunmasız halimle görmüştü.Bir şişe su uzatmıştı bana, hikayemiz böyle başlamıştı ama aslında çok daha eskiye uzanıyordu hikayemiz. Kaderin ağları bizim için geçmişe uzanıyordu.Gerçekten onu sevmiştim, aşık olmuştum ona, hâlâ da aşıktım.En çok kızdığım da onun bana karşı olan bu tavırlarına rağmen hâlâ onu sevmeye devam etmemdi.Buna engel olamıyordum. Sırf onu sevdiğimden yaşadığım şehri bırakıp onunla gelmiştim buralara.Yalnız kalmam sanıyordum ama varlığıyla bile beni yalnız bırakan bir adamlaydım.Dışardan gören bir insan onu çok cana yakın bir adam olarak görebilirdi fakat yüreği bir tek bana fırtınalıydı.Kara kışı benim dallarıma vurduğundan beri çiçeklerim açmaz olmuştu.Benliğimi yıpratan tüm güçsüzlüğümle onun ilgisizliğine karşı savaşıyordum.Günden güne beni soldurduğuna bu evin duvarları şahitti.Bir an dile gelip yüzüne bağıra bağıra söylemelerini çok istedim. Aşağıdan kapının açılma ve kapanma sesi geldiğinde tedirginlikle elime masanın üzerindeki vazoyu aldım.Merdivenden inmeden elimdeki vazoyla duvarın arkasında bekledim.Yaklaşan adım sesleri beni daha da ürküttü. Turgay'ın anahtarı evdeydi yani eğer gelseydi zili çalardı.Bir kez daha bana yaşattıklarından nefret ettim.Kalbim korkuyla atarken, önümde beliren gölgeyle hiç düşünmeden önümdeki karanlık silüete vurmaya kalktım. Bileğimi tuttu ve elimden vazoyu aldı. Bir süre koridorda peşinden ilerledikten sonra ışıklar yandı.Sonunda zifiri karanlığın yerini aydınlık aldı. Gördüğüm yüzle içime bir su serpildi. "Ne yapıyorsun Akça?"dedi, tek kaşı kalkarken. Dağılan perçemlerimi düzelttim. "Anahtarını evde unutmuştun yani ben öyle hatırlıyorum.Dün gece de şirketteydin, ben de hırsız falan girdi sandım." Gözleri ellerime indiğinde kaşları çatıldı. Bir şey mi olmuştu?Ellerime baktığımda titrediğini yeni fark ettim. "Bu kadar mı korktun?"dedi, uzun süre sonra gözlerime bu kadar yakından bakarken. "Boşver Turgay."dedim, tek elimle kafamı kaşırken. Bir süre öylece yüzüme baktıktan sonra yanımdan geçip gitti.Soğuk bakışları kalbimi acıttığı için bu işkenceyi bitirmek istedim.Ben yatak odasına girdikten hemen sonra o da girdi.Makyaj masama oturup,belimin biraz yukarısında biten saçlarımı taramaya başladım.Bir süre koyu yeşil rengindeki azıcık çekik gözlerime ve beyaz tenime baktım daha sonra dolgun dudaklarıma.Yüz bakımımı asla ihmal etmezdim.Her akşam yüzümü temizleyip gereken vitaminleri sürerdim. Havlusunu alıp banyoya girdiğinde ben de yatsı namazını kılmaya başladım.Sağıma ve soluma selam verdiğimde banyo kapısının sesi kulağıma ilişti.Ona dönmeden dua etmeye devam ettim.Yalnız hissetmediğim tek yer Rabbimin huzuruydu.Ellerimi açıp kalbimi kıran herkesi ona şikayet ediyordum ve beni koşulsuz şartsız dinleyen bir tek Allah'tı.Sessizce dua ediyordum ikimiz için. Arkamdaki adam beni duymasa bile, göğe fısıldadığım duaları duyan ve cevap veren bir rabbim vardı.Elhamdülillah, doğru yolu bulmuştum.Geçte olsa Onun huzurunda olmanın verdiği huzuru tatmıştım. Duamı bitirdiğimde ayağa kalktım ve seccademi katlayıp komodinin çekmecesine koydum.Başörtümü ve üzerinde minik çiçekler olan namaz elbisemi çıkarttım.İkimizde sessizdik, odadaki tek ses eşyaların sesiydi. Alnına dökülen saçlarını kuruturken bana döndü. "Yemek yemedin mi?"dediğinde, sinirle kalktığım ve toplamadığım sofra aklıma geldi. Muhtemelen kurduğum sofrayı ve ortaya koyduğum mumu görmüştü. "Yemedim."dedim, eşyalarımı katlamaya devam ederken. Üzerimde yumuşak kumaştan, takım pijama vardı. "Neden?" Yüzüme alaylı bir gülüş oturdu. "Belki bugün erken gelirsin de kırk yılın başı birlikte bi' yemek yeriz diye düşündüm." "Yemek tamam da, mum neden?" "Senin için bir önemi olmadığına eminim Turgay, o yüzden her zaman yaptığın gibi boşver!" Dediğimde, derin bir nefes alıp verdi. Kaşları çatılırken,"Akça böyle olsun istemedim-"dediğinde, lafını böldüm. "Evet Turgay evet, istemiyorsun böyle olmasını.O yüzden gecelerce gelmiyorsun, bilmem fark ettin mi birkaç günde bir yüzümü bir saat bile görmüyorsun."dediğimde, ellerini yüzüne kapattı ve yüzünü ovuşturdu. "Ama dur!Eminim ki bunu da fark etmemişsindir." "Hiç benim açımdan bakmaya çalıştın mı Akça?İşleri toparlamaya çalışıyorum tek başıma.Koca şirket benim başımda. Babam artık yaşlandı, işlere bakacak gücü kalmadı adamın!"dedi gür sesi odada yankılanırken, çileden çıktım. "Baktım Turgay, merak etme sen!Aptal gibi kendime aylarca bir sürü teselliler buldum ama hiç biri canımın acısını dindirmedi."nefes aldım ve devam ettim. "Sırf iki kuruş fazla kazanacaksın diye yüzüme bakmaz oldun!Günlerce ben mi abartıyorum diye düşündüm ama yok.Bir gün değil, iki gün değil Turgay!Biz aylardır böyleyiz.Anlayamıyorum şirket batmak üzere falan mı ki bu kadar çok çalışıyorsun?Sorun şirketse bile eve geldiğin günlerde bana ayıracak bir dakikan bile yok muydu?" Gözlerim dolduğunda konuşmaya devam ettim,"Biz birbirimizin dertlerinden haberdardık.En azından dertleşirdik biz ya!Ne oldu da bu hale geldik biz?söylesene."dedim, görüş alanım bulanıklaşırken. Dayanamadım, sanırım buraya kadardı.Artık hislerimi içimde tutmak istemiyordum.Artık anlaşılmak istiyordum! "Akça ben sana daha iyi bir hayat yaşatabilmek için çabalıyorum, senin dediklerine bak!"dedi, duygusuzca bir ifadeyle.Bakınca üşüten gözleri, bir duygu barındırmıyordu. Yalandı!Yüzüme bile bakmamasının bahanesi bu olamazdı. "Bana daha iyi bir hayat yaşatma Turgay, benimle yaşa." Birkaç saniye baktıktan sonra, "Sen benimle yaşamıyorsun, sağa bakıyorum yoksun, sola bakıyorum yoksun!Hiç bir zaman yoksun Turgay." "Akça hiç bir şeye yetişemiyorum biliyor musun?Ne işe ne de sana!" "Sus Turgay!Yüzüme bile bakmamanın bahanesi bunlar olamaz."dedim, sinirle lavaboya girip kapısını çarparken. Haklı olduğu konularda sesi gayette çıkıyordu.Haklı olduğumu bildiği için sustu.İşimi halledip odaya girdiğimde ellerini başının altına koymuş ve gözlerini kapatmıştı.Kumral saçları alnına dağılmıştı.Spora fazlasıyla önem verdiği için asla spor yapmayı ihmal etmezdi.Geniş omuzları ve kaslı vücudu onu uyurken bile fazlasıyla iyi gösteriyordu fakat şu an uyumadığına emindim.Sadece gözlerini kapatmıştı. Saçımdaki mandallı tokayı açıp, saçlarımı rahat bıraktım. Alnıma dökülen perçemlerimi düzeltip yatağım öbür tarafına uzandım. Bir saat boyunca yatakta dönüp durdum, uyuyamadım.Dokunsalar ağlayacak gibiydim, ona olan sinirim hâlâ geçmemişti. Sessizce yataktan kalktım.Masanın üzerindeki sigara paketini ve çakmağı alıp odamızın balkonuna ilerledim.Evin büyük bir bahçesi vardı ve ormana bakıyordu, bu yüzden saçım açıkken rahatlıkla balkona çıkabiliyordum.Başörtü örtmeme gerek kalmıyordu.Balkon genişti ve rahatça oturabileceğimiz iki tane sandalye vardı.Birlikte kahve içeriz diye almıştık fakat artık sadece ben oturuyordum, tek başıma.Dudaklarımın arasına sıkıştırdığım sigarayı yaktım.İçime bir nefes çektikten sonra dumanı dışarı üfledim.Bu da benim tek kötü alışkanlığımdı ama çok değildi her akşam sadece bir tane içerdim.Turgay da içerdi ama o benden daha fazla içiyordu.Yine bir düşünceye dalıp gitmiştim, boğazım düğümlenmişti. Öyle yalnız kalıyordum ki gün içerisinde düşünmeden geçirdiğim bir dakika bile yoktu.Bundandır ki yaşadığımız güzel anıların zihnime üşüşmesine engel olamadım. Gitar çalardı, çok severdi gitar çalmayı. Yaz akşamları balkonumuza çıkardık. Ben elimdeki kahveyi içerken, o yeni öğrendiği parçaları çalardı bana.O zamanlar mutlu ve birbirimize vakit ayırabildiğimiz bir hayatımız vardı.Gözümden akan yaşlara engel olamadım.O kadar içime atmıştım ki koca bir yanar dağ olmuştu içimde ve bugün patlamasına engel olamamıştım.Ellerimle yaşlar akan gözlerimi kapattım.Sigara hâlâ parmaklarımın arasındaydı.Öyle ağlıyordum ki durduramıyordum, içli içli ağladımBeni sevmediğini iliklerime kadar hissetmiştim ya da kafamda kuruyordum.Bilemiyorum, karmakarışıktım. Usulca ağlarken sigaramı içmeye devam ettim.Dumanı üflerken balkonun kapısı açıldı.Gelen Turgaydı, yanıma geldiğinde biten sigaramı söndürüp hızlıca küllüğe attım.Bacaklarımı kendime çekip ağlamaya devam ettim.Her defasında duygularının yüküyle kalan ben olmamalıydım artık. Bir anda beni kucakladığında ne yaptığını anlayamadım.Beni kucağından bırakmadan balkondaki geniş koltuğa oturdu.Zayıf olduğum için rahatlıkla kucaklayabilmişti.Göz yaşlarım tişörtünü ıslatırken, tam konuşacaktım ki, "Fark etmedim özür dilerim.Bugün evliliğimizin üçüncü yıl dönümüydü."dediğinde, dudağımın kenarı alayla kıvrıldı.Sessiz kaldım, akan yaşlara engel olamazken. Şu an berbat bir haldeydim, eminimki yarın böyle ağladığıma pişman olacaktım. "Telafi edeceğim güzelim, özür dilerim." Kafam göğsüne yaslıyken, "Sen bana sadece bugünü değil aylarımı telafi et."dedim, gerçekleri yüzüne çarparcasına.Ne kadar üzüldüğümü anlamalıydı artık. Yan sandalyeye bıraktığı battaniyeyi üzerimize örttü.Elini yüzüme koyarken, eskisinin yerini yenisi alan göz yaşlarımı siliyordu.Aylar sonra ilk defa bu kadar yakındık.Hatta sarılmalarımız bile elle sayılacak kadar azdı.Her defasında yanımdan öylece geçip gitmeseydi sarılabilirdik belki.Eminim ki ağlamasaydım böyle bir hareketi yapmazdı çünkü kolay kolay ağlamayacağımı bilirdi.Tabi ertesi gün yine aynı soğuklukla devam edecekti, bunu adım gibi biliyordum.Başımın üzerine dudaklarını bastırdı ve derin bir nefes aldı. Aylar sonra bu öpücük hiç samimi gelmemişti ama sesimi çıkarmadım. "Kapat gözlerini, çok yorulduk ikimiz de.Sadece sessiz olalım ve uyuyalım."dedi, fısıldarken. Akça'm derdi bana. Aynı babam gibi Akça'm derdi. Kafam göğsündeyken sağ elim tam kalbinin üzerindeydi.Battaniyenin altındaki kolları belimi sarmıştı. Uykunun kollarına teslim olmadan önce aklımda olan tek şey, yarın Seraya güzel çiçeklerimin yanına gitmem gerektiğiydi.Toprağını değiştirmem gereken birkaç çiçek vardı.Kendimi sakinleştirebildiğim tek yer, güzel seramdı. -Bölüm Sonu- Sevgiden mahrum kalan bir kadın. Sevgisini gösteremeyen bir adam. Turgay'ı birkaç bölüm sevmeyebilirsiniz :') Akçaaa benim güzel kızım, hüzünlü kızım💖 Akça'nın Serasında çok güzel bölümlerimiz olacak🥹🌸 |
0% |