Yeni Üyelik
2.
Bölüm

0.2 Beyaz Zambak

@ladyasel

İstesekte değiştiremezdik bazı şeyleri, ben şu sıralar onu yaşıyordum.Aslında değişirdi fakat değişmemesinin ardında bir sebep olduğunu sezmiştim.O günden sonra pek bir şey değişmemişti.Aramızdaki soğuk rüzgarlar hâlâ esmeye devam ediyordu.Anlam veremediğim şey sevgisini gözümün içine işleyen adamın birden bire gölgesini bile yanımda göremeyişimdi.

Garip olan da buydu zaten, hiç bir şey yokken bir anda ellerini ellerimden çekmesiydi.Bu durum beni şüphelendiriyordu, aklıma olmayacak şeyler getirtiyordu.Ardında bir sebep olduğu belliydi ama tahmin ettiğim şeyin olma ihtimali dahi içten içe çok üzüyordu beni.Dışardan çok güçlü görünüyor olabilirdim ama hergün yüreğimi tarumar eden o kötü ihtimal beni fazlasıyla üzüyordu.Somut olarak yakaladığım bir şey yoktu ama bana olan sevgisinin gözle görülür bir şekilde azalması istemsizce başka bir kadını sevdiği ihtimalini aklıma getiriyordu.Buna engel olamamıştım.Belki de kendi kendime vesvese yapıyordum, bilemiyorum.


Üstelik benimle evlenirken ailemin yokluğunu hissettirmeyeceğine dair söz vermişti.Hâlâ onların yüreğimi delip geçen acısını atlatabilmiş değildim, o günden sonra ciddi psikolojik destek almaya başlamıştım.Ailemin kanlar içindeki ölü bedeni gözümün önünden gitmiyordu.Atlatamadığım bazı travmalar yüzünden hâlâ panik atak geçiriyordum ve yanımda sakinleştirecek kimsem olmadığından dolayı, panik atak anında daha da kaygılanıyordum.Bugün de o günlerden biriydi, evden çıkmadan önce annemle olan bir anımı hatırlatacak bir an yaşamıştım.Bu da panik atağımı tetiklemişti, titreyen elimle ilacımı almaya çalışırken ilaç kutusunu düşürmüştüm ama o an o kadar kötüydüm ki kendimi direkt evden dışarı atmıştım.Uzun bir süre bahçede sakinleştikten sonra arabamla güzel serama gelmiştim çünkü beni sakinleştiren tek şeydi çiçeklerim ve bitkilerimdi.


Bazı çiçeklerin toprağını değiştirmem gerekiyordu.Seramda domates ve birkaç sebze de yetiştiriyordum ve zamanı gelince satıyordum.Burası benim tüm stresimi atabildiğim tek yerdi, asıl mesleğim cerrahlıktı.Kalp cerrahıydım ama ailemin ölümünden sonra yaşadığım ağır depresyon döneminde cerrahlığı bırakmıştım.Mesleğim sayesinde elde ettiğim birikimle ve Turgay'ın da katkılarıyla bu serayı açmıştım.Aklıma gelenle ayaklandım, unutmadan beyaz zambağımı sulamalıydım.Çiçek sulama kabına su doldurup zambağa doğru ilerledim.

Çiçekli elbisemin eteklerini toplayarak yere çömdüm.Çiçeğimizi yeteri kadar suladığıma emin olduktan sonra onunla konuşmaya başladım.Bir yandan beyaz yapraklarını okşarken, bir yandan da iltifat ediyordum çiçeğimize.


"Nazlı çiçeğim benim, çok güzelsin.

Seni ektiğimizde minicik bir fideydin.

Serpildin, inci gibi beyaz yapraklarını açtın.Nazlı güzel..."


Her zaman çiçeklerimi böyle severdim çünkü gerçekten de çiçekler sevgiyle büyüyordu.Fısıldadığımız en ufak sözcüğün bile canlılar üzerinde bir etkisi vardı.Hatta benden bitki alan bir arkadaşıma da böyle yapması için tavsiyede bulunmuştum.


Arkamdan gelen öksürme sesiyle çömdüğüm yerden kalktım ve arkamı döndüm.Gördüğüm yüz şaşırmama sebep olmuştu, normalde bu saatte buraya gelmezdi.


"Turgay"dediğimde, şaşkınlığım sesimden fazlasıyla belliydi.


"Akça?"dedi, sesini benim sesimin tonuna benzetirken.Baktım ve bir süre öylece kaldık.Günün bu saatleerinde Turgay'ın sesini duymayalı çok olmuştu.


"Çiçekle mi konuşuyorsun yine?"dediğinde, dudağımın kenarı alayla yukarı kalktı.


"Eee ne yapalım?İnsan gecesini gündüzünü yalnız başına geçirince böyle oluyor."


Aramızda klasikleşen sessizlik yine oluşmuştu.Şaşırmadım, bir şey de diyemezdi zaten.


"Ama biliyor musun?İnsanlarla konuşmaktan daha etkili!En azından çiçek beni anlıyor ve karşılığında bir tepki veriyor.Bön bön bakmıyor suratıma.Bence sen de çiçeklerle konuş!"dediğimde, ona laf çarptığımı anlamıştı.


Keskin yüz hatlarında bir mimik dahi oynamazken, "Anlaşıldı!Akça hanımın bana laf sokma saati gelmiş."dedi.


"Bilirsin haklı olduğumda susmam!"dedim, yüzümdeki sinir bozucu gülümsemeyle.Başını yavaş yavaş sözlerimi onaylarcasına salladı.

Kütük işte ne olacak,Yontulmamış odun!


Elimdeki sulama kabını bırakıp çiçeğin önünden çekildim.


"Gerçekten de çok büyümüş"dedi, kaşları şaşkınlıkla havalanırken.

Benim sözlerim haricinde her şeye tepki veriyordu.


"Evet büyüdü."dediğimde, gülümsedim.

Aklıma bu çiçeği birlikte ektiğimiz gelmişti.Evliliğimizin ilk aylarında ekmiştik, sera açmaya bu çiçeği ekerek niyetlenmiştim.Bir gün bu çiçeği serama koyacağım dediğim gün hatrıma düşmüştü, gözlerimin içi parladığına emindim.Arkamdan uzanan kolları toprakla uğraşan ellerime karışmıştı, kahkahalar eşliğinde ekmiştik ve günün sonunda sırtımı onun göğsüne yaslayıp dinlenmiştim.O benim hayata karşı tüm yorgunluğuma ev sahipliği yapan limanımdı.Bahar bahçe kalbine sığındığımda gamı kederi derinlere gömdüğümdü fakat şimdi sığındım limanı alev almıştı.Sırtımı yaslamaya kalksam yanan ben oluyordum ve şimdi sırtıma binmiş yüklerle koca bir yangınla savaşıyordum.


"Adı nazlıydı değil mi?"dediğinde, daldığımı fark ettim.


"Hı?Ne dedin?Duymadım."


"Çiçeğin adı diyorum, nazlıydı değil mi?"

Bunu bana sorması garipti çünkü çiçeğin adını o koymuştu.


"Bilmem sana sormak lazım Turgay!

Sen koymuştun çiçeğin adını."dediğimde, çiçeğe bakarken güldü.


"Doğru ya!Nazlıydı."dediğinde, zihnindeki filmin çiçeği ektiğimiz güne gittiğine emindim.


Derin bir nefes aldı ve,

"Senin gibi nazlıydı."dedi.


Ne dediğinin farkına vardığında, yüzündeki geçmişe ait gülümseme soldu.

Keskin yüz hatları tekrardan soğuk ve ifadesiz halini önüme sundu.Sanki içinde gizlice tuttuğu bir sırrı ağzından kaçırmış gibi bir hali vardı.Bana söyleyeceği çoğu şeyin önüme set çekmiş bir barikat vardı!


Konuyu değiştirmeliydim!Yoksa beyaz tenimde anında belli olan kırmızı yanaklarım daha çok kırmızılaşacaktı.

Konuyu değiştirme girişimim hayran olunası bir girişimdi.


"Eee sen niye gelmiştin?Gelmezdin normalde."


"İşten erken çıkınca bir uğrayayım dedim."dediğinde, kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.


"İyi o zaman, şu çiçeklerin toprağını değiştireyim.Sonra çıkarız."


Başıyla beni onayladıktan sonra ilerideki masaya ilerleyip sandalyeye oturdu.Bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum fakat umursamadan çiçeklerimin yanına ilerledim.Ne kadar garipti değil mi?Normal bir çift için, eşinin çalıştığı yere gelmek gayet normaldi ama söz konusu biz olunca öyle değildi.Hiç şaşırılmaması gereken şeylere şaşırır olmuştuk.Benim tanıdığım Turgay kalbimin paramparça olduğunu en ufak şeyden bile sezerdi fakat onun için kalbiyle kalbim arasındaki tek bağ kopmak üzere olan eskimiş bir köprüydü.Onun için başka bir anlam ifade etmediğimi ziyadesiyle hissettiriyordu bana.


İşim bittiğinde ayaklandım.Hâlâ bıraktığım gibiydi, istifini bozmadan sadece beni izliyordu.Kaşlarım çatıldı,

normalde yapmayacağı şeyleri yapıyordu bugün.Gözlerimi ondan ayırıp ellerimi yıkamak için lavaboya ilerledim.Ellerimi yıkayıp geldiğimde ayağa kalkmış yanyana koyduğum çiçeklere ufak bir tebessümle bakıyordu.Uzun süre sonra yüzünde farklı bir ifade görmüştüm.Ona doğru ilerlediğimi fark ettiğinde benden tarafa döndü.


"Çıkalım mı?"


"Olur."derken, kol çantamı alıp seranın çıkışına doğru ilerledim.Büyük adımlarıyla bana yetişmişti bile.

Seradan çıktığımızda kapıyı kilitleyip, gerekli önlemleri aldım.Arabaya ilerlerken ikimizde sessizdik.


"Senin araban burada kalsın, sabah seni ben bırakırım buraya."


"Olur."


Haklıydı, ayrı ayrı arabalarda gitmek saçma olurdu.Yola çıktığımızda başımı cama yaslamıştım.Sessizlikten rahatsız olmuş olmalıydı ki şarkı listesinden bir şarkı seçti.Şarkı Emircan İğrek'e aitti.

Bu şarkı listesi ikimize aitti, beraber yapmıştık bu listeyi ve bu liste Emircan İğrek şarkılarıyla doluydu.İkimiz de çok sevdiğimiz için listeyi onun şarkılarıyla doldurmuştuk.Hatta evliliğimizin ilk yıllarında Emircan İğrek konserine gitmiş, deli gibi bağıra bağıra şarkılara eşlik etmiştik.Konserden eve geldiğimizde sesimiz kısılmıştı.Sesimiz konuşurken öyle komik çıkıyordu ki sesimizin o haline oturup bir saat gülmüştük.Gülümsedim, birlikte vakit geçirebildiğimiz zamanlardı.Şimdiyse yanımda rüzgarı bile esmeyen bir adam vardı.Ne hoş!


Önümüzdeki hafta Emircan İğrek'in burada konseri vardı.Başta Turgay'a ve bana bilet alacaktım fakat gelmeyeceğini bildiğimden vazgeçmiştim ama bir dakika!O gelmeyecek diye hevesimi kursağımda bırakmamalıydım.Onsuz da gidebilirdim.O her şeyi nasıl bensiz yapıyorsa ben de onsuz yapacaktım!

Evet, böyle ani kararlar verebilirim çünkü ben Akçayım, yaparım öyle şeyler.


Araba garaja girmeden önce arabadan indim.Ben eve girip üstümü değiştirene kadar o da gelirdi.Eve girer girmez anahtarlığı vestiyerin üzerine fırlattım, fazlasıyla yorgundum.Üst kata çıkıp yatak odasındaki banyoya ilerledim.

Başörtümü çıkardım ve gür saçlarımı omuzlarımdan aşağı bıraktım.Kahve saçlarım beyaz tenimi daha da ortaya çıkarıyordu.Canım anneciğim ve babacığım adımı bu yüzden Akça koymuş, öyle diyordu babam.

Turgay'ın yukarı çıkma sesi gelirken, banyoya girdim.Hızlıca bir duş almalıydım.


Yaklaşık yirmi dakikada banyodan çıktım.Turgay yatağın üzerine oturmuş telefonuyla ilgileniyordu.Üzerimde dizimin altına gelen kısa kollu şirin bir elbise vardı.Islak saçlarımın nemini havluyla alıp dahha sonra güzelce taradım.Saçlarım dalgalıydı ama taradığımda düpdüz oluyordu.

Bu yüzden düzken belimin biraz yukarısında gözüküyordu, dalgalı haline göre daha uzundu.Saçlarımı kurutup makyaj masamın karşısına oturdum.

Temiz yüzüme nemlendirici krem sürdükten sonra cildime uygun olan serumları sürdüm.İçsel olarak üzgün olmam dış görünüşümü salacağım anlamına gelmezdi.Yüzümde sivilce veya leke olmasa da bakımımı ihmal etmeyi sevmiyordum.


Sanırım bugün Turgay evde olacaktı.

Yemek yapmam gerekiyordu, aşağı kata inip yemek hazırlamalıydım.Zaten işten gelmişti, yorgun olmalıydı.Aşağı inip tavuk, pilav ve çorba yapmaya karar vermiştim


Ben yemeği bitirip sofraya ikimiz için tabak koyarken takım elbisesi ve yapılmış saçıyla mutfağa giren Turgay'a baktım.Nereye gidiyordu?


"Akça, bana tabak koyma." dediğinde, kaşlarım çatıldı


"Neden?"dedim, amacını anlamak için.Ses tonumdan şaşkınlığım belli oluyordu.


"Arkadaşlarla yiyeceğiz bu akşam."dediğinde, tabağı yerine koyarken alayla güldüm.


Yorgun bir nefes alırken, istemsizce kalp kırıklığımın yansıdığı sesimle konuştum.


"Tamam Turgay git ve arkadaşlarınla ye."


Canımın yandığını anlamıştı, sadece bir an da olsa pişmanlığını sezmiştim fakat pişmanlık çare getirmiyordu.Omzunu yasladığı mutfak kapısından doğrularak konuştu.


Kalın sesiyle,

"Akça yapma böyle sadece iş yemeği!İş konuşacağız-"dediğinde, lafını böldüm, konuşmasına tahammülüm yoktu şu an.


"Her neyse Turgay, defol git!Beni yalnız bırak."dediğimde fazlasıyla sinirlendiğini ama onu durduran her neyse yine durdurduğunu görebiliyordum.

Bir süre öylece durup yavaşça başını aşağı yukarı salladı.


"Anlaşıldı!Biz normal bir şekilde konuşamayacağız bu akşam."dedi ve unuttuğu araba anahtarı için tekrar yatak odasına çıktı.


Art arda gelen bildirim sesiyle arkamı döndüm.Masanın üstündeki telefonu elime alıp şifreyi girdim, mesajlar Turgay'ın telefonuna gelmişti.


Mehmet bey adlı kişiden üç yeni mesaj!

Mesajı açmadan üstteki mesaj panelinden okudum yoksa Turgay anlayabilirdi.


Mehmet bey:Konum bilgisi.


Mehmet bey:Turgay bey herkes bu akşamki iş yemeğine eşiyle gelecek.


Mehmet bey:Eşinizle gelmeme sebebiniz nedir?


Gördüğüm mesajlar karşısında ne diyeceğimi bilemedim.Telefonun ekranını kapatıp komodine bıraktım.

Ben de Akçaysam sana yapacağımı bilirim Turgay efendi!Bana eşlerin de gideceğinden bahsetmediğine göre yalnız gitme kararı almıştı.Neden bana haber vermemişti?Neden beni yanında görmelerini istemiyordu?Anlaşılan beni yanına layık görmemeye de başlamıştı.Madem o istemiyordu, ona istemediğinden daha fazlasını yapacaktım!Atılan konum aklımdaydı, fazla bir şey yapmayacaktım.Alt tarafı küçük çaplı bir şok yaşatacaktım.


Ekranı kapatıp telefonu yerine bıraktım, telefonumdan adamın gönderdiği konuma baktım.Lüks bir restoranttı, kasıntı bir yerdi anlaşılan.

Merdivenlerden gelen adım sesleriyle mutfaktaki işime devam ediyormuş gibi yaptım.Mutfağa girip telefonunu aldığında ona bakmadan işime devam ettim.Kapı çarpma sesinden sonra çıktığını anlamıştım.Ocaktaki yemeğin altını kapatıp koşarak yatak odasına çıktım.


Dolabımı açıp ütülü bir şekilde askıda olan şık ve lacivert elbisemi giyindim.

Akışkan ve kaliteli bir kumaşı vardı.

Boynuma da Turgay'ın bana aldığı kolyeyi taktım.Parlak taşları sade ama şık duran elbiseme hareketlilik katıyordu.Başörtümü yapmadan önce yüzüme hafif ama su gibi duran bir makyaj yaptım.Başörtümü de bağlayıp aşağı indim.Ayakkabılıktaki beş santim kalın topuğu olan ayakkabılarımı giyindim.Kapıyı kilitleyip anahtarı çantama attım.Çağırdığım taksi iki dakikaya gelecekti.Arabam serada olduğu için arabamla gidemezdim.


Gelen taksinin arka koltuğuna binip acilen gösterdiğim konuma sürmesini söyledim.Akşam vakti olduğu için yol boştu.Yarım saat sonra restoranın önüne vardığımızda taksi ücretini ödeyip taksiden indim.Çantamı koluma takıp restorandan içeriye girdim.Adımızı söyleyip rezervasyon yapılan masa numarasına ilerliyorduk.


Girişteki adama,

"Merhaba ben Akça Yankı, Turgay Yankı'nın eşiyim.Kaç numaralı masaya rezervasyon yaptı acaba?"dediğimde, eliyle göstererek konuştu.


"Yirmi dokuz numaralı masadalar efendim.Buyrun,"diyerek, ilerledi.


"Siz zahmet etmeyin, ben giderim."diyip, önden ilerledim.


Topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sesten dolayı yirmi dokuz numaralı masadaki herkesin gözü bana dönmüştü.Turgayla göz göze geldiğimizde kaşları çatıldı, birkaç saniye daha gözlerine baktım.Beni hafife almamalıydı.


Gülümsedim!Her zaman rol yapan Turgay olmayacaktı değil mi?Bugün benim sıramdı.


"Merhaba ben Akça Yankı.Turgay'ın eşiyim.Beklettiğim için üzgünüm."dediğimde, masadaki adam sinir bozucu bir gülüşle bana döndü.


"Hoşgeldiniz Akça hanım, ben Erkan Güler."diyip, elini uzattığındı.


Gönül selamı verdim.


Turgay adama ateş eden gözlerle bakarken,"Eşim erkeklerle tokalaşmıyor Erkan bey!Şimdi elinizi çekebilirsiniz."dediğinde, gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Ne oldu Turgay bey?Bi' kızardın sanki...

O ses tonu neydi öyle?Kıskançlığı sesine yansımıştı.Zaten kalın olan sesi daha gür çıktığında beni bile ürkütmüştü.


Uzattığı elini yavaşça çeken adam,

"Aa kusura bakmayın, ben kabalık ettim.

Düşünemedim."dedi ve eliyle diğer hanımların oturduğu sandalyelerin yanındaki boş yere geçmemi işaret etti.

Herkesle merhabalaştıktan sonra oturacağım sandalyeye ilerlerledim.

Sarışın kadının yanına geçtiğimde Turgay'ın tam karşısına denk geliyordum.Oturduktan sonra Turgay'a bakarak gülümsedim.Kızlar, bu masadaki herkes bunu sadece bir gülümseme zannedebilirdi ama bu bir zafer gülümsemesiydi!Bu onu çok iyi biliyordu.


"Hoşgeldin sevgilim."derken, yüzünde yaptığım oyuna karşılık gülen bir ifade vardı.Hoşuna mı gitmişti?Ya da siniri mi bozulmuştu?Bu sefer çözememiştim.


"Hoşbuldum hayatım."


Az önce tanıştığım Erkan bey,

"Eşiniz gelmeyeceğinizi söylemişti ama biz yinede her ihtimale karşı sizin için de rezervasyon yaptırmıştık."dediğinde, ciddi ifademi takınarak konuştum.


"Aslında başta gelmeyecektim, işlerim uzun sürer diye düşündüm fakat erken bitirince gelmeye karar verdim."dediğimde, başını onaylarcasına salladı.


Turgay ciddi ifadesini bozmadan,

"Ne yersin?Ne sipariş edeyim hayatım."dediğinde, istemsizce uzun süredir evde bile söylemediği iltifatlara güldüm.Menüyü elime alıp istediğim et yemeğini söyledim.


Hani iş yemeğiydi bu?İş falan konuştukları yoktu diye düşündükten beş dakika sonra kısa bir süre işle alakalı konuşmuşlardı.Tabi bana kısa gelen süre bile eminim ki onlar için önemliydi.Turgay'ın öne sürdüğü bazı şartlar onlara uygun gelmediğinden dolayı sözleşmeyi imzalamayı kabul etmemişlerdi.


Tatlımızı da yedikten sonra Turgay,"Müsadenizle biz kalkalım."dediğinde, içten içe çok sevinmiştim.Bu kasıntı ortam beni fazlasıyla germişti.


Turgay'ın ayaklanmasıyla ben de ayağa kaltım ve elbisemin üzerine aldığım ceketimi omuzlarımın üzerine atıp çantamı da elime aldım.


Turgay hesabı ödeyene kadar masadakilerle vedalaştım.Gelir gelmez masadakilere görüşüz demeden elimi tuttu ve hızlıca çıkışa yürümeye başladı.

Yürümüyordu, beni arkasından sürüklüyordu.Oldukça sinirli olduğu belliydi ama bu saatten sonra sinirleri umrumda olmayacaktı!


Restoranın boş otoparkına geldiğimizde.

Tuttuğu elimi bırakıp benden tarafa döndü.


"Ya sen ne yapıyorsun Akça?Ne yapıyorsun?!"


"Asıl sen ne yapıyorsun Turgay?O mesajları görmesem, diğer adamların eşleriyle geldiklerini bilmeyecektim bile.

Derdim yemek falan değil Turgay.Sadece beni yanında istemediğini bahaneler bulan aptal kafama göstermek istedim.

Neden Turgay?Neden ben düzeltmeye çalıştıkça sen böyle yapıyorsun?"dedim, gözlerim dolarken.


"Ne yanımda istememesi?O adamlar kim biliyor musun?!"derken sesi yükselmişti, sinirden sıktığı eline baktım.Diğer elini alnına koyup gözlerini sinirle kapattı.


Derin bir nefes alıp cümlesini tekrarladı,

"O adamlar ne kadar tehlikeli biliyor musun sen?Simanı tanımasınlar diye getirmedim seni bu yemeğe!Onların derdi yemek mi sanıyorsun?"dedi, gür sesi otoparkta yankılanırken ve devam etti.


"Onlar hakkında bildiklerimi bilseydin, bu yemeğe adımını bile atmazdın Akça!

Herkesi kendin gibi saf ve temiz sanma!"


Ses tonu oldukça yüksekti, çok sinirliydi.

Bu sinir bana değildi.Bu sinir, o adamlara karşı olan siniriydi.


"Onlar sadece bir iş adamı değil, onlar şeytana pabucunu ters giydirirler.

Onların derdi benim ailemi tanıyıp beni tehdit edebilecekleri birini bulmak!"dedi, bağırmaya devam ederken.


Kaşlarım çatılırken,

"Söyleseydin bilirdim Turgay ama sen her defasında kapılarını yüzüme kapatmayı tercih ettiğin için tüm bu olanları bilmiyorum."


Soluklanıp devam ettim,

"Bilmiyorum!Seni bu derece sıkan,boğan ve benden uzaklaştıran ne?Söyle de bileyim.Bileyim ki ona göre davranayım."dediğimde, ağlayan gözlerime birkaç saniye öylece baktı.


"Bu olaylara bulaşmanı istemiyorum Akça!Aksi takdirde canın daha çok yanar."dediğinde, güldüm.


Hatta kahkaha attım.

"Benim canımı elin adamları değil, sen yaktın Turgay!"dediğimde, bir an da olsa gözlerinde pişmanlık görmüştüm.


"Seni bu insan müsvettelerinden uzak tutmaya çalışıyorum çünkü biliyorum ki sana da, bana da rahat bir nefes aldırmayacaklar."


Kafamı itiraz edercesine iki yana salladım.


"Hayır Turgay!Sen beni başkalarından değil, sen beni kendinden uzak tutuyorsun."dedim, göz yaşlarım akmaya devam ederken tekrar konuştum.


"Anlatsan anlamayacak mıyım Turgay?

Anlayış göstertermeyecek miyim?Çocuk mu kandırıyorsun sen?"


İkimizde deli gibi bağırarak konuşuyorduk.


"Akça söylesem rahat durmayacağını, bir şeyler yapmaya çalışacağını biliyorum da ondan susuyorum."dedi, kaşları çatılırken.Evet, gerçekten de durmazdım.


"Turgay eğer bu lanet hallerin düzelecekse bırakta bir şeyler yapayım."dediğimde, başını hayır anlamımda iki yana salladı.


"Boşver Akça, geceleri rahat bir uyku çekebilmen için boşver."derken, sesi oldukça yorgun çıkmıştı.


"Ben zaten rahat bir uyku çekemiyorum Turgay.Sen beni bir yalnızlık kuyusuna attın, çıkamıyorum."dedim ve derin bir nefes alıp devam ettim.


"Bu adamlarla aranda olan her neyse!Her ne haltla mücadele ediyorsan, bilmiyorum.Bunların hiç biri bana olan davranışlarının bir sebebi değil."dediğimde onaylarcasına başını aşağı yukarı salladı.


"Ben anlayamıyorum Turgay.Benim tanıdığım adam gözlerimden geçeni dahi okurdu.Ne oldu da böyle iki gözüme bile bakmaz oldun?"dediğimde, gözlerinin dolduğunu gördüm, uzun bir süre sonra ilk defa...


"İsterdim Akça, emin ol eski günlere dönmeyi senden daha çok isterdim ama bir süre daha ne olduğunu bilmemen gerekiyor!"dediğinde, sabır çekerek derin bir nefes aldım.


"Tamam Turgay, buna da tamam ama aynanın karşısına geç ve bana olan tavırlarını bi' sorgula çünkü benim, senin bu tavırlarına tahammül edecek gücüm yok artık."dedim, titreyen sesimle.


"Fark etmeden bu hâle geldim Akça, biliyorum canın yanıyor ama ben başkalarının boynuma prangaladıklarının cezasını çekiyorum."dediğinde, güldüm.


"Çekmiyorsun, çekiyoruz."dediğimde, beni onayladı.


"Bir süre daha çekmek zorundayız Akça."


Onu bu kadar zorlayan ne olabilirdi?

Kimdi bu adamlar?


"Dış etkenleri bana karşı olan tavrına karıştırmasaydın başına gelenlere rağmen, yanyanayken daha huzurlu olabilirdik Turgay."


"Her şey istediğimiz gibi olmuyor Akça, olmayacakta!Böyle olmasını ben mi istedim sanıyorsun?"


"Geç bu işleri Turgay, kendi ellerinle bizi bu hale getirdin!"dedim, alayla gülerken.


"Tamam Akça, şimdilik geçeyim ama ilerde beni anlayacaksın."


Sinirlendim, ne diye bilmece gibi konuşuyordu?


"Bilmece gibi konuşmayı kes Turgay!"


"Biliyor musun Akça?Bu bilmeceyi bilmeme rağmen ben bile hâlâ çözemedim."dedi.


"Ben de seni senden daha iyi bilmeme rağmen çözemiyorum şu aralar.Debelenip duruyorum bir çıkmazın içinde!Sürekli aklıma olmayacak ihtimaller getiriyorsun Turgay."dediğimde, son cümlemde kaşları çatıldı.Ne kastettiğimi anlayınca çatılan kaşları yukarı kalktı.


"Vay be!Bunu bile yakıştırmışsın bana."

Dedi, şaşkınlıkla bana bakarken.


"Bunları bana düşündürten sensin!Şimdi geçipte karşıma ,bunu bile yakıştırmışsın bana diyemezsin."dedim, yüzüne bağırırken.


Nefes alıp devam ettim.

"Ve emin ol!Başkası olsa gecelerce şirkette sabahlayan, eve gelince yüzüne bile bakmayan eşi hakkında benden çok daha fazlasını düşünürdü!"dedim, dudaklarım titrerken.


Gözlerinde bana karşı olan kırgınlığı görebiliyordum.Biraz da onun canı yansındı!Belki beni anlardı.


"Bu ihtimali düşüneceğin aklıma bile gelmezdi Akça.Nasıl düşünebildin söylesene?Bu iğrenç şeyi düşünürken nasıl bu kadar emin olabildin?"dediğinde, güldüm.


"Düşünsene Turgay sürekli iş yerinde sabahlayan, eve sadece maksimum beş saat uyumaya gelen ve eve geldiğinde yanında durmayı bile yük gibi gören bir eşin olsa sen nasıl düşünürdün?"dediğimde, alayla güldü.


"Akça evde bile çalışıyorum!Şu an buna mecburum.İkimizin de iyiliği için buna bir süre daha mecburum.Dediğim gibi, sana bir süre daha ne olduğunu açıklayamam ama bil ki sen benim kırmızı çizgimsin ve ben kimsenin o çizgiye yaklaşmasına izin vermem!"


"Anlıyorum Turgay soluksuz çalışmaya mecbursun ama yüzüme baktığında da insan muamelesi yapmayı unutma olur mu?!"dedim, imalı bir ifadeyle.


Ellerini uzatıp gözümdeki yaşları sildi ve beni kendine çekip sarıldı.Başım göğsüne yaslıyken kısık sesle kulağıma doğru konuştu.


"Akça'm ne olur bir daha seni aldattığımı düşünme."


Alayla güldüm.

"Canın yandı değil mi?"


"Evet, canım yandı."dedi ve yutkundu.


"Benim de canım yandı, hem de çok."


Bir süre daha sessizce öyle kaldıktan sonra eve gitmek için arabaya bindik.

Eminim ki beni aldattığını düşünmem bile onu kırmıştı.Dışardan bakan bir göz sert ifadesinden bunu anlamayabilirdi ama ben gözlerine baktığımda bunu çok net görebilmiştim.Tüm yıkılmazlığıyla taşıdığı o buzdan yüz ifadesini bıçak gibi saplamamalıydı yüreğime.Zira bu beden artık bu kalbi taşıyacak güçte değildi.

Düşüncelere daldığım sırada radyoda çalan müzik yapmam gereken bir şeyi aklıma getirdi.Emircan İğrek konserine almam gereken bir bilet vardı değil mi?


-Bölüm sonu-


Akça nasıl da şok etti oradakileri, güçlü kızım benim!

Akçayla ilgili bazı kısımları yazarken iki de bir gözlerimin dolduğunu ama göz yaşlarımı geri gönderdiğimi bilmenizi isterim :')

Biliyorum Turgay'a çok kızıyorsunuz ama çokta kızmayın dhdhjxhxjjdj

Akça'm çok üzülüyor ya!

Bölümü nasıl buldunuz?

Yıldıza basmayı unutmayın💖🌸✨️


Loading...
0%