Yeni Üyelik
3.
Bölüm

0.3 Konser

@ladyasel

Tüm bu içime sığmayan yangına karşı, içten içe biriken denizlerimi taşırmanın zamanıydı.Sırtımdaki yükü arttırmamak adına, her şeye tahammül etmemek gibi bir karara varmıştım.Bir adamın insafsızlığı elimi kolumu bağlıyordu.Severek oturduğum evim artık bana gri duvarlı bir mapushaneden farksızdı.Bağlı olduğu ruha karşı bağımsızlığını ilan etmiş ve ondan bi' haber yaşayan bir adamdı, koskoca bir sevginin fişini çeken.


Restoranta baskın yaptığım günden sonra Turgay benimle konuşmayı denese de onunla bir kelime dahi konuşmamıştım.Üç beş kelime konuştuğumuz iletişim seviyemiz artık sıfırlanmıştı, harika!Turgay'ın başına gelen her neyse bana anlatmamakta ısrarcıydı.Benimle konuşmak istediğinde, eğer bana olanları anlatırsa onunla konuşacağımı söylemiştim ama sunduğum bu şartı kabul etmemişti.Demek ki artık evde kalan tek çikolatayı bile paylaştığı insanla derdini bile paylaşmak istemiyordu.Kendi kaybederdi çünkü artık benim kaybedeceğim bir şey kalmamıştı.Sevginin tüm zerrelerini yedi kat yerin altına gömüp, üstüne toprak atmıştım bile.


Ben bu hayatı fazla duygusal yaşıyordum ve beni paramparça eden de tam olarak buydu.Aslında bizi insan yapan da duygularımız değil miydi zaten?Başkalarının gözünde bu durum, drama queenlik gibi görünse de benim için öyle değildi.Abartıyorsun diyenlere karşı söyleyeceğim tek cevap:Zaten abartmam gerekiyor!Demek olurdu.Zira kalbimi ellerine verdiğim adamın, yangın yerine çevirdiği yüreğime karşı söyleyeceğim başka tesellim olamazdı.


Aklıma gelen şeyle ayaklandım.Orkidemizi sulamam gerekiyordu.Elimdeki çiçek sulama kabıyla orkideyi suladıktan sonra yapraklarını sevdim.


"Nazlı güzel."dediğimde, Turgay'ın sözleri zihnime doluştu.


"Doğru ya!Nazlıydı.Senin gibi nazlıydı."


Kafamın içinde ona yazdığım mektuplardan birini yazacaktım yine.Bu konuda ne duygusal benliğimi ne de kalbimi durduramamıştım her zamanki gibi.Çiçeğimin yapraklarını severken kafamın içinde, duygularımı patavatsızca kulağıma fısıldayan sese kulak verdim.Susturamadım, engelleyemedim.


Sendeyim sevgilim fakat senin olmadığın bir yerdeyim.Kendi içinde beni terk edişine karşı bir kere yanmayan yüreğin mi daha zalim?Yoksa eskisi gibi bakmayan gözlerin mi?Beni tanımayan gözlerin hangi ipi kopuk tenhaya prangalandı.Söyle sevgilim, kaç yıl oldu hudutlarımı yalnızlığa süreli?Sevgiyi yitirmiş gözlerinin ardında bi' ben var mıyım?


Aşamadım bilmeceli yollarını, varamadım ulaşılması zor kapılarına.Hayır sevgilim!Suç benim değil.Herkese düzlük kalbin bir bana dağ, tepe olmuş.Sen yerine bir yalnızlık furyası kollarımı sarmış.Kulağımda çınlayan sözlerin, bir gece daha fikrimi çalmış.Ben sadece ben değilim sevgilim.Ben senin geceye yaktığın mum, tamamlamadığın şiir, erberlemediğin bir şarkıyım.Belki bir akşam vakti örtmeyi unuttuğun bir perdeyim.Kısacası yalnızlaştırdığın her şey benim.Sense benim anam babam, iki gözüm...


Sen sert çehrenin altında kaf dağına tırmanırken, ben okyanuslar ardından sana bağıracağım.Duymayacaksın.Benim sana aldandığım gibi aldanmayacaksın, ahüzarlarıma.Ne yazık!Çölün ortasında olsam sırtını dönen yine sen olacaksın.Söyle, bir inci kadar nadir bulunan iltifatları kulağıma fısıldadığın günlerin hatrı nedere?Bana inatla sevgimi iliştirmediğin kalbinde hangi sevgi yatmakta?Şimdi bu yabancılığın boğazımı düğümletmekte.


Canım sevgilim, ben senin gözünde tüm ihtişamını yitirmiş İstanbul boğazıyım, hani artık bakmadan geçebildiğin.Sezdim bunu, artık senin için öylesineyim.Hiç bir şeyin farkında olmadığım kadar bunun farkındayım!Mum yanmakta, gölgesi hâlâ seni yansıtmakta duvarlara.Şair hâlâ şiirini okumakta.Bense hâlâ seni beklemekteyim.Sen geleceğine dair bir takım sözler verirsin palavradan, ben yine aynı evin içinde sokak sokak bizi ararım.Boşuna geleceğim deme sevgilim, gün geceyi aşar da sen yine bana gelmezsin.


***


Beni uykumdan alıkoyan yüzüme vuran bir nefesti.Derin uykumdan sıyrılır sıyrılmaz gözlerimi açmadım.Sonuçta bir seri katil olabilirdi, gözümü açar açmaz gırtlağıma bıçak dayasın istemiyordum.Öyleyse önce kim olduğunu anlamalıydım, öyle değil mi?

Bir kaç saniye daha gözlerim kapalı durduktan sonra perçemlerimi kulağımın arkasına sıkıştıran bir el hissettim.Kalbim güm güm atıyordu.İyice paranoyak olmuştum galiba.

Şu an ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.Kulağıma gelen kısık gülme sesiyle gelenin Turgay olduğunu anlamıştım ama ne yapacağını merak ettiğimden bir süre daha açmadım.

Saniyeler sonra tekrar bir gülme sesi daha geldi.

"Gözlerini açabilirsin Akça."dediğinde sesinden gülmeye devam ettiğini anlamıştım, yavaşça gözlerimi açtım.

Kaşlarım çatılırken konuşmadan edemedim.

"Ama bu iki oldu Turgay!Sessiz sessiz gelme artık.Zile falan bas."

Her gelmesinde bir korkun seansı yaşamak istemiyordum artık.

"Korkutmak istememiştim."

Saçları ıslaktı.Üstünde bol ve gri bir tişört, altındaysa siyah bir eşofman vardı.Islak saçları şu an ona ayrı bi' hava katıyordu.Kahrolasıca, fazla yakışıklıydı!

Yattığım yerden doğrulup, yatağın içinde oturur pozisyona geldim.

"Ne ara geldin?Duş bile almışsın."

"Bir saat olmuştur geleli."dedi, düşünür bir yüz ifadesiyle.

"Ayrıca dibimde ne işin var senin?"

Şaşkındım çünkü beni izlemek gibi romantiklikleri yapmayalı bir yıl olmuştu.

"İtiraf ediyorum yakalandım."dedi, iki elini teslim olmuşçasına açarken ve devam etti.

"Ama itiraf et!Sen de benim ne yapacağımı bekledin."dediğinde, gözlerimi kısıp memnuniyetsizce dudaklarımı büzdüm.

"Bir kere ben şey sandım seni!"dedim, kollarımı birbirine bağlarken.

"Ne sandın?"dedi, gülümseyen yüzündeki tek kaşı havaya kalkarken.

"Hırsızsan veya seri katil falansan uyandığımı anladığında boğazıma bıçak dayarsın diye açmadım gözümü."dediğimde, beni alkışlamaya başladı, bir yandan da başını sallayarak gülüyordu.Serseri!Hem ben seninle konuşmayacaktım hani Turgay efendi.

İçimden bir ses "günlerdir konuşmuyorsun zaten."dediğinde, içten içe kendime laf yetiştiriyordum.Kafayı iyice sıyırdım, harika!

"Sana oscar ödülü vermeliyiz güzelim.

Özellikle de titreyen göz kapakların için."dediğinde, sol tafta ona ait olan yastığı alıp ona fırlattım fakat ellerini çoktan yüzüne siper etmişti.Ona fırlattığım yastığı alıp bana fırlattı.Savaşı başlatmıştık sanırım!Bir ben ona bir o bana fırlatırken ikimizde gülüyorduk.Hatta yatağın etrafında birkaç tur koşup, yastıkları birbirimize fırlatmıştık.İkimiz de yorgunlukla kendimizi sırtüstü yatağa bıraktık.

Öylece durup tavana baktım bir süre.Böyle bi' an yaşamayalı çok olmuştu.Uzun süre sonra kahkahalarımız ilk defa evimizde yankılanıyordu, özellikle de Turgay'ın.

Başını bana çevirdiğini hissettiğimde ondan tarafa dönmedim.Turgay'ın güldüğü zamanları özlemiştim.Dışarıda mimik oynamayan ve sarsılmayan yüz ifadesinin, benimleyken gülmesini özlemiştim fakat o dışarıda da evde de çivi gibi olmayı seçmişti.En nihayetinde de o çivi dönüp dolaşıp bana saplanıyordu.


Yattığım yerden doğruldum.Sera'ya sabahın altısında gidip öğlen on iki de dönmüştüm.Biraz kestireyim derken saat iki olmuştu bile.Banyoya ilerleyip yüzümü yıkadım ve dağılan saçlarımı düzeltip çıktım.Turgay ıslak saçlarını kurutuyordu fakat saçının arkasını yanlış kurutuyordu.Asla saçını tam kuruttuğunu görmemiştim.Genelde arka kısımları kendi kendine kuruması için bırakırdı fakat bu sefer bırakmamıştı.

Banyonun kapısını kapatırken bana beklentiyle bakan gözlerini gördüm.

"Bir şey mi oldu?"

"Şu arka kısımları kurutabilir misin?"dediğinde, masum masum bakan haline tebessüm etmemek için kendimi durdurdum.Tavrımı takınmalıydım, iki eğlendik diye yumuşadığımı sanmamalıydı.

Kurutma makinasını elime aldığımda, boyuna yetişemediğim için yatağa oturdu.Arkasına geçip saçlarını kuruttuktan sonra tarağı elime alıp dağılan saçlarını düzelttim.Saçları alnına dökülecek kadar uzundu ve onu fazlasıyla yakışıklı gösteriyordu.

Kurutma makinasını fişten çekip yerine koydum.

"Ben mutfağa iniyorum yemek yapmaya."dediğimde, ayaklandı.

"Ben de çalışma odasına geçeceğim."dediğinde, başımı salladım.

Anca çalış zaten sen!

İkimizde odadan çıktığımızda aşağı kata inip farklı yerlere dağıldık.Yemek yapmaya başladığımda aklım bu akşamki konserdeydi.Konser saat sekizde başlayacaktı.Aklımdan bir ihtimal geçiyordu, acaba söylesem gelir miydi?Vazgeçtim, asla söylemeyecektim.

Nasıl o bensiz her yere gidebilirsa, ben de onsuz gidecektim işte!

Yemekler ocakta pişmeyi beklerken salatayı yapmaya başladım.salatalıkları doğrarken kapıda beliren gölgeyle Turgay'ın geldiğini anladım fakat ondan tarafa dönmedim.Göz ucuyla ne yaptığına baktım.Sanırım kahve yapıyordu.İkimizde kahve içmeyi çok severdik.

Ben tüm salatayı bitirip tabağa koyarken, Turgay iki tane fincan çıkardı.

Sanırım ikimize de yapmıştı.Fincanları doldurduktan sonra dolaptan çıkardığı tatlıyı bir tabağa koydu.Bu benim en sevdiğim tatlıydı.Üstü çikolata sosluydu.

Salata tabağını bir kenara koydum ve mutfak masasının sandallyesine oturdum.Az sonra Turgay önümüze birer kahve ve bir tabakta iki dilim tatlı koymuştu.Uzaktaki sandalyeyi bana yakın olacak şekilde önüme çekti.Saçlarımı tekrar toplayacağım sırada ayaklandı ve arkama geçti.Saçımdaki tokayı çıkarıp, saçlarımı yeniden topladı ve başıma bir öpücük kondurdu.şaşkınlıkla kaşlarım çatıldı.

"Akça'm yapma kaşların öyle kalacak."dediğinde, istemsizce ağzımdan bir kahkaha çıktı, durduramıyordum çünkü aklıma bi' replik gelmişti.Efekan yapma oğlum, gözlerin öyle kalacak.

Kahkahamı durduramazken,öylece durmuş gülümseyerek bana bakıyordu.Gülmem durduğunda elimi alnına uzattım ve ateşinin olup olmadığına baktım.

"Ateşin de yok Allah Allah."dediğimde, gülümsedi.

"Kaçtığım için özür dilerim Akça, başıma ne gelirse gelsin sana bunu yaşatmaya hakkım yoktu."dedi, yüzündeki mahçup ifadeyle.

"Bunu bilmen güzel!"dedim ve kahvemden bir yudum alıp devam ettim.

"Ama iki tane süslü cümleyle kaybettiğim günleri geri verebileceğini sanma!"dedim, gözlerim yavaştan dolarken.

"Biliyorum, biliyorum kalbin çok kırık.

Allah beni kahretsin ki çok yanlış kararlar verdim."dedi, yaptıklarından oldukça pişman bir yüz ifadesiyle.

"Yok yok deme öyle.Seni kahredince otomatikmen ben de kahroluyorum.Denendi onaylandı!"

Kahvesinden bir yudum daha aldı.

"Hatalarımın farkındayım Akça, beni kolay kolay affetmeni de beklemiyorum.

Kim olsa affedemez ama lütfen çabalamama izin ver."dediğinde, gözüm alnına dökülen saçlara ilişti.

"O akşamın ardından seninle konuşmadım çünkü evde olduğun akşamlarda, bana ne hissettirdiğini anlamanı istedim."

Başını salladı,

"Canım yandı demeye hakkım yok çünkü senin canının kat ve kat daha fazla yandığını biliyorum."dediğinde, gözlerinin dolduğunu sezdim.

"Gecelerim beni sevmediğini düşünmekle geçti Turgay.Uykularımı bölüp durdun!"

"Öyleyse seni nasıl sevdiğimi göstereceğim sana güzelim."dedi, dudağının kenarı yukarı kıvrılırken.

"Tamam o zaman!İnandır beni."dedim, meydan okurcasına.

"O zamaaan."dedi ve ayağa kalktı.

Ne yapacağını kestiremediğimden öylece bekledim.Tek hamlede beni kucağına aldığında ağzımdan bi' çığlık koptu.

"Ne yapıyorsuuun?dedim, şaşkınlıkla.

"Maziye gidiyoruz."dedi ve bahçeye ilerledi.

"Dur!İlk önce yemeklerin altını kapatalım sonra maziyee gidelim."dediğimde, beni bir koluyla taşırken, diğer eliyle ocağı kapattı.

Bahçeye çıkıp az ilerideki hamağımıza doğru ilerledi.İçi yastıklarla dolu olan hamak oldukça genişti.İkimizin sığacağı bir hamak almıştık.Önce beni uzanır pozisyonda hamağa bıraktı.Açık saçlarımı düzeltip kafamı geri yasladığım sırada o da yanımda yerini almıştı.Kolunu başımın altına koyması gövdesine yaslanmamı sağlamıştı.Gülümsedim, eskiden bunu sık sık yapardık.Hamakta kurduğumuz hayaller geldi aklıma.


Göğsündeki kafamı kaldırıp,"Ne çok hayaller kurardık."dediğimde, genişçe gülümsedi.

"Evet, seranın hayalini de burada kurmuştuk güzelim."

"Ama bir tek sera hayalimizi yapabildik."dedim, dudaklarım bükülürken.

"Hepsini yapacağız Allah'ın izniyle, asma suratını Akça'm."

Ne olursa olsun, zor affedecek olsam bile Turgay'a bir şans verecektim çünkü başına her ne geldiyse onu bu hale getirenin de o olduğunu biliyordum.Her ne kadar bana öyle davranmaya hakkı olmasa da, bugün gözlerindeki büyük pişmanlığı görmüştüm.İki haftadır benimle konuşmaya çalışıyordu ama iki haftadır yüzüne bile bakmamıştım taa ki bu güne kadar.Tabii bu yaptıklarını unutacağım anlamına gelmiyordu.

Elleri saçlarımda geziniyordu.Bu hallerini çok özlediğimi yeniden fark ettim.

"Akça."dediğinde, mayışmış halimle konuşmaya çalıştım.

"Hı?"

"Kaç gece yanına gelmesem, bil ki gecesinde gündüzünde seni özlüyorum.

Seni sevmediğimi düşünmen benim için bir delilik."dediğinde, manidar bir gülümsemeyle güldüm.

"Yüzüne bile gülmediğin eşin için bunlar gayet akla gelen şeyler!"dedim, tavrımdan taviz vermeden.

"Haklısın, sana bunları düşündüren benim ama bil ki seni sevmemek ihtimaller dahilinde bile değil benim için"dedi ve saçımın üzerine bir öpücük kondurdu.Saçlarımı okşamaya devam etti.

"Turgay."

"Efendim güzelim."

"Lütfen böyle kal."dedim, uyku mahmurluğuyla bakan gözlerimle kafamı kaldırıp ona bakarken.

Uyumama rağmen hâlâ uykum vardı.

"Kalacağım Akça'm, bizi bize geri vereceğim."dedi, fazlasıyla karizmatik gülümsemesiyle.

***

"Hiiii!"diye, aniden hamaktan kalktım.

Turgayda korkulu sesime telaşla uyanmıştı.

"Akça, bir şey mi oldu?Bir yerin mi acıyor?"

"Uyuyakaldık ya!Allah bilir saat kaç oldu."dedim, apar topar hamaktan inerken.

Bugün Emir Can İğrek'in konseri vardı ve kendime bilet almıştım.Turgay'a onun yaptığının aynısını yapacaktım bugün, o günkü gibi.Öylece çekip gidecektim.

O da hamaktan indiğinde saatine baktı.

"Saat beş buçuk Akça'm"dedi, kolunu belime sararken.Derin bir nefes aldım.

Konser yedideydi.

"Tamam o zaman.Ben yatak odasına çıkıp işlerimi halledeyim, sen yemekleri bi' tekrardan ısıt olur mu?"

"Olur güzelim."dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu.O mutfağa geçerken ben de yatak odasına çıktım.Saten kumaş siyah etek, siyah tişört ve bir de blazer ceket giymiştim.Şalımsa koyu yeşil bir tondu.Aşırı asil bir kombin olmuştu.Ayağıma da kısa, kalın topuklu siyah ayakkabı giyecektim.Şalımı bağlamadan önce hafif bir makyaj yapmıştım.Şalımı da bağladıktan sonra aşağı indim.Mutfağın kapısında durdum.Geldiğimi hissedince, geniş vücuduyla bana döndü.Omuzları oldukça genişti.

Alaylı bir gülümsemeyle konuştum.

"Bana tabak koyma!Kendine tabak koy.Ben çıkacağım."dediğimde, kaşları çatıldı.

"Nereye?"

"Bilmem?Belki de iş yemeğidir."dedim ve göz kırptım.

"İyi o zaman, git bakalım."dediğinde, bu sefer şaşıran bendim çünkü normalde akşam vakti beni asla tek başıma bir yere göndermezdi.Kendi götürürdü.

Başıma bir şey gelmesinden çok korkardı fakat bu sefer gıkını bile çıkarmamıştı.

"Tamam çıktım ben."dediğimde, dudağının kenarı yukarı kalktı.

"Şimdiden afiyet olsun sevgilim."dedi ve göz kırptı.

"Sağ ol hayatım." dedim ve kapıya ilerledim.

Ayakkabımı giyinip arabama bindim ve arabayı konser alanına sürdüm.Neredeyse bir saatlik bir yoldan sonra arabayı park edip indim.Park yeri aramıştım ve uzun sürmüştü.Konser alanı kalabalıktı.Çantamdaki bileti alıp görevliye uzattım.Orta koltuklarda bir yer seçmiştim.

319 numaralı koltuktu benim oturacağım koltuktu.Koltuğumu bulduktan sonda oturdum ve konserin başlamasını bekledim.Neredeyse çoğu koltuk dolarken yan koltuğum hâlâ boştu, umarım erkek biri gelmezdi.Herkes eşiyle dostuyla gelmişti, tek gelen sadece ben olabilirdim sanırım.

Konser başlamasına on dakika kala, yanımda hissettiğim hareketlilikle bir anda sağıma döndüm.İnsanlara değmeden gelmeye çalışan bir Turgay vardı şu an!Nasıl ya?Nasıl anladı?

Ağzım açık bir şekilde bana gelen Turgay'a bakıyordum.Yanıma geldiğinde eğilip bana sarıldı ve iki yanağımı da öperken konuştu.

"Çok bekletmedim değil mi sevgilim?"dedi, göz kırparken.Sırıtıyordu serseri!

Spor giyinmişti ve kumral saçları da fönlüydü fakat sportif bir tarzda bırakmış ve jole sürmemişti.

"İnanamıyorum sana, nereden anladın?!"dedim, gülme ve şaşkınlık arasında.

"Bu konseri asla kaçırmayacağını adım gibi biliyordum ki bilirsin her şeyden haberdar olmam an meselesidir."dedi, gülümserken.Fazla havalı gözüküyordu!

"Ama böyle olmadı!Sen benim planımı bozdun.Ben ne güzel atar yapıp havalı havalı çıkmıştım evden."dedim, sahte bi' kızgınlıkla.

"Neden?Hep sen mi mekan basacaksın Akça hanım?"dediğinde, güldüm.

Yanağımdan makas aldı.Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti.

"Ayrıca güzelliğinin farkında değilsin sanırım.Bu güzelliği bu kadar şerefsizin içinde tek başına bırakacağımı falan mı sandın?"dediğinde, gözlerimi büyüttüm.

"Aaa ne kadar ayıp!İnsanlara niye şerefsiz diyorsun."dediğimde, ufak bi' kahkaha attı.

"Sol çaprazdan sana bakan şerefsizi kalkıp dövmemek için ne kadar büyük bi' çaba verdiğimi bilseydin böyle konuşmazdın Akça'm."dediğinde, tam sol tarafa dönecektim ki Turgay durdurdu.

"Akça koltukları değiştiriyoruz."diyip, ayağa kalktığında.

Gülerek ayağa kalktım ve onun koltuğuna oturdum.Sol çaprazdan çaktırmadan bana bakan adamın çenesini (nazikçe) tutup kulağına eğildi ve bir şeyler söyledi.Deli adam acaba ne söylemişti.Dövüş konusunda çok iyi olduğunu bildiğimden sol çaprazımda oturan adama acıdım.Adam Turgay'a kafa sallamakla yetinip önüne döndü.

Turgay yerine oturduğunda hoparlörden ses denemeleri yapılıyordu.Bana dönüp göz kırptı.

"Ne dedin de adama bu kadar korktu."dedim, gülmemi tutamazken.

"Ufak bi' uyarı Akça'm."

"Hmm baya ufaktı."

Az sonra Emir Can İğrek sahneye girdiğinde büyük bir çığlık kopmuştu.Heyecanla Turgay'a baktım.En son üç yıl önce gitmiştik Emir Can İğrek konserine.

Bir kaç şarkıya hep birlikte eşlik etmiştik.Turgay koltukların arasındaki kol koyma yerini aramızdan kaldırıp beni kolunun altına almıştı.Bir sağa bir sola sallana sallana şarkılara eşlik ediyorduk.Şimdiyse yaralarımızı hatırlatan, geçenlerde arabamızın radyosunda çalan şarkı başlamıştı.

"İnsan iki yabancıdan da

daha yabancı olabilirmiş.

Olabilirmiş hem aynı yatakta

hem ayrı kıtalarda."


Evet tam olarak şarkının bu kısmı beni paramparça ediyordu.Sessiz kaldım ve şarkıya eşlik etmedim.Gözlerimin dolmasına engel olamadım.Hayır sulu göz değilim!Sadece her şey üst üste geldi.

Ellerimle çaktırmadan göz pınarlarımı silmeye çalıştım ama nafile!Turgay fark etmişti.Çenemi tutup yüzümü kendine çevirdiğinde gözlerimi kaçırdım.Göz pınarlarıma biriken yaşları sildi.Kimse bize bakıyor mu?diye etrafı kolaçan etti.

Kulağıma eğilip konuştu.

"Sana ağlama diyemem çünkü bunu yaşatan benim ama benim gibi bi' adam için bir damla göz yaşı bile dökme Akça."dedi ve sertçe yutkundu.

Kulağına eğildim ve konuştum.

"Sen kötü bir adam değildin Turgay!Nasıl oldu da sevdiğin kadını unuttun bilmiyorum."

"Art arda gecelerce eve gelmememin sana bunu düşündürtmesi normal ama her dakikamı bizim için harcadığımı bilmeni istiyorum Akça.Zamanı gelince daha iyi anlayacaksın."dediğinde, onaylarcasına başımı salladım ve gözlerimi sahneye çevirdim.

Turgay sırtımı gövdesine yaslayıp arkamdan uzanan elleriyle ellerimi tuttu.Bana yakın olduğu için onu duyabiliyordum.

"Akça, şimdi yan yana olamadığımız günlerin acısını çıkarmaya ne dersin?"dediğinde.

Kısık sesle güldüm ve gövdesine yaslıyken konuştum.

"Evet derim!"

"O zaman!Şarkının nakarat kısmı geliyor"dedi ve gülümseyerek göz kırptı.

"Beyoğlu eski Beyoğlu olsa bile ben,

Eski bana dönemem.Hiçbi' şey içmedim ama aklıma geldin.Ondan o sendelemem."

Hiç unutmadım ki aklımdan çıkasın.


-Bölüm Sonu-

Nasıldı?

Benim bu kitabı yazarken mood:🥺

Akça affedebilecek mi?

Turgay biliyorum annem pişmansın, çabalıyorsun :')

Turgay artık ne olduğunu söyle, sen de biz de rahatlayalım.

Bu arada Turgay 28 yaşında.

Akça 27 yaşında.

Emir Can İğrek şarkılarının hastası bir çift, aynı benim gibi

Ayrıcaaa şarkı tamamen Akça ve Turgay için yazılmış sanki.


Loading...
0%