@ladyasel
|
Kulağıma ulaşan sesler uykumun en derinlerinden beni almış ve tak diye uyandırmıştı.Tavanla bakışırken, bu cıvıl cıvıl sesin Afitap'a ait olduğunu anlamıştım.Yataktan sessizce doğruldum ve bülbül gibi şakıyan sesini biraz daha dinlemeye koyuldum.Odasının her yeri çiçeklerle kaplıydı ve yeşil temalıydı.Ömer'in tabiriyle botanik bahçeydi.
Yere çömmüş bir şekilde geniş yapraklı bir çiçekle konuşuyordu.Zaten boyu da minikti, önüne düşen perçemleri onu daha da tatlı gösteriyordu.Çömdüğü için uzun saçları yere deyiyordu.Yere çömmüş bir şekilde çiçeklerle tatlı tatlı konuşan hali, onu her şeyden saklama isteğini daha da çok uyandırıyordu bende.
Sanki küçük bir bebeği sever gibi çıkan ses tonuyla, "Aa benim güzel çiçeğim, ne güzel de açtın yapraklarını.Seni ilk aldığımda minicik yaprakların vardı.Şimdi büyüdün de çok güzel yaprakların oldu."dedi, parmaklarıyla çiçeğin yapraklarını okşarken.
Daha sonra çiçeğin yapraklarını kokladı ve geniş yüzeyini hafifçe öptü.Bu görüntü yüzümde kocaman bir gülümseme oluşturdu.Bu kız sevdiği şeyleri en güzel şekliyle seviyordu.Tabii en çok beni seviyordu orası ayrı!
Sessizce yataktaktan kalkıp ona doğru ilerledim.Aynı sessizlikle yere çömüp iki kolumu, kollarının üstünden beline sardım.İki koluda kolumun altında olduğu için hareket edemedi.Yanağına bir öpücük kondurup, çenemi omzuna yasladım.
"Sen hep böyle güzel mi seversin her şeyi?"dediğimde güldü.
"Sevdiğim insanları ve çiçeklerimi güzel severim ama Allah'tan sonra en çok seni severim."
"İlk defa çiçekleri senin gibi seven birini gördüm."dedim şaşkınlığımı itiraf ederek, sırtını göğsüme yasladı.
"Biliyor musun aslında ben çiçekleri böyle sevmeyi arkadaşımdan öğrendim.Bir gün aldığım çiçek suyunu vermeme rağmen çürümüştü.Ben de arkadaşımın serasına gitmiştim.Onun büyük bir serası var.Bir gün bana şey demişti:Her canlı sevgiyle büyür, sevgisiz olan hiç bir şey güzel olmaz. İnsan da böyledir.Sevgisiz büyüyen bir canlı ister insan, ister hayvan, ister bitki olsun çürür gider."Nefes aldı ve devam etti.
"Aynen böyle demişti ve ben de o gün bu gündür çiçeklerimi hep böyle severim.İnanır mısın ben çiçeklerimi böyle sevmeye başladığımdan beri hepsi çok güzel büyüdüler."dedi onlara bakarken.
"Eee ne yapsınlar onlara da her sabah Afitap diye bir güneş doğuyor.Seni gören güzelleşiyor gündüzüm."dedim gülerken.
Utandığında beyaz tenindeki kırmızılık hemen belli oluyordu, güldüm ve kırmızılaşan yanaklarını sıktım.
"Bugün öğlen karargaha gideceğim, bizimkilerin yanına."dediğimde benden tarafa döndü.
"Kötü bir şey olmadı değil mi?"
"Yok güzelim artık dikişlerimde iyileşti hem yarın aldıracağım dikişlerimi."dediğimde kaşlarını çattı.
"Ben engel olmasam daha dikişlerin iyileşmeden, koşa koşa karargaha gidecektin."Gülümsedim, daha önce karnımdan yaralandığımda ameliyatın ertesi günü karargaha gittiğimi duysa ne yapardı acaba?
"Gidip, şu adamlar hakkında bilgi alayım.En kısa zamanda işlerini bitirmemiz gerekiyor.Olayları uzaktan takip etmeyi sevmiyorum."dedim hoşnut olmayan bir yüz ifadesiyle.
Evet, her şeyden haberdardım ama böyle uzaktan takip etmeyi sevmiyordum işte.
"O zaman biz de seninle çıkarız, bugün Ömer'le birlikte alışveriş yapacağız."
"Tamam o zaman, hadi kahvaltı hazırlayalım birlikte."dediğimde ayaklandık.
Biz odadan çıkarken Ömer'in kapısı açıldı.İki gözü de kapalıydı, uykusunda mı yürüyordu?Gözleri kapalı bir şekilde ilerlemeye devam etti.
"Lan gözlerini aç, düşeceksin."dediğimde tek gözünü açıp bana baktı ve tekrar gözünü kapatıp banyoya yürümeye devam etti.Ellerini etrafta gezdirerek eşyalara çarpmadan yürüyordu.
"Korkma uyumuyor o, sadece gün ışığına alışamayan vampirler gibi takılıyor uyandığı ilk yarım saat boyunca."
Bu çocuk iflah olmaz bakışları atarak mutfağa yürümeye devam ettik. Neyseki biz onu böyle kabullenmiştik.
Afitap dolaptan kahvaltılıkları çıkartırken, ben de domates doğruyordum.Ramazan bitmiş, bayram geçmişti ama biz sırf riske atmamak için ailelerimizi görmeye gitmemiştik. Başımızdaki belayı temizlemeden kimseyi tehlikeye atmamalıydık.
Ömer,"Hem sihirliyim hem gerçek, nananananannaaa.Artık burdayım Nana herkese yardım edecek."diyerek kahvaltılıkları hazırlamaya yardım etmeye başladı.
Sesi kalın olduğu için şarkı sözleri tüm şirinliğini yitirmişti.
Afitap"Apartmanı uyandırdın, alttaki abla yine şikayet edecek."dedi, elindeki salatalık kabuğunu Ömer'e fırlatırken.Hastayım bunların Abla-kardeş ilişkilerine!
"O kadından bahsetme bana, geçen gün tartıştık."
"Ne dedi?"dedim, merakla.
"Neymiş, öğlen eve gelince çok sesim çıkıyormuş.Çok ayak sesi geliyormuş, bebek uyanıyormuş.Bu kaçıncı olmuşmuş.Sanki öğlen saatinde onun isteğine göre yaşayacağız."
"Eee sen ne dedin?"dedi Afitap, tavadaki muhlamayı karıştırırken.
"Osursam onu da duyacaksın abla, duvara bardak koyup bizim evi dinliyorsun galiba dedim."
Ben şaşkınlıkla Ömer'e bakarken, Afitap'ın gözleri faltaşı gibi açılmıştı.
"Lütfen bunu dememiş ol."dediğinde, güldüm.
"Dedim bile, biz onun kocasının beş yüz desibel şiddetindeki horlamalarına tahammül ediyoruz."
"Ben hep senin yüzünden rezil olmak zorunda mıyım?"çaresiz hatunum cevap beklercesine Ömer'e bakıyordu.
"Evet abla, başka soru?"
Dışı sessiz kalsa da içten içe söven biricik karıcığım sofrayı kurmaya devam etti.Sessizliğin ardından sofraya oturup, kahvaltımızı yapmaya başladık.
***
(Afitap'ın ağzından)
"Ömer hadi yaa.Seni mi bekleyeceğiz on saat?Bak kocamı alıp giderim buradan."
"Dün kocanı yarım saat bekledin, beni de bekle."
"Seni bekleyemem tatlım, sadece kocamı beklerim."dediğimde Kamer yanağıma bir öpücük bırakıp ayakkabılarını giymeye gitti.
Aynanın karşısında trençkotumu düzeltirken Ömer odadan çıktı.
"Ey aşk neden bu kadar kırocasın?"
"Seni Yüsraya şikayet edeyim de gör sen."dedim sinsi bir ifadeyle.
Söylene söylene sırayla ayakkabılarımızı giyinip dışarı çıktık.Biz kapıdan çıkarken Yüsra asansörden indi.Bizi görünce durdu ve gülümsedi.
"Ooo kimleri görüyorum?"
"Nereden geliyorsun balım?"dedim gülümseyerek.
"Öyle kendime birkaç parça kıyafet aldım abla.Siz nereye böyle?"
"Markete gidiyoruz istediğin bir şey var mı?"
"Yok abla sağ ol yinede."dedikten sonra tam ilerleyecektim ki neden ortalığı karıştırmayayım ki?dedim.
"Hee bu arada!Ömer az önce evdeyken bana, ey aşk neden bu kadar kırocasın?dedi.Bence sen onun kulağını çek bir ara."dedim, göz kırparken.
Yüsra'nın tek kaşı havaya kalkarken Ömer'e döndü.
"Beni sevmek kıroca yani öyle mi Ömer efendi?"dedi ifadesini bozmadan.
Ömer,"O anlamda söylemedim."dedi anlaşılmak istenen bir ifadeyle, sırıttım.
"Ne anlamda söyledin?"diyerek üstüne gitti Yüsra.
"Ablamla Kamer abi için söyledim ben onu.Evde yeni aşık halleri yaşıyorlarda."
Yüsra Kamer'e dönerek,"Doğru mu Kamer abi?"dedi.
Kamer,"Ömer, aslında o cümle çok genel bir ifade yani sadece bizim için söylemiş olmuyorsun."dediğinde, gülerek benden daha fena olan kocama baktım.Göz kırptı, dur Afitap şimdi erimenin sırası değil!
"Kamer abi ablamla aranı yaptığım günlerdeki aklıma tüküreyim."
Kamer,"seni daha fazla rencide etmemek için susuyorum Ömer."dediğinde kıkırdadım.
Yüsra Ömer'e arkasını dönüp anahtarla kapının kilidini açtı.
"Neyse ben anlayacağımı anladım, görüşürüz."
Ömer,"Neyi anladın güzelim?"dediğinde, ilk defa karşı cinse ettiği bir iltifat duymuştum ağzından.Sırıttım.
Yüsra Kapıyı kapatmadan önce sırıtıp,"Beni çok sevdiğini."diyip, hızlıca kapıyı kapattı.
Kamerle ben liseli ergenler gibi "Ooooo" dediğimizde Ömer sırıtıyordu.
Ömer"Üzgünüm gençler, ortalığı karıştırma manevralarınız işe yaramadı."dedi serseri bir gülüşle.
Kamer, Ömer'in ensesine bir şaplak atıp, "Ulan büyüdün de aşık mı oldun sen?"dediğinde güldüm.
"Kamer abi senin yüzünden Yüsrayla evlenemeden felç kalacağım."dedi boynunu tutarken.
Asansöre binip, giriş kata indik. Apartmandan çıktıktan sonra Kamer'in arabasına bindik.Düşünceler aklımı kurcalarken on dakika içinde markete gelmiştik.
Kamer market arabasını sürerken ben, ihtiyacım olan bakliyatları alıyordum. Ömer ise abur cubur almak için sol tarafa doğru ilerledi.Üst raftaki salçalara uzanamadığım için Kamer alıp bana uzattı.Gülümseyerek elinden aldığım esnada, olduğumuz yere küçük bir kız ve babası geldi.Küçük kız babasına sorular sorup duruyordu.
"Baba!"
Adam cevap verdi,"Efendim güzel kızım."
"Bana çikolata alır mısın?"
"Alırım tabiki ama söz ver akşam yemeğinde sebzeni yiyeceksin."
Küçük kız en başta yüzünü buruştursa da çikolatanın cazibesine dayanamadı.
"Söz!"diye bağırdı şirin sesiyle, güldüm.
İstediği çikolatalardan birini seçti.Yaklaşık 4 yaşında vardı sanırım.Tam çikolatasını almış ilerleyecekken tekrar konuştu.
"Baba!"dediğinde, adam sakinliğini bozmadan cevap verdi.
"Efendim birtanem."dedi ve kızını kucağına alıp, market arabasının ön kısmına oturtu.
"Hani sen bana bebeğim demiştin ya."dedi cilveli bir şekilde.
"Evet çünkü sen benim küçük bebeğimsin."dedi babası kızının yanaklarını sıkarken.
"Peki büyüyünce ben senin bebeğin olmayacak mıyım?"dedi aniden hüzünlenen bir ses tonuyla.Bir anda bu kadar çabuk duygu değişimi yaşamasına şaşırmıştım.
"Hayır güzel kızım, sen büyüyünce de benim minik bebeğim olarak kalacaksın."dediğinde kız tekrar sordu.
"Elli yaşındayken de mi?"dediğinde babası güldü.
"Evet elli yaşındayken de benim minik güzel kızım olacaksın."diyip sıkıca sarıldı kızına.Bu dediği minik kızın hoşuna gitmiş olacaktı ki herkesin duyabileceği şekilde kahkaha attı.
Ardından babası kızının yanağına kocaman bir öpücük bıraktı. Gülümseyerek küçük kıza bakarken gözlerim Kamer'e döndü, yüzünde ufak bir tebessümle küçük kızı izliyordu.Bu tebessüm bana neyi düşündüğünü özetlemişti bile.Gözleri bana döndüğünde ben de ona gülümsedim. Bana gözkırpıp elimden tuttu ve beni peşinden sürükledi.
Küçük kızın sesi hala kulağımıza geliyordu.
"Baba!Şuradaki abla da bu abinin bebeği mi?Bak o da küçük benim gibi."dediğinde kendimi tutamayıp sesli güldüm.Kamer de benimle birlikte gülüyordu.Resmen bana sen de küçüksün diyordu.
"Şştt güzel kızım markette başka insanlar hakkında konuşmamalıyız."diye uyardı babası kızını ama kızı susmuyordu.
"Ama neden ki baba?Ayıp bir şey söylemedim ki, hem sen de anneme bebeğim diyorsun!"dedi ve küsmüş gibi kollarını birbirine dolayıp saçlarını savurdu.
Adam bize dönüp,"Kusura bakmayın lütfen."dedi, mahçup bir ifadeyle.
Kamer, baba-kız'ın yanına ilerlerken gülümsüyordu.Elim elinde olduğu için ben de arkasından ilerledim.
"Lütfen mahçup hissetmeyin aksine bu güzel kız bizi de güldürdü."
Küçük kız küçük dişleriyle Kamer'e gülerek bakıyordu.Biliyorum küçük kız, fazlasıyla yakışıklı.
"Sağ olun, bizim kız biraz fazla konuşkandır."dedi adam aynı mahçup ifadeyle.
"Umarım benim de senin gibi tatlı bir kızım olur, adın ne ufaklık?"dedi, Kamer.
"Adım Gökçe."dedi, al al yanaklarıyla gülümserken.
"Benim adım da Kamer, tanıştığıma memnum oldum."dedi Kamer elini uzatırken.
Babasının gözlerine bakıp onay aldı.Daha sonra gülümseyerek Kamer'in elini tuttu.
"Ben de memnun oldum."dedi ve soluklanıp devam etti.
"Peki bu abla senin bebeğin mi?"diye tekrar sordu şirince.
"Evet o da benim bebeğim."dedi, elindeki elimi daha da sıkı tutarken.Utandım!
"Bak baba demiştim sana!Doğru bilmişim."dedi bilmiş bir tavırla.
Merakla bir soru daha yöneltti. "Sen büyüyünce ne olacaksın?Ben uçak uçuracağım, teknofestteki abiler gibi."dedi Kamer'e bakarak.
Kamer, "büyüyünce" kelimesine gülerek cevap verdi.
"Ben büyüdüm asker oldum, sen de büyü savaş pilotu ol o zaman."
"Hani sen de askersin ya, uçak uçurabilir misin?Teknofeste gitmiştik biz babamla, uçak uçuruyorlardı."dedi zihninde gittiği zamanki heyecanını tekrar yaşarken.
"Her asker uçak uçuramaz küçük hanım ben havacı değilim ama seni uçurabilirim eğer baban da izin verirse."dedi küçük kıza göz kırparken.
"Baba beni de uçursun mu?"dedi yavru köpek bakışları atarken.Babası onayladığında Kamer belinden tutup Gökçeyi havaya kaldırdı ve marketin içerisinde bir oyana bir bu yana uçurdu.Bu görüntü içime öyle samimi hisler işlemişti ki yüzümde büyük bir gülümsemeyle onları izledim.
"Daha yükseğe!Senin boyun çok uzunmuş"diye bağıran kızı bir süre daha uçurduktan sonra tekrar babasının yanına bıraktı.Daha sonra alışverişimizi yapmaya devam ettik.Kamer'in zihni dağılmıştı bile.
"Afitap."
"Efendim?"
"Ne düşünüyorsun?"dedi meraklı yüz ifadesiyle.
"Gökçe ve seni."dediğimde gülümsedi.Nefes alıp devam etti.
"Bir de ilerde çok iyi bir baba olacağını düşünüyordum."dedim gülümserken.
"İyi bir baba olabilir miyim acaba?"dediğinde tek kaşım havaya kalktı.
"Bunu düşünmen bile çok saçma senden harika bir baba olma potansiyelini şimdiden görüyorum bile sayın Kamer Karayel."dedim yanyana yürürken.
Gülümseyerek elini belime koydu. Yanyana ilerlemeye devam ederken, "Çocuğum sana benzesin istiyorum Afitap, ona bakınca seni görmek istiyorum.Senin gibi gündüz kadar güzel olsun.Baktığımda seni göreyim."dediğinde gamzem çıkacak şekilde, genişçe güldüm.
"Biri gamzeni görecek diye ödüm kopuyor."dedikten sonra etrafı kolaçan edip yanağıma eğildi ve gamzemin olduğu yeri öptü.Yanaklarım sıcaklarken elimdeki zeytin kutusunu sepete bıraktım.
"Eee şey ben bir de domates alacaktım şuradan."dedim utandığımı anlamış olacak ki sırıttı.
"Bence almana gerek yok, sen zaten domates olmuşsun."dedi ve göz kırptı.
Gözlerimi kıstım. "Geç bakalım dalganı yüzbaşı!"dedim ve sonra tam arkamdan Ömer'e ait bir ses geldi.
"Ben kızların yerinde olsam mehir olarak yirmi kutu bebe büsküvisi isterdim."dedi gülümseyen yüz ifadesiyle.Yirmi yaşındaydı ama hâlâ sütle bebe büsküvisi yemeye bayılırdı.
"Üç paket al, sütle yeriz birlikte."dediğimde beklemeden arka reyona gidip bebe bisküvisi aldı.
"Demek bebe bisküvisi ha?Desene sen de benim bebeğimsin Gökçe'nin dediği gibi."
Bilmiş bir şekilde,"Ne sandın?Tabiki de öyleyim."dediğimde bu halime benim duyabileceğim bir tonda güldü.
Marketteki işimizi bitirdiğimizde son kez sarıldık.Ömer ve ben eve poşetlerle birlikte eve döndük.
***
(Kamer'in ağzından )
Karargahtan içeri girip bizim timin olduğu yere ilerledim.Hızlı adımlarla ilerlerken tanıdığım bir askerle karşılaştım.
"Geçmiş olsun Komutanım, nasılsınız?"
Tebessüm ettim, "Sağ ol Ali, iyiyim.Sen nasılsın?Çocuklar nasıl?"dedim iki tane ufak çocuğu vardı.
"İyiler çok şükür komutanım.Okula başladı ikiside."
Aliyle biraz daha sohbet edip, bizimkilerin yanına ilerledim.Beni ilk gören Çağandı ve ardından diğerleri de görünce ayağa kalktı.
Kurtuluş dostça kollarını açtığında sarıldım ve sırtını iki kere vurdum.
"Özlettin kendini devrem."dediğinde geri çekildim.
Çağan,"Yengeme demiştim ben, Kamer komutan senin için kurşun atar kurşun yer diye.Sonunda geri döndün komutanım"dedi beni özledikleri belliydi.
"Döndüm Allah'ın izniyle."derken güldüm ve omzuna iki kere vurdum. Beni görmeye eve de gelmişlerdi ama fazla durmadan gitmişlerdi.
Umeyr ve Meteyle de sarıldıktan sonra biraz havadan sudan konuştuk. "Eee anlatın bakalım şu şerefsizin sağ kolu hakkında bir bilgi var mı?"
"Kaldığı ev sürekli değişiyor, dört farklı evinin olduğu tespit edildi."dedi kurtuluş.
Çağan,"Bu adamı sadece kukla olarak kullanıyorlar, adamla işleri bittiğinde işini bitirecekler. Asıl Kara yılan dedikleri adam saklanıyor.Gizlendiği yerden bu şerefsizleri yönetiyor."dediğinde istemsizce kaşlarım çatıldı.Ben de o kara yılanı bulup boğazını kesmezsem Kamer değilim ulan!
Mete,"Bir de komutanım, size bahsettiğimiz silahları nereden aldığını da tespit ettik."
Umeyr,"İki silah deposunun içindeki tüm silahlar tespit edilen yere ait ve depo fazlasıyla büyük."dediğinde ne yapacağımız hakkında planlar kurmaya başladım.
Tam konuşacakken Albay Savaş komutan geldiğinde hepimiz ayağa kalkıp asker selamı verdik.
"Geçmiş olsun Kamer!"
"Sağ olun komutanım!"dedim gür bir sesle.
"Kara Yılan denilen itin yüzünü tespit ettik, görmeniz gereken birkaç görüntü var.Toplanın!"
"Emredersiniz komutanım!"dedik hep bir ağızdan ve komutan gitti.
Hadi beyler gidelim dediğimde hepbirlikte ilerledik.Bilgisayarı karşımızdaki büyük ekrana yansıtmışlardı.Komutan içeri girdiğinde selam verdik.
"Oturun arkadaşlar."dedi ve devam etti.
"Sema teröristin resmini ekrana yansıt."
"Emredersiniz komutanım."
Ekrana yansıyan görüntüyle kaşlarım çatıldı.
"Evet arkadaşlar, kara Yılan denilen şerefsizin yüzü bu.Kadın pazarlığı yaptıkları ve genelev olarak kullandıkları yeri de tespit ettik. Bahsettiğim gibi bir hafta önce Umut'u ajan olarak oraya gönderdim. İstedikleri ve silah aldıkları kişide olmayan bir silahı satma teklifiyle ona yaklaştı.Bugün evine bir dinleme cihazı yerleştirildi, anladığımız kadarıyla çarşamba günü saat beş sularında geneleve gidecek.Çarşamba günü geneleve baskın yapacağız!Herkes hazırlıklı olsun!Teröristi sağ istiyorum."
"Emredersiniz komutanım."
Tekrar hep bir ağızdan bağırdığımızda komutan bana dönüp, "Kamer sen benimle gel."
"Emredersiniz komutanım."
Komutanın peşinden gittim.Dışarı çıkıp olduğu yere ilerledim.
"Kamer, adamı sağ istiyorum!Dövebilirsiniz ama öldürmeyin.Seni bildiğimden uyarayım dedim.Ötmesi gerekiyor, ağzından laf alalım şerefsizin." dedi ve ilerledi.
"Emredersiniz komutanım."
Diğerleri de yanıma geldiğinde Kurtuluş konuştu.
"Tüh be öldürmeyecekmişiz."dedi keyifsizce.
Çağan,"Komutanım döveriz ama değil mi?"dediğinde güldüm ve cevap verdim.
"Döveriz, hem de nasıl döveriz!"dedim ellerimi birbirine sürterken.Tehlikeli bir gülüş vardı yüzümüzde.
Umeyr,"Komutanım en sonkini baş aşağı çevirip kızgın demirle karnını,sırtını ve bacaklarını yakıp yaralarına tuz basmıştık."dediğinde Mete de ona katıldı.
"Bir de tırnaklarını sökmüştük, bu sefer ne yapacağız?"dediklerinde güldüm.
"Bilmem beyler, o zamanki keyfimiz ne isterse onu yaparız ama ötebilmesi gerekiyormuş."dedim dudağımın kenarı havalanırken.
Kurtuluş ve Çağan'ın keyfi gıcırdı.Yüzlerinden fazlasıyla belliydi. Hepimiz zevkten dört köşeydik,hem de fazlasıyla...
-Bölüm sonuuu- Bittiii! Bayağı uzundu ve bence çok güzel oldu. En sevdiğim kısım sonuydu, sağlam bi dayak atsınlar şerefsize! Kamer Karayel sana eriyoruz canım 🫠🫠🫠💖💖💖
|
0% |