Yeni Üyelik
25.
Bölüm

Tehlike

@ladyasel

"Kamer rahat dur hayatım."

 

"Durmayacağım."

Derin bir nefes aldım, eve gidelim diye tutturmuştu.Doktorlar yarın sabah çıksanız daha iyi olur diyordu ama Kamer'in bir gece daha hastanede geçirmeye tahammülü yoktu.

 

"Çocuk adam niye böyle yapıyorsun?"dedim, kollarımı göğsümde bağlarken.

 

"Sevgilim, normalde Allah ve peygamberden başka hiç bir kuvvet beni bu hastanede bir gece daha tutamaz.Bizimkiler hastanede bu kadar durduğuma şaşırmıştır." dediğinde gülmeden edemedim.İnatçı bir adamdı ve dediğini yaptırırdı ama ben daha inatçıydım sadece bu seferlik rahat etmesi için eve gitmeye karar verdim.

 

"Tamam gidiyoruz eve sen kazandın Kamer Yüzbaşı."kazancının getirisi olarak bana güzel bir gülümseme sundu.

 

"Oh be!Ha şöyle yaa ölmedik yaşıyoruz, hayat devam ediyor.Yola devam."

 

Ömer'e çıkış işlemlerini halletmesi söyleyip, tekrar odaya döndüm.Eşyaları toplamam gerekiyordu, poşetlerdeki kıyafetler karışıktı.Kirli ve temiz kıyafetleri ayırıp valize yerleştirdim.Kamer'in uyandığı günün üzerinden iki gün geçmişti ve biz anca hastaneden çıkıyorduk yani beş gündür hastanedeydik.

 

Kamer yaralarından dolayı banyo yapamıyordu ve bu durumdan oldukça şikayetçiydi.Her gün vücudunu ıslak mendille siliyordu, koku konusunda çok hassastı.Ben eve gidip banyo yapıp geri geliyordum.Şimdi de hergün olduğu gibi kıyafet değiştirmek istiyordu.

 

"Güzelim şunu değiştireyim öyle gidelim yoksa ben rahat edemeyeceğim."

 

"Kamer eve gidiyoruz canım, evde zaten değiştireceksin."dediğimde, muzipçe güldü.Niye güldüğünü anlamadığım için tek kaşım havaya kalktı.

 

"Ne demiştin bir daha söyler misin?Ben canım kelimesine odaklanınca gerisini duyamadım da." dediğinde gülmeye başladım.

 

Gülerek," Ya Allah'ım ben bu adamı hak edecek ne sevap işledim?"dedim ve elime temiz bir tişörtünü alıp ona doğru ilerledim.

 

"İyi hadi değiştirelim madem ama dikkat et giyinirken.Yavaş çıkar geçen seferki gibi acımasın dikişlerin."

 

"Tamam anne!" dedi gülerek ve tişörtü yukarı çekti.

 

Ben de kolunu çıkarmasına yardım ediyordum.Tabi bu sırada vücuduna bakmamaya çalışıyordum.O da büyük bir çaba verdiğimi anlıyordu zaten. Tişörtünü çıkarttıktan sonra gözlerim vücudu hariç her yere bakıyordu. Hastanedeki beş günümüz de tam olarak böyle geçmişti.Temiz tişörtü nereye koyduğumu arıyordum.Kamer elindeki tişörtü bana doğru salladı.Sırıtıyordu ve ben beni utandıracağına fazlasıyla emindim.

 

"Ohoo sen şimdiden böyle etkilenirsen, yaralarımı temizlerken ne yapacaksın acaba?" dedi tek kaşı havalanırken.

 

Bu kaslı vücudu yaptığı sporun ve asker olmasının getirisiydi.Etrafa kaçışan gözlerimi onun gözlerinde sabitledim.Sırıtışı hâlâ yüzünde sabitti.

 

Ellerimi belime koyup gözlerimi kısarak ona baktım.

"Sen geç dalganı Kamer bey, hem kocamdan etkilenmeyeceğim de başka kimden etkileneceğim?" dedim tek kaşım havalanırken.Bu haliyle fazlasıyla yakışıklı ve serseri görünüyordu.

 

Gülerek,"Doğru, haklısın güzelim."dedi dağılmış saçlarını düzeltirken.

 

Yanına yaklaştım ve elindeki tişörtü aldım.Gülümseyerek başından geçirdim, o da yavaşça kollarını giyindi.Tam geri çekilecekken kollarımdan tuttu.Vücudundaki dikişlerden ötürü yavaşça sarıldı ve çenesini başıma yasladı.Derin bir nefes aldı ve şalımın üstünden bir öpücük kondurdu.

 

"Afitap, bazen seni kendimden bile saklamak istiyorum.Ödüm kopuyor bu güzel hallerini başkaları görecek diye."

 

Güldüm.Temkinlice sırtına yerleştirdiğim ellerimi sırtından çektim.Yüzünü iki avucumun arasına aldım.

 

"Birileri beni kıskanıyor galiba" dediğimde cümlemi böldü.

 

"Hem de fazlasıyla kıskanıyorum, deli gibi kıskanıyorum seni."

 

Muzipçe güldüm.

"Peki bu beyefendi bir ömür boyu bana bu kadar ilgili olacak mı?" dedim gülerken.

 

"Bu beyefendi son nefesine kadar seni göğüs kafesinde saklayacak.Tüm kötü gözlerden esirgeyecek.Ömür boyu gözünün içine bakacak, şüphen olmasın."

 

"Senin sevginden şüphe duymak ne haddime."dedim ve uzanıp yanağına bir öpücük bıraktım.

 

Ve tam arkamızdan bir ses geldi, işte o an yakalandığımızı anladım.Yerin dibi neresiydi biliyor musunuz? Tam olarak benim olduğum yerde.

 

Ömer ve Yüsra sırıtarak bize bakıyordu Yüsra Ömer'e bakarak,

"aşk böyle bir şey mi?"dedi.

 

" Sanırım evet."

 

Kızarmış suratım ve çatık kaşlarımla onlara bakıyordum.

 

"Ne zamandan beri oradasınız ve konuştuklarımızın ne kadarını duydunuz?"

 

Yüsra sırıtmaya devam ederken, "Hepsini duyduk."dedi.

 

"Mesela şeyi de duyduk enişte."dedi taklit moduna girerken.

 

"Deli gibi kıskanıyorum seni-"

 

Konuşması yarıda kalmıştı çünkü ayağımdaki terliği Ömer'e fırlatmıştım.İkisi de koşarak odadan çıkmaya çalışıyordu.

 

Ömer,"Pü gaspçı kadın."dedi kınayıcı bakışlar altında.

 

"Ömer bence darp raporunu hastaneden çıkmadan önce al, bir daha uğraşma!"

 

Yüsra duvarın dibinde kafasını uzatıp,

" Bir de şey demiştin galiba Afitap abla."diyip,sırıttı.

 

" Hem kocamdan etkilenmeyeceğim de başka kimden etkileceği-" cümlesini tamamlamadan ona da bir terlik fırlattım.

 

Arkadan Ömer'e ait bir kahkaha sesi geldi.Koşarak elimdeki yastığı Ömer'e fırlattım.

 

"Aaağğh."yastık kafasına çarptıktan sonra bir de duvara çarpmasını sağlamıştı.

 

"Sen hâlâ burada mısın?Darp raporu al demedim mi ben sana?"

 

"Tamam abla çıkıyorum dur fırlatma."

 

İkisi de odadan tıpış tıpış çıktı.İçimdeki utanç duygusu çoğalırken iki ayağımı yere vurarak üzerinde tepindim. Kamer'e baktığımda iki dudağını birbirine bastırmış gülmemeye çalışıyordu.

 

"Sakın gülme!" dedim işaret parmağımı ona sallarken.

 

Eşyalarımızın olduğu valizi alıp, odadan çıktık.Çıkış işlemlerini Ömer halletmişti.Taksinin gelmesini bekliyorduk.Arkamı dönüp Ömer'e bakarken üzerimde beni izleyen başka bir göz varmış gibi hissettim. Gözüm hastane duvarının kenarına ilişti.Bir adamın aniden kaybolduğunu gördüm. Bu meseleyi eve gidince Kamer'e açacaktım.

 

Sonunda taksi gelmişti, eşyalarımızı bagaja yerleştirip taksiye bindik.Kamer iyileşene kadar bizde kalacaktı, pansumanını ben yapacaktım. Annelerimiz dün İstanbula dönmek zorunda kalmıştı çünkü düğün hazırlıklarımızı onlar yapıyordu.

 

Güzel evimi görmüştüm, Kamer taksinin ücretini ödememize izin vermeyip kendi ödemişti.Bina asansörüne binip bizim kata çıktık.Anahtarla kapıyı açıp, eşyaları fortmantoya bıraktık.Ellerimi yıkadıktan sonra hemen gidip odamdaki yatağın çarşafını ve yastık kılıfını değiştirdim.Kamer burada rahat rahat uyurdu.Ben koltukta yatardım.Kamer kapıya yaslanmış beni izliyordu.Gülümsedim.

 

"Yerin hazır, burada yatacaksın hayatım."dedim yüzümdeki tebessümle.

 

"İkimiz birlikte uyuyacağız yani?"dedi oldukça memnun bir ifadeyle.

 

"Hayır, ben içerideki koltuğu açıp orada uyuyacağım."

 

Kaşlarını çattı, "Asla kabul etmiyorum Afitap."dedi tek kaşı havavlanmış bir şekilde ve devam etti.

 

" O zaman ben koltukta uyuyacağım, sen kendi yatağında uyuyacaksın."

 

Gözlerimi kapattım bir süre.

"Kamer ben rahatsız olmam koltukta, hem gayette rahat koltuk."dedim ikna etmeye çalışırken.

 

"Madem rahat ben koltukta yatacağım güzelim."

 

"Niye böyle yapıyorsun çocuk adam?"

 

"Asıl sen niye böyle yapıyorsun kleopatram?"dediğinde ufak bir kahkaha attım.

 

"Şöyle yapalım, gündüz koltukta dinlen canın sıkılmasın burada, gece ben Ömer'in yatağında uyuyayım.Ömerle sen birlikte benim yatağımda uyuyun."dediğimde güldü ve içeriye doğru seslendi.

 

"Ömer karıcığım gel birlikte uyuyacağız burada, gel bak."dediğinde gözlerim şaşkınla açıldı.

 

Ömer,"Karıcığım mı?Abla ameliyatta kocanın contaları yakmışlar." diyerek odama giriş yaptı.

 

Kamer alay edercesine güldü, "Bu temeli yanlış olan fikri ablan sundu."

 

"Ay susun be, haspamlar.Çok biliyorsanız siz bi fikir bulun."

 

Klasik Ömer, sıfır-altı yaş zekasıyla oldukça değişik bir çözüm bulmuştu!

 

"Sen benim kocamla ay pardon yani senin kocanla birlikte kendi yatağında uyuyacaksın.Ben de kendi yatağımda mışıl mışıl uyuyacağım."

 

Anlamsızca yüzüne baktım.

 

"Zekana hayranım, bitiyorum senin bu düşünmeden konuşmalarına." dediğimde Kamer güldü.

 

"Ben içeri gidiyorum, koltukta uzanacağım.Dikişlerim ağrımaya başladı."dedi ve ayağa kalktı.Ben de hemen peşinden gittim.

 

Koltuğun çarşafını Ömer sermişti zaten. Uzanmasına yardım ettim çünkü ağrı kesicinin etkisi geçmeye başlamıştı.

 

"Ağrın çoksa ağrı kesici yapabilirim. Zaten en son vurulan ağrı kesicinin üzerinden baya zaman geçti."

 

"Güzel olur çünkü baya ağrımaya başladı."

 

Poşete koyduğum ağrı kesiciyi ve şırıngayı çıkarttım.İğneyi koluna sokarken mimik dahi oynamamıştı, halbuki bu ilaç biraz yakıyordu.İğneyi çekip, pamuğu koluna bastırırken konuştum.

 

"Kamer."

 

"Efendim güzelim?"

 

"Biz bugün hastaneden çıkarken, arkamızda bize bakan bir adam gördüm ama aniden kayboldu."dediğimde kaşları çatıldı.

 

"Gördüğün adamın saçı kıvırcık ve uzun muydu?"dedi yüzü sinirli bir ifadeye bürünürken.Gerçekten de aklıma gelen silüet bahsettiği gibiydi.

 

"Evet hatta gözleri de birazcık çekik bir adamdı."

 

"Şerefsiz pezevenklere bak sen, ulan şu yataktan bir kalkayım kafanıza sıçacağım-."dedi ve burda olduğumu hatırlayınca sustu.

 

Dişlerini sıkarken, ayağa kalkıp masanın üzerindeki telefonunu aldı.Bir şeyler düşünüyor gibiydi.Git gide sinirden kızaran yüzüne baktım.Telefonu tutan parmak boğumları elini sıkmaktan beyazlaşmıştı.

 

Balkona ilerleyip kapıyı kapattı.Kaşları çatıktı ve dişlerini sıkmaktan kasılan çenesi daha da belirginleşmişti. Elinden gelse gözlerinden ateş fışkıracaktı.Geniş gövdesiyle, balkonda bir sağa, bir sola giderken bir yandan da telefonda konuşuyordu.Bence bu adamı kimse sinirlendirmek istemezdi. Şu an hararetli hararetli biriyle konuşuyordu.

 

Bir ara birine bağırdı ama kime bağırdığını anlayamamıştım.Alnındaki damar sinirden daha çok belirginleşirken bu sefer telefonu kapatıp, başka birini aradı.Bu defa daha sakin konuşuyordu.Telefon kulağındayken balkonun kapısını açtı.

 

"Emredersiniz komutanım!"

 

Telefonu kapattıktan sonra koltuğa oturdu.

 

"Kamer ne oluyor?"

 

"Afitap yıllık iznini kullanman gerekiyor ben iyileşene kadar dışarı çıkmayacaksın."

 

"Ama-"

 

"Aması yok gündüzüm , bu işin şakası yok."

 

Kaşlarımı çattım.

"Ne olduğunu anlayamıyorum."

 

"Sana sadece şu kadarını söyleyebilirim, bizi gözetleyen şerefsiz beni vuran adamın sağ kolu ve sadece bir terörist değil aynı zamanda kadın ticareti yapıyorlar.On beş yaş ve üstü sahipsiz çocukları kaçırıyorlar." dediğinde içimi bir endişe sarmıştı.

 

"Bu yüzden göz önünde olma bir süre.Komutanla konuşup,bizim time haber verdim.Gerekli önlemleri alacaklardır.Üç ya da da dört güne dikişlerim daha iyi olur.O zaman benimle birlikte dışarı çıkabilirsin, timdekilere güveniyorum ama bensiz dışarı çıksan yine aklım sende kalır.Bu yüzden ben iyileşmeden dışarı çıkamazsın güzelim."dediğinde başımı onaylar bir biçimde salladım.

 

Haklıydı, bu işin şakası yoktu.Kendime değil yine ona bir şey olacak diye korkuyordum.Endişeli yüz ifademi kontrol edemezken bir süre yüzüne dalıp gittim.Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı, gözlerimin içine bakıyordu. Bense ona nazaran daha endişeliydim. Bir elini kafamın arkasına, diğerini de sırtıma yerleştirdi.Kafamı omzuna yaslamamı sağladı.Eliyle sırtımı sıvazlıyordu, bu bir nevi teselliydi sanırım onun dilinde.

 

"Gözlerinin arkasındaki endişeyi görüyorum ama emin ol bu eller kaç gemiler yaktı, kaç kahpenin oyununu bozdu.Bu yüzden ben varken korkma."

 

Omzundaki kafamı kaldırdım ve elimi elinin üzerine koydum.

 

"Senin beni en güzel şekilde koruyacağına inancım sonsuz zaten Kamer.Benim korkum yine sana bir şeyler yapmalarına."dediğimde elimi iki eli arasına aldı.

 

"Benim için endişelenme güzelim, emin ol bizim tim çoktan onların peşine düşmüştür.Bu böyledir her zaman.Birileri can bildiği kardeşi için canını tehlikeye atar.Dün nasıl ben Çağan'ı korumak için elimden geleni yaptıysam bugün Çağan ya da diğerleri de aynı şeyi benim için yapar.Bizde kardeşlik böyledir,bu yüzden endişelenme."derin bir nefes aldı ve devam etti.

 

"Ama seni de anlıyorum, bir anda ölümle yüzleştin, korkun bu yüzden. Seni severken biraz bencillik ettim.Ayrı kaldığımız o iki sene boyunca, bana bir şey olduğunda ya sen çok acı çekersen, ya benim yokluğumda sana da bir şey yaparlarsa diye düşünüp durdum ama işin içinden çıkamadım.Hatta sırf bu yüzden sana mesaj atmayı bile kesmiştim.Önceden göreve gitmeden önce göreve gideceğime dair mesaj atardım sana.Sırf beni unutabilesin, acı çekmeyesin diye tüm iletişimimizi kesmeye çalıştım ama gün geçtikçe seni daha çok sevdim.Gün geçtikçe, aramızda kilometrelerce mesafelere inat sana çok daha fazla yakın hissettim.Bir süre sonra engel olamadım çünkü artık sevgin kalbimi aşmıştı.Senin sevgine boynum daima kıldan ince Afitap Karayel, en büyük zaafım sana olan sevgim."

 

Soluklandı ve bakışlarını gözlerimde sabitledi.

 

"Eğer dersen ki,"ben ölümle bir kere daha yüzleşemem, ben seni ölümle yüzleşecek kadar sevmedim."İşte o zaman bencillik yapıp gitmemen için seni tutmam ama hiç gitmemişsin gibi daima seni sevmeye devam ederim. Yanımda yöremde hep sen varmışsın gibi severim.Gönlüme yakın olduğun kadar gözüme de yakınmışsın gibi severim.Ben yorulmadan usanmadan seni severim, bunu bil."dediğinde dolu gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı.

 

Ağladığımı görünce yaralarını umursamadan bana sıkıca sarıldı.Kollarını boynuna doladığımda ağlamam devam ediyordu.Onu kaybetme korkusu tekrar saklandığı kuytu köşeden günyüzüne çıkmıştı.

 

Ağlamam ses tonuma yansırken dakikalar sonrasında konuştum.

 

"İstemiyorum ki sensiz bir hayatı. Ayrıca şunu unutma acılar ve korkular sevgiyi tazeler.Seni kaybetme korkusunu yaşadığımda bunu fark ettim.Yani insan hayatında hep mutlu olursa mutluluğun kıymetini anlamaz. Acı ve korku da gereklidir bu hayatta. Mesela o gün gözlerini açman için dünyaları verirdim ama açamadın.O an çektiğim acı beni bir çok gerçekle yüzleştirdi.İşte bu yüzden acı da gereklidir bazen."dedim ve en çok aklıma takılan kısım için konuştum.

 

"Ayrıca!Sensiz kalmakta bir nevi ecel değil mi?Senden haber alamadığım günlerimin şu birkaç günden çok daha beter geçtiğini hiç bir zaman bilmeyeceksin.Eğer evlenmeyecek olsaydık ben şu an, şu dakika hâlâ seni ve yaralarını düşünüyor olacaktım. Son olarak, bir daha bana bu ayrılık konusunu açma.Korksam da endişelensem de açma çünkü ben içinde senin olmadığın bir hayatı seçmedim." dediğimde ciddiyetle beni dinleyen yüzü yumuşamıştı.

 

"Tamam güzelim açmayacağım, belki hayatımı görüp pişman olursun da konuyu açmaya çekinirsin diye ben söyleyeyim dedim-"diyecekken, lafını böldüm.

 

"Olmam, sen yanımda olduğun sürece ben hiç bir şeyden pişman olmam."dediğimde, eğilip yanağıma bir öpücük bıraktı.

 

Tam geri çekiliyordu ki,

"Aağhh"diye bir ses geldi.

 

"Ne oldu?"dedim, kaşlarım çatılırken.

 

"Eğiliyim derken dikişlerim çok acıdı, biraz fazla eğildim galiba."

 

"Benim boyum kısa ya hani eğilmen için iki büklüm olman gerekiyor.Öpmek istediğinde bana söyle ben yaklaşırım." dedim kahkaha atarken.

 

Gülerek,"Gülme zalımın kızı, bak seni öpeceğim diye ne hallere giriyorum."dedi.

 

Başörtüm boynumu yakmaya başladığında, iğnemi çıkarttım.Bütün gün evde başörtüyle gezemezdim. Zaten dini nikahımız olduğu için sorun olmazdı, Allah katında evliydik fakat Kamer'e baktığımda gözlerinin bir sağa bir sola kaçıktığını gördüm.Ne yapacağını bilemedi zavallım.Zaten evlenmemize birkaç gün kalmıştı ve ben ona bakacağım sürede evde sürekli başörtüyle dolanamazdım.

 

"Kamer dini nikahımız olduğu için bakman günah değil hayatım."dedim içinin rahat etmesi için.

 

"Biliyorum zaten de ne bileyim bir anda refleks olarak yaptım galiba."dediğinde güldüm.

 

Şimdiyse dikkatlice beni izliyordu. Bonemi çıkartıp, tokamı çözdüm. Şaşıracağına emindim çünkü küçükken saçlarımın kısa halini görmüştü.Şimdiyse kalçalarıma kadar uzun ve kalın telliydi.Cansız durmaması için düzenli olarak uçlarını birazcık kestirirdim.Ayağa kalkıp aynada önümdeki kat kat kesilmiş perçemlerimi düzelttim.Saçımın üst kısımları hep düpdüzdü, sadece uçlarında dalgalar vardı.Bu yüzden banyo yaptığım gün haricinde kabarmıyordu.Saçlarımı düzelttikten sonra ondan tarafa döndüm.Çoktan ayaklanıp yanıma gelmişti.

 

"Afitap..."dedi ve devam etti.

 

"Saçların, çok güzeller.Yani fazla güzeller.Ayrıca daha önce hiç koyu lacivert tonunda bir saç rengi görmemiştim."dedi şaşırmış bir ifadeyle saçlarımı incelerken.

 

Gülümsedim, gerçekten de saçlarım gece mavisi rengindeydi.Annemin saç rengiyle aynıydı, fazla koyuydu.Bu saç rengi anneannemden beri nesilden nesile aktarılmıştı.Bu sebeple yüzüm beyaz gözüküyordu. Ömerinkiyse babam gibi kumraldı.

 

Gözlerini saçımdan çekmiyordu, bakışlarındaki ışıltıyı görebiliyordum.

 

"İyi ki bu güzelliği sadece ben görebiliyorum.Eğer başkaları da görse kıskançlıktan ölürdüm muhtemelen."

 

Yanaklarım kızarmaya başladığında, oturmamız için elimden tutup koltuğa ilerletti.Yanına oturduğumda büyük bir gülümsemeyle elini saçlarıma dokundurdu.Elleri uzun saçlarımda geziniyordu.Saçlarımı burnuna götürdü ve içine derin bir nefes çekti. Biri bana ne yapmam gerektiğini söyleyebilir mi?Çünkü şu an utançtan donup kalmıştım.Ellerimi kızaran yüzüme kapattım.

 

"Senin bu güzelliğin tefekkür sebebi."

 

"Kamer yapma şunu utandığımı biliyorsun."dedim, sahte bi kızgınlıkla.

 

Kalın ve erkeksi sesiyle güldüğünde, sesi karşısında kalbimin ne kadar fazla çarptığını bilmese de olurdu değil mi?

 

Gün boyunca saçlarıma bakıp durmuştu.Şaşıracağını tahmin ediyordum ama bu kadarını asla tahmin etmemiştim.Ömer'in sipariş ettiği yemeği yerken saçlarımı toplamıştım.Bu yüzden toka hâlâ saçımda duruyordu fakat kısa perçemlerim tokadan bağımsızdı.Düz saçıma hareketlilik katıyordu.Yüzüm minyon olduğu için yakışıyordu da.

 

Saat gece on bir olmuştu.Bense Kamer'in pansumanını yapıyordum. Ben dikkatle pansumanını yaparken o, beni izliyordu.Batikon başta yaksa da alıştığına emindim.Benim saçlarıma övgüler yağdırmıştı ama kendi vücudunun harikalığından haberi yoktu galiba?Omuzlarının genişliği ve kasları her genç kızı kendine hayran eden cinstendi.Şu an tüm yakışıklılığıyla bana bakan yüzünü saymıyorum bile.Üstelik onun kasları tişörtünden de belli oluyordu, benim saçlarım gibi örtülebilen bir şey de değildi.Bu kıskanmam için yeterli bir sebepti.

 

Pansumanı bitirdiğimde, odadan çıkıp tuvalette ellerimi yıkadım.Tekrar odaya geldiğimde Kamer dikişleri hariç geri kalan yerlerini ıslak mendille siliyordu.Günde iki kez bunu yapıyordu. Ben odaya girerken, o odadan çıktı ve tuvalete girdi.Ben de odamın kapısını kilitleyip, üzerinde kapkek resmi olan pijamalarımı giyindim.Daha sonra kapıyı açtım.

 

Bugün banyo yapıp rahatlamıştım.Ben hastaneden eve gelip banyo yapabildiğim için rahattım ama kamer sürekli vücudunu ıslak bir bezle siliyordu.Özellikle de koltuk altını sildikten sonra mutlaka rolon kullanıyordu.Asla terli vücuduna koku sıkmazdı, önce ıslak bir bezle vücudunu silerdi.Daima güzel kokmayı seviyordu.Bugün zor da olsa suyu vücuduna deydirmeden saçını şampuanlamıştık.O yüzden biraz daha rahatlamıştı.

 

Az sonra Kamer kapıdan içeri girmişti.Eğilemediği için, valizden ona bir tişört verdim.Artık daha rahat giyinebiliyordu.Saçını havluyla kuruttuktan sonra nemli bırakmıştı ve bu görüntüsü onu daha da yakışıklı gösteriyordu.Özellikle de alnına düşen birkaç tutum saç...

 

Ben tam içerideki koltukta uyumak için odadan çıkacakken seslendi.

 

"Afitap."dediğinde, ona baktım.

 

"Efendim canım."

 

"Eğer rahatsız olmazsan birlikte uyusak?İçim el vermez senin orada uyumana."dediğinde gülümsedim. Sabahtan beri bunun tartışmasını yapıyorduk, inat etmişti ben koltukta uyuyacağım diye ama uzun boyu koltuğa sığmıyordu.

 

"Saçmalama Kamer, rahatsız olmam tabi ki.Hem rahatsız olmak ne demek öyle?"dedim kaşlarım çatılırken.

 

Ellerini teslim olmuşçasına havaya kaldırdı.

 

"Tamam kleopatram kızma."dediğinde güldüm.

 

O yatakta bana doğru oturur vaziyetteyken, uzanmadan önce yanına doğru yürüdüm ve yüzünü iki elimin arasına aldım.

 

"Ben senden asla rahatsız olmam, bunu bil."

 

"Tamam."dedi uslu bir çocuk gibi kafasıyla onaylarken.

 

Gülümsedim ve ellerimi yüzünden çektim.

 

"Bir daha böyle laflar duymayayım."dedim gözlerimi sahte bir kızgınlıkla kısarken.

 

Asker selamı vererek,"Emredersiniz binbaşım."dediğinde güldüm.

 

"Kamer yüzbaşının emir aldığı üsleri arasında artık Afitap Karayel de var."

 

Sessizce kıkırdadım ve yatağın öbür tarafına geçip, oturdum.Saçlarımdaki tokayı çözüp uzandım.Heyecanlıydım ve bu bir anda olmuştu.Kalbimin atış sesini Kamer duyabilirdi.Duysundu, sorun olmazdı.kalp atışlarımı duyması utanılacak bir şey değildi benim açımdan.Benim gibi yatağa uzandığında, benden tarafa döndü.Saçlarımla oynamaya başladı.

 

(Kamer'in ağzından)

 

Defterime yazdıklarım gelmişti aklıma.Hafif bir tebessüm vardı yüzünde.Oldukça rahat ve stressiz gözüküyordu.Gülümsedim bu haline.

 

Yüzün günüme güneş, boşuna mı günüm gündüzüm diyorum o güzel çehrene?Sevgilim, saçlarına dolanan bir dolunay da ben olsaydım.Ay gibi parlak, gece gibi koyu saçları beni sakinleştirmişti.

 

Kamer Karayel!Üniformasının içinde gerçekten de bir karayel kadar sert, rüzgarının değdiği her yeri deviren o adamım.Rüzgarımın durduğu tek yer Afitap'ın olduğu yerdi ve bu inkar edilemez bir gerçekti.

 

"Saçlarına gül düzüm."

 

Bir yandan şarkıyı mırıldanıyor, bir yandan saçlarını okşuyordum.

 

"Benim günüm, gündüzüm."

 

Gözleri kapalıyken güldü.Ona söylemeyi fazlasıyla sevdiğim bu söz, şarkıda geçiyordu.

 

"Sensiz nece düzüm?"

 

Dudağımın kenarı yukarı kıvrıldı.

"Bilmirem özüm."

 

Bu şarkı ondan uzak olan bir buçuk senemde, güzel çehresini aklıma getiren nadir şarkılardan biriydi. Timdekiler sesimi beğendikleri için bana şarkı söyletirlerdi.Bu şarkıyı o kadar çok söylerdim ki timdekiler bile o zamanlar aşık hallerimi sezmişti.Afitap benim günüm gündüzüm olalı çok zaman olmuştu.

 

(Afitap'ın saçları temsili, sadece kalçasına kadar uzununu düşünün)

-Bölüm Sonuuu-

Bittiiii💖🌸

Saçlarına gül düzüm şarkısı Afitap ve Kamer'e ait.Bu şarkı artık onların🌸

Benim çoook severek yazdığım bir bölümdü?

Kitap ig hesabı/ladyaseliko

Fark ettiyseniz bu bölüm ekstra romantikti, çok fazla romantik anlarına şahit olamadık diye böyle bi bölüm yazayım dedim.

🥹🦋💖🌸

 

 

Loading...
0%