@ladymiaa__
|
Toplantı odasında Gölge Timinin diğer üyeleriyle oturuyorduk , daha doğrusu Albay Alpaslan Karayı bekliyorduk , " Tanışma fırsatımız olmadı , Ankara'ya hoşgeldiniz Savcım " dedi içlerinden bir asker , gülümseyip " Teşekkürler " dedim. Tam o sırada kapı açıldı ve tüm tim ayağa kalkıp hazır ola geçti , ben de kapıya döndüm ve Albay'ın geldiğini gördüm bende ayağa kalktım , Albay içeri girip masanın başına geçti ve " Rahat çocuklar , oturun " dedi. Sonra bana döndü ve ufak bir tebessüm edip " Buyrun oturun savcım " dedi.
Hepimiz oturduktan sonra Albay söze girdi " Tanıştırayım Cumhuriyet savcısı İncila Akel , bu görevde bizimle çalışıcak , her adımınızı yakından takip edicek " dedi. Sonra Ecevit'e döndü ve " Yüzbaşım siz bu görevde savcım ile beraber çalışacaksınız , her adımınızdan savcı hanımın haberi olacak " dedi. Sonra masanın üzerindeki küçük kumandayı alıp bir düğmeye bastı ve odanın ışıklarını hafif kıstı , bir kere daha bastı ve arkasındaki büyük ekran açıldı.
" Adamımız Agah Sönmez , Sönmez holdingin sahibi , şirketin adı altından teröristlere para akladığın ' dan şüpheleniyoruz , O yüzden bir süredir izliyorduk , sonra hesap hareketlerinde bir şey fark ettik " dedi. Sonra başka bir düğmeye bastı ve fotoğraf değişti ,o kadın belirdi ekranda " Şirket hesabından Dilan Acar adında bir banka hesabına para aktarımı var , hemde yüklü miktarda " dedi. Adının Atakan olduğunu hatırladığım asker biraz öne eğildi ve " Komutanım bu kadın- " Albay kafasını salladı ve devamını getirdi " Evet terör örgütlerini destekleyen siyasi partinin kurucularından " dedi.
"Araştırmalarımıza göre uzun süredir aralarında bir ilişki varmış , daha doğrusu çevreye böyle söylüyorlarmış " dedi. Ecevit kaşlarını çatıp " Nasıl yani birlikte değillermi " dedi. Albay kafasını sallayıp "Evet değiller , Agah Sönmez'in hayatında bir kadın var ama kim olduğunu bilmiyoruz , ama büyük ihtimalle bu parti ile alakası olan biri " dedi.
Sonra Bana ve Ecevit'e döndü " Bu görev'de siz birlikte çalışacaksınız , yani Ecevit her türlü gelişmeden savcı hanımın haberi olucak " dedi. Sonra bana döndü " Siz de gelişmeleri dosyaya eklersiniz " dedi. Kafamı sallayıp onayladım " Tamam komutanım " dedim.
Sonra ayağa kalktı , onunla beraber tim de kalkıp hazır ola geçti , bir tek ben oturuyordum sonra ayıp olmasın diye kalktım , gözüm Ecevit'e takıldı çaktırmamaya çalışıyordu ama bıyık altından güldüğünü anlamıştım , ben kalktıktan sonra Albay konuşmaya başladı " Şimdilik bu kadar çocuklar üstler'den talimat gelince görev için tekrar konuşuruz " dedi. Timin hepsi aynı anda kafa selamı verip "Emredersiniz komutanım " dedi.
Albay da kafasını sallayıp bana döndü " Savcı hanım sizin odanız hazır " dedi sonra Ecevit'e döndü ve " Ecevit sen savcı hanıma odasına kadar eşlik et , zaten odalarınız yan yana " dedi. Bunu duyunca şaşırmıştım , Albay bana döndü bende kafamla onayladım sonra odadan çıktı.
Albay çıkınca tim biraz rahatlamıştı , Ecevit bana dönüp " Geçelim istersen " dedi. " Olur geçelim " dedim. Sonra timdekilere döndüm , " Hepiniz ile tanışamadık " dedim , " Ben Barın , Barın Atilla " dedi içlerinden uzun boylu , kahverengi gözlü olan , içlerinden tek sakallı olan oydu , uzattığı eli tuttum " Memnun oldum , Barın " dedim.
Sonra Barın'ın yanında oturan , diğerlerine göre daha genç duran , kumral ve kahve gözlü asker elini uzattı " Savcım ben Mete , tanıştığımıza memnun oldum " dedi. Gülümseyip " Bende memnun oldum " dedim.
" Savcım biz tanışmıştık zaten , tekrardan hoşgeldiniz " dedi Atakan , " Hoşbuldum , Atakan" sonra bana ilk hoşgeldin diyen uzun boylu , esmer ve siyaha yakın gözleri olan asker elini uzattı " Hoşgeldiniz tekrardan Savcım , ben Kağan tanıştığımıza memnun oldum " dedi. " bende memnun oldum , teşekkürler " dedim.
Sonra Ecevit'e döndüm , elini kapıya uzatıp "Önden buyrun savcım " kafamı sallayıp çantamı alıp ilerledim , oda arkamdan geldi , toplantı odasının dışına çıktık ve ilerledik koridorun sonunda merdivenler , merdivenlerin yanında'da asansör vardı , Ecevit asansöre yönelip düğmeye bastı , asansörün gelmesini beklerken koridor'dan geçen askerlerin bana garip bakışlarını fark ettim , asansör geldi ve biz içeri girince Ecevit 3. kata bastı kapılar kapanınca Ecevit'e döndüm " Neden diğer askerler bana garip garip bakıyorlar? " dedim.
Ecevit bana dönüp tok sesi ile " Sana değil bize bakıyorlar " dedi. Kaşlarımı çatıp " İyi'de neden?" dedim. " Normal'de savcılar , avukatlar vs. ile ben ilgilenmem yani ben muhattap olmam , o yüzden şaşırdılar " dedi. " Anladım " dedim. O sırada asansör durdu ve biz indik , geniş bir koridor bizi karşıladı , biraz ilerledik'ten sonra yan yana olan iki kapının önünde durduk , iki kapının ortasında yan yana duran isimliklere baktım " Cumhuriyet Savcısı İncila Akel " " Yüzbaşı Ecevit Akay " yazıyordu , Ulus isminin burda yazmaması dikkatimi çekmişti , Ecevit benim adımın yazdığı odanın kapısını açtı ve içeri elini uzattı " Önden buyrun lütfen " dedi.
Kafamı sallayıp içeri girdim , içerisi çokta büyük bir oda değildi , kapıdan girince karşıda pencere, pencerenin önünde bir çalışma masası vardı sağ tarafta duvara dayalı bir dolap vardı , içeri girince kapının yanında duvarın önünde küçük bir deri iki kişilik koltuk önünde'de dikdörtgen sehpa vardı , ben içeriyi incelerken Ecevit boğazını temizleyip konuşmaya başladı " Nasıl savcım beğendiniz'mi eğer içinize sinmeyen bir şey varsa söyleyin halledelim " dedi.
" Teşekkürler , gayet güzel , birşeyin değişmesine gerek yok " dedim. "Peki , benim odam yan taraf , zaten gün içinde dosya ile ilgili gelişmeleri beraber takip edicez yinede bir şeye ihtiyacın olduğunda gelebilirsin" dedi. "Tamam sağol " dedim. Sonra Ecevit odadan çıktı bende masama ilerledim ve çantamı masanın üzerine koyup kendimi saldalyeye bıraktım kafamı arkaya atıp derin bir nefes aldım , sonra dikkatimi masanın üzerindeki dosya çekti kapağını açtım ve o isim karşıma çıktı "Agah Sönmez " diğer sayfaları çevirdim , onunla ilgili bilgiler vardı , dikkatlice incelemeye başladım .
🌓
Ecevit odasında işlerini hallederken kapısı çalındı , tok sesiyle kapıdaki kişinin gelmesini emretti ve tahmin ettiği gibi içeri Barın girdi , Ecevit onu görünce gözlerini devirdi , Barın hemen içeri girdi ve asker selamı verdi . Ecevit "Barın buraya ne için geldiğini biliyorum hiç bulaşma " dedi. Barın hemen gülümsedi ve hazır ol'dan çıkıp Ecevit'in masasının önündeki sandalyeler 'den birine oturup konuşmaya başladı "Askeriye savcı ile seni konuşuyo "dedi. "Askeriyenin işi gücü yok benimi konuşuyor o zaman nöbet saatlerini tekrar düzenleyelim belli ki çok boş vakitleri var " dedi. Tam o sırada kapı bir kez tıktıklandı ve açıldı, içeri Yüzbaşı Alper Kılıç girdi , hemen gidip Barın'ın karşısına oturdu " Ooo Ecevit hayırdır oğlum bütün askeriyenin dilindesin " Ecevit daha da sinirlendi "Saçmalamayın , yok öyle birşey " dedi. "Valla oğlum bir görmen lazım askeriyenin koridorunda nasıl yürüyorlar resmen ateş ile barut " dedi Barın Alper'e , Ecevit " Lan oğlum saçmalamayın yok öyle bir şey diyorum " dedi.
Barın yine susmadı " Bakma bunun böyle dediğine bir bakışları var birbirlerine görmen lazım " dedi. Ecevit sinirle nefes verdi , Alper ona dönüp "Oğlum niye sinirleniyorsun " dedi . Ecevit " Sence amına koyim sence , bari İncila duymasa " dedi. " Ooo İncila demeler falan siz çoktan hanımı beyi kaldırmışsınız " dedi Barın , " Oğlum ne alakası var , ağız alışkanlığı " dedi Ecevit , Alper " Nasıl yani siz önceden tanışıyormusunuz " dedi .
Ecevit " Hayır komşuyuz kendisiyle " dedi. Barın "Nasıl yani " dedi. " Albay güvenliği için lojmanda kalmasının daha iyi olduğunu düşünmüş ve benim karşımdaki daireye yerleştirmişler " dedi. Alper " Oha tesadüfe bak , o zaman hem işte hem evde birlikte siniz " dedi ve Barına döndü " Oğlum olur bu iş merak etme " dedi gülerek , Ecevit sinirle yükseldi " Oğlum siktirtmeyin belanızı defolun gidin işiniz gücünüz yokmu , burda dedikodu yapıyonuz " dedi.
O sırada kapı tıktıklandı Ecevit diğerlerine "Kesin sesinizi âsabımı bozmayın " dedikten sonra kapıdaki ne girmesi için komut verdi , kapı açıldı ve İncila içeri girdi , İncila içeride Barın ve bir kişi daha olduğunu görünce mahcup bir şekilde " Kusura bakmayın işiniz var sanırım " bu sırada elindeki dosyayı havaya kaldırdı ve " Ben dosya ile alakalı bir kaç bir şey konuşmak için gelmiştim ama müsait değilsin galiba " dedi Ecevit'e doğru , Ecevit hemen " Yok müsaitim onlarda kalkıyorlardı zaten " dedi. Alper ayağa kalktı ve İncila ya doğru yürüdü " Biz tanışamadık İncila hanım ben Yüzbaşı Alper Kılıç " dedi ve elini uzattı, İncila elini tutup " Memnun oldum bende İncila , İncila Akel " dedi.
Sonra Alper " Bizde zaten çıkıyorduk " dedi , Barına kafasıyla hadi işareti yaptı , Barın ayağa kalktı kapıya doğru giderken İncila ya " Görüşürüz savcım " dedi ve Alper ile beraber çıkıp kapıyı kapattılar. İncila Ecevit'e döndü , Ecevit elini uzatıp önündeki koltuğu gösterdi , İncila ilerleyip oturdu , " elindeki dosyayı Ecevit'e uzatıp söze girdi " Agah Sönmez in eski karısı vefat etmiş 18 yıl önce " dedi. Ecevit bir anda duraksadı İncila konuşurken bunu fark etti " İyimisin? Bir sorun mu var ? " dedi , Ecevit kendine gelip kafasını iki yana salladı " Hayır , her şey yolunda " dedi.
İncila elini uzatıp Ecevit'in önündeki dosyayı açtı " Zeynep Sönmez , öldüğünde 34 yaşındaymış bir gece evde tekken kalp krizi geçirmiş , onu Agah eve gelince bulup hemen ambulansı aramış , ama kadının kalp rahatsızlığını geç hiçbir hastalığı yokmuş " dedi. Ecevit " Bir hastalığının olması önemli değil , gayet sağlıklı insanlarda kalp krizi geçirebiliyor " dedi.
" Orası öyle tabi , bence kadının geçmişini araştıralım , birşey bulacağımıza eminim " dedi İncila sonra bir sayfa daha çevirdi " Hatta ben ufak bir araştırma yaptım , kadının ölmeden önce yakın bir arkadaşı varmış Asuman Akgül daha kadının nerde olduğuna ulaşamadım ama en kısa zamanda öğrenicem , tabi birde kadının ailesini araştırmak lazım ama ben ailesi adına bir kayıt bulamadım " dedi ve derin bir nefes verdi " Aslında kadının hayatı yok gibi , sadece Agah'ın eşi olduğu yazıyor , annesi , babası , varsa kardeşi hiç biri hakkında bilgi yok " dedi.
Ecevit bir anda ayağa kalktı , İncila ne olduğunu anlamadı , Ecevit " Öğle yemeği yiyelim sonra çalışmaya devam ederiz " dedi sonra masanın arkasından çıktı ve " Acıkmadınmı? " dedi. İncila "Aslında acıktım " dedi ve ayağa kalkıp Ecevit'in karşısına geçti ve gülümsedi " O zaman Yüzbaşım beni Ankara'nın en iyi lokantasına götürürmüsünüz , mümkünse ev yemekleri olsun" dedi.
Ecevit gülümseyip" tabi savcım , hatta biz tim ile öğle yemeğine gidicektik , isterseniz bize eşlik edebilirsiniz " dedi . İncila " Olur " dedi ve önde İncila arkada Ecevit kapıya doğru yöneldiler.
🌓
Askeriyeden Ecevit'in Arabasıyla ayrıldık , zaten gideceğimiz yer çokta uzakta değilmiş 6-7 dakikaya gelmiştik , arabadan Ecevit ile beraber indik , geldiğimiz yer iki katlı şirin bir yerdi , Ecevit ile beraber ilerledik , kapının önüne gelince önden benim geçmem için kapıyı açıp kenara çekildi , ufak bir tebessüm edip içeri girdim oda peşimden girdi , içerisi çok büyük bir yer değildi ama çok güzel ve sıcacık bir ortam'dı , içeride 5-6 tane masa ve şömine vardı , mekan çok güzel dekore edilmişti , masaların arkasında yukarı çıkan merdivenler vardı Ecevit oraya yönelince bende peşinden gittim.
Yukarı çıktığımızda sadece Gölge timi vardı ve onlarda cam kenarında iki masayı birleştirmiş koyu bir sohbete dalmışlar'dı , gülüş sesleri merdivenlere kadar geliyordu , biz yukarı çıkınca bizi ilk Atakan fark etti çünkü bize yüzü dönük bir şekilde oturuyordu , hemen ayağa kalkıp " Hoşgeldiniz komutanım " dedi ve bana döndü " Sizde hoşgeldiniz savcım " dedi . Gülümseyip başımla selam verdim " Hoşbuldum " dedim.
Ecevit boş sandalyeler'den birine oturunca bende karşısına geçtim , masa düzeni şöyleydi Atakan ve Mete karşı karşıya , Barın ve Kağan karşı karşıya , ben ve Ecevit karşı karşıya oturuyorduk, Biz oturunca aşağı kattan genç bir kız çıktı yukarı tahmini 22- 23 yaşlarında , ve bizim yanımıza gelip Ecevit'e " Hoşgeldin Ecevit abi " dedi. Ecevit gülümseyip " Hoş buldum Ahu tanıştırığim Savcı İncila Akel " dedi ve beni gösterdi , Ahu bana dönüp tatlı bir şekilde gülümseyip elini uzattı " Memnun oldum savcım hoşgeldiniz tekrardan " dedi . Bende gülümseyip elini tuttum " Bende memnun oldum , teşekkürler ama bana savcım demene gerek yok İncila demen yeterli " dedim.
Ahu gülüp " Peki " dedi. Ecevit bana dönüp " Ahu buranın sahibinin kızı , aslında gazeteci ama arada babasına yardım ediyor " dedi. Ahu gülümsemeye devam edip tim'e döndü ve " Ben siparişlerinizi alayım isterseniz " dedi. Ecevit bana dönüp " Menüde genellikle ev yemekleri vardır zaten hepsini Ahu'nun annesi yapar şahanedir " dedi , gülümseyip Ahu'ya döndüm " Sen ne önerirsin Ahu " dedim. " Annem diye demiyorum eli çok lezzetlidir , ama benim favorim tabiki'de lahana sarması " dedi.
" Lahana sarmasını severim uzun zaman oldu yemiyeli , ben ondan alayım o zaman " dedim. Ahu gülümseyip " Peki " dedi sonra time döndü "Size her zamankilerden getiriyorum " dedi. Tim onaylayınca Ahu alt kata geri indi.
Masaya çöken sessizliği Mete böldü " Savcım nasıl, alışabildiniz'mi Ankara'ya " dedi. Gülümseyip " Yani alıştım sayılır " dedim ve devam ettim " Sadece bu kadar soğuk olucağını tahmin etmiyordum " dedim. Mete gülüp " Alışırsınız Savcım , normal garipsemeniz sonuçta Ankara'nın iki şeyi meşhur biri ayazı diğeri pav- " Anında Kağan sözünü kesti , kafasına çakıp " Oğlum ne saçmalıyorsun " dedi. Gülmemek için alt dudağımı ısırıp boğazımı temizledim "Anladım " dedim .
Ecevit " Sen onun kusuruna bakma , kendisi gevşek bir arkadaşımızdır " dedi. Gülümseyip " Önemli değil " dedim. O sırada merdivenlerden sesler gelmeye başladı , dönüp baktığımda altmışlı yaşlarında bir kadın çıkıyordu yukarı , başına bağladığı yazmasın dan çıkan kırlaşmış sacları , hafif kilosu ve büyük ihtimal içerinin sıcaklığından dolayı hafif pembeleşmiş yanakları ile ton ton bir teyzeydi , bacaklarını tutarak yukarı çıkıyordu " Ay ay bacaklarım " diye hayıflanarak merdivenleri bitirdi ve içeriye girdi , Mete hemen ayağa kalkıp "Sultânım gözlerim sabahtan beri seni arıyordu nerelerdesin " dedi ve gidip kocaman sarıldı , kadın " Hadi ordan sıpa hiç gelip gördüğün yok unuttun valla beni" dedi.
" Olur mu öyle şey sultânım , unuturmuyum hiç seni , iki gün oldu daha görevden geleli anca fırsat buldum , valla bak küsme " dedi. Kadın alttan gülüp " Tamam tamam , hadi otur yerine yemekler birazdan gelir " dedi ve masaya doğru ilerledi " Ecevit oğlum iyisiniz dimi hiçbir yerinizde birşey yok " dedi Ecevit'in yanına gelip tam o sırada beni fark etti " Aaa bu güzel kızımız da kimmiş " dedi gülerek , sıcak tavrından dolayı bende ona gülümsedim , Ecevit " Zelal anne , Savcı İncila , bir dava için beraber çalışıyoruz, daha yeni geldi Ankara'ya " dedi.
Zelal hanım bana dönüp sevecen bir tavırla " Hoş geldin kızım " dedi. Bende gülümseyip " Hoş buldum Zelal hanım sağolun " dedim. Kaşlarını çatıp " Hanım ne kızım teyze diyebilirsin " dedi . Biraz durduktan sonra cevap verdim " Peki nasıl isterseniz " dedim . " Babaanne burdamıydin bende seni arıyorum her yerde " diyerek merdivenleri bitirmiş yanımıza gelen Ahu'ya döndük hepimiz " Burdayım tabi , evlatlarım gelmiş nerede olucam başka " dedi Zelal teyze .
" Zelal sultan seni evlatlarından biraz ayırıcam zira telefonun çalıyor " dedi Ahu gülerek , Zelal teyze eli ile anlına vurup " Ayy hepten unuttum amcan aricaktı "dedi ve bize geri dönüp "Yavrularım siz yemeklerinizi yiyin ben bir telefonla konuşayım gelirim yine yanınıza " dedi.
"Rahatına bak Zelal anne bizi merak etme " dedi Ecevit , Zelal teyze gülümseyip merdivenlere yöneldi , Ahu'da babaannesi'ne yardım etmek için peşinden gidip koluna girdi ve beraber aşağı inip gözden kayboldular.
Sonra üç tane garson yemeklerimizi getirdi , benim dikkatimi Ecevit çekmişti çünkü ikimizin de önünde lahana sarması vardı , bu duruma gülümseyip sarma dan bir çatal aldım , damağima yayılan tat beni geçmişe götürmüştü , Eskiden yani ben daha çocukken , o lanet günden önce babam ile her cuma babaanneme giderdik ve o babam çok seviyor diye heme lahana sarması yapardı , babamı hatırlayınca burnum sızladı ama hemen kendimi toparladım .
Ecevit bana bakıp " Beğendinmi " dedi. Gülümseyip " Valla çok beğendim denildiği kadar varmış " dedim. Sonra diğerleri ile yemeklerimizi yerken koyu bir sohbete daldık.
🌓
İşim bittiği için çantamı ve kabanımı alıp odamdan çıktım ve koridorda yürüyüp merdivenlere yöneldim , tekken asansöre binemezdim , üç kat indikten sonra çıkışa yöneldim ve çıktım . Mermer zeminde yayınlanan topuk seslerim'den dolayı bir kaç kişi bana bakıyordu , askeriyenin önündeki merdivenlerden inip bahçe kapısına yöneldim.
Kapıdaki nöbetçi asker hemen kapıyı açıp selam verdi " İyi günler savcım " , bende " Teşekkürler " dedim ve çıktım kapıdan , askeriyenin karşısında park halindeki canavarıma ilerledim , evet arabam benim canavarımdı , belki de en değer verdiğim eşyam arabamdı tabi birde kolyem .
Yaklaşınca çantamdan anahtarı çıkartıp arabanın kilidini açtım , kapımı açıp bindim ve çalıştırıp yola çıktım .
İlerlerken arabada telefonumun sesi duyuldu , arabaya bağlı olduğu için ekranda kimin aradığı görünüyordu
HALAM Arıyor...
Derin bir nefes alıp açtım ve arabada halamın bağıran cırtlak sesi yankılandı " İncila yavrum niye arayıp haber vermiyorsun , Duru söyledi Ankaradaymışsın ,aşk olsun gittikten sonramı haber verilir " dedi. " Halacım haklısın haber vermem lazımdı , ama hemen Ankara'ya gelmem lazımdı " dedim. Halam " Onu anladım evine gittim bütün kıslıkların dolabında , yavrum senin bünyen hassas niye yanına kalın kıyafet almıyorsun " dedi. " Dedim ya halacığım , bir anda haber geldi valla bende ne yapacağımı şaşırdım" dedim.
Halam ile konuşurken yol bitmişti " Tamam halacım merak etme yemeklerimi yiyorum , şimdi ben eve geldim sonra konuşalım tamammı " dedim " Tamam yavrum hadi Allah'a emanet ol " dedi ve kapattı , arabadan indim , kilitledikten sonra apartmana girdim ve kapıma ilerledim , çantamdan anahtarı çıkarttım ve kapıyı açtım içeriye adım atıcakken eşikteki zarf dikkatimi çekti , zarfı eğilip aldım üstünde birşey yazmıyordu , zarfı açtım ve içinden çıkan şeylerle olduğum yerde dondum kaldım......
🌓
Ecevit önündeki dosyayı imzaladıktan sonra , diğer dosya yığınlarının tepesine koydu , o sırada kenarda duran dosya dikkatini çekti İncilanın sabah getirdiği dosya , tereddütle dosyaya uzandı ve önüne koydu ama kapağını açamadı , derin bir nefes biraz bekledi ve dosyayı açtı ilk sayfada ZEYNEP SÖNMEZ'in fotoğrafı vardı.
Fotoğrafı eline alıp arkasına yaslandı ve fotoğrafa baktı ve aklına bir kaç görüntü düştü yıllar öncesine ait o kara günün görüntüleri.
23 NİSAN 2005
O gün çok heyecanlı bir şekilde gelmişti eve , çünkü bugün çocuk bayramıy'dı yani onun bayramı ama bunun yanı sıra doğum günüydü , kesin annesi ona çok güzel pastalar , kurabiyeler , çörekler kısacası ne seviyorsa onu yapmıştı şoför abisi onu evin önüne gelince arabadan indirmişti , hemen koşarak kapıya gitti ve kapıya vurdu evin yardımcısı ayşegül ablası kapıyı açmıştı , " Hoş geldin paşam " dedi ve kollarını açtı ayşegül , çocuk hemen açılan kollara sarıldı ve " Hoşbuldum ayşegül abla , annem nerde " dedi heyecanlı bir şekilde " Yukarda canım , seni bekliyo " dedi. Küçük çocuk hemen yukarıya koştu merdivenleri çıktıktan sonra koşarak odasına girdi kapıyı açar açmaz annesinin sesi kulaklarına doldu "SÜRPRİİİİİİZZZZZ " diye bağırdı annesi gülerek , bütün oda süslenmişti ve annesi kocaman hediye paketinin önünde kollarını açmış oğulunu bekliyordu , çocuk hemen koştu ve annesine sarıldı .
Annesi oğluna sımsıkı sarıldı ve " Oğluumm benim , canım oğlum , iyi ki doğdun birtanem , iyiki benim oğlum oldun " dedi.
Ulus gülüp " Annecim asıl sen iyiki benim annem oldun " dedi ve yine annesine sarılıp kokusunu içine çekti.
Tam o sırada odanın kapısı yavaşca açıldı Ulus ve annesi kapıya döndüler ve onu gördüler AGAH SÖNMEZ , Ulus fark etmeden annesine biraz daha sokuldu , Annesinin gülen yüzü soldu ve tedirginlikle oğlunu biraz daha kendine çekti , "Demek parti yapıyosunuz ve bana haber vermiyorsunuz kırıldım doğrusu " dedi Agah itici bir tonda , Ulusun ağzından en nefret ettiği sözcük döküldü "Baba ".
" Doğum günün kutlu olsun oğlum , bugün her anlamda kutlu bir gün , akşam beraber yemek yiyelim ailecek , ne dersin karıcım "
Zeynep zoraki bir şekilde gülümseyip " Olur hem Ulusun doğum günü için pasta yaptırmıştım beraber kutlarız " dedi.
Ama bu yemeğin oğlu ile son yemeği olduğunu bilmiyordu heleki oğlu için yaptırdığı pastaya konan zehir ile oğlunun gözü önünde son nefesini vericeğini ve onu bir bataklığa hapsediceğini
Ulus bu hayatta hep aldatılan taraf oldu önce babası olacak olan o adam sonra yaralarımı iyileştiren dediği sevgilisi , alışmıştı Ulus .
Ama şüphe yokki son ihaneti kaldıramiyacaktı , ölmek istiyecekti ,kalbi dayanmicaktı yapıcak birşey yoktu çünkü İncilanında nedenleri vardı ve şüphe yokki en büyük nedeni babasını öldüren Agah Sönmezi yakalamaktı...
|
0% |