Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm

@ladymiaa__

Merhaba ben kitabın yazarı Lady Mia , Ahter benim ilk kurgum inşallah dahası da gelecek , aslında wattpadde yayınlıyordum ama malumunuz erişim yasağı geldi bir daha açılacağına olan inancım bitti malesef o yüzden buradan devam edicem yorum yapmayı unutmayın bölümlere olan tepkilerinizi okumayı seviyorum.

İyi okumalar 🥰

 

..........

 

Hemen kapıyı kapatıp içeri geçtim , elimdeki zarfı ve fotoğrafları hemen salondaki sehpanın üzerine attım , çantamdan telefonumu çıkartıp onu aradım , bir kaç çalıştan sonra telefon açıldı

 

" Sen ne yaptığını sanıyorsun nasıl bana haber vermeden eve gelirsin yada birini gönderirsin " dedim sinirle " Sakin olur musun İncila " dedi.

 

"Olamam sakin falan , adam benim karşı dairemde oturuyor , ya görseydi ne olacaktı amına koyayım " dedim sesimi yükselterek "Birincisi bana sesini yükseltme İncila ve ağızını bozma ikincisi tabi ki de her şey kontrolüm altında , Ecevit'in orda olmadığını biliyordum " dedi.

 

Sinirle gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım

" Tamam ama önceden bana haber verebilirdin "

dedim. " İncila büyütme bu kadar olayları ve oraya gitme amacını unutma " dedi. Kaşlarımı çatıp " O ne demek , tabi ki de unutmadım " dedim.

 

" Emin misin? bence öyle değil , yemeğe gitmeler falan , tim le de kaynaşmışsın " dedi. Bir anda ne diyeceğimi bilemedim ve kaldım öylece " İncila kim olduğunu ve neden orda olduğunu unutma , kafan karışmasın " derin bir nefes alıp sanki görecekmiş gibi dikleştim kendimden emin bir şekilde " Merak etme kim olduğumu , neden burada olduğumu unutmadım " dedim , o da memnun bir şekilde " Güzel " dedi.

 

" Neyse ben şimdi kapatayım yorgunum çünkü , sonra konuşuruz" dedim. " Tamam , hoşça kal " dedi ve kapattı telefonu , telefonu kulağımdan indirdiğim de gözüm sehpanın üzerindeki fotoğraflara kaydı , bizim lokantadaki fotoğraflarımız , sehpaya doğru ilerledim ve elimdeki telefonu sehpaya koyup koltuğa oturdum , yorulmuştum artık iki gün sadece iki gün her şeyi unutmuştum , amaçlarımı , kim olduğumu acılarımı her şeyimi .

 

Sehpadaki zarfa uzandım ve içindeki bizim fotoğrafları çıkarttım , alttaki kalan fotoğraflar o adamın fotoğraflarıydı Agah Sönmez in , şirketten çıkarken , bir restaurant ta birileri ile yemek yerken , arabadan inerken , böyle fotoğraflar vardı , fotoğraflara bakarken elim boynumdaki kolyeye gitti dört yapraklı yonca kolyesi , babam almıştı doğum günümden üç gün önce , son görüşmemiz de vermişti bunu bana .

 

Aklıma babamın gelmesiyle gözümden bir damla gözyaşı düşmesi bir oldu , hemen yüzümü temizleyip ayağa kalktım , şimdi olamazdı şimdi kendimi bırakamam , elimdeki fotoğraflar ile mutfağa gittim çekmeceden çakmak alıp lavabonun önüne gittim , elimdeki fotoğraflara son bir kez bakıp uçlarını yanan çakmakla tutuşturdum , fotoğraflar yavaş yavaş tutuştu ve lavabonun içinde küle döndüler...

 

                                              🌓

 

Ecevit , Barın ve Alper hep gittikleri meyhanede oturuyorlardı bu gelenek gibi bir şeydi üç arkadaş için sadece belli bir günü yoktu bu geleneğin , sadece onlar biliyordu zamanını sanki içlerine doğuyordu bugün üç arkadaşın ve gün sonunda kendilerini burada buluyorlardı.

 

" Oğlum susmaya mı geldik " dedi Alper , Barın onu hiç dinlemeden mezeleri mideye indirmeye devam etti , Ecevit ise sessizce rakısını yudumlamaya devam etti .

 

Alper , Ecevit'e bakıp samimi bir şekilde "Kardeşim anlat lan atma içine , mimiklerin den belli kendini yediğin " dedi. Ecevit ona bakıp kafasını iki yana sallayıp " Anlatacak bir şey yok " dedi. Alper muzip bir şekilde " Yoksa askeriyemizin yeni savcısını mı düşünüyorsun " dedi.

 

Ecevit gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı "Alper yapma kardeşim " Alper " Neyi yapmayayım lan , kadın bir yürüyüşüyle askeriyeyi yangın yerine çevirdi , sen bu kafayla hiç bir şey yapamazsın ben sana söyleyeyim " dedi.

 

" Bir şey yapmak istemiyorum zaten " dedi Ecevit hemen peşine bardağı dikledi ve masaya sert bir şekilde koydu . Alper cevabını bile bile " Neden ? " diye sordu , Ecevit geriye yaslandı ve " O köprünün altından çok sular geçti be Alper artık hiç birşey düzelmez " dedi.

 

Alper hüzünlü bir şekilde gülüp boşalan bardakları doldurdu ve bardağını havaya kaldırıp " O zaman geride kalanlara diyelim mi?"

dedi. Bu sefer Barında gülümseyip bardağını kaldırdı onlara Ecevit'te eşlik etti " Geri de kalanlara değil kardeşim onlar bunu hak etmiyorlar , biz kaybettiklerimize içelim bugün " dedi.

 

Bunu duyan Barın bir an duraksadı , doğru bugün aslında onun için buradalardı ama tabi ki de yine o konuşmak yerine susmayı tercih etmişti , tabi ki de arkadaşları da ona ayak uydurmuştu. Ecevit bardağını Barının bardağına vurup onu daldığı yerden çıkardı " Kardeşim biz hep buradayız ve bu masada sen konuşmak isteyene kadar hep olacağız " dedi.

 

Barın gülümseyip " Eyvallah kardeşim " dedi. Alper " Tabii Ecevit'te konuşsa güzel olur " dedi hemen . Ecevit " Alper kaşınma " dedi . " Ne var lan , kaç yaşında adamsın bir unutmayı denesen biraz etrafına baksan , biraz karşı dairene baksan " dedi ima ile . " Bazı şeylerin geri dönüşü yoktur Alper , eğer bir defter benim için kapandıysa bir daha açılmaz , hani bir deyim varya "yoğurdu üfleyerek yemek" diye işte ben tam o deyimi yaşıyorum , benim için aşk meşk işleri bitti ben böyle herkese uzak iyiyim " dedi.

 

Alper " Peki kardeşim sen öyle diyorsan " dedi.

Sonra Müslüm baba eşliğinde içip , susmaya devam ettiler...

 

     

                                         🌓

 

06:30

 

Yatağımda oturmuş penceremde yeni aydınlanan gökyüzünü izlerken alarm çaldı , komodinin üzerindeki telefonuma uzanıp kapattım alarmı ,

ayağa kalkıp oflayarak banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkayıp çıktım , mutfağa adımladım , musluğun arkasında kalan mutfak camını açıp içime derin bir nefes çektim.

 

Dün gece uyuyamadığım için çok yorgundum ama yapacak bir şey yok çünkü işe gitmem lazım , normalde uzun uzun kahvaltı etmeye bayılırım ve kendime kahvaltı hazırlamayı severim ama dün akşam yemeği yemediğim için acıkmıştım hemen buzdolabının kapağını açıp ne yiyebilirim diye baktım , geçen gün marketten aldığım hazır sandviçler duruyordu hemen bir tane çıkarttım sonra kettle de su kaynattım ve sallama çay yaptım , salona geçip elimdekileri orta sehpaya koydum ve koltuğa oturup sandviçimi yemeye başladım .

 

     

                                             🌓

 

ECEVİT

 

Mesleğimden dolayı çok fazla uyuyamıyorum , hep tetikte olmam gerekiyormuş gibi hissediyordum , Zaten çok uykuya dalabilen bir insan değilimdir , bu çocukluğumdan gelen bir şey.

 

Çokta huzurlu olmayan uykumdan telefondan yükselen alarm sesi ile uyandım , başucundaki komodindeki telefona uzanıp kapattım ve yüz üstü yattığım yatakta döndüm ve gözlerimi açıp biraz tavanı izledim , sonra kalkıp banyoya geçip duş alıp tıraş oldum , banyodan çıkıp mutfağa geçip kahve demledim , kahvaltı yapmaktan hoşlanmadığım için bir tek kahve içip hazırlanmaya başladım.

 

                                             🌓

 

İNCİLA

 

Saten gömleğimin son düğmesini ilikleyip pantolonumla takım olan ceketimi üzerime giydim , saçımı düzelttik ' ten sonra rujumu da tazeleyip

odadan çıktım. Salondaki sehpadan telefonumu alıp kapıya adımladım , kabanımı giydim çantamı ve anahtarlarımı aldıktan sonra kapıyı açıp çıktım . Aynı anda karşı dairenin kapısı da açıldı ve Ecevit üniforması ve heybetiyle kapıdan çıktı ,

Onu görünce bir an duraksayıp gülümsedim "Günaydın " dedim.

 

Oda gülümseyip karşılık verdi ve ikimizde apartmandan çıktık , canavarıma yaklaşıp kapısını açtığımda gözüm arka lastiğe takıldı "OLAMAZ YAA " dedim. Galiba bir an boşluğuma geldiği için sesim yüksek çıkmıştı ve Ecevit bunu duydu , arabasına binecekken hemen kapıyı kapatıp benim yanıma ilerledi.

 

" Ne oldu İyimi sin ? " dedi bir anlık endişeyle , hafif eğilip lastiğe baktığım için onun bu kadar yakınıma geldiğini göremedim o yüzden doğrulup hemen ona dönünce bir anda çok yakın olduk , yüzlerimiz birbirine çok yakındı ve burnuma çok tanıdık bir koku geldi , çocukluğum kokan , babam kokan , güven kokan , çok özlemiştim...

 

" İncila İyimi sin ? " dedi koluma hafif dokunarak ,

Kendime gelip " Iıı e-evet iyiyim " dedim elimi alnıma koyup , salak gibi birde kekelemiştim , o sırada tekerlek aklıma geldi " Tekerlek , şey tekerlek patlamışta " dedim hemen .

 

Ecevit kaşlarını çatıp " Emin misin ? " dedi. Bir an stres yaptığım için sinirlenmiştim , kaşlarımı çatıp " Bir lastiğin patlayıp patlamadığını anlayabiliyorum " dedim iğneler bir tonda. Ecevit böyle bir cevap beklemediği için şaşırmıştı , kaşlarını kaldırıp " Tamam sakin ol , ben bir bakayım " dedi ve lastiğe bakmak için arabaya ilerledi , eğilip lastiğe baktı " Dün akşam eve dönerken fark etmedin mi " dedi.

 

" Eve dönerken bir şey yoktu , park ederken de bir şey yoktu lastikte " dedim. Ecevit kaşlarını çatıp

" Burası askeri lojman elini kolunu sallayan giremez , lojmanda oturanlarında yapacağını sanmıyorum " dedi. O öyle söyleyince bende bir anda duraksadım , böyle bir şeyi kim yapar ve otoparkta o kadar araba varken neden sadece benimkisi diye düşündüm ve aklıma gelen ihtimalle gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

 

Ecevit'in beni izlediğini bildiğim için gözlerimi açtım " Akşam eve dönerken olmuş olabilir , yani fark etmedim herhalde " diye mırıldandım . Ecevit kafasını sallayıp ayağa kalktı " Bagajda yedek lastik varsa halledebilirim " dedi. " Çok sağ ol ama şuan kaybedecek vaktimiz yok askeriyeye gitmemiz lazım , ben akşam bir şekilde hallederim " dedim.

 

" O zaman bugün benimle gel akşam dönünce hallederiz " dedi. " Ecevit gerçekten çok mahcubum sana karşı " dedim mırıldanarak , " Önemli değil , hem ne demişler komşu komşunun külüne muhtaç " dedi alayla . Onun bu lafına istemsizce güldüm " O sözün bu durum için olduğunu pek sanmıyorum " dedim gülümseyerek . Oda gülümseyip arabasına yöneldi , bana dönüp " E hadisene " dedi ve kolundaki saate baktı , muzip bir sesle devam etti " Mesainin başlamasına az kaldı , askeriyeye varmadan Savcım , Yüzbaşım mood'u açılsın istemem " dedi.

 

Bunu demesiyle daha çok güldüm ve arabaya yöneldim , ön kapıyı açıp bindim , benimle beraber oda sürücü tarafına bindi ve arabayı çalıştırdı .

 

Yola çıktığımızda konuşmaya başladım " Ecevit gerçekten çok teşekkür ederim " dedim mahcup bir sesle , Ecevit bana dönüp güldü " İncila teşekkür edecek bir şey yok lütfen " dedi. Bende ufak bir tebessüm edip önüme döndüm , arada Ecevit'e bakıyordum ve kendi kendine sırıtırken gördüm " İki oldu " dedim. Bana dönüp " Ne iki oldu " dedi.

 

" Kendi kendine gülüp duruyorsun , neye güldüğünüzü söyleyin de bizde gülelim yüzbaşım" dedim bende muzip bir sesle , sesli bir şekilde gülüp konuşmaya başladı " Senden önce namın gelmişti " dedi. Kaşlarımı çatıp " Nasıl yani" dedim. " Yani senden önce Cumhuriyet Savcısı İncila Akel'i duydum , işini layığıyla yapan , kimseye pabuç bırakmayan , aldığı terör davalarında teröristlerin haşatını çıkaran İncila'yı çok duydum " dedi ve bana kısa bir bakış attı "Ama bu İncila'yı beklemiyordum " dedi.

 

Dedikleriyle güldüm " Sonuçta onlar suçlu , o yüzden öyle davranmamı hak ediyorlar " dedim ve devam ettim " Sizin bir suçunuz var mı Yüzbaşım " dedim.

 

Oda gülüp " Valla öyle bir sordunuz ki bir an tırsdım Savcım " dedi. Bende güldüm ve cama dönüp yolu seyretmeye başladım tabi aklımdaki saçma düşüncelerle....

 

           

                                         🌓

 

METE

 

"Naber lan Hüsnü başkan " Atakan'ın enseme vurup yanıma oturmasıyla daldığım telefon ekranından başımı kaldırdım , " Oğlum ne ayarsız adamsın lan " deyip ensemi ovdum .

 

Atakan gülüp " Ağlama lan hemen , nasıl bordo berelisin sen hemen ağlıyon " dedi. Göz devirip tekrardan telefona bakmaya başladım " Kedinin ciğere baktığı gibi ne bakıyon lan öyle ekrana " dedi Atakan. Hiç takmadan bakmaya devam ettim , kime mi bakıyordum tabi ki de güzeller güzelime , hiç yaşamak istemezken bakışlarında yaşama isteği bulduğum prensesime , gözlerinde hayat bulduğum o kadına yani Ahuma bakıyordum.

 

" Oğlum madem böyle aşıksın git kızla konuşsana, hem belli oda sana boş değil " dedi Atakan , sıkıntıyla nefes alıp telefonu kapatıp masaya koydum "O iş öyle kolay değil , hem benim gibi birini kim sever ki " dedim dudaklarımda buruk bir gülümsemeyle.

 

"Saçmalama lan, neyin varmış senin mis gibi çocuksun elini sallasan ellisi " dedi Atakan elini omzuma koyup. O sırada yanımdaki sandalye çekildi ve Kaan Üsteğmen oturdu , " Hoş geldiniz komutanım " dedi Atakan , Kaan " Hoş buldum " dedi ve etrafa bakıp devam etti " Diğerleri yok mu? " dedi . " Barın komutanım odasında işleri varmış , Ecevit komutanım daha gelmedi " dedim.

 

Kaan kafasını sallayıp onayladı sonrada Mete'ye dönüp baktı , kaşlarını çatıp " Sana ne oldu iyi misin ? " diye sordu , Mete onun için endişelenen komutanına gülümseyip " iyiyim komutanım" dedi.

 

Arkadaşlarının onun için endişelenmesi hoşuna gidiyordu , aslında onun değil de o küçük çocuğun hoşuna gidiyordu , sanki hiç terkedilmemiş gibi hissediyordu Mete , sanki hiç yalnız bırakılmamış gibi. Aslında beş yaşına kadar gayet mutlu bir şekilde ailesi ile yaşıyordu Mete , sonrası kanser yüzünden ölen bir anne ve karısının ölümüne dayanamayıp alkole başlayan bir baba , Annesi ve Babası ailelerine karşı çıkıp evlendikleri için onlar ile görüşmüyorlardı , o yüzden Annesi öldükten sonra Mete babası ile bir başına kalmıştı , zaten çok değil altı ay sonrada Babası Mete'yi Çocuk esirgeme yurduna bırakmıştı , Annesi öldüğünde hiç bir şey anlamadığı için çok ağlayamamıştı Mete , ama Babası onu yetimhaneye bırakıp gittikten sonra çok ağlamıştı Mete , kimsesiz bırakılışına , evsiz yurtsuz bırakılışına çok ağlamıştı.

 

Barın komutanıyla orda tanışmıştı , Mete o gün yine ceza almıştı ve akşam yemeği yiyememişti , diğer çocuklar ona pek yaklaşmazdı nedenini bir türlü anlamazdı Mete , neden kimse onu sevmiyor niye herkes ondan kaçıyor . İşte o gecede öyle düşünüyordu Mete niye beni kimse sevmiyor...

 

Yatağında yorganı kafasına kadar çekmiş içli içli ağlıyordu , o sırada biri yatağının baş ucuna gelmişti , Mete yorganı kafasından çekti ve gelene baktı , Barın abisi gelmişti elindeki peçete sarılı ekmeği ona uzattı , akşam yemeğindeki sadece bir dilim verilen ve başka alma hakkı olmayan ekmeği , yemeyip ona getirmişti arasına da salata niyetine tabağına konulan domates salatalık , o ekmek arası çok lezzetli gelmişti ona , gerçi küçük olduğu için tam doyamamıştı ama olsundu , en azından uyuyabilecekti , o geceden sonra Barın ve Mete hiç ayrılmadılar , Barın hep onun abisi oldu , hep onun yanında oldu , büyüdüler ve beraber askeri liseye gittiler ve şimdide aynı timdeler ve yine birbirlerini korumaya çalışıyorlar , birbirlerine verdikleri bir söz vardı" bizi ancak ölüm ayırır " .

 

                                             🌓

 

Ecevit arabayı park ettikten sonra beraber arabadan indik, kapıda nöbet tutan asker Ecevit'in arabasını görünce hazır ola geçmişti zaten , biz kapıya yaklaşınca asker hemen kapıyı açtı ve selam verdi Ecevit'te askere selam verdi ve beraber bahçede ilerledik , binaya girince bize yaklaşan Atakan'ı gördüm , hızlı hareketlerle bize doğru yaklaştı ve önümüzde durup Ecevit'e selam verdi "Hoş geldiniz komutanım " dedi ve bana da başı ile selam verdi. Bende ona karşılık verince söze girdi "Komutanım Alpaslan Albay acil toplantı emri verdi tim toplantı odasında " dedi.

 

Hemen araya girip "Operasyon ile mi alakalı " dedim. Atakan bana dönüp "Evet savcım" dedi. Ecevit " Hadi o zaman Alpaslan Albay gelmeden gidelim " dedi. Beraber toplantı odasına geçtik , bizden on dakika sonrada Alpaslan Albay geldi.

 

Albay odaya girince tim ayağa kalkıp hazır ola geçti , bu sefer bende onlarla ayağa kalktım, Albay oturmamızı söyledi biz oturduktan sonra söze girdi , " Agah Sönmez davası ile ilgili bir gelişme var , iki gün sonra özel bir vakfın daveti var , Agah'ta katılacak maksat yardım değil tamamen göz boyamak , kısa kesiyorum aranızdan iki kişi o davete katılıp Agah ile tanışacak " dedi. Barın "Kimler gidecek komutanım" dedi. Albay Atakan'a dönüp "Sen gideceksin ama iki erkek olarak dikkat çekebilirsiniz o yüzden istihbarattan birini istedim yarın gelecek" dedi ve devam etti "Tabi orda tek olmayacaksınız "İçerde ve dışarda her ihtimale karşı destek ekip olacak " dedi ve Ecevit'e döndü " Davete sende katılacaksın Ecevit " dedi ve bana döndü ufak bir tebessümle "Belki İncila Savcımda sana eşlik etmek ister " dedi.

 

Bir an duraksadıktan sonra Ecevit'e baktım oda bana bakıyordu , Albaya dönüp "Anlamadım" dedim. " mor menekşeler yardım kuruluşunun bir daveti bu , senin de bir üyesi olduğunu duydum yani kendi ismin ile girebilirsin , büyük ihtimal sende davet edileceksindir " dedi.

 

Ecevit'e dönüp " Ecevit'te senin davetlin olarak gelir , onun davetiyesini biz ayarlarız " dedi. Başka şansım olmadığı için " Olur " dedim.

 

Albay toplantıyı bitirip çıktıktan sonra bizde odadan çıkmak için ayaklandık tam o sırada birinin telefonu çaldı , baktığımda Kaan olduğunu gördüm , telefonunu kamuflajın cebinden çıkarıp açtı "Efendim Abiciğim " dedi , dosyasında bir kız kardeşi olduğu yazıyordu galiba o aramıştı. "Geldin mi? , tamam ben geliyorum bekle " dedi ve telefonu kapatıp cebine koydu , Ecevit'e dönüp "Komutanım , Ela gelmiş-" Kaan daha sözünü bitirmeden Ecevit konuştu "Sorun değil Kaan gidebilirsin " dedi.

 

"Sağ olun Komutanım " dedi ve çıktı , bizde çıktık ve odalarımıza geçtik.

 

                                            🌓

 

Kaan dışarı çıktı ve bahçede onu bekleyen kardeşini gördü , merdivenlerden inip hemen onun yanına adımladı , Elada etrafa bakarken Abisini gördü ve gülümsedi , Abisi yanına gelince hemen boynuna atladı neşeli sesiyle "Abiciiim çok özledim seni " dedi. Kaan'da gülümseyip kardeşine sıkı sıkı sarıldı "Bende seni özledim prensesim " dedi ve geri çekildi. Ela hızlı bir şekilde konuşmaya başladı "Abi konuştuğumuz gibi tanıştıracaksın beni dimi ?" diye sordu heyecanlı bir şekilde , Kaan gözlerini devirip "Ela Abiciğim tamam dedim ya , tanıştıracağım bir sakin ol " dedi.

 

Ela ağzı kulaklarında bir şekilde kafasını salladı , çok istiyordu İncila savcı ile tanışmak çünkü oda bir Avukattı , İncila savcının namını çok duymuştu ve hayallerinden biride onunla çalışmaktı hem belki iyi anlaşırlarsa İncila savcı onun ile çalışmak isteyecekti.

 

"Hadi gel bakalım müsait mi , ama bak şimdiden söylüyorum kadın eğer istemezse zorlamayacaksın tamam mı? " diye uyardı Kaan kardeşini , Ela gözlerini devirip " Off Abi tamam bin kere söyledin yeter anladım Allah Allah " dedi ve Kaan'ın önüne geçip yürümeye başladı , Kaan kardeşini arkasından söylenerek ona yetişti

 

                                         🌓

 

Odamda oturmuş dosyalara bakarken kapı tıktıklandı "GEELL" dedim ve kapı açıldı gelen Kaan'dı gülümseyip "Savcım rahatsız ediyorum ama sabah bahsetmiştim kardeşim geldi " dedi. " Gelebilirsin Kaan ne rahatsız etmesi " dedim , sabah toplantı başlamadan önce biraz bahsetmişti kız kardeşinin Avukat olmasından ve benimle tanışmak istemesinden , ben içeri davet edince Kaan içeri girdi ve peşinden de bir kız girdi içeri , turuncu saçlı , yeşil gözlü , yüzünde biraz çilleri vardı ama fondöten ile kapatmıştı çoğunu, büyük ihtimal ile daha çoktu , boyu 1,70 vardı , baya güzel kızdı , ben onu incelerken o hemen söze girdi " Merhaba Savcım ben Avukat Ela Çelik " dedi. Mesleğini gururlu bir şekilde söylemişti onun bu haline gülümseyip ayağa kalktım " Merhaba Ela bende Cumhuriyet Savcısı İncila Akel memnun oldum " dedim ve gülümseyerek elimi uzattım , oda heyecanlı bir şekilde elini uzatıp elimi tuttu ve " Bende memnun oldum savcım " dedi.

 

Gülümseyip onu ve Kaan'ı oturmaları için yönlendirdim ama Kaan işi olduğunu ve gitmesi gerektiğini söyledi ve çıktı bizde Ela ile oturduk , " Tekrardan tanıştığıma çok memnun oldum Savcım " dedi Ela , " İncila diyebilirsin " dedim gülümseyerek.

 

"Peki incila , nasıl Ankara'ya alışabildin mi ?" dedi , "Sayılır , tabii İstanbul gibi değil ama alışmaya çalışıyorum" dedim ve devam ettim " Eee sen anlat , kaç yıldır Avukatlık yapıyorsun " dedim . " Stajyerim ben " dedi , kaşlarımı kaldırıp gülümsedim "Öylemi yeni mezunsun demek , ne kadar kaldı stajının bitmesine " dedim. Oda gülümseyip cevap verdi "Beş ay ".

 

"Çok sevindim senin adına , peki Savcı olmak gibi bir düşüncen var mı ? " dedim , " Yani Avukatlık benim için daha iyi gibi , Savcılık ağır bir meslek ben kaldıramam " dedi. "Anladım " dedim . O sırada Elanın telefonu çaldı , çantasından çıkardı ve arayana baktı , arayan kişiyi görünce panikle ayağa kalktı "İncila kusura bakma bürodan arıyorlar acil çıkmam lazım "dedi bende ayağa kalkıp "Estağfurullah ne kusuru , bir daha gel lütfen " ve masadan telefonumu alıp ona uzattım " Hatta numaranı yaz konuşalım daha sonrasında "dedim , gülümseyip aldı telefonu numarasını yazıp kendisini çaldırdı ve bana geri uzattı , telefonu alıp onu kapıya kadar geçirdim , odadan çıktığımızda yan odanın da kapısı açıldı ve Ecevit ile Kaan çıktı , " Gidiyor musun ? Abiciğim " dedi Kaan , " Evet Abi büroya gitmem lazım , sen nasılsın Ecevit Abi bayadır görüşemiyoruz " dedi Ela , Ecevit'te gülümseyip " İyi Ela sen nasılsın hala stajyerliğe devam mı? dedi Ecevit ama bunu alayvari bir şekilde gülerek söyledi , Elada gözlerini devirip "Görüşmeyeli espiri yeteneğinden yeteneğinden hiç bir şey kaybetmemişsin Ecevit Abiciğim " dedi Ela sırıtarak . " Hadi Elacığım büroya geç kalma sonra mazaallah stajın falan uzar , hadi abicim " dedi Ecevit.

 

Elada gülümseyip bana döndü " görüşürüz İncila daha sonra mutlaka buluşalım sana Ankara'yı gezdirmek isterim " dedi bende gülümseyip ona sarıldım " Olur , haberleşiriz " dedim oda gülümseyip bana sarıldı , ayrıldıktan sonra Ecevit ve Kaan'a da sarılıp gitmek için arkasını dönünce Kaan da onu geçirmek için gitti , bende dönüp Ecevit'e baktım " Aslında bende seninle konuşacaktım " dedim Ecevit kafasını sallayıp " Odaya geçelim istersen " dedi. bende kafamı sallayıp önden ilerleyip onun odasına girdim oda peşimden girip kapıyı kapattı , ben masasının önündeki sandalyeye oturdum oda yerine oturdu.

 

"Dinliyorum " dedi , " Daha öncede söylemiştim şu Agah Sönmez'in ölen eşi Zeynep Sönmez , onun bir arkadaşı var demiştim Asuman Akgül " dedim Ecevit kafasını sallayıp " Evet hatırladım " dedi , " Onun nerede yaşadığını buldum Sakarya' da yaşıyormuş yani evi orda kayıtlı hafta sonu İstanbul'a gideceğiz , biz Alpaslan komutana haber verip bir gün önceden Sakarya'ya gidip kadınla konuşsak oradan İstanbul'a geçeriz " dedim.

 

Ecevit önce duraksadı sonrada kafasını sallayıp " Olur ben Alpaslan Komutanım ile konuşurum " dedi. Gülümseyip "Tamam o zaman sen bana haber verirsin " dedim ve ayağa kalktım " O zaman ben odama geçim sana kolay gelsin " dedim ve çıktım odadan , kendi odama girip kapıyı kapatıp kapıya yaslanıp tuttuğum nefesi geri verdim ve masama ilerleyip oturdum.

 

                                          

                                           🌓

 

ECEVİT

 

İncila odadan çıktıktan sonra bende ayaklanıp çıktım ve üst kattaki Alpaslan komutanın odasına çıktım kapıyı tıklattım "Gir" komutundan sonra kapıyı açıp içeri girdim.

 

Alpaslan Albay beni görünce ifadesini yumuşatıp "Ecevit bir şey mi oldu " dedi ben hemen hazır ola geçip " Komutanım müsaadeniz varsa bir konu hakkında konuşacaktım " dedim.. Alpaslan Komutan "Tamam , oturabilirsin " dedi masasının önündeki koltuğu göstererek , kafamı sallayıp oturdum " Komutanım İncila Savcı Asuman hanımla görüşmek istiyor " dedim , Alpaslan Albay kaşlarını çatıp " Asuman ? " dedi. Gözlerimi kapatıp hüsranla bir nefes verdim ve kafamı eğip ellerime baktım bu sırada kısık bir ses ile "Asuman teyze Annemin arkadaşı " dedim. Alpaslan Albay şaşırdı ve kaşlarını kaldırıp " Anladım ve galiba sende gitmek istemiyorsun " dedi.

 

"Komutanım Asuman teyze benden farklı bir şey bilmiyor size en başında ne anlattıysam o kadarını biliyor " dedim. Alpaslan Albay derin bir nefes alıp ellerini masanın üzerinde birleştirdi ve konuşmaya başladı " Bak Ecevit seni yıllardır tanıyorum , bana anlattıklarından sonra hakkında soruşturma başlattırıp o adam ile alakan olup olmadığını öğrenene kadar seni askeriyenin kapısından sokmazdım biliyorsun dimi " dedi , sadece kafamı sallamak ile yetindim " Ama ben seni tanıyorum Ecevit senin böyle bir şey yapmayacağını biliyorum o yüzden sana kefil oldum ve üstlerle konuştum senin için ama İncila Savcıyı durdurmamı isteme benden çünkü bu onun işi ve onunda rapor vermesi gereken üstleri var " dedi.

 

"Komutanım boşuna gitmiş olacağız hem her ne kadar yıllardır görüşmüyor olsak da Asuman teyze beni tanır " dedim " Nereden biliyorsun tanıyacağını , Ecevit bak bir aynaya sen şuan kimsin , ben söyleyeyim Yüzbaşı Ecevit Akay 'sın sen , ben o gün o evden Ecevit'i çıkardım Ulus'u değil " dedi. O günü hatırlayınca gözlerimi kapatıp ellerimi yumruk yaptım.

 

" O yüzden kendine gel eğer böyle kendini bırakmaya devam edersen seni operasyondan alırım şimdi çıkabilirsin " dedi ayağa kalkıp hazır ola geçtim ve selam verip "Emredersiniz Komutanım" dedim ve arkamı dönüp kapıya adımladım , kapıyı açıp tam çıkarken Albayın sesi ile duraksadım.

 

"Ayrıca hazırlan Cuma günü Savcı hanım ile erkenden yola çıkacaksınız önce Sakarya sonra İstanbul... "

 

                                         🌓

 

"Neeeee harbimi " Durunun cırtlak sesi ile telefonu kulağımdan çekip yüzümü buruşturdum "Yuh Duru kızım şu sesinin desibelini kıs biraz kulak zarım patladı " dedim. " Ayy abart hemen , kızım sen iyimi sin hafta sonu İstanbul'a geliyorsun hem de beş tane bordo bereli ile " dedi , bunu demesi ile " Abartma duru , ayrıca büyük ihtimal ile sen onlarla karşılaşmazsın bile" dedim. " Niye karşılaşmayayım canım , unutma ki bende bir savcıyım ve o vakıfa bende üyeyim yani bende o davete gelirsem karşılaşırız , eee anlatsana var mı bana göre biri " dedi.

 

"Öff Duru vallahi gına geldi senden artık" dedim bunalmışlık ile , " Aman be hemen de kız " diye cırladı bir anda ve yine telefonu uzaklaştırmak zorunda kaldım , sinirle nefes alıp " Kapatıyorum bak sus artık " dedim. ben böyle deyince sustu bilirdi çünkü susmazsa telefonu kapatıp aramasın diye engelleyeceğimi , tekrar konuşmaya başladı ama bu sefer ses tonuna dikkat ederek yani daha sakin bir ses ile " Aman be Kuzen senin le de konuşulmuyor " dedi kuzen kelimesine vurgu yaparak.

 

"Yani senden kurtulmama imkan vermeyen genetik bağımızı hatırlatmasan olmuyor dimi " dedim. Duru bunu demem ile kıkırdayıp " Kızım sen bensiz beş para etmezsin ha , ben varsam sen varsın , sen varsan ben varım , işte böyle destekleyeceğiz birbirimizi " dedi İbrahim Tatlıses edasıyla ve bir kahkaha patlattı peşine , o gülünce bende kendime engel olamadım gülmeye başladım , " Sen onu bunu bırak ta orda durumlar nasıl " dedim gülmeyi bırakıp , Duruda gülmeyi bıraktı " Burasından kastın Adliye mi? " dedi muzip sesi ile , gözlerimi devirip "Duruuu" dedim , oda hemen uyarıyı aldı ve dudaklarından ufak bir kıkırtı döküldü "Tamam Savcın bir şey demedim " dedi sonrada devam etti " Adliye sen yokken çok sıkıcı ayy birde başımızda Sanem diye bir cadı var onun ile uğraşıyorum , yani sen gittikten sonra iyice çekilmez bir hal aldı " dedi, bu sefer gülme sırası bendeydi normalde böyle gülen bir insan değilim , sadece Duru ile böyle gülerim her ne kadar kuzende olsak onun bendeki yeri çok farklı , benimde ondaki yerimin farklı olduğuna eminim.

 

" Off gülme İncila seni için hava hoş tabi gittin oraya uğraşan benim " dedi , Sanem bizim Adliyedeki savcılardan biriydi bana pek bulaşmazdı hiyerarşi olarak ondan üst olduğum için ama Duru'ya çok bulaşırdı tabi bizim zır delide altta kalmaz onu çıldırtacak şeyler yapar ve söylerdi.

 

"Tamam , tamam gülmüyorum sustum "dedim , " Hee bu arada hafta sonu gelince bizde kalacağını biliyorsundur umarım , çünkü Annem seni bırakmaz biliyorsun dimi " dedi Duru , o sırada kapı vurulup açıldı ve Ecevit kapıdan kafasını uzattı onu görünce Duruya görüşürüz deyip kapattım telefonu " Müsaade var mı ? Savcım " dedi Ecevit , telefonu masanın üzerine koyup "Müsaade sizin Yüzbaşım " dedim gülümseyip oda kafasını sallayıp içeri girdi " Alpaslan komutanım ile konuştum biz timden ayrı olarak cuma günü yola çıkacağız " dedi.

 

                    

                                          🌓

 

CUMA 12:30

 

Son bir kez aynadan kendime baktım , yatağın üzerindeki çantamı aldım ve odamdan çıktım. Bugün yola çıkıyorduk , altıma siyah deri bol pantolonumu , onun üstüne yine siyah önü fermuarlı bluzumu giydim , çantamı kapının yanına koyup portmantodan deri içi beyaz yünlü ceketimi alıp giydim . Saçlarımı düzeltip kapıyı açıp çıktım evden aynı anda karşı dairenin kapısı da açıldı ve Ecevit çıktı , oda siyahlara bürünmüştü , kapısını kapatıp bana döndü " Günaydın " dedi bende kafamı sallayıp " Günaydın " dedim. Elini kapıya doğru uzatıp " Çıkalım istersen " dedi. Tamam deyip kapıya doğru ilerleyecekken Ecevit "Tek araba ile gidelim istersen daha kolay olur " dedi ona dönüp "Tamam " dedim ve arabama ilerledim kapısını açtığımda Ecevit hareket etmeyip bana bakıyordu , mimiklerimle yan koltuğu gösterip " Hadi gelsene vakit kaybetmeden yola çıkalım " dedim gülerek .

 

Gözlerini kapatıp oda güldü , sonra gözlerini açıp arabaya yaklaştı , kapıyı açarken " Umarım şoförlük te de Savcılıkta olduğun kadar iyisindir " dedi . Bende gülümseyip tek kaşımı kaldırdım ve meydan okuyan bir tonda "Şüpheniz olmasın Yüzbaşım " dedim. Arabaya bindikten sonra , güneş gözlüğümü taktım , Navigasyon'a adresi yazdım , hemen hemen dört saatlik mesafe vardı Ecevit bunu görünce bana baktı " Yavaş yavaş gidebilirsin acelemiz yok " dedi , ama bunu söylerken bıyık altından gülüyordu , bende gülüp "Öyle mi? Peki Yüzbaşım " bu arada arabayı çalıştırmıştım " Benden söylemesi sıkı tutunun " dedim ve arabayı bahçeden çıkardım Ecevit benim iddialı konuşmama kaşlarını kaldırarak güldü ve " Sen öyle diyorsan " dedi ve kemerini bağladı.

 

İKİ BUÇUK SAAT SONRA

 

Sakarya'ya girdikten sonra arabayı sahile yakın bir yere çektim çünkü Ecevit'in biraz nefes alması gerekiyordu anladığım kadarı ile , emniyet kemerlerimizi çözdükten sonra indik Ecevit arabanın önüne geçip kaputa yaslandı ve nefeslendi onun bu haline gülüp arabadan su alıp yanına gittim ve ona uzattım gülerek " İyimi sin? " diye sordum suyu alıp yudumladı ve "İyiyim çok sağ ol " dedi sonunda dayanamayıp kahkaha attım , önce şaşırdı gülmeme sonra oda bana katıldı , ellerimi sallayıp kahkahamın arasında konuşmaya çalıştım " Kusura bakma ama yüz ifaden çok komikti " dedim . " Yok haklısın ama sende beni iyi ters köşe yaptın " dedi .

 

Sonra Ecevit'in gözleri bir şeye takıldı benim gülüşüme , o bana bakarken gülüşüm küçüldü ve dudaklarımda sadece ufak bir tebessüm kaldı , onun ile bakışırken aklıma bu davayı kabul etme sebebim geldi , ileride bizi paramparça edecek o sebep işte o zaman yüzümdeki tebessümde soldu ve bir anda değişen ses onum ile " Gidelim mi artık kadın ile konuşmaya , daha İstanbul'a gideceğiz çok yolumuz var " dedim . Ses tonumu duyduktan sonra şaşırdı , hiç bozuntuya vermeden kafasını salladı ve " Gidelim " dedi , arabaya binip Asuman denen kadının evine doğru yola çıktık.

 

                                            🌓

 

Geldiğimiz ev şehrin biraz dışında kalıyordu , iki katlı müstakil bir evdi ve kocaman bir bahçesi vardı .

 

Bahçe kapısından girdikten sonra eve doğru giden taş bir yol vardı , oradan ilerledik , gözüm Ecevit'te idi etrafa garip bir şekilde bakıyordu. Gözlerinde farklı bir duygu vardı başkası baksa anlamazdı ama benim anlayacağım bir bakıştı. Yıllardır ne zaman boynumdaki kolyeye baksam aynadan gördüğüm bakış , onun bakışlarında da aynısı vardı. Özlem vardı.

 

Evin önünde durduk ben hemen ileri atılıp kapıyı çaldım , biraz bekledikten sonra kapı açıldı , kapıyı ellilerinde bir kadın açtı , sevecen bir yüz ifadesi vardı , hemen söze girdim " Merhaba ben Cumhuriyet Savcısı İncila Akel " dedim ve çantamdan kimliğimi çıkartıp gösterdim sonrada elim ile Ecevit'i gösterip " Beyefendide Ecev-" tam onu tanıtacakken sözümü kesip " Biz Asuman hanım ile görüşmeye gelmiştik " dedi ben ona garip bir bakış atarken kadın konuşmaya başladı " Asuman benim , konu nedir ? " dedi ama gözü Ecevit'in üstündeydi ,bir yandan onu inceliyordu , " Zeynep sönmez ve Agah sönmez hakkında " dedim. Onların isimlerini duyunca şaşırdı ve Ecevit'e bir bakış attı. Kısa bir bakıştı ama yakalamıştım , sonra bana dönüp kapıyı geriye doğru açıp "Buyurun içerde konuşalım " dedi.

 

                                         🌓

  

 

İçeri girdikten sonra Asuman hanım bize sıcak çay ikram etmişti , evin içi garip bir şekilde çok hoşuma gitmişti , aile sıcaklığı vardı evde , yani en azından salonda.

 

" Bize Zeynep Sönmez hakkında biraz bilgi verebilir misiniz ? Örneğin ailesi hakkında , kayıtlarda hiç kimseye rastlamadık " dedim. Asuman hanım hüzünlü bir gülümseme ile " Zeynep'in kimi kimsesi yoktu , bir tek ben vardım , Zeynep daha üniversitedeyken bir gün o Agah olacak şerefsiz kızcağızı görmüş , sonra Zeynep'in peşinde dolanmaya başlamış tabi Zeynep yüz vermemiş , istemiyorum demiş , ama o pislik reddedildikçe daha da sapıtmış , Zeynep'in ailesine kadar gitmiş , babasına kızını istiyorum kaç para istiyorsan demiş , o kanı bozuk babası da vermiş kızı , Agah aldı kızı buraya getirdi zorla evlendi kızla , burada kimse ile konuşmazdı Zeynep , zaten civarda tek tük ev var onları da sahipleri yazlık olarak kullanıyorlar yazın gelip iki ay kalıp giderler " Asuman hanım konuşurken bakışlarım Ecevit'e kaydı sonrada eline , öyle bir sıkıyordu ki elini parmak boğumları bembeyaz olmuştu , dikkatimi tekrar Asuman hanıma verdim.

 

"İşte bir tek benimle arkadaşlık ederdi Zeynep , Agah bir tek benimle konuşmasına izin verirdi , işte gel zaman git zaman Zeynep alıştı bu esarete , daha doğrusu alışmak zorunda kaldı " tam burada gözleri Ecevit'e kaydı , sonra toparladı kendini ve devam etti . " Zamanla Zeynep 'in esareti son buldu yani artık dışarı falan çıkabiliyordu" dedi.

 

" Peki ölümü kayıtlarda kalp kri- Ahh " üstüme dökülen çay ile çığlık attım , Konuşurken elim Ecevit'in eline aldığı çaya çarpmıştı ve üzerime dökülmüştü , Allahtan çay soğumuştu da ucuz yırtmıştım , Ecevit ayağa kalkıp elini bana uzattı " Kalk hemen hastaneye gidelim " dedi ve kolumu tuttu , " Gerek yok çay soğuktu sadece üstüm başım battı , arabada kıyafet var zaten değiştiririm " dedim , Ecevit "Emin misin ? " dedi , cevap olarak kafamı salladım sonra Asuman hanıma dönüp "Lavaboyu kullana bilir miyim ? " dedim , çay dökülünce bir an endişelenmişti oda , gülümseyip " Tabi ki girişte sağdaki kapı " dedi , kafamı sallayıp çıktım salondan zaten salon girişte soldaydı , lavaboda tam karşısı.

 

                                         🌓

 

İncila salondan çıktıktan sonra Ecevit gergin bir şekilde beklemeye başladı , Asuman hanımın üzerindeki bakışları da en büyük sebepti bu gergin bekleyişe.

 

" Çok değişmişsin oğlum " Asumanın söylediği şey ile , gerginlik ile salladığı bacağı durdu ve hiç bozuntuya vermeden "Anlamadım " dedi. Asuman gülümseyip "Aslında kapıda ilk gördüğümde tanımıştım ama ufak bir şüphe vardı içimde sonra adını söyletmeyince emin oldum " dedi. Ecevit gözlerini kapatıp hüsran ile nefes aldı , Asuman konuşmaya devam etti " İnsan hiç büyüttüğü olmayan evladı yerine koyduğu çocuğu tanımaz mı ? " sona doğru bir yaş düştü Asumanın gözünden , aynı anda Ecevit'inde gözünden bir damla gözyaşı düştü ve kayboldu teninde , sonra gözlerini açtı ve Asumana baktı " Savcı hanımın haberi yok anladığım kadarı ile ama benden demi kaçacaksın oğlum " aynı zamanda keder ile iç çekti Asuman. Kolay değildi eline doğan , olmayan evladı yerine koyduğu oğlu gelmişti yıllar sonra ama geçmişi silerek , o çocuk olmaktan vazgeçerek.

 

Asuman daha fazla dayanamadı ve kalkıp Ecevit'in yanına oturdu , bir Anne edası ile yüzündeki yaşları yavaşça silerek konuştu " Ulus'um , Annem , o zamanda söyledim senin bir suçun yoktu , o çocuk olmaktan vazgeçme , unutmak için çabalama " dedi. Ecevit kendini hüngür hüngür ağlamamak için o kadar sıkıyordu ki , yüzü kızarmıştı "Ama benim yüzümden oldu " dedi.

 

Asuman kafasını iki yana salladı ve " Hayır hepsi baban olacak o adamın suçu , Agah'ın suçu " dedi Asuman ve devam etti "Anneni o öldürdü , Zeynep'i o öldürdü ".

 

İkili konuşurken hesaba katmadıkları bir şey vardı ; oda İncila'nın kapının yanında , duvara yaslanmış bir şekilde onları dinlediği.

 

Loading...
0%