Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Lidena

@ladyrebel

Kuzey Doğu Vandol Eğitimhanesi

 

Mias ikisini kolundan tuttuğu gibi odaya geçti ve kapıyı hızla kapattı. Koridorun uğultusu ise tüm binayı sarsmıştı.

"Çıldıracağım!" dedi Mias. Ellerini saçlarına daldırmak ve yolmak istiyordu. Odanın içerisinde sağa sola yürürken Eris göz ucuyla Lidena'ya baktı ve yalandan gülümsedi.

"Bir yanlışlık olmuş değil mi?" dedi bir umutla. "Lidena'yı kızların yanına götürecekler mi?"

Mias duyduğu sözler ile öfkeyle Eris'e baktı ve kolundan tuttuğu gibi kendine çekip Lidena'dan uzaklaştırdı.

"Onun buradaki en iyi savaşçı olduğunu düşünüyorlar. " dedi dişlerinin arasından. Lidena duymasın diye sessizce konuşuyordu. "O, bu durumdan şikayetçi değilken bizim şikayetçi olmaya hakkımız yokmuş!"

Eris, uzun uzun arkadaşının gözlerine baktı. Çok sinirli gözüküyordu. Bu duruma gerçekten canı sıkıldığı belliydi. Üstelik kızın hemen yanı başlarında olması da duruma hiç yardımcı olmuyordu.

"Tamam. O rahatsız değilse biz neden olalım?" dediğinde Mias durup Eris'in gözlerine baktı.

"Ne?"

Eris ellerini arkasına koydu ve ciddi bir tavırla cevapladı.

"Biz iki erkeğiz ve o bir kız. Çoğunlukta olan biziz. Neden rahatsız olan biz olalım. Belki ileride o burada durmak istemeyecek. Neden böyle düşünm-" Dediği sırada arkasından gelen gürültü ile geriye döndü. Lidena kendisini gürültüyle yatağa atmış ve kılıcını yastığının altına sıkıştırıp uyumaya hazırlanmıştı.

Mias, elini arkadaşının omzuna koyarken şaşkınca mırıldandı.

"İnan bana dostum sanırım tek rahatsız olacak olan biziz."

Genç kız, dünyayı hiç umursamadan uykusuna odaklanmışken Eris ve Mias son derece gergin birkaç saat geçirmişlerdi. Bu olay sadece küçük odada dönmemiş, erkeklerin tamamı bu olay yüzünden birbirine girmişti. Kimi durumu doğru bulmuyor kimi neden onların odasında kalmadığı hakkında tartışıyorlardı. En sonunda büyük bir çan sesi duyuldu. Bunun üzerine Lidena gözlerini açtı ve ışığı yaktı. Bu ses de neydi?

"Akşam yemeği vakti."

Eris, kafası karışmış gözüken kızı aydınlattıktan sonra üzerine bir ceket aldı.

"Acıkmış olmalısın." dediğinde Lidena dağılmış kısa saçlarını geriye attı ve etrafa bakındı. Mias da Eris gibi hazırlanıyordu.

"Biraz."

Yatağından inip botlarını giyerken Eris aynanın karşısına geçti.

"Ne zamandır dövüşüyorsun?" diye sordu umursamaz gibi ama içten içe herkesin merak ettiği şeyleri o da merak ediyordu.

"Kendimi bildim bileli."

Bunun üzerine Mias da soru sorma cesareti buldu.

"Savaşçı olduğunu nasıl anladın?" dediğinde Lidena ayağa kalktı ve yatağının altındaki kılıcını alıp beline yerleştirdi.

"Birilerini öldürdüğümde."

İki adam da yaptıkları işi bırakıp genç kıza baktı.

"Birilerini mi öldürdün?"

İkisinin de aynı soruyu sorması ile genç kız üstünü düzeltti ve o üzerine bir ceket aldı.

"Evet." diyerek ceketi üzerine giydi.

"Bu..." dediği sırada Lidena dönüp genç adama baktı.

"Savaş nedir?" dedi duygusuzca. Diğer ikisinin cevap vermesini beklemeden yanıtladı. "Derin bir mezarlık."

Eris aynanın önünden çekildiğinde genç kız ile karşı karşıya kaldı.

"Daha önce savaş gördün mü?" Dediğinde Lidena genç adama bir bakış attı.

"Hayatta kalmak için verilen mücadeledir." dedi umursamazca. "Nefes alan herkes savaşın içindedir."

Konunun tartışmaya döneceğini hisseden Mias aralarına girdi ve gözlerini iki genç üzerinde gezdirdi.

"Yemek yemeye gidelim hadi."

Lidena kafasını sallayıp Mias'a döndü ve kapıya ilerledi. Onun peşi sıra ise Eris peşlerine takılmıştı. Üç genç koridoru geçerken herkes kenara çekiliyor ve onlara yol açıyordu. Çünkü grupta bir kız vardı! Buna alışmaları mümkün değildi.

Yemekhaneye indiklerinde genç kız etrafı bir süre inceledi. Sonrasında ise tepsisine az miktarda çorba ve ekmek alıp Mias'ın peşine takıldı. Hep beraber masaya oturduklarında Mias genç kızın aldığı yemeğe bakıp kaşlarını çattı.

"Neden doğru düzgün bir şeyler almadın?" diyerek kaşlarını çattı.

"Asgari miktar her zaman iyidir. İhtiyaç duyduğundan fazlasını istemene sebep olmaz. " diyerek bir parça ekmek koparmıştı ki karşısına iki kız oturdu.

"Merhaba."

Geile, çekingen bir şekilde tepsisini masaya bırakırken gözlerini karşısındaki kızda gezdirdi. Ardından Eris ve Mias'ın suratındaki gergin ifadeye baktı. Üstelik bu kız erkek üniforması giyiyordu.

"Hoş geldiniz." diyen Mias'ın hemen ardından Eris umursamaz bir tavır ile tavuğundan bir parça aldı ve Lidena'nın tabağına bıraktı.

"Bir parça et göz çıkarmaz."

Bunun ardından Mias da kafasını sallayıp önündeki kırmızı etten bir kaşık alıp Lidena'nın tabağına koydu.

"Evet. Güçlenmen için bir miktar et de yemelisin."

Geile ve Lule iki genç adama baktı göz ucuyla. Yüzlerindeki isteksiz ifadeye rağmen ikisi de cömert bir şekilde yemeklerini paylaşmışlardı. Bu onları bir ikileme düşürdü. Bu kız burada ne yapıyordu?

"Ben Geile bu arada."

Lidena karşısındaki kıza kısa bir bakış attıktan sonra hafifçe kafasını salladı.

"Lidena."

Çorbasından bir kaşık aldığı sıra Eris birazcık ortamı yumşatmak gerektiğini hissetti.

"Kendisi aramızda yeni." dediğinde Lule dönüp Lidena'ya baktı.

"Neden erkek üniforması giyiyor?"

Bu soru üzerine diğerleri de dönüp Lidena'ya bakmıştı. Evet üzerindeki işlemeli ceket, beyaz gömlek ile tamamen bir erkek gibi giydirilmişti.

"Bizim yurdumuzda kaldığı için sanırım."

Mias'ın cevabı üzerine Geile kaşlarını havaya kaldırdı.

"Sizin yurdunuzda mı?"

Eris kafasını salladı. Yanı başlarında konuşmalarına rağmen Lidena öylece durmuş yemeğini yiyordu. Ne kadar bu dört kişi ile aynı masada oturuyor olsa da kulağı arkasındaki masadaydı.

"Cidden onu eğitimhaneye kabul etmişler." dedi Fanra'ya. Ult gerçekten de sinirliydi. Üstelik bir kızın topluca onları yenmesi daha da körüklüyordu.

"Beni de germe Ult."

Fanra'nın yemek yiyişini izleyen Ult yumruklarını sıkarak tabağına baktı.

"Sanırım bu kızı düşmanım olarak görmeye başladım."

Fanra kafasını kaldırıp karşısındaki adama baktı. Gerçekten kin güdüyordu. Elinde olsa şimdi kalkar bir kez daha savaşırdı. O kadar belliydi ki yüzünden.

"Saçmalama. Böyle gereksiz şeylerin peşinden gitmeye vaktimiz yok."

Ult tam cevap verecekken bir sözcü geldi. Yemekhanenin en ortasında durup bağırdı.

"Lidena Nien! Büyük salona çağrılıyor!"

Lidena hızlıca kaşığını tepsiye koydu ve yerinden kalktı. Kalktığı esnada kendisine bakan birkaç kişiyle de göz göze gelmişti. Hiç umurunda olmadı. Diğerlerinin hakkında neler konuştuğunu umursamadan çıkıp gitti.

Genç kız uzun bir koridor ve merdiveni aşıp büyük salona girdiğinde Nuyya'nın kendisini beklediğini gördü.

"Merhaba Lidena."

Güzel kadın zarifçe kendisini selamladığında Lidena hızlıca selam verdi.

"Emret komutanım!"

Nuyya alayla güldü bu haline. Sonrasında ise elindeki içki dolu kadeh ile yanına geldi.

"Yarından itibaren buradaki bütün eğitmenlerden azar azar eğitim alacaksın. Yetim olarak gözüktüğün ve bir kütüğün olmadığı için senin soyunu bulamıyoruz." diyerek kadehini yan masaya bıraktı ve genç kıza doğru ilerledi. "Bir savaşçı olduğunu sanan büyücü olabilirsin."

Lidena gözlerini kadında gezdirdi. Kendisi bir büyücü değildi. Bundan emindi. Bir savaşçı olarak doğmuş, büyümüş ve öyle de ölecekti. Bunca eğitimin bir tesadüf ya da hata olduğunu sanmıyordu. Hayat onun kılıcındaydı.

"Bir savaşçı olduğuma eminim." dediği esnada büyük salona Ovrin girdi. Gözlerini karşısındaki kızda gezdirdikten sonra Nuyya'ya döndü.

"Konuşmak için müsait misiniz?"

Loading...
0%