Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Lidena

@ladyrebel

Eline tutuşturulmuş olan çubuğa bir bakış attı ve gözlerini çubukta gezdirdi. Eğitmen gelip de ucunu tutuşturduğunda öylece çubuğa bakmıştı.

"Elin yandığında çubuğu yere at."

Verilen öğüt ile Lidena sessizce elinde yanan çubuğa baktı. O çubuğa, topluluk ona bakıyordu. Çubuk yandıkça yandı. Alevi arada büyüdü arada söndü. Uzun süre elinde tuttuğunu görenler onun soyunun ateş olduğunu düşündü.

"Soyu ateşmiş." diyen Mias ile Eris kollarını bağladı.

"Tavırlarında da vardı bir şeyler. " dediğinde Geile dönüp Eris'e baktı.

"Benim tavrımdan da belli oluyor mu ateş olduğum?"

Eris, gözlerini kısa boylu ve kısa saçlı olan kızda gezdirdi ve hafifçe gülümsedi.

"Üzgünüm. Sen daha çok su gibisin. Saldırgan durmuyorsun." dediğinde genç kız biraz geri çekilip düşündü. İltifat mı etmişti? Yoksa kendisi yanlış mı yorumluyordu?

Eris ise utanarak gözlerini kaçırmıştı ki bir şey dikkatini çekti. Kocaman olmuş gözler ile Lidena'nın yanında koşmuş ve bileğinden kavradığı gibi sopaya sertçe vurmuştu. Köz olmuş birkaç parçası etrafa saçılırken Eğitmen Ovrin gözlerini genç adama dikti.

"Ne yaptığını sanıyorsun?!"

Bağırışı ile Eris sertçe yutkunup arkasını döndü.

"Ateşin soyu olması için onun zarar görmesi gerekmiyor muydu? Eli mahvolmuş." diyerek birkaç adım yana kayıp kızın elini kaldırdı. Kıpkırmızı olmuş teni soyulmuş, bazı yerler çoktan su toplamıştı.

"Neden elinin yandığını söylemedin?"

"Elimde tutabildiğim kadar tutmam gerektiğini düşündüm." diyerek elini yanındaki genç adamdan çekip kurtardı. Şu anda acısı pek de umurunda değildi. Savaş denen şey bir kap meyveli yoğurt değildi ne de olsa. Daha fazlasına alışmalıydı vücudu.

"Hayır küçük hanım. Canın acıdığı an geri çekmelisin." diyen eğitmen Ovrin derince bir nefes aldı. "Oda arkadaşı revire götürsün." diyerek birkaç adım attığında Eris "Emredersiniz!" diyerek Lidena'ya dönmüştü. "Oda arkadaşı(!)."

Eris, gelen cümle ile dönüp yeniden eğitmene baktı.

"Emredin!" diyerek hazırda durduğunda Ovrin gözlerini genç adamda gezdirdi.

"Sen onun oda arkadaşı mısın?"

"Evet, efendim."

Ovrin sessizce kafasını salladı ve önüne döndü.

"Şifacılar hafta sonu geliyor. Sağlıkçı ilk yardımda bulunsun."

Eris ve Lidena asker selamlarını vermiş ve sınıftan ayrılmışlardı. Bu ayrılık onların biraz baş başa kalmasını ve birbirlerini tanımasını sağlamıştı. İyi ya da kötü.

"Neden elin yandığında bırakmadın?"

"Ufak bir yanıktan ölmem."

"Amaç bu değil ki." dediğinde Lidena yan bir bakış attı. "Amaç hangi soydan geldiğini öğrenmek. Ne kadar dirençli olduğunu ölçmüyorlar."

"O zaman ben ölçerim."

Beraber uzun koridoru aştıklarında Lidena elini yumruk yaptı. Yanığın acısı yeni yeni kendini gösteriyordu.

"Bu kadar yabani olmanın bir sebebi var mı?"

Eris'in iğneleyici sözüne karşı genç kız dönüp yüzüne bile bakmadı.

"Bir odada büyüdün sanki..." diye mırıldandı Eris. "Sanki hiç insan görmemiş gibisin."

Merdivenleri inerken genç kız elini kaldırmış ve beyaz tenini çevreleyen acımsı kırmızılığa bakmıştı.

"Acıyor mu? "

Eriş sormadan edemedi. O, ince bir ruha sahipti. İnsanları ve onların acılarını önemserdi. Lineda'nın aksine.

Lidena cevap vermeyince sessiz ve oldukça derin bir nefes çekmişti. Eğitimhanenin en bir alt katına daha indiklerinde etrafa bakındı.

"Sanırım sağ taraftan gideceğiz." diyerek elini ensesine attı ve sağ tarafa yöneldi. Lidena genç adamın kararsız adımlarını şöyle bir süzüp elini kınına attı. Yabancı yerler en tehlikelileridir.

Eris de eğitimhanede yeni olduğu için pek de etrafı tanıyamıyordu. Öylece dönüp duruyor ve genç kızı sağlıkçılara götürmek istiyordu.

"Sanırım... " diyerek karanlık ve sonu gözükmeyen koridora baktı.

Lidena "Kaybolduk." diyerek sözünü tamamladı.

Eris gülerek genç kıza baktı.

"Hemen yolumuzu bulacağım. " diyerek geriye döndü ancak ayağı bir şeye takıldı. Düşmemek için elini duvarlara dayatmaya çalışmıştı. Onun bu komik çabasını izleyen Lidena duyduğu garip bir ses ile kafasını kaldırıp tavana baktı.

"Tanrım! Bunu kırdığım için bana kızmazlar umarım! " diyen Eris sütun üzerinde döndürdüğü ejderha heykelini düzeltmeye çalışırken yüksek bir ses duydu. Şaşkınca arkasını döndüğünde ne yapacağını bilemedi.

Karşı duvar sürtünerek geriye çekilmiş ve birkaç merdiven basamağı, zifiri karanlığın içine doğru, çıkmıştı.

"Buranın sağlıkçılara gittiğini sanmıyorum. " diyen Eris basamaklara bakan kızın karşısına geçti.

Lidena önüne çıkan adam kısa bir bakış attıktan sonra koridora baktı. Kendisi bu vatanın hükümdarı değildi ancak babası bir hiç uğruna ölmüş de olmamlıydı. Bu yüzden bu koca toprak parçasının her şeyini bilmeye hakkı vardı. Var olmalıydı.

"Doğru." diyerek kılıcının kınını dönmüş ejderhaya dayadı ve gizli geçidin kapanmasına sebep oldu. "Geri dönelim."

Eris öylece dönüp giden kıza baktı bir müddet. Cidden umurunda değil miydi? Şahsen kendisi delicesine merak etmişti ancak "imparatorun savaşçısıyım" diye dolanan manyak bir kızın yanında belli edemedi.

"Sanırım yanlış tarafa döndüğümüz için bu-"

"Ne işiniz var burada? " bir anda yükselen ses ile kafasını kaldırdı. İleriden gelen iki şövalye dikkatle bize bakıyordu.

"Sağlıkçıları arıyorduk ancak kaybolduk. " dediğinde şövalye dikkatle Lidena'ya ve elindeki kılıca baktı.

"Eğitim alanlar silah taşıyamazlar." diyerek eline uzandığında genç kız ayağını kınına vurdu ve döndürerek geriye attı.

"Komutan Orvin de dahil olmak üzere, herkes kılıcımın varlığından haberdar."

"Kural kuraldır, senin hükmün buna uymaktır. " diyen muhafız uzandığında Lidena bir ayağını geriye attı ve kınını sıkıca kavradı.

"Buradaki herkes beni kılıcımla kabul etti." dediğinde muhafız sinirle güldü.

"Öyle mi küçük kız? "

Eris, tedirgince Lidena'ya sonrasında ise muhafızlara baktı.

"Komutan Ovrin bizi sağlıkçılara gönderdi. Sadece kaybolduk. Yardım edebilir misiniz?"

Muhafız yan bir bakış atıp işaret parmağını Lidena'ya tuttu.

"Kılıcı imparatorluğa verirse tabii."

Lidena, sessiz bir nefes çektikten sonra geriye attığı ayığını öne getirdi ve karşılık vermemeye karar verdi.

"Kılıcıma benden başkası dokunamaz. Sağlıkçıya da ihtiyacım yok. " diyerek Eris'e döndü ve hafifçe kafasını salladı. "Geri dönelim."

Eris genç kızın baskısı ile geriye bir adım atmıştı ki muhafız Lidena'nın kılıcına uzandı. Lidena bu hamle ile hızla geriye kaçtı ve kendisine savrulan ele baktı.

"Çekilin."

"Kime emir veriyorsun? " diyen muhafız ile genç kız mırıldandı.

"Halkıma... "

"Ne?"

Kimse ne dediğini duyamadığı o esnada Lidena bir anda kılıcını kavradı ve hızla adamın üzerine atıldı. Kınından çıkarmadan havaya attı ve arkasına vurdu. Kının köşeli ağzı adamın çenesine çarpmış ve bilincini kaybetmesine sebep olmuştu. O yere düştüğünde diğer muhafız şaşkınca geri çekildi.

"Ne yaptığını sanıyorsun? "

Lidena hafifçe kaşlarını çattı.

"Sadece ben vurduğumda kılıcıma dokunabilirsiniz."

Muhafız kızın gözlerindeki ciddiyeti iliklerine kadar hissetti. Gergince yerdeki baygın adamı izledi ve hemen ardından kafasını salladı.

"Bu seferlik görmezden geliyorum. Gidin! " diyerek sanki üstünlük ondaymış gibi konuştu.

Eris, sözleri duyar duymaz genç kızın bileğini tuttu ve telaşla konuştu.

"Başımız derde girmeden kaçalım. "

Kınını beline koyan Lidena ters bir bakış ile bileğini kurtardı.

"Önden yürü. "

Eris, genç kızın bu haline anlam veremedi. Sanki bir şeyler eksikti. Bir şeylerden yoksun gibiydi. İnsanı insan yapan o temel şeyler yok gibiydi onda. Duygular.

 

 

 

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

Merhabalar gençler!

Teoriniz yok mu teoriniz?

Çok pis şeyler planlamak ben. Kurgu hakkında değil ama içerisinde ters köşe var...

Anneme söven puşttur!

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

 

Loading...
0%