Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Lidena

@ladyrebel

"Ok atacağız." dedi komutan Vayral. Elindeki yayı döndürdü ve ucunu gösterdi. "Okun uçları şimdilik sivri değil. Sadece bir mürekkep var. Vurduğunuz yerde iz bırakacak. " dediğinde Lidena elindeki ok ve yaya bakıp düşündü. Küçükken aldığı gereksiz eğitimleri en baştan almak biraz sıkıcı geldi gözüne. Onun ilgilenmesi gereken daha önemli şeyler vardı sanki.

Gözleri Eğitimhane binasına kaydı. Büyücülerin sınıfına bakarken derin bir nefes aldı. Bu gece Eris ona kitabı ona okuyacaktı. En azından fikir edinebileceği somut şeyler olabilirdi.

"Şimdi yaylarınızı gerin... " diyen komutan ile Fanra genç kızı izlediği için hafifçe gözlerini kıstı. Hiçbir şekilde komutanı dinlememişti. Ok ve yay kullanmayı biliyor muydu?

Okun ucunu iki parmağı ile tutup yayını gereceği sıra Lidena hızla yayı germiş ve okun ucunu bir hayli göğe kaldırmıştı.

"Çok uzağa atamayacaksanız okun ucunu yukarı kaldırmamalısınız küçük hanım." dediği esnada Lidena parmaklarını açtı. Ok hızla yayı terk etmiş ve uçan bir paplaya çarpmıştı. Komutan hızla düşen tüylü kuşun yerde yatışına baktı. Okun ucu sivri bile değildi. Çok sert bir darbe almış olması lazımdı ki bu büyük kuş ölebilsin.

"Avladığım kuşu yiyebilir miyim? " dediğinde bütün savaşçılar dönüp ona bakmıştı. Komutan ne diyeceğini bilemedi. Hafifçe kafasını sallarken buldu kendini.

"Tabii, tabii yiyebilirsin. "

Lidena elindekileri kenara atıp vurduğu kuşa doğru yürümeye başladı. Amaç dersten kaçmaktı ve başarılı da olmuştu. Avladığı kuşun bacağından tuttu ve sessizce ilerledi. Muhafızların dinlediği bir kesme geldiğinde arkasını dönüp hala okçuluk öğrenen savaşçılara baktı. Bir tabur asker için fazla acemilerdi.

"Bu akşam bir şeyler içelim. Bu haftanın vardiyası bu gece bitiyor. " diyen bir muhafız ile Lidena çitlerden atladı ve tam karşılarına indi.

"Acaba, ateş yakabilir misiniz? " diyerek elindeki kuşu kaldırdı ve salladı.

"Bu Paplayı nerden buldun? " dedi koyu yeşil gözlü muhafız Lidena ise koca kuşu yere attı.

"Ben avladım. Komutan yiyebileceğimi söyledi." dedikten sonra ayağıyla kuşu dürttü. "Ama benim için fazla büyük. Halk için canını ortaya koyan sizlerle paylaşmak istedim. " dediğinde muhafızlar istemsizce oturdukları yerde dikleştiler. Karşılarındaki erkek çocuğundan bozma kız onları çok güzel poh pohlamıştı.

"Tabii, yiyelim. " diyen diğer muhafız ile yeşil gözlü olan da başını salladı.

Muhafızlar ateş yakarken Lidena hayvanın tüylerini yoldu. Sonrasında içini iyice temizleyip şişe geçirdiler. Kuş pişip saat geçerken Lidena ikiliye baktı ve derince bir soluk aldı.

"İşiniz çok zor olmalı. İmparator sadece şımarık soyluları getirmiş." dediğinde yarası olan muhafızlar hemen kanamıştı.

"Sorma. Hepsi birbirinden beter. " diyerek ateşe bir odun daha attı kısa saçlı olan.

"Üstelik eli silah tutmayı geç iş bile tutmamış bir kesim avanak." dedi yeşil gözlü ve sinirle devam ettirdi. "Hiçbir şey bilmemelerine rağmen bir de evlerindeki refahı askeriyede arıyorlar. "

Lidena bu ikiliden çokça şey duyabileceğini fark etti. İkisi de ağzına kadar dolmuştu sanki. Konuşmak için an kolluyorlarmışcasına döküldüler.

"Peki sizce İmparator Zeord ne düşünüyor? " dedi Lidena etten bir parça ağzına atarak.

Yeşil gözlü olan ateşe baktı ve sessizce anlatmaya başladı.

"Söylenilere göre, Veliaht Gablin çokta dövüş sanatlarının üçünde ustalaşmıştı. Savaşta kaybetmesinin sebebini İmparator Zeord'un onu aşırı zorlamasından dolayı olduğunu söylüyorlar. " dediğinde diğer muhafız araya girdi.

"Bilirsin, 5 temel dövüş sanatında ustalaşmak için bunu kaldırabilecek bir iradeye sahip olmalısın. " dedikten sonra geri çekildi. "Bilinene göre 5 temele sahip kişi sayısı %4 mü ne olabilirmiş. " diyerek kafasını salladığında Lidena dilini damağına dayadı.

"5 temel dövüş sanatı... " diye mırıldandığında yeşil gözlü muhafız güldü.

"Senin, benim gibi insanların bulup Eğitim alamayacağı şeyler." Uzanıp kuşun budunu koparıp alırken Lidena'ya göz kırptı. "Klanların liderleri öğrenir ve seçtikleri kişilere öğretirler."

Genç kız duyduğu sözleri sindirdiği esnada Ult hızla Fanra'yı dürttü.

"Cidden eğitimi astı. Bir kuş vurdu ve tüm dersten kaçtı resmen. Bir de iki muhafız bulmuş, ateş başında et yiyip keyif çatıyor. "

Fanra, gözlerini ağır ağır Lidena'ya çevirdi. İki erkeğin yanında hiç çekinmeden oturup et yiyen bir kız. Eğleniyor gibi de gözükmüyordu zannınca. Bakışlarında farklılık vardı. Diğerlerinde olmayan ve insanı şüpjeyeten bir şey.

"Pek keyifli değil gibi. " dediğinde Ult kaşlarını çattı. O sırada birinin attığı ok ayağının önüne düşmüştü. Ult korkarak geri çekildikten sonra kendisine ok atana bakıp bağırdı.

"Dikkat etsene lan!"

Herkes işinde gücündeyken Eris gergince zincirlendiği kapsüle bakıyordu. Geile, cam kapanın içerisindeki Eris'e baktıktan sonra Mias'a döndü ve gergince söylendi.

"Eris kainatı da yönetmiyormuş." dediğinde Mias gergince nefes aldı.

"Ruha yönetmek çok zordur." dediğinde Lule de başını salladı. "Üstelik ruha hükmedenler savaşa gitmez, cephede kalır kendilerini geliştirirler. Bu onun için çok zor olacaktır."

Mias'ın sözleri ile Geile dişlerini sıktı. Bu hiç hoşuna gitmemişti. Eris'in yaşayacağı zorluklar bir yana onunla vakit geçiremeyecek olması bir yanaydı.

Eris asık bir surat ile dışarı çıktığında Mias motive edercesine yanına gitti.

"Belki çok güçlü bir ruh olacaksın? " dediğinde Eris isteksizce kafasını iki yana salladı.

"İnan bana hiç gücümün olmamasını yeğlerim. " dediğinde Geile gergince ellerini ovuşturdu.

"Öyle deme. Ruha hükmedenlerin birbirinden farklı özellikleri oluyor. " diyerek bir yol aradığında Eris yüzünü çevirdi.

"Siz savaşırken uyuyup geleceği görmeye çalışırım artık. " Yerden yeleğini aldıktan sonra hiçbirine bakmadan merdivenlere yöneldi. "Ben odama çıkıyorum. "

Onun kızgın bir halde çekip gidişini izleyen üçlü birbirlerine baktılar. Eris buraya geldiğinden beri hiç agresif bir tavır sergilememişti ama ruha hükmetmek istemediği her zaman belliydi ve ne yazık ki onun gücü buydu. Diğerleri gibi cephede bilfiil çatışamazdı.

Genç adam sinirle merdivenleri çıkarken karşısına bir anda çıkan savaşçılardan biri ile geri çekildi.

"Hey pisişik! " dedi iri yarı çirkin bir şey. "Duydum ki kılıcı kınındaki kızla aynı odadaymışsın." dediğinde Eris kaşlarını çatmış ve yakasını tutan ele bakmıştı ki bir şey sertçe adamın eline vurdu. Acı içerisinde elini sallayarak geri çekildiğinde dönüp arkasına bakmıştı.

Lidena suratsız bir halde karşısındaki adama bakıyordu. Yere düşen kını görünce de her şey yerine oturmuştu.

Lidena elindeki kılıcının parlak metaline baktıktan sonra kafasını iki yana salladı.

"O adamla halletmem gereken işler var." diyerek yanlarına yürüdüğünde Paya birkaç adım geri çekilip düşmancıl bir tavır ile Reis'e baktı.

"Bu eziğe mi? " dedi dalga geçercesine. "Duyduğuma göre büyücü olup da büyü yapamayan tek insan buymuş. "

Lidena umursamadan yanlarına gitti ve ayağıyla kınını havaya atıp yakaladı.

"Sanmam." diyerek Eris'e baktı ve tam karşısına geçip onu arkasına aldı.

"Burada öldüremeyeceğim tek insan sizden ezik olamaz."

Eris duyduğu sözler ile kaşlarını çatmış ve eğilip Lidena'nın yüzüne bakmıştı.

"Onu mu öldüremeyeceksin? " dedi Paya alayla. "İstersen ben sana nasıl öldürebileceğini göstereyim. " diyerek yumruğunu Eris'e sallamıştı ki Lidena kolunu tutmuş ve hızla geriye takla atmıştı. Kolu dönen Paya da zorla takla atmış ve yüz üstü yere düşmüştü.

"Onu hiç kimse öldüremez."

"Tanrı bile... "

 

Loading...
0%