@ladyrebel
|
Rivzan Dağı, Eğitimhane yolu
"Nereye gidiyorsunuz böyle?" dedi yaşlı adam birer kap yemeği masaya bırakırken. Gözleri permeperişan olmuş iki genç adamdaydı.
"Eğitimhaneye gidiyoruz. " dedi Reyni. Önündeki tabağı iyice yakınını çekti ve bir kaşık yemek attı ağzına.
"Daha fazla talebe almayacaklar diye biliyorum. " diyen yaşlı adam da merakla yanlarına oturmuştu.
"Öğrenci olmak için gitmiyoruz. Bir havadisimiz var onu ileteceğiz. " dedi Dorsa da yemeğin arasında.
"Çok mu önemli? " dediğinde ikisi de cevap vermemişti. "Peki niye böyle harap bir haldesiniz? " deyince Reyni sinirle elini masaya koydu.
"Yol boyunca serseriler yolumuzu kesti! " dedi yaşlı adama bakarak. "Anladık savaştayız, anladık kıtlık var ama hala aynı toprakların üstündeyiz. Düşmandan çok zulm ediyorlar. "
Dorsa başını salladı. Yol boyu o kadar çok zorluk çekmişlerdi ki, çabucak varmayı düşündükleri eğitimhaneye hala varamamışlardı.
"Ah genç adam ah... " dedi yaşlı adam. Sonrasında dizlerini ovaladı. "Şimdi kalkıp çıkmak için saat çok geç. Yarın hiç durmadan giderseniz akşam üstü varmış olursunuz. " dediğinde Reyni elini beline attı ve sessiz bir nefes çekti.
Bu mektubu muhakkak iletmeliydi. Yoksa o kız İmparator Zeord'u gerçekten öldürebilirdi.
. . .
Kuzey Doğu Vandol Eğitimhanesi
"Bugün ikişer takım olacaksınız." dedi komutan Paran. "Gözlerinizi bağlayacağız, arkadaşınızı ise bir ip ile belinize bağlayacağız. Arkadaşınız size saldırmayı öğretecek. " dediğinde Lidena kafasını kaldırdı ve yukarı baktı. O bir gün savaşçı bir gün büyücü eğitimi alıyordu. Eris ise hiçbir şeye hükmedemedemeyen tek büyücü olarak ruhlar adına ayrı bir sınıfta duruyordu. Koskoca Eğitimhanede ruha hükmeden tek kişi Eris çıkmıştı. O da henüz gücünün ne olduğu hakkında bir fikir sahibi değildi.
Lidena gözlerini komutana çevirdiği esnada karşısına biri çıktı. Siyah gözleri keskin, bakışları sorgulayıcı olan biri.
"Evet, seçilenler eşlerinin beline ipi bağlasın. Sadece bağlayanın çözebileceği şekilde bağlayın. "
Fanra, genç kızın arkasına geçti ve kalın ipi sıkıca beline bağladı. Lidena hafifçe gözlerini kıstı ve Fanra'nın ayak seslerini dinledi. Belini sıkıca saran ipin ardından çenesini dikleştirdi ve komutana baktı.
"Şimdi tahta kılıçları alın." dedikten sonra Lidena'ya ve onun beyaz kınına baktı. "Lütfen silahınızı bu Eğitim boyunca çıkarın küçük hanım. " dediğinde Lidena kınını belinden çıkardı ve sertçe yere sapladı. O kadar büyük bir şiddet ile toprağı gelip yere çakılmıştı ki herkes şaşkınca ona baktı. Fanra bile.
Kılıcın etrafa yaydığı enerjiyi hissetti genç adam. İşte o an anladı. Bu kız dövüşürken sadece güç kullanmıyordu, o büyü de yapabiliyordu. Bu mümkün müydü? Melez diye bir kavram onların diyarında yoktu.
"Tamam, şimdi gözlerinizi bağlayalım. " diyen komutan ile Fanra Lidena'nın karşısına geçmiş ve elindeki siyah bandı kaldırmıştı. Genç kız onun siyah gözlerine gelişi güzel bir bakış attıktan sonra bandı çekip aldı. Kendi gözlerini kendi bağlarken herkes Fanra'ya bakıyordu. Herkesin Fanra'nın yerinde olmak istediği oldukça açıktı. Fanra eğilip ipin diğer ucunu kendi beline bağladı ve genç kızın sağına geçip bekledi.
"Şimdi takım takım savaşacaksınız. Gözleri bağlı olanları yönlendirecek ve karşıdaki göz bağlı olanların olası saldırılarından da koruyacaksınız." dedi komutan Paran. "Kim ki , gözü bağlı olan, silahın ucundaki mürekkebi rakibinin boğazına sürer, o zaman rekabet biter. "
Lidena derince bir nefes aldı ve tuttu. Sonrasında ise nefeslerini giderek yavaşlattı. İhtiyacı olandan fazlasını çekmedi ciğerlerine. Nefesi giderek azaldığında iç sessizlik kazandı ve etrafı çok daha net duymaya başladı. O, halihazırda tüm bu eğitimleri almış bir savaşçıydı.
"Eğitim başlamadan önce takım arkadaşınız ile iletişim kurmanız için 15 dakikanız var. "
Fanra gözlerini öylece duran kıza çevirdi. Kendisi hiçbir harekette bulunmadığı gibi Lidena da herhangi bir eylemde bulunmamıştı. Diğerlerinin ısındığını gördüğünde derince bir nefes aldı ve yavaşça genç kızın önüne geçti. Lidena sanki onun kendisine baktığını görüyormuşçasına kafadını kaldırmış, suratına dönmüştü yüzünü.
"Alıştırma yapalım. " dediğinde genç kız eli içerisindeki tahta kılıcı tuttu ve pozisyon aldı.
"Ne kadar az ses yaparsan o kadar iyi. " dediğinde Fanra dönüp diğerlerine baktı. Herkes bağırıyordu.
"Sağa kılıcını kaldır! "
"Eğil! "
"Zıpla! "
"Koş! "
"Diğerleri bağırıyor. " dediğinde genç kız durup diğerlerini dinledi.
"Bu bizim avantajımız."
Genç adam siyah gözlerini kıstı ve genç kızın yüzünü inceledi. Kırmızı dudaklar, keskin çene çizgisi olan bu kız sıradan birinin çocuğu olamazdı.
"Beni dinlemeyeceksen nasıl saldıracaksın?" dediğinde Lidena tahta kılıcın ucunu yere dayadı ve ellerini üst üste koydu.
"Ben hep sağ tarafa saldıracağım. Eğer düşmanım soldaysa ipi bir kere çek. Eğer düşmanım karşımdaysa ipi iki kere çek." dedikten sonra derince bir nefes aldı. "Eğer arkamda ses yapmazsan düşmanımı ve düşmanımı yönlendireni rahatça duyup ona göre hareket edebilirim." dediğinde Fanra kaşlarını çattı. Tepkilerini pek belli eden bir adam değildi ama nasıl olsa şu anda Lidena göremiyordu. Saklamasına gerek yoktu.
"Dinleyerek mi savaşmak istiyorsun? " dedi merakla.
"Evet, düşmanımın hamlelerini dinleyip ona göre saldırmam çok daha etkili olacaktır çünkü o bizim ne zaman saldıracağımızı asla bilemeyecek. "
Fanra, genç kızın zekasından çok kendine olan güveninden korktu. Ama bu korku onu itelemedi de değil. Kendine çeken bir aurası yok değildi.
"Süre bitti. İlk takım siz gelin sahaya. "
Fanra çıkan ikili takıma bakıp Lidena'nın arkasına geçti.
"Şimdi ipi birkaç kez çekeceğim. Ona göre hareket et. "
Lidena, tahta kılıcı yerden kaldırdı ve belindeki ipi daha da sıktı. Hissetmesi lazımdı. Fanra ipi hiç hareket ettirmedi. İp hiç hareket etmediği için sağa doğru birkaç adım attı. Fanra ipi bir kere çekti. Lidena sola doğru adımladı. Fanra ipi iki kere çekti. Lidena öne doğru adımladı. Fanra ipi sıkıca tuttu ve geri çekti. Lidena buna bir şey dememişti. Ne yapacağını bilemedi.
Ensesinde bir nefes hissedene kadar.
"Eğer ipi bu denli uzun çekersem eğil Lidena. "
Genç kız sözleri duyduktan sonra hafifçe eğildi ve elini toprağa koydu. Herkesten sakladığı bir şey vardı. Saçlarıyla birlikte kesip attığı, kimseye göstermek istemediği bir şey. Göstermek istememesinin sebebi korkup çekinmesi değildi. Göstermek istememesinin sebebi avlamak istediği bilginin kendisinden korkup kaçabileceğiydi.
"Anladım."
"Fanra ve Lidena, sıra sizde! "
Komutanın bağırışı ile ikisi sessizce sahaya çıkmışlardı. Karşısındaki rakipleri iki iri yarı erkekti.
"Sence kazanabilirler mi?" dedi Ult takım arkadaşına.
"Boyutlar yanıltıcıdır. Kaybedecek gibi gözüküyorlar ama bilemeyeceğim. "
Tahta kılıçlar kırmızı boyaya bulandı. Fanra sessizce Lidena'nın arkasına geçti. Lidena ise başını eğdi gözlerini kapattı. Nefeslerini yeniden yavaşlattı. Yavaşlattı.
"Dövüş! "
"İleri! "
Karşıdaki adamın bağırışı ile Lidena hızla sağa kaçıp kılıcını sola doğru savurdu. İleri atılan gözü bağlı savaşçı ise sağa kaydığında Lidena'nın savurduğu kılıç Şah damarını kızıla boyamıştı.
Başlaması ile bitmesi bir olan düello ile herkes şaşkınca durdu. Fanra genç kızın atikliği ile dönüp diğerlerine baktı. Komutan bile son derece etkilenmiş bir vaziyette genç kıza bakıyordu. "Bitti." dedi Fanra sessizce yanına gitti. "Gözlerini açabilirsin." Lidena kafasını iki yana salladı. "Hayır. Ders bitene kadar kalsın. Şu anda görüyormuşçasına duyabiliyorum."
|
0% |