@ladyrebel
|
Lidena eşyalarını çantasına doldurduktan sonra kitapları özenle yerleştirdi. "Emin misin? Nereye gideceğiz? Paran var mı? " diyerek gelen Eris çantasını sırtına yerleştiriyordu. "Fazla konuşmak hoşuma gitmiyor. En önemli sorunu seç ve sor. " diyerek çantasını aldı ve kılıcını özenle sırtından kemerine geçirdi. Eris bu söz ile duraksadı ve birkaç adım geri çekildi. Öyle böyle söyleyince bir duraksamıştı. "Bir planın var mı? " dediğinde Lidena başını salladı. "Var." Genç adam derin bir nefes koy verip gülümsedi. "Ne?" "Planımın olmaması. " Yüzündeki gülüş geldiği gibi giderken Lidena odadan sessizce çıkmıştı. Saat gecenin üçüydü. Sessizce koridordan geçmişti. Lidena kitapları ararken birçok gizli geçit bulmuştu. Gizli kapılardan geçtikten sonra kendilerini dışarı atmışlardı. Eris yaptığının ne kadar doğru olduğunu sorguluyordu sürekli ama düşününce babası olanlardan sonra asla kendisi ile gurur duymazdı. İki genç Eğitimhaneden bir hayli uzaklaştı. Yol boyu ne Lidena konuştu ne de Eris. Eris'in içerisindeki kaygılar o kadar büyüktü ki onu yiyip bitiyordu. Bu yüzden hiçbir şey söylemedi. Sadece Lidena'yı takip etti. . "Erken mi kalktılar? " Mias, oda arkadaşlarını göremeyince kaşlarını havaya kaldırmıştı. Lidena ve Eris bir hayli yakınlaşmıştı. Arada bir Geile bu durumu kendisine söylüyordu ama Mias Eris'in Geile'den hoşlandığına o kadar emindi ki bunu gözardı ediyordu. O sabaha kadar. Yemekhaneye indiğinde onları göremedi. Geile ve Lule'ye sordu ancak onlar da görmediğini söyledi. Mias, Eris'in sınıfına gidip orda da bulamayınca komutan Ovrin'e bu durumdan söz etti. Komutan Ovrin ise tüm muhafızları ayağa kaldırmış, tüm eğitimhaneyi aratmaya başlamıştı. "Duydun mu? " dedi Ult yerinde zıplayarak. "Lidena ve Eris kaybolmuş. Herkes aşık olup firar ettiklerini söylüyor. " Fanra duyduğu sözler ile Ult'a baktı. Lidena denen kız öyle çabuk aşık olup kaçacak bir şey değildi. Kesinlikle altında bir şeyler vardı. Muhafızların her yeri arayışını izlerken Fanra, Komutan Paran'ın kendisini çağırdığını gördü. Ult'y geride bırakıp seri adımlar ile komutanının yanına gitti. "Beni mi çağırdınız Komutanım?" dediğinde Komutan Paran elini omzuna koydu ve genç adamın gözlerine baktı. "Annen seni çağırıyor. Kimseye gözükmeyen yanına git." Fanra duyduğu sözler ile kaşlarını çattı. Annesinin onu çağırma ihtimali çok düşüktü. Demek ki felaket bir şey olmuştu ki kimliğinin açığa çıkmasını bile göze almıştı. Sessizce başını salladı ve hızla oradan uzaklaştı. Hiç kimseye görünmeden eğitimhaneyi dolanmış ve annesinin odasına çıkmıştı. Birkaç kere kapıyı tıklattığında kapı hızla açıldı. Nuyya, Fanra'yı bir anda kavrayıp içeri almıştı. Fanra bu anı hareketi anlayamadı. Genç kadın oğluna şöyle bir baktı ve gözleri dolmasın diye dişlerini sıktı. "Elrin... " dedi omuzlarını tutarak. "... Başımız çok büyük belada. Sanırım biz çok büyük bir hata yaptık ya da biri bizi tuzağa düşürdü. " diyerek omzularını bıraktı ve kendi ekseninde döndü. "Ne oldu Hanımefendi Nuyya? " dediğinde kadın hüzünlü bir ifade ile dönüp oğluna baktı. "Kendini saklaman gerekmeyecek sanırım. Çünkü hepimiz ölecek gibiyiz." diyerek birkaç adım attı. "O kız." dedi gözlerine bakarak. "Lidena. Onunla hiç konuştun mu? Sana bir şeyler anlattı mı?" Fanra kaşlarını çattı. Annesi neden Lidena ile ilgileniyordu? "Fazla konuşkan biri değil. " dediğinde Nuyya derince bir nefes aldı. "Şu anda hiç kimsenin haberi yok ama sanırım Lidena, özür dilerim... " dedi kendi kendine "... Veliaht Lidena, İmparator Zeord'un kardeşi eski Veliaht Guan'ın kızı." dediğinee Fanra öylece annesine baktı. "Onlar sürgünde." dedi annesine. "Hem büyü yapabilen hem de savaşçı olan bilen tek soy İmparatorun soyudur oğlum." dedi büyük bir ciddiyet ile. "Terlas Malikanesine bir mektup gönderdim. Yaklaşık 1 ya da 2 hafta içerisinde geri dönüş yapacaklardır. Zannımca Lidena babasının intikamı için Saray'a gidecek. " dedikten sonra arkasını döndü ve koşarak çekmeceden bir pusula çıkardı. Pusulayı sıkıca kavrayıp tekrardan oğlunun önünde durdu. "Lidena'nın kullandığı bir şey, kıyafet, bul ve üstüne koy. Sana yolu gösterecektir. " "Eğitimhaneden gidecek miyim? " Nuyya, derin bir nefes aldı. "Onu bul ve onu koru. " dedi tüm ciddiyeti ile. "Her kimin babası böyle ölse elbet o da intikam almak isterdi. Çok daha kötüsü. Eğer o gerçekten Veliaht Lidena ise iki büyük varsayım var. Ya İmparatorluğu kaburga kemiğinden yeniden ayaklandıracak ya da kendisi bizzat halk dediği insanlarını mezar diye vatanına gömecek. " Fanra (Elrin) annesine baktı dikkatlice. İlk defa bu kadar telaşlı, bu kadar korkmuş gözüküyordu. "Ben mektup gelene kadar diğerlerine onun aşık olup kaçtığını söyleyeceğim. " dediğinde Fanra anlamayarak annesine baktı. "Neden? Neden saklıyoruz? " Nuyya ellerini önünde birleştirdi. "Bazılarımız Zeord'u bazılarımız Guan'ı desteklerdi. Ben ve soyum Guan'ı desteklerdik. Guan sanıldığı gibi ölmedi güzel oğlum. Bu yüzden Guan'ın kızı bizim asil liderimizdir. " Fanra hafifçe başını eğdi ve annesinin kararına saygı gösterdi. "Onun Veliaht olduğuna emin misiniz? " dediğinde Nuyya derince bir nefes aldı. "Eğer ki Veliahtımız değilse bile bu genç yaşta bu denli güce sahip birine sırtımızı dönmemiz tamamen aptallık olur. Sana istediğin her şeyi vereceğim. Biliyorsun ki sen benim için bu gezegendeki en değerli şeysin. Sana inancım sonsuz. Onu bul ve onu koru." diyerek eline bir kağıt tutuşturdu. "Bu kağıt ile istediğin herkes sana kapı açacaktır. Eğer bir sorun yaşarsan bana haber yolla. Eğer onun hakkında haber alırsam ben de sana haber yollayacağım. " dediğinde Fanra selam verdi ve birkaç adım geri çekildi. "Emredersiniz! " Nuyya oğluna gururla baktı ve o da onun gibi geri çekildi. Gözlerine baktı ve tüm sevgisini önüne serdi. "Yüzümü kara çıkarmayacağına eminim. Kendine dikkat et ve sapasağlam bana geri gel. " Fanra ufak selamından sonra odasına gitti. Kendisine küçük bir çanta hazırladı ve annesinin verdiklerini özenle yerleştirdi. Yanına babasından kalan kılıcını ve geçen gün ki eğitimde Lidena'nın kullandığı bandanayı aldı. Ult odaya girdiğinde toparlanan Fanra'yı görünce kaşlarını çattı. "Ne yapıyorsun? " dedi eşyalara bakarak. "Bir araştırma için dışarı gönderildim. " dediğinde Ult şaşkınca önüne geçti. "Biz savaş için eğitiliyoruz ne araştırması?" dediğinde Fanra siyah gözlerinin arkadaşına dikti ve dikkatle baktı. "Savaş için gerekli bir araştırma. Eğitimlere iyice katıl ve kendini ispatla. Görüşmek üzere. " elini iki kere omzuna vurup gittiğinde Ult öylece kalmıştı. Oda arkadaşı ansızın terk etmişti onları. Fanra ise derin düşünceler içerisindeydi. Annesine inanıyordu. İnanıyordu çünkü o kılıcı görmüştü. O kılıcın yere saplandığı an etrafa yaydığı gücü görmüştü. Anlamadığı şey nasıl hiçbir şekilde element bükememişti. Belki de bükmemişti? Kendini neden saklamak istesin? Aldığı izin ile Eğitimhaneden çıkmış ve yola en yakın olan taraftan yürümeye başlamıştı. Eğer o kaçacak olsaydı en kestirme yolu seçerdi çünkü. Pusulayı boynuna astı, bandanayı bileğine bağladı. İşte bu yeni görev uykusuz birkaç gecenin başladığının en büyük habercisiydi.
|
0% |