@ladyrebel
|
"Yardım edin! Yardım edin?! " Lidena, elini kınına koymuştu. Ağır ağır köyün ortasından geçerken ağlayarak koşan bir kadına baktı. "Neler oluyor?" Eris'in sorusu ile kafasını kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Sanırım yarın yağmurlu olacaktı. "Zeord'un adına! Lütfen yardım edin! Kızımı aldılar... " diyen kadın ile Lidena koyu mavi gözlerini kadına çevirdi ve yavaşça ilerledi. "Neden kızını aldılar? " dediğinde kadın garip giyinimli kıza tuhaf bir bakış attı ama söylemeden de edemedi. "Yağmacılar. Savaş yüzünden bizi yağmalıyorlar. Bunu bir fırsat bildiler. " dedi gözyaşları içerisinde. "Şimdi de küçük kızımı alıyorlar. Lütfen yardım edin! " diyerek diz çöktüğünde Lidena derin bir nefes aldı ve köye baktı. Her şey babası Guan ve halkı için ölmüş bir İmparatorun hatrına... "Beni evine götür. " Eris gülerek karşısına geçti. "İki kişiyiz ve bana henüz hiçbir şey öğretmedin. Yağmacı-lar diyor. Emin misin?" Lidena bu soruya cevap bile vermedi. Elini açtı ve kadına yok göstermesi için işaret yaptı. Kadın hızla yerden kalkıp dükkanına doğru koşmaya başladı. Küçük bir kızın yardım etmesi bile mühim değildi. Yardım etsin yeterdi. Kadın aksak, dengesiz koşusu ile dükkanın önüne geldiğinde arkasına baktı ve ağır adımlar ile yürüyen Lidena'yı gördü. "Ne kadar da pervasız. " dedi içinden. Sanki küçük dağları kendi yaratmıştı... "İki sene sonra. Hayal etsene Ozn. İki sene sonra bu kız bir içim su olacak! " Ellerini bağladıkları küçük bir kızı sürekleyerek dükkanın önüne atan iki erkek ile Lidena durdu ve kınını toprağa dayadı. İki elini kınının üstüne koymuş, sessizce karşısındaki manzarayı izliyordu. Küçük kızı annesi arkada saklanan Eris'e baktı. Onun yardım edeceğini sanmıştı ama köşede durmuş, uzaktan uzaktan izliyordu. Pişmanlık içerisinde eteklerini tuttu. Çok daha güçlü kuvvetli birilerini çağırmalıydı. "Ne yapıyorsunuz?" Lidena, yerdeki küçük kız çocuğuna baktı ve ifadesiz bir şekilde karşısındakilere döndü. "Haraç." Lidena, hafifçe başını salladı. Eğilip sessizce küçük kızın yüzünü inceleyip geri çekildi. "Lakin bu kız sizin ikinize çok fazla. Bir şeyler vermeniz gerek üzerine. " Adamlar güldü. "Ne gibi mesela? " dedi uzun olan alayla. Genç kız kafasını kaldırdı ve ciddi bir tavırla. "Hadım edilmeniz gerek." İki adam şaşırarak birbirlerine baktılar. Sonra sinirle güldüler tabii. "Haraç niyetine seni de almayalım." dediğinde Lidena sağ eliyle kılıcını kavradı ve beyaz kınından itina ile çekip çıkardı. "Tanrı sizi huzuruna çağırıyor lakin..." dedi kılıcı elinde döndürerek. "...şu küçük kız gibi benim de canım oyun oynamak istiyor. " İki adam kızın kılıcını çıkarması ile kendi kılıçlarını çekmişlerdi. "Oynarız." dedi kısa ama iri olan. "Tamam." dedi Lidena. "Ölen kaybeder." Kimse daha ne olduğunu anlamadan. Kınına tekme attı ve sol eline aldı. Bir anda ekseninde dönmüş ve sağdaki adama kılıcını savurduktan hemen sonra soldakine koşmuştu. Kınınyla önce karnına vurmuş sonrasında ise kellesini bedeninden ayırmıştı. Adamın kopup giden başını gören arkadaşı telaşla geri çekildiği sıra Lidena kınını fırlatmış ve alnının çatından vurmuştu. Adam geriye düştüğü an bu sefer kılıcını fırlatmış ve aynı yere bu kez kılıcı saplanmıştı. İki adamın leşi yeri kızıla boyarken Lidena önce kınını yerden almıştı. Birkaç adım atmış ve kılıcının adamın kellesinden çekip çıkartmıştı. Eris dehşet içerisinde baktı Lidena'ya. Şaka yapmadığı belliydi, Eğitimhanede hep gücünü saklıyordu, bu da belliydi ama...ama bu çok fazlaydı. Ağlayarak annesine giden küçük kız çocuğunun ardından Lidena cesetten bir parça kumaş kesti ve itina ile kılıcındaki kanı temizledi. Korku içerisindeki kadın karşısına gelmiş ve önünde diz çökmüştü. "Yüce İmparatorumuz Zeord sizi kutsasın küçük hanım! " diyerek ellerini toprağa dayayıp eğildiğinde Lidena derince bir nefes aldı ve tek dizi üzerine çöktü. "Lidena." dedi sessizce. "Benim adım Lidena." Kadın kafasını kaldırıp da genç kızın mavi gözlerine bakınca şaşırıp kaldı. Sanki ona Zeord'a karşı gelen biri olduğunu söylüyordu. Bu konunun ciddiyeti tüylerini diken diken etti ama karşı çıkmadı. Sonuçta biricik kızını bu duruma sürükleyen İmparator Zeord'un başarısızlığıydı. Onu kurtaran ise küçük bir kadın... "Teşekkür ederim Hanımefendi Lidena." dediğinde Lidena göz ucuyla küçük kıza baktı ve ayağa kalktı. Gözleri bu sefer kadının hafiften dağılmış olan dükkanına kaydı. "Terzi misin? " deyince kadın hızla ayağa kalktı. "Evet, siz ne isterseniz dikebilirim." dediğinde Lidena kadın uzunca baktı ve gözlerini gökyüzüne dikti. "Yağmura dayanıklı bir şey dik bana." diyerek yeniden kadına döndü. "Eğer ölmezsem gelip alacağım. " Arkasını dönüp gittiğinde Eris koşa koşa yanına gelmişti. "Fazla agresif bir savaş değil miydi?" dedi çekinerek. Lidena kınını sırtına koyarken cevap verdi. "Vaktimiz yoktu." Bu yüzden mi kadar hızlı öldürmüştü yani? . "Gördüm. Ben de gördüm! " Adam ellerini kaldırdı. "Buzdan yontma mavi gözleri vardı. İki koca adamı devirdi. " Fanra içtiği çorbasını yarım bırakmadı. Sessizce içmeye devam ederken köylüleri dinliyordu. "Doğru. Doğru diyor. Kılıcını çıkardığı an dövüş bitti. İki saniyede öldürdü o küçük kız! " diyerek kel kafasını okşadı. "Doğru. Bizim iliğimizi sömürmüştü o haydutlar. Nasıl da kurtardı Pian'ın kızını? " Diğer adam kafasını salladı. "Pian'la konuşmuş benim eşim. Tekrar geleceğinden bahsetmiş. Ona bir şeyler dikiyormuş şimdi." Fanra duyduğu sözlerden sonra sessizce yemeğini bitirdi ve oradan ayrıldı. Yol üstünde ilerlerken yaşlı bir kadın gördü ve önünü kesti. "Merhabalar. Bir dikişlik işim var. Yabancıyım buralara. Pian hanımı önerdiler. Nerededir acaba?" dediğinde yaşlı kadın gülümseyerek yolu tarif etti. "Teşekkür ederim. " Fanra, anlatılan yolu takip etti. Biraz eskimiş, biraz hırpalanmış bir dükkanın önüne geldi. Sesli adımları ile içeri girdiğinde küçük bir kız çocuğu elinde şiş ile bir sağa bir sola gidiyor, şişi kılıç niyetine sallıyordu. "Hoş geldiniz. " Kendisini karşılayan kadın ile Fanra hafifçe eğilip selam verdi. "Merhabalar, ben küçük Hanım Lidena'nın koruması Fanra." dediğinde kadın telaşla eğilip selamladı. "Merhabalar. Hoş geldiniz. Sizi buraya getiren şey nedir? " dedi merak içerisinde. "Dün gece geç kaldığım için buluşmadık acaba burada bir şey mi oldu? " dediğinde kadın gülümseyerek kızına baktı. "Kızımı alıyorlardı. Haraç niyetine. Küçük Hanım hem beni hem de onu yağmacılardan kurtardı. Ne kadar teşekkür etsem az. Onun için en güzel yağmurluğu dikiyorum. Umarım sapa sağlam geri döner ve onun üzerinde görebilirim. " dediğinde Fanra hafifçe gülümsedi. "Sağlıklı kalın. Kızınızla birlikte uzun ömürler dilerim. " "Çok teşekkür ederiz... " diyen kadının ardından Fanra dışarı çıktı ve pusulasına baktı. Sağ yola doğru döndükten hemen sonra bir defter ve kalem çıkarttı. " Lidena bugün bana çok şey verdi. Savaşçı olayım diye... "
|
0% |