Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Lidena

@ladyrebel

Lidena karşısındaki adama uzun uzun baktıktan sonra kılıcını kaldırdı ve sessizce kuşağına taktı. Buran genç kızın elini kılıcından çektiğini ve iki elini arkasına koyduğunu görünce derin bir nefes aldı. Güven vermeyi başarmıştı.

 

"Sizi bekliyorduk." dedi Buran.

 

Lidena gözlerini kıstı.

 

"Benim kim olduğumu biliyor musunuz?" dediğinde Buran kafasını iki yana salladı.

 

"Hayır ancak bir tahminde bulunabilirim."

 

Lidena başını salladı. Köylüler ise şaşkınca Buran'a baktı. Neden lorganın tepesinde oturan yakışıklı bey yerine bu garip kızla konuşuyordu?

 

"Saçlarına ne olmuş Olya?" dedi Vuz gözlerini kısarak. Genç kız dudaklarını büzdü.

 

"Hiçbir fikrim yok. Oldukça kötü kesilmiş."

 

Lidena kafasını salladı.

 

"Tahminin nedir?"

 

"Bu toprakların yeni sahibi olabilir misiniz?" dediğinde Lidena kafasını iki yana salladı ve köye baktı.

 

"Bana safran lazım." deyince Buran gözlerini Pasna'nın yanında duran adamda gezdirdi. Kendisi göz müydü, tasma mıydı? Bilemedi.

 

"Safranı ne için kullanacağınızı sorabilir miyim?" dediğinde Lidena tek kaşını havaya kaldırdı.

 

"Halihazırda sormuş bulundun."

 

Buran hızla eğilip özür dileyince herkes birer adım geri çekildi. Onun bu özrü ve eğik boynu herkesin asıl kişinin Lidena olduğunu anlamasını sağlamıştı. Pasna şaşkınca yanındaki adama bakmış ve kocaman gözleri ile birkaç adım geri çekilmişti.

 

"Bana lazım." dedi Lidena ve etrafa kısa bir bakış attı. "Tahminin yanlıştı." dediğinde Buran kafasını kaldırıp genç kızın hırçın gözlerine baktı. "Yeni?" dedi üstüne basarak. "Zaten benimdi."

 

Buran o an anladı. Rüyasında neden böyle vahşi bir yaratık olarak gözüktüğünü. Bir hayvan kadar yırtıcı olduğu oldukça belliydi.

 

"İsminiz nedir?" diyerek sorduğu sırada Eris seslendi.

 

"Lidena, aradığımız yer burası mı?" dediğinde köyün yaşlıları dehşet içerisinde çocuklarının bileklerini tuttu. Gençler aile büyüklerinin verdiği tepkinin aşırılığı ile anlamsızca birbirlerine bakmışlardı.

 

"Ne oldu anne?" dedi Vuz kaşlarını çatarak. Yaşlı annesi ise oğlunu iyice geriye çekti ve arkasına aldı.

 

"Merhum Veliaht Guan'ın kızının ismi de Lidena'ydı." dediğinde Vuz hızla eğilip annesinin kırışmış yüzünü avuçladı ve gözlerine baktı.

 

"Ne yani? O, Veliaht Lidena Terlas mı?" dedikten sonra annesinin korkmuş yüzüne baktı. "Veliahtımız ise neden bu kadar korktun?" dedi merakla.

 

"O doğduğunda çok şiir yazıldı oğlum ama hiçbir şiirin başı güzel değildi." dedikten sonra ellerini tuttu ve yüzünde çekti. "Ondan uzak dur ve sakın onu sinirlendirecek bir şey yapma. Söz ver bana. " dediğinde Vuz anlamsızca annesine baksa da söz verdi. Vermezse bırakmayacak gibiydi çünkü.

 

Lidena etraftakilere gözlerini kıstıktan sonra karşısındaki yaşlı adama döndü.

 

"Lidena..."dedikten sonra tehditkar bir ifade ile devam etti. "Nien." dedi yalan olduğunu bariz bir şekilde belli ederek. Gözleri bir an sonra yanındaki Eris'e döndü ve onun bilmediğini ima etti. "Şimdilik böyle bilseniz yeter."

 

"Yorgun olmalısınız. İhtiyaç duyduğunuz bir şey var mı?" dedi Buran saygıyla. Tam da tahmin ettiği gibiydi. Toprakların asıl sahibi gelmişti.

 

"En önemlisi Safran, ikincisi Funn Fia dövüş sanatı, üçüncüsü ise ev ve yemek." dediğinde Buran hızla doğruldu.

 

"Safran çıkartmak haftalar alabilir. Funn Fia öğrenmek mi istiyorsunuz?" diyerek genç kıza baktı merakla.

 

"Evet, ben ve arkadaşım." dediğinde Buran kafasını iki yana salladı.

 

"Bir savaşçı olmadığı sürece bu sanatı öğrenmesi mümkün değil. Düşünülenin aksine, güçlenmekten ziyade gücün altına ezilip ölecektir." dedi.

 

Lidena dönüp Eris'e baktıktan sonra kafasını salladı.

 

"O zaman sadece ben öğreneceğim ve ona da temel teknikleri öğreteceğim." dediğinde Buran hızlıca kafasını salladı.

 

"Bu fikre göre birkaç hafta bizimle mi kalacaksınız?" deyince Lidena koyu mavi gözlerini yabancılarda gezdirdi ve kafasını salladı. "Sizin için bir ev hazırladık. Buyurun geçirelim." dediğinde Lidena elini kınına attı ve Eris'e baktı.

 

"Benim için evi kontrol eder misin? Ben lorgan için yer bakacağım." dedikten sonra şüphelenmemesi için birkaç adım yanına attı ve hafifçe kulağına yaklaştı. "Evi iyice kontrol et. Ben de çevreyi kontrol edeceğim. "dediğinde Eris başını salladı. İşte sahte bir iş bölümü genç adamın şüphe etmemesine sebep oldu. Eris birkaç kişinin eşliği ile yanlarından uzaklaştığında Lidena dönüp yanındaki adama baktı.

 

"Bir yürümek ister misiniz?" dediğinde Buran kafasını salladı ve arkasındakilere seslendi.

 

"Hemen yemekleri hazırlayın. Birazdan yemek yenir!"

 

Köylü hızla dağıldığında Lidena köy yoluna doğru döndü yüzünü ve kendisini izleyen yabancıya baktı.

 

"Kitabı okudum." dedi kınının üzerinde parmaklarını gezdirirken. "Halka öğretiliyordu bu savaş tekniği." dedikten sonra Buran'a yan bir bakış attı. "Sen neden ikimize birden öğretmeyi reddettin?" dediğinde Buran kızın bilgisine şaşırdı. Sonuçta sürgünde ona kısıtlı şeyler öğretilirdi. Bu bilgiye ulaşması bir hayli ilginçti.

 

"Bu gezegende bir tek kendinize güvenmelisiniz." dedi Buran dikkatle. "Bir usta öleceğini düşündüğünde sırrını çırağına verir." diyerek arkasını döndü ve köye baktı. "Görüyorum ki siz de henüz tam anlamıyla tanışmıyorsunuz efendim. Hallkımızda klan liderlerimizden başka bu dövüş sanatını bilen kalmadı." dediğinde Lidena gözlerini yola çevirdi.

 

"Geleceğimizi nereden bildin?"

 

Buran hafifçe dikleşti.

 

"Ben bir ruha hükmedenim efendim. Genel olarak rüyalarımda geleceğe dair şeyler görürüm." dediğinde genç kız hafifçe başını salladı.

 

"Beni nasıl gördün?" dedi kafasını yana yatırarak. "Gündüz müydü, gece miydi? Huzur muydu, kaos muydu?" dediğinde Buran genç kızın gözlerine bakıp tereddüt etti. Bu sözleri meraktan çok sanki tehdit gibiydi.

 

"Ben..." dediğinde Lidena kafasını iki yana sallayarak sözünü kesti.

 

"Gerek yok. Geleceği şimdiden görebiliyorum. Kanla sulayacağım çiçeklerimi. Öyle güzel açacaklar ki gül kadar kızıl olacaklar. Öyle güzel budayacağım ki, tekrar uzadığında göğe ulaşacak." dedikten sonra kınını yere dayadı ve gökyüzüne baktı. "Öyle bir adak sunacağım ki ona, dallarıyla gökyüzünü saracak."

 

Adağın ne olduğunu bile anlamıştı Buran. Hiçbir şey demedi. Dememesi gerektiğini biliyordu. Kendisi bu yolda çiçeklerini sulayacağı kan bile olamazdı.

 

"Peki..."dedi Buran çekingen bir tavırla. "...peşinizdeki kişi ne olacak?" dediğinde Lidena tekrardan dönüp yola baktı.

 

"Ona da yemek ve kalacak yer verin." dedikten sonra dişlerinin birbirine bastırdı. "Bundan sonrasında çok şey yaşanacak." dediğinde Buran kendilerini izleyen yabancıya baktı. O kadar uzaktaydı ki, bilmeseydi, orada olup olmadığını anlamayacaktı. Demek ki küçük hanım kendisine işin ehli birini bulmuştu.

 

"Tabii, evimde ağırlayacağım."

 

Lidena kafasını salladı ve yaşlı adama uzunca baktı.

 

"Benden ne istiyorsun?" dedi.

 

Buran uzunca düşündü. Sadece iyilik yaptığından bahsetmesi işten bile değildi. O aralarındaki en güçlü kandı. O kendisine iyilik yapabilecek makamdaydı.

 

"Gençlerimize birkaç şey öğretmenizi veyahut yanınıza almanızı isterim. Sizden çokça şey öğrenebilir ve belki ileride yanınızda yer almaya layık olabilirler." dediğinde Lidena uzun uzun adama baktı.

 

Demek böyle oynayacaktı. Akıllıca. Ona acımaktansa arkasında duracağını kapalı bir şekilde ima etmişti. Bu durumda Lidena'yı oldukça memnun etti.

 

"O zaman sizinle anlaşıyoruz." diyerek elini uzattığında Buran saygıyla eğildi ve genç kızın elini tuttu. "Buraya olur da bir gün tekrar dönersem..." diyerek dönüp köye baktı. "...size çok daha fazlasını geri vereceğim."

 

 

 

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

Merhabalar, bölümler arası bir karışıklık olmuş. Kusura bakmayın, iyi geceler 😌

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

 

Loading...
0%