@ladyrebel
|
Kızlar gülerek Pasna'ya baktı.
"Gidip bir de lorgandan inmesine yardım etti. Oysa lider olan kızmış. " Olya'nın gülüşü ile Pasna sinirle soludu.
"Nereden bileyim? Çıkmış koca hayvanın üstüne. O sandım! " dediğinde kızlar daha da gülmüştü.
"Ama kız nasıl da kendinden emin duruyordu? " dedi Lil.
"Saçlarını ne kemirmiş kim bilir? " diyerek somurttu Pasna. "Üstelik bence Buran'ın abarttığı kadar güçlü falan da değil." dediği esnada Vuz araya girdi.
"Gençler bence böyle konuşmayın." diyerek fısıldadı. "Annem onun veliaht olduğunu söylüyor. " dediğinde Pasna kaşlarını çattı.
"Saçmalama. Bizden daha yoksul gözküyor. Nasıl asil olsun? " dedi ve meyve tabağından birkaç parça aşırıp ağzına attı.
"Ben diyeceğimi dedim. Dikkat edin. " dediğinde Olya ve Lil bir an bakışıp sustular. Ama Lil bir an sonra dönüp Pasna'ya baktı.
"Kıyafetleri öyle diyelim peki ya kılıcı? Öyle bir kılıca normal biri sahip olamaz. " dediğinde Pasna oturduğu tezgahtan aşağı atladı ve ellerini çırptı.
"Ben gidip bakayım şu kılıca. " deyince Vuz önüne çıkmıştı.
"Saçmalama. Kız düşündükleri gibi değilse bile Buran'ın sözüne uymadığın için cezalandırılırsın. " dediğinde Pasna yarım yamalak güldü ve arkadaşını hafifçe geri ittirdi.
"Merak etme. Bir şey yapmayacağım. Arkadaş olmak istiyorum. " diyerek el sallamış ve onları bırakıp gitmişti.
"Başı belaya girecek. " dedi Olya.
"Kesinlikle." dedi diğerleri de.
Pasna ise köyün büyüklerinin telaşından faydalanarak misafir evine gitti. Tam kapıyı çalacaktı ki çatıda gördüğü biri ile hızla geri çekildi.
"Sen de kimsin!? " dedi kaşlarını çatıp.
"Asıl sen kimsin? " dedi çatıdaki adam ve gözlerini Pasna'nın üstünde gezdirdi.
"Casus musun? Hemen seni bildireceğim! " diyerek birkaç adım geri gittiğinde yabancı kolunu dizine dayadı ve oturduğu yerden kalkmadı.
"Köyün büyüklerinden habersiz neden geldin? " diyen adam ile Pasna çenesini dikleştirdi.
"Küçük hanıma bir şey soracağım. " dediğinde yabancı kafasını, onaylamaz bir biçimde, iki yana salladı.
"Umarım ölmene değecek kadar önemli bir sorudur. "
Pasna duyduğu cümle ile sinirlendi.
"Kendisini ağırlayanlara karşı böyle kahpece bir şey yapacağını sanmıyorum! Eğer bu denli saygısızsa bence defolup gitmeli! " diye bir anda bağırınca yabancı kara gözlerini Pasna'ya dikti.
Pasna karşılık verircesine ona bakarken önünde durduğu kapı bir anda sarsıldı. Ahşap kapıyı delip de burnunu ucunda duran kılıcın sivri ucu gözlerini kocaman açmasına sebep olmuştu.
Yabancı ayağa kalktı ve çatının diğer tarafına yürümeye başladı. Sanki biraz sonra olacakları görmek istemiyormuş gibi...
"Ben sana demiştim."
Pasna gergince yutkunduğu sırada kapı açıldı. Kılıç teninden kayıp kendisinden uzaklaştığında nefesini dışarı üflemişti.
"Gerçekten Lidena. Bunu yapmana hiç gerek yoktu. Burada misafiriz ve ne kadar da hoş davranıyorlar. " diyen Eris kılıcı tuttu ve ayağını kapıya dayadı. Var gücüyle çekse de bir türlü gelmiyordu. "Tanrım! Nasıl bu kadar sert girdi buraya? "
Eris kılıcı çıkarmak için ıkına dursun Lidena kaşlarını çatarak arkasından geçmiş ve kendisine korkakça bakan adama bakmıştı.
"Kahpe? " dedi tek kaşını kaldırarak.
"Ben... " diyen Pasna kızın koyu gözlerindeki korkusuzluğu görüp korktu. Neye sahipti? O neye sahip olabilirdi ki bu kadar cesur olsun?
"Adın ne?"
Lidena savunmasını hiç merak etmedi. Karşısındaki kastan ibaret adamın kim olduğunu bilmek istedi. Belki ileride soyu için güzel hediyeler gönderebilirdi.
"Benim adım Pasna Wot." dediğinde Lidena çenesini hafifçe kaldırdı ve üzerine birkaç adım daha attı.
"Dinle beni Pasna." dedi arkasındaki Eris hala kapıdaki kılıcı çıkarmak için ıkınırken. "Buradakilerin benden neden korktuğunu mu öğrenmek istiyordun?" dediğinde Pasna dürüstçe başını salladı. Ondan neden korktuklarını deli gibi merak ediyordu. "Çünkü ben bir canavarım." dedi Lidena. "Ben bir silahım." Başını iki yana salladı. "Belki de ecel." diyerek bir iki adım daha attı. "Her halükarda ben öldürmek için varım. Onlar beni öldüremez. Öldürmeye güçleri yetmez. Öldürebilseler bile lanetlenirler." dedikten sonra hızlıca arkasını döndü ve kılıcını kapıdan çıkartıp yüzü kızarmış Eris'e verdi. "Kınıma geri koyar mısın?" dediğinde Eris hafifçe gülümsedi.
"Tabii."
Genç adamın içeri girişi ile Lidena dönüp Pasna'ya baktı.
"Düşün bakalım. O zaman ben kimim?"
Pasna, Lidena'nın içeri girişi ile kafasını kaldırıp çatıdaki adama baktı.
"Gerçekten veliaht mı? " dediğinde adam omuzlarını kaldırıp indirmiş, bilmiyormuş gibi davranmıştı. Bu durum üzerine sinirle orayı terk etmişti.
Lidena ise içeride Eris ile çekiliyordu.
"İnsanlara biraz daha nazik davranman gerektiğini düşünüyorum." diyen Eris ile genç kız öylece yüzüne baktı. "Küçük dağları sen yaratmadın ya? " dedi Eris kendini koltuğa atarak.
Lidena kendisine karşı çıkan adama uzunca bakıp yanına gitti ve sertçe oturdu.
"Yanlış bir şey yapmadım." dediğinde Eris kafasını iki yana salladı.
"Küçük vahşi bir hayvan gibisin. İnsanlara öyle bir bakıyorsun ki sanki ısıracak gibisin." diyerek bacak bacak üstüne attı.
"Öyle bakmıyorum. "
Eris göz devirdi.
"Aynen öyle bakıyorsun." dediğinde Lidena dönüp ona baktı.
"Nasıl bakıyorum? " deyince Lidena Eris kaşlarını çattı, yüzünü astı ve boş boş baktı Lidena'ya. Lidena ise Eris'in kendisini taklit edişini kaşları çatık bir şekilde izledi. "Böyle mi bakıyorum? " dediğinde Eris kafasını salladı.
"Birazcık gülümse. Sonuçta bu insanlar bize yemek ve su veriyor. " dediğinde genç kız kaşlarını çattı. Bu toprak babasından kendisine kalanlardı. Su ve yemek de dolaylı yoldan onun değil miydi?
"Bu konuda emin değilim." deyince Eris başını iki yana salladı.
"Bence teşekkür etmeyi denemelisin. " dediğinde Lidena tekrardan Eris'e baktı.
"Teşekkür etmek mi? " dedi kaşlarını kaldırarak.
"Evet." ellerini genç kızın yanaklarına koydu ve baş parmaklarıyla dudaklarının uçlarını tuttu. Zoraki bir şekilde yukarı ittirdiğinde yüzünde saçma sapan bir gülüş oluşmuştu. "İşte böyle. Ama sanırım biraz daha pratik yapman gerek. " derken Eris'in yeşil gözleri Lidena'nın mavi gözleri ile kirlendi. Genç adam öylece durup baktı. Karşısındaki onun erkek arkadaşı değildi ya? O bir kızdı... Üstelik kendisini gerebilen tek kız. Korkunç bir şekilde olsa bile.
Eris'in ellerini geri çekmesi ile Lidena kaşlarını çatarak yere baktı.
"Teşekkür etmek ve gülümsemek."
Eris "hı hı, evet... " gibi şeyler mırıldandıktan sonra koşarak lavaboya gitti. Lidena onun gidişi ile ayağa kalktı. Birkaç köylü yemek getirmişti. Verdikleri yemeği yedikten sonra Eris yine garip davranmış ve çekingen bir eda ile odasına kaçmıştı. Lidena bunun ardından onun dinlenmeye ihtiyacı olduğunu düşündü.
Güneş battıktan saatler sonra Lidena kılıcını alıp balkona çıktı ve o günün dolunayını seyretmeye başladı. Uzun seyri en son konuşması ile bölünmüştü.
"Yanıma gel. "
Cümlesi bittikten hemen sonra çatıdaki adam çevik bir hamle ile yanına atladı. Hızla kılıcını yere koyup saygıyla diz çöktüğünde Lidena ona tepeden bir bakış attı. Aklına ilk gelen şey Eris'in verdiği nasihat oldu.
"Adın ne?" dediğinde yabancı tereddüt etse bile en sonunda ismini söyledi.
"Fanra ancak gerçek ismim Elrin efendim." deyince Lidena derince bir nefes aldı ve genç adama gözlerini kısarak baktı.
"Doğrul ve bana yüzünü göster Elrin."
Fanra ne yapacağını bilemedi. Annesinden başka hiç kimse ona "Elrin" dememişti. Anın verdiği gerginlik ile hızla doğruldu ve yüzündeki maskeyi çıkarttı.
Lidena gözlerini karşısındaki adamda gezdirdi uzun uzun. Bu eğitimhanedeki savaşçılardan biriydi. Ne zamandan beri kendisinin veliaht Lidena olduğunu biliyordu?
Tam bir şeyler hakkında soru soracakken adamın kendisine endişe ile baktığını fark etti. Kaşları çatıldı. Lidena'nın kaşları çatılınca Fanra telaşlandı. Yumruklarını sıktı. Onu sinirlendirdiğini düşündü.
Lidena ise Eris'in sözlerini düşündü ve derince nefes aldı. Kaşlarını çattı ama zıt bir tavırla dudaklarını yukarı kaldırdı. Şu an gülümsüyor muydu?
"Yardımın için teşekkür ederim. " dediğinde Fanra şaşkınca genç kızın yüzündeki absürd ifadeye baktı.
"Ben... " dedi zar zor. "Rica ederim." deyip de eğildiği esnada Lidena kendisini daha fazla tutamamış ve astığı suratıyla hızla geri içeri girmişti. Fanra az önce yaşananların şaşkınlığı ile hızla gözden kaybolan kızın boşluğuna baktı.
"O da neydi öyle? " dedi kendi kendine ama düşününce kendisini gülmekten alı koyamadı.
|
0% |