@ladyrebel
|
"Çok sert! " Fanra duruşunu düzeltti yeniden denedi. "Çok yumuşak! " Fanra tekrardan duruşunu düzeltti ve kılıcı savurdu. "Tekrar! " "Tekrar! " "Tekrar! " Defalarca kez savurdu kılıcını. En sonunda Buran durmuş ve ter içerisindeki adamın gözlerine bakmıştı. "Birazdan Lidena gelecek ve sen de benim öğrettiklerimi ona öğreteceksin ama hala istediğim yere gelemedin." dediğinde Fanra dişlerini sıktı. Nefes nefese kalmıştı. Bedenen değil de zihnen yorgun hissediyordu. Çünkü bunu majestelerine öğretemeyeceğinden korkuyordu. "Neden ben öğretmek zorundayım? Hem de majestelerine? " dediğinde Buran gözlerini kıstı. "Küçük hanımın kimliğini her yerde açığa çıkartma. Bana bile. Üstelik en kolay öğretebileceğin kişi küçük hanım. Ona öğretemezsen hiç kimseye öğretemezsin." dedi. "Neden öğretmek zorundayım?" Buran durdu ve derince bir nefes aldı. "Eğer bir orduyla karşı karşıya kalacaksa asil dövüş sanatlarını bilen savaşçılara ihtiyacı olacağı için. Bunu sence kendisi mi öğretmeli yoksa sağ kolumu?" Fanra o zaman anlamıştı. Kendisine binen iş yükünün ağırlığı. Onun varlığı sözde kalmayacaktı. "Anladım." dediğinde Buran kafasını salladı. "O zaman bir kez daha deneyelim. " Fanra geri çekildi kılıcını tuttu ve serince bir nefes aldı. Funn Fia. Bir insanı en güçlü konuma getirecek 5 ata dövüş sanatlarından biri. İmparatorluk 5 farklı klan sayesinde oluşmuştu. Her klanın kendine ait mistik bir dövüş sanatı vardı. İmparatorun soyu kanın atasını taşırdı. Bu yüzden bu 5 mistik dövüş sanatını öğrenebilen tek soydu. "Bundan gerisini küçük hanıma bırakıyorum. Birazdan buraya gelir. " diyen Buran, düşünceli Fanra'yı arkasında bırakmış ve patikaya gitmişti. Yol üstünde rast geldiği Lidena ile saygıyla selamlarını sunmuş ve Fanra hakkındaki düşüncelerini iletmişti. "Fazlaca gergin. Elbette ki yadsınamaz bir kabiliyeti var ancak kendine tam anlamı ile güvenmediğinden tüm hünerlerini ortaya seremiyor efendim." dediğinde Lidena derince bir nefes aldı. "Kendine neden güvenmiyor? Bir sakatlığı mı var? " Buran kafasını iki yana salladı. "Hayır, sanırım biri ona hep geride durmasını tembihlemiş." Lidena bir süre düşündükten sonra Buran'ı onayladı ve kafasını salladı. "Ne demek istediğini anladım. Ben birkaç saat sonra döneceğim. Bu süreç içerisinde Eris'e de eğitim vermenizi istiyorum. " Buran bir müddet düşündükten sonra kafasını salladı. "Tabii küçük hanım." Lidena yanından ayrılıp patika boyunca ilerledi. Patikanın sonuna geldiğinde bağdaş kurmuş ve tüm dikkati ile bir şeyler düşünen Fanra'yı gördü. "Böylesine derin ne düşünüyorsun?" dediğinde Fanra telaş içerisinde ayağa kalktı. "Özür dilerim majesteleri, geldiğinizi fark etmedim. Affedin! " diyerek eğildiğinde Lidena sessizce yanına gitti ve eğilen adama tepeden baktı. En büyük saygıyı bu adam sunuyordu. Tıpkı bir Kralı selamlarcasına. "Ne düşünüyordun?" diye yeniledi kendini. "Funn Fia dövüş sanatını size nasıl öğretebileceğimi düşünüyordum." dediğinde Lidena kafasını salladı. "Beni eğitmen için benden daha rütbeli olman gerekli." deyince Fanra kafasını kaldırdı ve anlamsız bir bakış attı. Lidena bu bakış ile tek kaşını kaldırdı. "Anlamadın mı?" Fanra kafasını iki yana sallayınca Lidena kılıcını aldı ve yere sapladı. Tıpkı daha öncekiler gibi. "Şu anda ben Funn Fia hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Bu dövüş sanatını bana sen öğreteceksin. Bu nedenledir ki sen benim ustamsın." dediğinde Fanra anlamsızca yüzüne bakmaya devam etti. "Bana emir vermen gerekli." "Ben yapama-" Lidena kaşlarını çattı. "O zaman öğretemezsin de. Eğer gerçekten canım yanmazsa asla ne kadar güçlü bir dövüş sanatı öğrendiğimi bilemem. Her şeyi bilmek zorundayım." Fanra, majestelerinin ne demek istediğini anlamıştı ama onun ustası olmak... "Ben henüz ustalaştığımı düşünmüyorum, efendim. " diyerek eğildiğinde Lidena elini çenesine attı ve yüzünü yüzüne tuttu. Fanra duyduğu sözler ile hızlıca kafasını kaldırdığında genç kadının çok ciddi olduğunu fark etti. "Size elimden geldiğince Eğitim vereceğim majesteleri." dediğinde Lidena kafasını iki yana salladı. "'Majesteleri' değil Usta, 'Çırak' diyeceksiniz." Fanra yuyutkundu. Ne yapacağını bilemedi. Öylece durduğunda Lidena kılıcını kınından çekti ve hazır ola geçti. "Vaktimiz daralıyor." Fanra hızlıca kendi kılıcını aldıktan sonra yanına geçti. "Öğrendiğimiz dövüş sanatının aksine kılıç iki el ile tutulmuyor efendim." dediğinde Lidena kaşlarını çatarak Fanra'ya ters bir bakış attı. "Çı-çırak? " diyerek zorla kendini düzelttiğinde genç kadın memnun olmuşçasına önüne döndü ve kılıcını tutmaya devam etti. "Sağ el, kabzayı üstten kavramakta ama ne zaman sol ele geçerse alttan kavramakta." Lidena kılıcını sağ eli üstten tuttu ve sonra dönüp Fanra'nın eline baktı. "Hayır, efendim." dedi Fanra çekinerek. "Üstten kavramanız için... " diyerek açıklamada bulunacakken Lidena sinirle doğruldu. "Bana bir daha 'efendim' der bu işi kibarlıktan dolayı geçiktirirsen dilini keserim ve artık nezaket içeren konuşmalar yapamazsın. Usta. " dediğinde Fanra dişlerini sıktı ve uzanıp genç kızın elini tuttu. "Kabzayı şu şekilde kavra. Fazla sıkı tutma elden ele geçirmen gerekecek." dediğinde Lidena ellerine değen el ile tek kaşını havaya kaldırdı ve çenesini doğrulttu. "Bu Eğitim boyunca yaptığın her şey göz ardı edilecek." Fanra başını salladı ve derince bir nefes aldı. Ult varmış gibi düşün, dedi kendi kendine. "Kabzayı bazen sert bazen yumuşak tutmak gerek. Diğer dövüş sanatlarının aksine kılıcı katı değil sıvı bir cisim gibi düşünmek gerek. Su nasıl ki tenden akıp gidiyorsa kılıç da tenden akıp gitmeli." Lidena kabzayı üstten tuttu ve karşısındaki tahta hedefe baktı. Kılıcını kaldırdığı sırada Fanra onu durdurdu. Kılıcını genç kızın karnına koydu ve biraz eğilmesine sebep oldu. Lidena bu hareket ile genç adama yan bir bakış attı. Tamam, kabul. Kendisi ona saygıdan uzak bir şekilde yaklaşmasını istemişti ama onun da bu duruma alışması gerekliydi. "Bu sanatta senin de eğik durman gerekli." Kipler... Lidena derince bir nefes aldı ve yeniden kılıcı kavradı. "Olmadı. Fazla diksin." Yeniden duruş aldı. "Tekrar." Kaşlarını çattı ve yeniden duruş aldı. "Tekrar." Lidena duruşunu tekrar yineledi. "Aynı şeyi yapıp duruyorsun." diyen Fanra ile sinirle doğruldu. "Problemin nerede olduğunu göstermiyorsun çünkü. " dediğinde Fanra bir iki adım geri çekilmişti. Lidena gözlerini kapattı ve derince bir nefes aldı. "Sana dediğim gibi. Bu derste yaptığın hiçbir şeyden muaf tutulmayacaksın. İstersen beni Eğitim esnasında öldür. " Bu sözler genç adamın yumruklarını sıkmasına sebep oldu. Çekindiği tek şey onun veliaht olması değildi. Çekindiği şey bu zamana kadar izlediği kişiydi. Güçlü, korkusuz, acımasız olan kişiydi. Merhum imparator Guan'ın kızı değil, beyaz kınlı kılıcıyla dolaşan Lidena'ydı. "Anladım." dedikten sonra kılıcını tuttu ve sağ eliyle kavradı. "Kılıç sağ eldeyse düşmana üstten, sol eldeyse alttan saldıracaksın demektir." diyerek kılıcını yukarı kaldırdı ve tahta adamın kafasından bacağına kadar kestikten hemen sonra kılıcı bırakıp sol eliyle alttan kavradı ve bu sefer kılıç tahta adamı bacağından kafasına doğru kesti. "Aynı esnada kılıcı döndürmelisin ki keskin kısım düşmana dönük olsun." Lidena bu kez ne anlatmak istediğini anladı ve kafasını salladı. Tıpkı Fanra'nın bir az önce yaptığı gibi. Önce tahta adama sağ eliyle üstten, sonrasında ise sol eliyle alttan saldırmıştı. Bu yöntem ardı ardına saldırmanın en hızlı yoluydu resmen. Kılıcı sanki sahibinin neye ihtiyacı olduğunu anlamışcasına ona eşlik ediyordu. Lidena ise öğrendiği bu yeni yöntemin şevki ile tahta adamı param parça etmişti. Fanra, Buran'ın ne demek istediğini işte o zaman anlamıştı. Bu gezegende bütün dövüş sanatlarını en kısa sürede öğrenebilecek kişiydi Lidena. Dövüşmek sanki onun yaratılış amacıydı. Eğer ona bile öğretemiyor olsaydı hiç kimseye öğretemezdi...
|
0% |