@ladyrebel
|
"Geile." dedi Paya elini hafifçe kaldırarak. Onu uyarmak istedi. Durmamak. Çünkü karşısındaki halktan biri gibi değildi.
Lidena, Geile'yi görünce derin bir nefes aldı. Gözleri yavaşça Eris'i buldu ve sonrasında durdu. Eris'in yüzündeki endişeyi net bir şekilde görebiliyordu. Biraz bekledikten sonra arkasını dönüp, her an savaşacakmış gibi duran, Fanra'ya baktı. Kılıcını üstüne attığında genç adam çevik bir hamle ile yakaladı.
"Kınına sok." dedikten sonra ellerini arkasına attı ve çenesini dikleştirdi.
Eğer gerçek bir lider olması gerekiyorsa sadece kılıcını kullanmamalıydı. Her sorunu sorun yaratını öldürerek çözmek mümkün değildi. Biraz konuşmalı ve biraz da stratejik şekilde yol almalıydı. Gerçek bir lider böyle olmalıydı. Öğrenecek çok şeyi vardı. O, henüz olgunlaşmamıştı bile.
"Hoş geldiniz. " dediğinde Eris şaşkınca Lidena'ya baktı. Kılıcını her çekişinde kan akıtırdı. "Eris, arkadaşlarına yol göster."
Geile kaşlarını çatarak öne çıktı.
"Neden Eris'e emir veriyorsun!? O senin hizmetçin değil." dedi sinirle.
Lidena kafasını iki yana salladı.
"Yanılıyorsun. O benim." dedikten sonra Geile'ye baktı ve ağır bir söylemle devam etti. "En az senin kadar."
Eris gülerek araya girdi. Tabii ki ironik bir gülüştü bu.
"Geile, ufak bir yanlış anlaşılma var." dedi önüne geçerek. Geile sinirle dişlerini sıktı. Kendisi onu savunuyordu ama o Lidena'yı mı savunuyordu cidden? Günlerdir bin perişan onu arıyordu üstelik! "Lidena, Veliaht Lidena bizim gibi soylu değil. O imparatorluğumuzun geleceği."
Geile duyduklarını anlamamış gibi baktı Eris'e.
"Ne?! "
Pusuda bekleyen diğerleri şaşkınca çıkınca Olya ve Nevil korku içerisinde etraflarına baktılar.
"Veliaht mı?" dedi Mias da.
Eris gergince kafasını salladı.
"Tamam, siz böyle gelin. Oturalım ve ben size her şeyi izah edeyim." diyerek arkasını döndüğünde Lidena'nın onları bırakıp lorganın kanadına oturduğunu gördü. Gençler hep beraber Eris'in yanına gittiğinde Ult sessizce Fanra'ya doğru ilerlemişti.
"Bir araştırma? " dedi kaşlarını kaldırarak.
"Birini araştırıyordum." dedi Fanra da.
"Lidena'yı mı?" diyen Ult ile Fanra başını iki yana salladı.
"Veliaht prenses Lidena'yı."
Ult gözlerini devasa bir hayvanın kanadında oturan kızda gezdirdi.
"Emin misin?" diyen Ult ile Fanra kafasını salladı sessizce.
"Her şey adına yemin ederim. Üstelik..." diyerek geriye döndü ve kaşlarını kaldırdı. "...o çok güçlü. Hayal bile edemeyeceğinden çok." dediğinde Ult gözlerini kıstığı sırada küçük bir kız çekinerek yanlarına geldi. Genç adam kıza şöyle üstün körü bir bakış attı.
"Afedersiniz, acaba bu gelen kişiler kim efendim? Bizimle paylaşabilir misiniz? " diyen Nevil ile Fanra önce Ult'a sonrasında ise merakla onları izleyen diğerlerine baktı. Doğru iki grup da birbirlerine son derece yabancıydı.
"Bu benim yakın arkadaşım Ult. Kendisi benim gibi iyi bir savaşçıdır." dediğinde Ult istemsizce durduğu yerde dikleşti.
"Merhabalar, küçük hanım." diyen Ult ile Nevil çekingen bir bakış atıp eğildi.
"Merhabalar, benim ismim Nevil. Pek matah bir yanım yok." dediğinde Ult şöyle bir bakmış ve tek kaşını kaldırmıştı.
"Sevimlisin."
Nevil kıpkırmızı olmuştu bir anda. Kafasını hızla eğdiğinde Ult dönüp Fanra'ya baktı. "Ne oldu?" diyordu gözleriyle. Fanra dirseğini Ult'a vurmuş ve Nevil'e dönmüştü.
"Ult biraz samimi bir insandır. Utanma. Diğerleri ise bizimle birlikte eğitim alan arkadaşlarımız. Bazıları büyücü ve bazıları da savaşçı." diyerek Eris'in açıklama yaptığı grubu gösterdi.
"Çok teşekkür ederim. Siz muhabettinize geri dönün isterseniz." diyerek ikisini selamladı ve kaçarcasına Olya ve Vuz'un yanına gitti.
"Neden böyle davranıyor? İyi mi? " dedi Ult kaşlarını çatarak.
"İçe kapanıklardan. Fazla utangaç. Neden bize soru sormaya o geldi merak ediyorum. " diyen Fanra dönüp Nevil'e baktı. En sessiz karakterdi kendisi. Sevimliydi. Yaşı onlara yakındı ama herkesten küçük duruyordu.
"Anladım. Peki ne yapacaksın? Bizimle geliyor musun yoksa..." diyerek Lidena'ya baktı Ult.
Fanra kafasını iki yana salladı.
"Ben taht için Lidena'yı desteklemeye karar verdim." dediğinde Ult gözlerini sonuna kadar açtı.
"Saçmalama! Bu ihanet. Kesinlikle kelleni su kuyusunda bulursun. " dediğinde Fanra ellerini arkasına koydu ve bir duvar gibi dikildi.
"İsterlerse tüm vücudum atılsın. Halkından nefret etmesine rağmen halkına yardım ederken gördüm onu. İmparator Zeord şu anda tahtı hak etmiyor. Vatanımız sanki bizim değilmiş gibi binlerce eşkıya ve yağmacı var. Zeord'u desteklemek halkı sefalete sürmek gibi."
Ult alt dudağını ısırdı. Onun istediği şey barış, huzur ve mutlu bir aileydi. Ev kurmak istiyordu. Çocukları olsun istiyordu. Bunun için güzel bir vatanı da olmalıydı tabii.
Ne diyeceğini bilemeyerek kafasını iki yana sallamıştı ki Olya bağırdı.
"Hepinize yetecek kadar erzağımız var. Duyduk ki eğitimhaneden arkadaşlarıymışsınız. Bizimle yemek yemek ister misiniz? "
Genç adam gülerek ateş başında didişen kızlara, odun taşıyan iki erkeğe baktı. Başlarını sokacak evleri yoktu ama mutlu görünüyorlardı. Hayat dolu. Gözleri Lidena'ya kaydı. Onu tedirgin eden şey o kızdı. Henüz tanımadığı ve bir türlü ısınamadığı insan.
O esnada Eris ellerini kaldırıp arkadaşlarını sakinleştirmeye çalıştı.
"Seni kandırdı yani? " dedi Geile.
"Hayır, ben istedim Geile." dedi sinirle. "Anlamıyor musun? Hiçbir gücüm yok. Hiçbir şey yapamıyorum. Onlar bana kılıç tutmayı ve ilimle alakalı şeyleri öğrettiler." dedikten sonra saçlarını geriye attı. "Üstelik Lidena düşündüğünüz gibi umursamaz bir insan değil. Şu obruğu görüyor musunuz? O obrukta onlarca adamın cesedi yatıyor. Niye? Şuradaki iki kız için. Lidena iki kız için adamların hepsini ateşe verdi. Kendi de onlarla birlikte yanmasına rağmen. Hiçbir şekilde onun gücünü bir başkasıyls kıyaslayamazsınız. "
Mias gözlerini obrukta gezdirdi ve sessizce eğildi.
"O zaman Zeord'u inkar mı ediyorsun? " dediğindr Eris doğruldu ve kafasını salladı.
"Ben halkı düzgün uyumuyor diye uyumayan, halkı aç diye aç kalan, halkı acı çekiyor diye acı çeken kişinin arkasındayım. İmparator olmak bunu gerektirmez mi zaten?"
Lule doğruldu ve genç adama baktı.
"Ben de kendi kararımı vermek istiyorum. Sen görmüş ve geçirmişsin. Ama biz hiçbir şey görmedik. Bu yüzden seçim yapmak için kıyaslayabileceğimiz şeyler olmalı." dediğinde Eris kafasını salladı.
"O zaman bizimle gelin, ona eşlik edin, tanık olun. Sonrasında kimin arkasında durmak istiyorsanız onun arkasında durun." dedi Eris de.
Mias tek kaşını kaldırdı.
"Zeord'u desteklersek gitmemize izin verecek mi?" dediğinde Eris dönüp Lidena'ya baktı. Lorganın sırtında sırt üstü uzanıp gökyüzünü seyrediyordu.
"İzin verecek."
Geile kafasını salladı.
"O zaman gidip ona bu durumu anlat. Senin teklifini kabul ediyor mu?" dedi inatçı bir tavırla. Geile, Lidena'nın Eris'in sözünü dinlemeyeceğini düşünüyordu.
"Tamam. Siz gidip Olya'lar ile birlikte yemek yiyin o halde. Ben bu konuyu konuşup geleceğim. "
Gençler kendi aralarında anlaşılap ateş başına ilerlerken Eris ellerini pantolonuna sürttü. Tamam sakindi. İyiydi. Her şey normaldi. Sadece ufak bir soru soracaktı. Lidena bu zamana kadar ona hiç aykırı düşmemişti. Ama onun veliaht olduğunu bilmediği zamanlardı. Şimdiki tavrı eskisi ile bir olabilir miydi?
Sonuçta o artık bu vatanın lideriydi.
|
0% |