@ladyrebel
|
"Biraz konuşabilir miyiz, majesteleri? "
Lidena duyduğu sözler ile gözlerini gökyüzünden çekti ve devasa hayvanın sırtında doğruldu.
"Senin resmiyete ihtiyacın yok." dediğinde Eris dudaklarını yaladı.
"Ama herkes senin bir imparator soyu olduğunun farkında. Bu biraz..." dediği esnada Lidena hayvanın sırtından atladı ve karşısına geçti.
"Sen herkese tâbi değilsin."
Genç adam yumruklarını sıktı. O böyle davranırsa nasıl kendisine mukayyet olabilirdi ki?
"Ben, diğerleri ile konuştum. Benim gibi onlarında kimliğinden haberleri yoktu." dedikten sonra dudaklarını yaladı. "Üstelik şu anda tahttaki imparatora ihanet etmek istemiyorlar. Çünkü seni tanımıyorlar." dediğinde Lidena öylece Eris'e baktı. Konuyu nereye getirmek istediğini kestirmeye çalışıyordu.
"Ama Zeord'u tanıyorlar. Onu desteklememek için en güzel sebep."
"Onlara seçim hakkı sunmalısın. Biraz bizimle yol alsınlar ve seni desteklemek isterlerse bizimle kalsınlar. İstemezlerse onları eğitimhaneye geri yollarız." dediğinde Lidena kaşlarını çattı.
"İleride daha güçlü düşmanlarım olsun diye mi?" deyince Eris kafasını iki yana salladı.
"Onlar sınıf arkadaşlarımız." dediğinde Lidena koyu mavi gözlerini Eris'in gözlerine dikti.
"Sınıf arkadaşların." dedi.
"Sadece..." dedi Eris gözlerine bakarken. "...benim için buna izin versen?"
Lidena uzunca genç adama baktıktan sonra sessiz bir nefes koy verdi.
"Umarım düşmanım olarak geri gelmezler." diyerek arkasını döndüğünde Eris hafifçe gülümsemişti. Son sözleri duyana dek. "Ölümlerini görmek senin için zor olur."
Genç adam tekrardan lorganın sırtına çıkan kıza baktı ve sessizce mırıldandı.
"Keşke öldürmekten bu kadar bahsetmesen." diyerek arkasını dönmüş ve arkadaşlarının yanına gitmişti.
"Dediğim gibi, artık bizimle gelebilirsiniz."
"Fikrini kabul etti mi?" dedi Mias şaşkınca. Eris başını salladı. "Onu desteklemesek bile mi? "
"Onu desteklemeseniz bile."
Fanra bunu duyduğunda dönüp Eris'e ters bir bakış attı. Ult'un yanından agresifçe kalkmış ve diğerlerine tepeden bir bakış atmıştı.
"Ben kabul etmiyorum. Eğer ona karşı durursanız karşınız da dururum. Arkadaşlığımızın sağlam olmayışından değil vatanıma olan ahlakımdan dolayı." dediğinde Geile Fanra'ya baktı garipçe.
"O zaman neden vatanının liderine ihanet ediyorsun? Bu bir baş kaldırı değil mi? " deyince Fanra kılıcının kabzasını tutmuş ve genç kıza kötü bir bakış atmıştı.
"Ancak bir soylunun kızından duyulabilecek bir söz." dedikten sonra gözlerini etrafta gezdirdi. "Bana yatacak yer bulamadığında gel de et bu lafı." diyerek lorganın sırtında gökyüzünü seyreden kıza baktı. Bir parça ekmek ve su alıp diğerlerinin yanından ayrıldığında Eris yumruklarını sıkarak Fanra'ya bakmıştı. Kendisi çok sonradan aralarına dahil olmuş biri olarak neden hep Lidena'nın arkasında duruyordu. Sanki Lidena'yı destekleyen tek kişi oymuş gibi.
"Bu konuda Fanra haklı." dedi kendine yediremeyerek. "Şu zamana kadar kendi için hiçbir şey yapmadı. Yaptığı her şey halk içindi. Eğer kendine bir şey yapıyorsa o da intikam olacaktır. Babasının intikamı." dediğinde Pasna da ona katıldı.
"Söz konusu bu olunca ben de hak veriyorum. Majesteleri sadece halkına zayıf."
Fanra lorganın aşağısından seslendi.
"Majesteleri , size biraz ekmek ve şu getirdim." dediğinde Lidena doğrulup aşağıya baktı.
"Yukarı gel."
Fanra devasa hayvana bakıp bir iki adım geri gitti.
"Efendim?"
"Yukarı gel devriye gezelim." dediğinde Fanra emin olamadı. Yanına çıkarsa çok yakın olacaklardı.
"Elimde yiyecekler var ama... " dediği esnada Lidena lorgana emir verdi. Lorgan kanadıyla Fanra'yı havaya kaldırmıştı.
"Sen yiyecekleri tut, ben seni tutarım."
"A! "
Fanra bağırarak kanadında koşarken Lidena hızlıca kolunu yakaladı ve onu önüne oturttu. Genç adam ellerindekiler ile şaşkınca dururken Lidena kolunu beline sarmıştı. Nefesini tuttu.
"Yakaladım seni."
Genç adam havalanan hayvan ile gözlerini kapattı ve nefesini koy verdi.
"Ne kadar da iri yapılıymışsın." dedi Lidena karnındaki elini gezdirerek. Fanra öksürüklere boğuldu. "Seni tutmak için iki kolumu sarmam gerek." diyerek diğer kolunu da beline sarınca genç adam adam ne yapacağını bilemedi. Hayır! Hayır aklındaki şeytandan bozma düşünceler! Hayır. O veliaht prenses...
Lorgan bir müddet sonra hızla aşağı indiğinde Fanra etrafa bakındı.
"Ne oldu?" demişti ki Lidena ayağa kalktı ve Fanra'nın önüne geçti.
"Beni şımart."
"Ne? " Kaşlarının havaya kaldırarak geriye kaydı genç adam. "Anlamadım, özür dilerim." dediğinde Lidena gözlerini kıstı.
"Beni şımart. Öv." dedi ellerini açarak. "Ben bir prensesim ama çevremden böyle bir izlenim almıyorum. Artık öldürmekten bahsetmek istemiyorum." dediğinde Fanra genç kızs baktı. Bu...bu farklı bir hali miydi?
"Sizi nasıl şımartabilirim? " dediğinde genç kız şöyle bir etrafa bakındıktan sonra tekrar oturdu ve ağzını açtı.
"Besle beni."
Fanra yan bir bakış attı. Ciddiydi. Çok ciddiydi. Elindeki ekmeği ufak bir parçaya böldü ve uzaktan uzaktan ağzına attı.
Lidena ekmeği çiğnerken yüzünü iyice astı.
"Bu böyle olmayacak." diyerek aşağı atlamış ve Fanra'ya el kol yapmıştı. "İn! "
Genç adam hızlıca aşağı atladı ve üstünü başını düzeltti.
"Sen, git bize balık yakala! "
Fanra hızlıca kafasını salladı.
"Emredersiniz! " diyerek bir adım atmıştı ki Lidena ensesinden yakaladığı gibi geriye çekti.
"Sen değil iki gözüm, o."
Fanra kalbinin ağzına geldiğini düşünüyordu. Lidena ona iltifat mı etmişti? Sevgi sözcüğü müydü o? O sırada devasa hayvan koşa koşa ormana gitti. Genç kız Fanra'nın ensesini bıraktı ve yere oturdu.
"Majesteleri... "
"Efendim."
Fanra gergince kıza baktı.
"İyi misiniz? "
Lidena kafasını iki yana salladı ve hemen sonra doğruldu.
"Değilim! " dedi sinirle. "Nasıl iyi olabilirim?! " dedikten sonra yumruklarını sıktı. "İyice kalabalık olduk ve hepsi benim sorumluluğumda. Üstelik yarısı düşmanım olabilecek kişiler. Ne yaptığımızı öğrenecekler. Nereye gittiğimizi, neler bildiğimizi..."
Fanra korkarak bir iki adım geri çekildi. Neden bu kadar dengesiz bir hale gelmişti.
"Ama onları öldürmeyeğim." dedi bir anda. Dönüp Fanra'ya baktı. Genç adamın üzerine attığı her adımda o geri adım atıyordu. "Çünkü sen varsın."
"Ben, ben mi? " dedi gergince.
"Evet. Sen benim sağ kolum, iki gözümsün." diyerek üzerine yürüdü. "Eğer ki birilerini hunharca öldürecek olursam karşıma geç ve Ustalığını kullan." dedi ve gözlerini kıstı. "Benim lafım emirdir. Kendime bile. Sana asla zarar vermeyeceğim."
Fanra elindekileri sessizce yere bırakıp eğildi.
"Emredersiniz! "
Lidena bu selam üzerine gözlerini ormanda gezdirdi. Lorgan gelmek üzereydi.
"Ama bunu iyi ayırt etmelisin." dedi büyük bir ciddiyet ile. "Eğer gerçekten ölmesi gereken birini sağ bırakırsam..." diyerek Fanra'ya döndü "...ölmemesi gerekenler de ölecektir. "
Fanra kafasını salladığı sırada lorgan yanlarına gelmişti. Birkaç tane balığı ayaklarına attığında Lidena Fanra'ya baktı.
"Sen temizle, ben pişiririm."
Fanra hızlıca bıçağını çıkarttı ve balığı temizledi. Lidena bağdaş kurarak yere oturdu ve derince bir nefes aldı. Ellerini salladığında ormandaki çiğ bir araya toplandı. Balığın etrafında döndü ve kanını suya kattı. Zarifçe ellerini sallayıp kanlı suyu uzağa fırlattı. Havanın yardımıyla balıkları havada döndürürken diğer elini ateşe verdi. Ateşi havaya gönderdi. Balıklatın etrafında büyük bir ateş topu dönüp durdu. En sonunda "ıhım, hı hı..." gibi sesler çıkarmış ve işaret parmağını toprağa dayamıştı. Tam parmağının dibinde bir filiz bitti. Hızla büyüdü ve yeşerdi. Kocaman bir yaprak oldu. Yapraklar koptu ve yere kondu. Genç kız balıkları yaprağın üzerine attıktan sonra ellerini birbirine vurdu ve Fanra'ya baktı.
"Artık yiyebiliriz. "
ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
Bölümler size kısa geliyor olabilir ama 45. bölümdeyiz. Ve ben 45.000 küsür kelime yazdım. Yazmak kolay. Ben 50.000 kelime düşündüm, kurguladım, bir araya getirdim ve sabırla yazdım.
Üstelik çok büyük bir geri dönüş olmamasına rağmen. Bu yüzden lütfen bölümlerin kısa oluşuyla alakalı canımı sıkmayın. Çünkü benim de yorum ve okunma sayısıyla canım çokça sıkılıyor ama size yansıtmıyorum.
Zaten sanatta en büyük engel.
"Sıkılmaktır"
Kendinize cici bakın hoş kalın, hoşça kalın!
ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ
|
0% |