@ladyrebel
|
Sabahın ilk ışıklarıyla yeniden yola çıkmışlardı. Herkes oldukça sessiz ve düşünceliydi. Özellik Paya ve Geile. Paya kırk yıl düşünse tahmin edemezdi bu durumu. Bu yüzden kendi kendine öfkeliydi. Komutan Tigruan bu durumu biliyor olmalıydı. Bildiği halde onları göndermişti. Geile ise son derece kötü hissediyordu. Beklediği şey bu değildi. Eris'in pişman olduğunu bilmek istiyordu. Onları bırakıp gittiği için üzgün hissetmesini. Ama hiç de öyle gözükmüyordu. Sürekli Lidena'ya bakıyor, sürekli Lidena'yı övüyor, sürekli onun için çaba sarf ediyordu. "Hey, küçük kız! " dediğinde genç kız kafasını kaldırıp Ult'a baktı. "Özür dilerim, lakin yaşımdan küçük gösteriyor olabilirim." deyince Ult tek kaşını havaya kaldırdı. "Kaç yaşındasın? " dedi alayla. "Birkaç ay sonra yirmi olacağım." dediğinde Ult hafifçe gülümsedi. "Ben 23 yaşımdayım." Genç kız kaçamak bir bakış attı. "Umarım daha uzun yaşarsınız." Ult buna gülmeden edemedi. "Yemek yapmayı biliyor musun? " dediğinde genç kız kafasını salladı. "Evet, annem köyümüzün aşçısıydı." Ult gözlerini kıstı. "Kıyafet yıkadın mı hiç? " dedi bu sefer de. "Evet, ancak havaların soğuk olduğu dönemde babam yıkar." Ult tekrar kafasını salladı ama bu sefer Nevil merak etti. "Bunları bana neden sordunuz? " Genç adam elini ensesine attı. "Muhabbet etmek için. Yol boyu canın sıkılmaz mı? " deyince Nevil çizimini ona gösterdi. "Hayır, ben çizim yapmayı seviyorum." Ult, atından aşağı doğru uzandı ve genç kızın elindeki defteri aldı. Parmaklarının uçlarına değen soğuk ten. Genç adam bunun üzerine kıza baktı sessizce. Soğuk bir bedene sahip olduğunu düşündü. "Bunları hep sen mi çizdin?" "Evet." Yıpranmış defterin sayfalarını yavaşça çevirdi. Manzara, çiçek, hayvan çizimleri. Ne kadar da güzeldi. "Bu kadar güzel çizsem sanırım ben de sıkılmazdım." dedikten sonra özenle defteri kapattı ve genç kıza uzattı. Nevil'e dizlerinin üzerinde yükseldi ve genç adamın elinden çizim defterini aldı. Ult bu sahnenin üzerine hafifçe gülümsedi. Nevil ise defterini dizlerinin üzerine koymuş ve kafasını kaldırmıştı ki bir çığlık sesi geldi. Lidena hızla ayağa kalktığında bütün atlar yerinde durmuştu. Irmaktan yukarı doğru koşan küçük bir çocuk bağıra bağıra ağlıyordu. "Anne! Baba! " Genç kız kaşlarını çattı. Yere inip de çocuğun önünü kestiğinde kıpkırmızı olmuş gözleri ile karşı karşıya geldi. "Neden ağlıyorsun?" Çocuk kir içindeki yüzünü elinin tersiyle sildi. "Irmak taştı! Bahçelerimiz su doldu! " diyerek hıçkırdığında Lidena çocuğun gösterdiği yere baktı. Yolları bu taraftaydı zaten. Hafifçe doğruldu ve arkasına baktı. "Devam ediyoruz." Çocuğun elini tutup at arabasına bindirdi ve Eris'e baktı. "Ona dikkat et. Ben önden gideceğim." dedikten sonra hızla kılıcını kavradı ve kendini arabadan aşağı attı. Herkes arabadan atlamış kıza bakarken Lidena gözlerini Fanra 'ya dikmişti. Sanki onları korumasını emreder gibi... Yanına gele lorganın üzerine atladı ve hızla göğe yükseldi. Çocuğun gösterdiği yol boyunca uçmuş ve en sonunda canla başla çırpınan ufak bir topluluk görmüştü. Su altında kalmış ekinlerine bakıyorlardı. Lorgan ile birlikte tarlaların ortasına indiğinde insanlar ona garip bir şekilde bakmışlardı. "Ne oldu? " Dizlerine kadar gelen suyu umursamadan yürüdü. "Yukarıdaki köylere çok yağmur yağmıştı, ırmak buraya taştı." dedi kadınlardan biri. "Siz de kimsiniz? " dediğinde Lidena kadını umursamadı ve etrafa bakındı. "Burası Cill klanının bölgesi mi? " dediğinde erkeklerden biri öne çıkmıştı. Saçlarından dolayı Lidena'nın sıradan biri olmadığını elbet anlamıştı. "Evet, neden sordunuz?" Lidena kafasını hafifçe salladı ve adama döndü. "Size ekinlerinizi geri vereceğim." dedi ve ellerini arkasında birleştirdi. "Siz de bana Runn Fia dövüş sanatını öğreteceksiniz." dediğinde adam kaşlarını çattı. "Klanımızda dövüşmeyi bilen kalmadı." diyerek reddetti. "O zaman hayatta olan da kalmayacak." dedi Lidena ve kılıcını su üzerinde gezdirdi. Adam dönüp diğerlerine baktı. Herkes köşeye sıkışmış gibiydi. Açlığa artık dayanamazlardı. Hayvancılık zaten ölmüştü. Yağmacılar her geldiğinde alıp gidiyorlardı. Ellerinde ekinlerinden başka hiçbir şeyi kalmamıştı. "Bunu kötüye kullanmayacağınızı nerden bile biliriz? " diyen adam ile Lidena omuzlarını kaldırdı. "Bilemezsiniz." dedikten sonra kılıcını kınından ayırdı. "Açlıktan ölmeyi mi yoksa Runn Fia'dan vazgeçmeyi mi seçiyorsunuz? " dediğinde kadınlar dönüp adama baktı. Orta yaşlı adam bir şey yapamadı. "Lütfen bize yardım edin. " dediğinde Lidena kafasını salladı. Kının tersini kılıcının kabzasına dayadı. Yer sarsıldı. Saçları asilce havalandı. "Su benimdir, toprağın da benim olduğu gibi." Sözler üzerine kasabalılar sağa sola kaydı. "Yerinizden hareket etmeyin! " diyerek kızdı Toprak çatladı yer yer. Su büyük bir hızla çatlaklardan aşağıya sızdı. Suyun gittiğini gören insanlar heyecanla etraflarına bakındı. Lidena tüm suyu yer altına gönderdikten sonra çatlakları hızla kapattı. "Ekin de benimdir tabii. " Kılıcını hızla döndürdü ve sonrasına rüzgarı kesip attı sanki. Ekinlerin üzerinde geçip giden sıcak rüzgar ile köylüler kollarını yüzlerine dayamış, kendilerini korumaya çalışmışlardı. Lidena ise kılıcını asilce kınına soktu. "Şimdi." diyerek konuştuğu adama baktı. "Ödeşme zamanımız." Adam hızlıca kafasını kaldırdı ve genç kıza baktı. "Siz kimsiniz? " dedi büyük bir merak ile. Lidena parmaklarını bitkilerin yapraklarında gezdirerek adama doğru yürüdü. "Su da toprak da benimse? " diyerek gözlerini etrafta gezdirdi. Ekinler hızla büyüyordu. Öyle ki bazılarının mutluluktan gözleri dolmuştu. "İmparator? " Lidena bir anda durdu. "Doğru. Doğru konuşan insanları severim." diyerek adamın tam karşısında durdu. "Lidena Terlas." desiğinde adam hızla gözlerini kaçırdı. Tarladaki herkes, hiç tereddüt etmeden, dizlerinin üzerine çöktü. Öyle ki devasa hayvan lorgan bile etrafına bakındı. Yerlerin ıslak olmasını bile umursamamışlardı. "Hoş geldiniz Veliahtımız!" Hep bir ağızdan bağırdıklarında Lidena dönüp lorgana baktı. "Biraz hayvan yakalayıp getir. Canlı olsun. " Lorgan uçup gittiğinde Lidena kınını döndürüp beline koydu. "Bu kadar saygı yeter. Konuşmamız gerek." dediğinde adam hızlıca ayağa kalkmıştı. "Emredin majesteleri! " "Runn Fia öğrenmem gerek. En kısa zamanda. Arkamdan gelen bir grup insan var. Onlara kalacak yer ve yemek gerek." dedikten sonra diğerlerine baktı ve elini şöylesine bir savurdu. Ekinler top top ürün verdi. "Bu yüzden size fazladan mahsülünüzü veriyorum. Ayrıca gelenler kasabanıza yardım edecektir." dediğinde adam kafasını iki yana salladı. "Yardım etmenize bile gerek yok efendim. Biz sizin için her şeyi yapmaya hazırız." dedi hızla. Lidena hafifçe eğildi ve adamın kahverengi gözlerinin içine baktı. Korkmuş ama heyecanlanmıştı. Ellerini önünde kavuşturmuş kendisine bakıyordu. "Beni tahttaki şaklaban ile karıştırma." dedi büyük bir ciddiyet ile. "Her zaman aldığımdan daha fazlasını veririm."
|
0% |