Yeni Üyelik
51.
Bölüm

51. Lidena "En Yakın Düşman"

@ladyrebel


Tabii, bazı zamanlarda insan ne taraftan bakarsa baksın bazen iki tarafa da hak verirdi. Bu mistik olay her zaman denk gelmezdi elbet. Ama denk geldiğinde, ah bir denk geldiğinde. Ne çok can yakardı. Öyle ki insan kendi doğrularının yanında bir başkasının doğrularını da yakmak göze alırdı. İki tarafta haklı olduğundan atılan her taş kendisine de çarpardı.

İşte Lidena ve Eris arasındaki en kötü olay böyle meydana gelmişti.

"Bundan kimseye söz etmeyeceksiniz." diyen Eris ile Lidena kaşlarını çattı.

"Bana emir mi veriyorsun? " dediğinde genç adam yumruklarını sıkmıştı.

"Sonuçta dileklerim bile emirmiş." diyerek gözlerini Fanra'ya çevirdi. "Birkaç adım uzaklaş." dediğinde Fanra isteksizce gerilemişti.

Lidena gözlerini Eris'ten çekmedi.

"Ne yapmayı planlıyorsun? "

"Yapmak istemediklerimi düşünüyordum. Neden seni kandırdığıma bu denli inanıyorsun?" dedi sinirle. "Farkındaysan ben de seninle öğrendim. " dediğinde Lidena itina ile suratına baktı.

"Güçlerinin farkındasın ama hâlâ emir veriyorsun."

Eris dişlerini sıktı.

"Beni öldürecek gibi duruyorsun çünkü! " dediğinde Lidena da ona bağırdı.

"Sen de Fanra'yı öldürecektin!" dedi öfkeyle.

"Eğer ben yapmasaydım sen yapacak gibiydin!"

Lidena susunca Eris bir iki adım attı.

"Bana zarar veremezsin. Vermeyeceksin. Bana karşı çıkma. Şu zamana kadar sana ne zaman karşı çıktım ki? " dediğinde genç kız alay edercesine kafasını geriye attı.

"Ben bana ateş fırlatmış o kızı bin kere öldürmüştüm."

Eris ellerini kaldırdı.

"Şimdi birilerini öldürmediğin için ben mi kötüyüm?" dediğinde Lidena'nın tepesi atmıştı.

"Ben kötüyüm yani? "

Eris gözlerini kaçırdı.

"Sonuçta acımasızca insanları öldüren biris-"

"Seni de öldürmemi ister misin?"

Eris yeşil gözlerini tekrar gözlerine çevirdi. Birbirlerine böylesine düşman olamazlardı. Olmamalıydılar.

"Beni sevmeni tercih ederim. " dediğinde genç kız bir iki adım geri attı.

"Sevmek mi? Lügatımda yok."

Bu hırçın bakışma Fanra'nın araya girmesi ile bozuldu.

"Bizi serbest bırak! " dediğinde Eris öfkeyle bağırmıştı.

"Sen sus! "

Bir anda dudakları mühürlendi sanki. Ellerini ağzına attı Fanra. Bir türlü açılmadı ağzı.

"Demek kirli oynayacağız. " diyen Lidena ile Eris bir iki adım üzerine attı.

"Tıpkı senden öğrendiğim gibi."

"Benim sadece ellerim kirlenir, karakterim değil."

Eris genç kıza sinirle baktı.

"Karakterime çamur atan sizsiniz! " dedi öfkeyle. "Madem öyle, o zaman böyle devam edelim." diyerek işaret parmağını Fanra'ya tuttu. "Kimseye bizden söz etmeyeceksin! Zaten başından beri seni sevmemiştim!" diye bağırdı öfkeyle. "Biz beraber yola çıkmıştık. O beni davet etti sense peşimize takıldın. Kim bilir hangi sebepten?" dedikten sonra Lidena'ya döndü. "Ona sordun mu? Kimin tarafından gönderilmiş? Neden bunca zaman peşimizdeymiş? Sordun mu? " dediğinde Lidena gözlerini kıstı.

"Beni çileden çıkarmaya mı çalışıyorsun?"

"Asıl sen beni çileden çıkarıyorsun!" diye haykırdı. "Beni sevmen için daha ne yapmalıydım? İmparator Zeord'u mu öldüreyim? Öldürsem sever misin? " dedi çıldırmış gibi. "Şu salak için ellerinden vazgeçtin sen! Şu ellerine bak! Ben yandığında kıyamayıp tüm ormanı dolandım."

Lidena anlamsızca baktı Eris'e.

"Bana saçma laflarını sarf etme. Burada senden daha fazla çaba sarf etmiş biri var. Düşününce ben kimse için çaba sarf etmem. Beni kandırdığın apaçık ortada."

Eris sinirle güldü. Lidena kendisi ile dalga geçiyor olmalıydı.

"Senin için yapması zaten basit şeylerdi." dedi kaşlarını çatarak. "Zaten öldürecektin. Benim için yaptığından bahsetme şimdi bana." diyerek üzerine bir adım attı. "Benim için bir şey yapacaksan gerçekçi olalım."

Yeşil gözleri Fanra'ya gittiğinde Lidena bir adım kenara attı ve Eris'in bakışlarının önüne geçti.

"Öldür onu." dediğinde Lidena dişlerini sıktı. Ama eli kılıcına gitmeden de edemedi. Kılıcının ucu toprağa sürttü. Koyu mavi gözleri Eris'in yeşillerinde gezindi bir müddet. "Benim için bir şey yap." dedi Eris inatla. "Tıpkı benim gibi, her şeyini arkanda bırak."

Lidena arkasını döndüğünde Fanra ile göz göze geldi. Ucu çamur olmuş kılıcını sıkıca kavradı. Bir başkasından emir almak? Cevap bile veremiyor olmak? Bir lider için ne kadar da gurur kırıcı! Ellerinden akan kan kılıcına doğru süzülürken Fanra konuşamadığı için kafasını eğdi. Eğer böyle ölecekse hiçbir şekilde korktuğunu ya da üzüldüğünü belli etmeyecekti. Eris'in istediği de bu değil miydi? Lidena'yı üzmek. Onu üzecek hiçbir şey yapmayacaktı.

Ağır ağır nefes aldı ve sessizce dizlerinin üzerine çöktü. Kafasını daha da eğdi ve ölümünü kabul etti.

"Eğer..." dedi Lidena önünde yine diz çökmüş adama bakarken "...ellerim Fanra'nın kanıyla yıkanırsa..." diyerek kılıcını kaldırdı. "...cehenneme gitmek için ölmene gerek kalmayacak Eris."

"Cehennem bu kadar acı verici olamaz."

Lidena kılıcını Fanra'nın bedeninden uzaklaştırmak istedi. Fanra'nın kendisine bakmasını, bir şekilde karşı koymasını istedi.

"Kalk!" diye bağırdı öfkeyle. "Bana karşı koy!" dediğinde Eris gözlerini Fanra'ya dikti. Kıskançlıktan ellerini sıktı. O kadar sıktı ki tırnakları acuçlarına battı.

"Herkesi bu kadar kolay öldürürken..." dedi buğulu bir ses ile. "...ona sana karşı çıkması için emrediyorsun."

Lidena, nefesini tuttu ve çenesini dikleştirdi. O bu toprakların asıl sahibiydi. Bu topraklar üzerindeki her şey onundu. Onlar tabii ona itaat edecekti.

"Sana emrediyorum. Kalk ve benimle savaş! "

Fanra kafasını kaldırıp da Lidena'ya baktığında yere saplanmış ayaklarının çözüldüğünü fark etti. Şaşkınca Eris'e baktıktan hemen sonra yerdeki kılıcı alınca Eris gözlerini Lidena'ya çevirdi.

"Seni yenemeyecek." dedi aynı hırs ile. "Onu acımasızca öldüreceksin! Tıpkı diğer herkes gibi."

Lidena kılıcını hızla savurduğunda Fanra geriye doğru sendelemişti. Koyu mavi gözleri giderek koyulaşıyordu. Kendisini durduramıyor oluşu gururunu fazlaca hırpalıyordu. Kılıcını tekrardan kaldırdığı esnada Fanra kılıcını ters tuttu. Tıpkı kendisine söz verdiği. Eğer karşısına çıkacaksa ustası olarak karşı çıkmalıydı. Genç kız bu hareketten sonra ilk defa farklı bir duygu hissetti. Verdiği sözü tutamıyor oluşunun yarattığı ağır ve kötü bir duygu.

Fanra tüm gücü ile karşı çıksa da o kimdi ki? Karşısındaki kişi imparatoriçeydi. Bu topraklardaki en güçlü insan.

Eris fısıldadı. Kıskançlığı içinde boğuldu sanki.

"Öldür."

Öyle büyük bir istekle söyledi ki emri kılıcından daha keskin geldi Lidena'ya. Kılıcı Fanra'nın sağ omzuna girdi. Genç adam acı içerisinde yutkundu. Sertçe dizleri üzerine düştüğünde Lidena da onunla birlikte düşmüştü. Elini kılıcının kabzasından çekemedi. Kafasını kaldırıp da adamın yüzüne de bakamadı. İlk defa titriyordu Lidena. Buzdan yontma yatakta yatan bu kız ilk defa titriyordu. Üstelik soğuk bile değildi.

Fanra hissetti. Lidena'nın kaygılarını hissetti. Acısı şu anda bir hiç gibiydi. Sanki kendisine sarılıyordu genç kız.

"Sizin ellerinizde..." dedi kesik bir nefes ile. Alnı genç kızın omzuna düştü ağırca. "...ölmek..." deyip acıyla öksürdü. "...onurdur."

Bedeni bir anda ağırlaşıp da kasları gevşeyince Lidena gözlerini kapattı. Hayattında hiç kimseyi istemeden öldürmemişti. Her zaman bir sebebi olmuştu. Her zaman. Bu yüzden kendisini savaşçı olarak görmüştü. Bu yüzden öldürdüğü kişiler vatanın onuru içindi. Ama şimdi, vatanı uğruna sonuna kadar savaşan, birini öldürdüğü için kendisinden nefret ediyordu. Çünkü artık gözünde kendisi bir savaşçıdan çok katildi.

Kılıcını Fanra'nın bedeninden sıyırıp aldı ve hızla geriye savurdu.

Öyle ki kılıcın sivri ucu Eris'in alnından yanağına uzun bir kesik attı. Göz kapağı çizilen Eris acıyla geriye çekildi. Ellerini gözüne dayamış, kan içerisinde kalmıştı.

"Sana yemin ederim ki edilebileceğin en kötü düşmanı edindin." diyerek kılıcını yere sapladı. "Cehennem sana cennet gibi gelecek."

 

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

Merhaba!

Tamam, tamam ellerimi kaldırıyorum. Herkes Eris mi Fanra mı diye kavga ederken, ben Fanra'yı öldürdüm ve Eris'i de düşmanı haline getirdim.

Damn!

Puştluğum yine üzerimde.

Sorry.

Tüm teorileri şuraya almak istiyorum --->

O zaman…

Nasipse bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle!

LadyReBeL

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

 

Loading...
0%