Yeni Üyelik
54.
Bölüm

53. Lidena "En Yakın Düşman"

@ladyrebel

Saçlarından düşen damlalar yeri ıslatırken bir öne eğildi bir geriye çekildi. Bir öne eğildi, bir geriye çekildi.

 

"Beni öldürdün. "

 

Gözlerini yaralı ellerinden çekmedi. Yaraları çoktan kapanmıştı sanki, nereden geliyordu bu kan?

 

"Tıpkı diğerleri gibi... "

 

Ellerini dizlerine sürttü. Yaralar açıldı ama kan akmadı yine. Neden gitmiyordu bu kan?

 

"Sözünden döndün. "

 

Kafasını kaldırdığında boğuldu siyahta.

 

"Tıpkı diğerleri gibi... "

 

"Ne oldu? "

 

Nina, ateşler içerisinde yatan kıza baktı titreyerek.

 

"Ben hiç bu kadar yaralanmış birini görmedim." dedi dolan gözleriyle. "Nasıl böyle yaralanabilir ki? " dediğinde yanındaki kızın sessizce ağladığını gördü. Nina, Olya ile birlikte gittiğinde bu kadar korkunç bir şey göreceğini tahmin etmemişti. Nevil bir köşede ağzını tuta tuta ağlıyordu. Genç kız Lidena için ağlıyor sanmıştı. Nevil'in gözlerini takip edip de Fanra'nın cesedini görene kadar.

 

"Onu iyileştirebilir misin?" diyen Pasna ile Ult bir anda ayağa kalktı. Hızla Pasna'nın üzerine koşmuş ve adamı savururcasına kenara itmişti.

 

"Sen şifacısın. Ona da bak! " dedi genç kızın omuzlarını tutarak. "Bak onu da getirdim buraya!" diyerek gözlerinden yaş düşmesin diye dişlerini sıktı. "Onu da kurtarabilir misin? " dediğinde Pasna korkmuş kızı görüp araya girdi.

 

"Ult, yapamaz. " diyerek genç adamı sakinleştirmeye çalıştı.

 

"Ne demek " Yapamaz"? " dedi Ult delirmiş gibi. "Baksana sapasağlam burada. Bir baksın!" diyerek kızarmış gözlerini genç kıza dikti. Soğuktan morarmış ellerini birleştirdi. "Baksana. Bak belki, belki kurtarırsın? " dedi bir damla yaş gözlerinden düşerken.

 

"O ölmüş... " dedi Nina kafasını iki yana sallayarak. "Ben... " dediğinde Ult omuzlarına ellerini koymuştu.

 

"Ama denemedin... " dedi ağlayarak. "Ama... Ama denemedin bile... " diyerek diz çöktüğünde Nevil kaçarcasına çıkıp gitmişti odadan. "Yalvarırım. Yalvarırım..." diye diye sallandı. "Lütfen."

 

Nina, gözlerini sımsıkı yumdu. Ellerini duymamak için kulaklarına bastırdı zavallı kız. Resmen işkence ediliyordu. Sözleri canını yakıyordu.

 

"Ult, kendine gel. " diyen Pasna genç adama yardım etmek istiyordu ama onun da içi parçalanıyordu resmen.

 

"Bir dene... "

 

Nina ayağa kalkıp genç adamı kendisinden uzaklaştırdı. Gözleri ceset üzerinde gezindi. Sessizce yanına gitti ve elini çamur içerisindeki eline koydu. Buz tutmuş bedenin soğuğu bedenini titretti. Gözleri kapandığında birkaç damla yaş yere düştü.

 

"Üzgünüm." dedi elini çekerek. "Çok geç. "

 

Ult oturduğu yere çöküp kafasını dizlerine dayadı. O sessizce ağlarken Nina çekinerek Pasna'ya baktı. Genç adam genç kızın korkusunu net bir şekilde görüyordu.

 

"Kendine güven." dedi Pasna elini omzuna koyarak. "Ben sana güveniyorum. "

 

Nina sessiz bir nefes çekti ve yerde ağlayan adama kısa bir bakış atıp omuzlarını dikleştirdi. Nina, Lidena'nın başına geçmiş ve dikkatle bakmıştı.

 

"Çok daha fazla yara almış. Asıl onun ölmesi gerekirdi." diyerek Pasna'ya baktı.

 

"Sence iyileşebilir mi? " dedi Pasna genç kızın yanına geçerek.

 

"Kıyafetlerini çıkarmama yardım eder misin? Rahatsız olacaksan Olya'yı da çağırabiliriz." dediğinde Pasna genç kıza baktı ve hemen sonra dönüp ağlayan Ult'a.

 

"Sanırım Ult'u alıp çıkmam iyi olacaktır. Nevil'i de yollarım." diyerek yerdeki adamı zorla kaldırdı ve sürükleyerek dışarı çıkardı. Nina çıkıp giden adamın arkasından tekrardan Lidena'nın yüzüne bakmıştı. Tek bıçak yarasına ölmüş bir adamın yanında defalarca yıldırım yarası almış bir kadın...

 

O gerçekten veliaht.

  

"Nina. Biz geldik ama... " diyen Olya çekingen bir şekilde yanına yürüdü. "...biraz korkuyor olabiliriz. " Gözleri Nevil'e döndü.

 

"Hızlıca üstünü değiştirmeliyiz. Vücudunu temizlemezsek daha da kötü olabilir. "

 

Üç kız özenle Lidena'nın üzerindekileri çıkarmış ve kenardaki sıcak su teknesine sokmuşlardı. Vücudunu defalarca kez yıkamışlardı. Saçlarından çamur akmıştı zemine. Büyük uğraşların ardından su sonunda berrak bir hal alınca tekrardan kızı yatağa taşıdılar. Sırtındaki devasa yarayı görünce bir müddet birbirlerine bakmışlar ve sonrasında yüz üstü yatırmışlardı.

 

"Yıldırım düştüğü için yıldırımdan yara izi olur mu? " diye sordu Nevil merakla. Tam kalbinin üzerinden boynuna, kulağının arkasına doğru gidiyordu.

 

"Hiç duymadım." dedi Olya.

 

"Tüm bedeni kızıl yanıklarla doluyken bu iz simsiyah. Sanki damga gibi." diye mırıldandı Nina.

 

"Suçluları dağlamak gibi. "

 

Nevil'in sözü ile iki kız dönüp ona baktı.

 

"Ne suçundan?"

 

Üçü bir müddet sessiz kaldığında Nina kafasını iki yana salladı.

 

"Bizim işimiz sırrı çözmek değil. Hayatını kurtarmak. " dedi ve elini genç kızın hayat noktasına koydu. Ensesine. Ellerinden su gibi aktı yeşil ışık. Tüm bedenini yavaş yavaş sarmaladı. Yıldırım yanıklarında dolandı ve dolandı. Yanmış yeni ağır ağır toparlandı ama o siyah dövme benzeri şeye şifa yakınlaşmadı.

 

"Ellerinde de kesikler var." dedi Olya. Boydan boya kesiklere baktı.

 

Nina perişan düştüğünde pes etmişti. Vücudundaki yıldırım yanıklarında geçmişti ama sırtındaki o şey ve ellerindeki kesikler kalmıştı maalesef.

 

"Bu kadar yapabiliyorum." dediğinde iki genç kız onu onayladı ve Lidena'ya rahat bir şeyler giydirip dışarı çıktılar.

 

"Ne oldu?" dedi Pasna endişe içerisinde.

 

"Birkaç yarayı iyileştiremedim ama iyi olacaktır. " dedikten sonra etrafa bakındı.

 

"Paya, Vuz ve Mias ırmağa döndüler. Eris kayıp. Umarım başına bir şey gelmemiştir." dediğinde Olya gergince ellerini ovuşturdu.

 

"Lidena ve Fanra'yı görünce daha da endişelenmekten kendimi alı koyamıyorum." dediğinde Nevil de başını salladı.

 

"O biraz narindi... "

 

Pasna kızlara uzunca bakıp arkasını döndü. Aklı oldukça karışmıştı. Eris ve Lidena gitmişti. Fanra ortaya çıkmış, Eris kaybolmuştu. Ne yaşanmıştı orada? Neden yıldırım düşmüştü? Hem de defalarca.

 

Onlar bu konular hakkında teoriler üretirken ateşler içerisindeki Lidena başka bir şeyin savaşını veriyordu.

 

"Beni öldürdün."

 

Ellerindeki kana baktı. Bir ileri bir geri. Diz çöktüğü yerde sallanıp duruyordu.

 

"Diğerleri gibi... "

 

Kafasını iki yana salladı. Ellerinden damlayan kan dizlerine bulaştı.

 

"Sözünden döndün. "

 

Kafasında çınlayıp duran bir cızırtı.

 

"Tıpkı diğerleri gibi... "

 

Azap içerisinde dinledi cümleleri. Bir başkasının laflarını işitene kadar.

 

"Neden üzülür oldun ki şimdi?"

 

Dönük mavi gözleri yavaş yavaş yukarı kalktı. Bakışları onu bulduğunda konuşmadı.

 

"Onca can aldın. Kafan buna mı takıldı?"

 

Ellerini yumruk yaptı. Kan daha da hızlı aktı yere.

 

"Onu sen öldürdün." dedi.

 

"Kılıç senin ellerindeydi."

 

"Bana hüküm verdin. "

 

Eris yeşil gözlerini hırsla gözlerine dikti.

 

"O zaman senin liderin kim? "

 

 

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

 

Merhaba!

 

Neymiş efendim Fanra yoksa okuyan da yokmuş... Tehditlere bak hele!

 

Gençler, ben kitap yazmaya dün başlamadım. Bu benim sayısını unuttuğum kurgum. Kimini öldürürüz, kimini diriltiriz. Varsa yok, yoksa var ederiz...

 

Siz sakin olun.

 

Bakın şimdi asıl tiyatro nasıl başlıyor.

 

Tüm teorileri şuraya almak istiyorum --->

 

O zaman...

 

Nasipse bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle!

 

LadyReBeL

 

ᕦʕ •ᴥ•ʔᕤ

 

 

 

 

Loading...
0%